|
• ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar |
21
|
|
|
|
Þarkýlarda olduðu gibi þiirde de her yol ‘aþk’a çýkar. Ortak yönleri olsa da ‘yürek’ler kadar çeþitlidir aþklar. Sezai Karakoç’un tabiriyle “kaderin üstünde bir ‘kader’ olduðu” gibi, aþklarýn da ‘aþký’ vardýr. Kor alevler gibi ruhu sarýp sarmalayan, gözleri çeþme, yüreði rehin, zihni bulutlu yapan ve Leyla ile Mecnun, Mona Rosa ve Rüveyda’yý yeþerten masum aþk’lardýr onlar…
|
|
22
|
|
|
|
Çocukken önüne serdiði bir haritada, minnacýk parmaklarýyla iþaret ettiði yerleri umduðundan fazlasýyla gezip gören ve tanýtýmýný en güzel þekilde yapan þanslý insanlardan biri, modern bir Evliya Çelebi idi, Barýþ Manço. |
|
23
|
|
|
|
Çakýrcalý Mehmet Efe de bunlardan biridir. Küçük yaþta babasýnýn öldürülmesi, babasýnýn intikamýnýn alýnmasý için toplumun ona yaptýðý baskýlar ve babasýný öldüren zaptiye çavuþunun ondan çekinmesiyle ona çeþitli iftiralar atýp hapse girmesi için çaba harcamasý üzerine hapiste yatýp delil yetersizliðinden çýkmasý sonucunda daðlara çýkýp eþkýya olmasý anlatýlýyor. |
|
24
|
|
|
|
Romanda kahraman olarak Selim Ýleri verilmiþ. Turgut Özben, Süleyman Kargý, Metin Kutbay, Nermin Özben, Günseli Ediz diðer kahramanlar. Bunlarýn dýþýnda da birçok kiþiden söz ediliyor yer yer, kýsa kýsa… Yani kalabalýk bir kadrosu vardýr romanýn. Kimileri geniþ yer alýrken, kimileri de çok silik kalýr. Okuyucu, bunlarýn hepsini aklýnda tutamamaktadýr. Öyle ki roman sonunda birçok kiþi akýlda tutulamaz…
Roman, Turgut Özben tarafýndan anlatýlmaktadýr. Kahramanlar tutunanlar ve tutunamayanlar olarak verilmiþ. Uzun bir eser…
Ýlk etapta insanýn gözü korkuyor kalýn ebadý görünce. Hele ilk okuma anlarýnda elinden býrakýp atasý geliyor. Çünkü farklý bir kitap. Alýþýlmýþýn dýþýnda… Bir olaydan ziyade taþlamalara, ruh tahlillerine yer veriliyor. Kahramanlarýn iç dünyasý anlatýlýyor… |
|
25
|
|
|
|
Dýþarý masa hazýrlamýþtý. Bizleri, hanýmýyla birlikte güler yüzleriyle kapýda karþýladýlar. Çok geçmeden bir araç geldi. Araçtan iki kiþi indi.
Gelenlerden biri Ardahan Köyü’nden Yalçýn’ýn çok samimi arkadaþýydý. Yanýnda ise mahcup, sessiz, sakin ve efendi bir kiþi vardý. Elinde kýlýfa girmiþ bir müzik aleti vardý. Bu da gecenin sürpriziydi. Bu sessiz ve sakin adam Adana Fekeli Aþýk Osman Akçay’dan baþkasý deðildi.
Ozanlýk geleneðinin Türkiye’deki son dönemde yetiþen usta aþýklardan biriydi Aþýk Osman Akçay. |
|
26
|
|
|
|
Hiç bir þair veya þair adayý þiir yazmaya para kazanmak amacý ile girmez, yazmanýn ve okumanýn hazzý baþka bir duygu ile ölçülmez. Geçmiþin yaþamýþ büyük þairlerinin hayatýna bir bakýn, hep yokluk, bazý zaman cezaevi, kimi sürüm sürüm sürünmek ile geçmiþtir... Lakin þiirleri uzun yýllardýr dillerden düþmez, beste olur, ulaþýr biz okurlara... |
|
27
|
|
|
|
‘‘Sinarit Baba’ öyküsünde balýkçýlar vardýr. Bir kayanýn olduðu yere demir atarlar ve Sait Faik onlara denizin altýndaki Sinarit Baba’nýn hikayesini anlatýr. ‘Sinarit Baba’ artýk çok yaþlanmýþtýr ve ölmek istemektedir. Sinarit Baba, ‘öyle bir balýkçýnýn elinde öleyim ki hem bu ölüm anlamlý olsun, hem de bu balýkçý beni hak etmiþ olsun’ der. Tek tek bütün balýkçýlarýn zokalarýný koklar, kusurlarýný bulur, kendisini yakalamayý hak etmedikleri kanýsýna varýr. Birdenbire, bu balýkçýlardan bir tanesini gözü tutar. Onun iyi taraflarýný görür. Ve o balýkçýnýn zokasýný bilerek yutar. Ve zokayý yutar yutmaz anlar ki bu adam da aslýnda onu hak etmemiþtir. Çünkü balýkçýnýn olumlu gibi gözükmesinin nedeni daha önce hiç ciddi bir sýnavdan geçmemiþ olmasýndandýr. Ben, ‘Sinarit Baba’ gravürünü deniz altýndaki maðaralarda deniz dibinde yaþayan ‘Sinarit Baba’nýn görsel, estetik deðerlerini ortaya çýkarmak için yaptým.”
|
|
28
|
|
|
|
Yahu bu Justin de artistik teki... Öyle zaten mi dediniz? Ben de farklý bir þey demedim. Anladýk yürüyorsun da bunun reklamýný niye yapýyorsun... Yürüyorsun madem, Aleyna kýzýmýza doðru niye gidiyorsun? Yürürken öyle sallana sallana mý yürüyorsun? Deðil mi ama? Ýnsan hiç olmazsa ''Dað baþýný duman almýþ yürüyelim arkadaþlar.'' marþý ile yürür, eðer ki birisine yürüyecekse... |
|
29
|
|
|
|
Bir gün, Yahya Kemal kaldýðý Park Otelin lobisinde hayranlarýyla söyleþiyormuþ. Þair adaylarýna baþlýktaki sorusunu sormuþ : Beyler, |
|
30
|
|
|
|
Ýzniniz olursa eðer, ben de milletimin üstün yetenekli insanlarýný gözlerinizin önüne sereyim. Altýyüzlira civarýnda asgari ücret alýp, ailesini bu ücret ile geçindirmeye çalýþan bir iþçi, sorarým size bu vatandaþlardan daha mý az yetenekli? Daha bitmediiii durun bakalým. Devlet dairesinde basit bir memur olup da üçyüzmilyarlýk villlada oturan, ayný zamanda altýnda son model mersedesi olan bir memurmu bunlardan daha az yetenekli?
|
|
31
|
|
|
|
Gelneksel Mûsýkimizin önemli sanatçýsý Bekir Sýdký Sezgin hakkýnda bir yazý. |
|
32
|
|
|
|
Yahya Kemal Beyatlý þiiri ile Geleneksel musýkimizin iliþkisi... |
|
33
|
|
|
|
Ýnternette dolaþýrken, www.edebiyatdefteri.com adlý sitede bildiðim bir isim; fakat tanýmadýðým bir þair dosta rastladým. “Yozcu” mahlasýný taþýyordu. Yani benim soyadýmý taþýyan bir þair arkadaþtý. Hatta akraba dahi olabiliriz diye düþündüm. Araþtýrdým; ama pek de izine rastlayamadým doðrusu.
|
|
34
|
|
|
|
1920' li yýllarda Uygulanmasý plânlanan Mûsýkî Ýnkýlâbý hakkýnda bir inceleme |
|
35
|
|
|
|
“Bulutlarda yürüyormuþçasýna, uçarcasýna, mutlu yürüyün. Vücudunuz hafiflesin. Öylesine mutlusunuz ki, yüzünüzde gülümseme, ayaklarýnýz kanatlanmýþ gidiyor. Güzel…Þimdi Zanni olun. Mutlu bir Zanni gibi yürüyün” Geniþ sahnede yüzlerinde kocaman gülüþlerle, uçarcasýna yürüyen bir grup genç insan. Kollar havada, hoplaya zýplaya koþturuyorlar. Bir sanat merkezine dönüþtürülmüþ olan tarihi Ýzmir Havagazý Fabrikasýndayýz.
|
|
36
|
|
|
|
Dilini kelimelere, yüreðini hayata korkak alýþtýrma.
Cemal Süreya’yý dinlerken, gereksiz safralardan arýn.
Mesela, þair utancýný duvara asar, sen önyargýlarýný as, þair kurallarý masaya koyar, sen kuþkularýný masaya yatýr. Býrak orada kalsýn. Cemal Süreya öyle yapýyor, sen de yap. Masumiyet çaðýnýn “esas oðlanlarýyla”, “esas kýzlarýnýn” el ele kaybolduklarý ferah sokaklara aç gönlünü.
|
|
37
|
|
|
|
Osmanlý' da BATILILAÞMA çabalarýnýn ilk hareketleri.. |
|
38
|
|
|
|
Ayhan Sicimoðlu aþký modern zamanlara ve Latin ezgilerine uyarlamýþ. Dantel mendiller eskiten içli bir aþk þarkýsý beklerseniz, inanýn daha çok beklersiniz. Þarkýnýn adý “oynama, kaynana, kaynama, kaynatma, oooooh, oynama, kaynama, kaynatma, kaynana…” Nasýl yani? Ayhan Sicimoðlu bizi merakta býrakmadan “içli” aþk öyküsünü anlatmaya baþlýyor. “Bu varoþlarda yaþayan punkçý, fýrlama bir oðlanla bir kýzýn aþkýný anlatýyor. Genç bunlar. Daha 17-18 yaþ civarý. Oðlan kýzla çýkýp gönlünce arkadaþlýk etmek istiyor. Yani ortada masum bir gençlik ateþi var. Bu ateþe su dökende bizzat kýzýn anasý. Hadi evlenin, evlenin, evlenin diye çocuða baský yapýyor. Bizim punkçý velet de “yaaaa, kaynana, kaynama, kaynatma diye bir þarký düzüveriyor.” Ýþte size aþkýn özü, sözü. Gelelim melodilere. Bu öyküyü Küba ezgilerine dökünce ortaya muhteþem bir parça çýkýyor. Bütün salon ayakta, oðlan tarafý olarak kaynanaya bir aðýzdan sesleniyoruz. “Ooooh, oh, oh, kaynama, kaynatma, kaynana, oh, oh, yandan kaynana…” |
|
39
|
|
|
|
Necip Fâzýl Kýsakürek ile Nâzým Hikmet Ran arasýnda yaþananlar ve takipçileri... |
|
40
|
|
|
|
Bu soru dilime vird oldu haftalardýr soruyorum kendime gerçekten cemil meriç kimdi?! Cemil Meriç bana göre en büyük fikir iþçisi idi. Kültür semamýzýn ‘münzevi yýldýzlar'ýndan biri Cemil Meriç'tir. Ne hazindir ki, adeta unutuldu bu büyük mütefekkir yeni nesil tarafýndan. Halbuki o, kendini irfana adayan bir fikir adamý idi... Tanzimattan beri devamlý bir arayýþ içerisinde olan intelijansiyamýzla paralellik arz eden, fýrtýnalý, daðdaðalý müthiþ bir macera. Ýmandan þüpheye, þüpheden inkara, inkardan maddeciliðe ve nihayet tekrar aslýna rücu eden bir hayat. Biraz daha yakýndan tanýmak için ruh dünyasýna girelim isterseniz. Çünkü, “Bir adamý tanýmak için, düþüncelerini, acýlarýný, heyecanlarýný bilmemiz lazým hiç deðilse. Hayatýn maddi olaylarýyla kronoloji yapýlabilir ancak. Kronoloji, aptallarýn tarihi.” |
|
|
|