• ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar |
161
|
|
|
|
Üç sýradan ev kadýný, üç farklý hayat. Bu kadýnlar, bir “seks dükkanýnda” mahsur kalýrsa ne olur? “Kýrmýzý Dükkan”, komedi ve dramý ustalýkla harmanlayan bir oyun. Ýnce dengelerin hakim olduðu oyun, tabular, gelenek görenekler, iki yüzlü ahlak anlayýþý ve bastýrdýklarý cinsel kimlikleri arasýnda sýkýþýp kalan kadýnlarý konu ediyor.
|
|
162
|
|
|
|
Kitabýn arka kapaðýnda bulunan tanýtým yazýsýnda þöyle deniyor:“Yaþamýnýzýn kontrolü sizde deðil! Öyle olduðunu düþünebilirsiniz, ama yanýlýyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarýnýzý kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabý kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çýlgýnca bir þey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun þurada: Ne isteyeceðinizi kontrol edemezsiniz. Her davranýþýnýzý önceden belirleyen arzularýnýz ruhunuzun o kadar derinlerine iþlemiþtir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatýnýzý yaþamaya devam edin. Ne isterseniz yapýn. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadýðý gerçeði üzerine kafanýzý çok fazla yormamaya çalýþýn.”. |
|
163
|
|
|
|
Mavi deniziyle körfez, üzerinde beyaz kuðular gibi süzülen vapurlarý, kavurucu yaz sýcaðýnda püfür püfür esen rüzgarýnda sýðýnýlan serin eski ahþap binalarý ile güzelim ‘Ýzmir Evleri’. Dar sokak aralarýnda, duvar dibine park edilmiþ bisikletler. Hani biraz sonra gelip de binilecekmiþ havasýnda öylesine rahat bir tavýrla duvarýn dibine dayanmýþ. Kýrmýzý balonlarý, simit satýcýlarýný, koz helvalarý, mavi denize dalýp çýkan ve vapurlarla yarýþ eden yunuslarý gördüðüne yemin edebilir insan. Hatta þu sokak bizim oturduðumuz sokaða benzemiyor mu? Bak, ‘çocukluðum salýncaða biniyor þu parkta’ diyesi geliyor insanýn Ahmet Rüþtü Doðan’ýn düþsel bir masal havasýnda anlattýðý çocukluðumuzun ‘Ýzmir Resimlerini’ görünce.
|
|
164
|
|
|
|
sanat, hiçbir zaman kendinde saklý olaný hemen ele vermez. bunun için eðitilmiþ duyulara ve bir sanat bilincine sahip olmak gerekir. bunun içinde belli aþamalar vardýr. toplumcu sanat da böylesi bir aþamadýr. |
|
165
|
|
|
|
Ýçerde düze çýkamadýk, þimdi de dýþarý mý taþýrýyoruz. Geçmiþimizi, geleceðimizi ve eteðimizde olmayan taþlarýmýzý, onun bunun kafasýna atmanýn ne manasý var? |
|
166
|
|
|
|
Ülkemizde sanat, geçmiþ senelere kýyasla daha iyi bir noktada. Fazla karamsar bakmayý kesip, biraz etrafýmýza bakarsak bunu görmek çok güç deðil. |
|
167
|
|
|
|
Türkiye’de trafik kazalarý almýþ baþýný gidiyor. Gün geçmiyor ki birileri trafik kazasýndan hayatýný kaybetmesin, kolunu bacaðýný kaybedip yaralanmasýn. Dýþarý çýkýp da eve saðlam dönmek þükür sebebi sayýlýyor. Ýnsanlarýmýz bir türlü kurallara uyarak adam gibi araba kullanmayý öðrenemedi. Her þey gözler önünde gerçekleþiyor ama hiç kimse yaþanan olumsuzluklardan ibret almýyor. Böyle olunca da benzer sebepler benzer sonuçlarý doðuruyor.
|
|
168
|
|
|
|
Ýbrahim Türkey Öztiðin Kýbrýs’ta bir ilke imza atmýþ: Dede Korkut Hikayeleri’nden biri olan “Kan Turalý” adlý öyküyü oyunlaþtýrmýþ. Bu konuda “ Dede Korkut Hikayeleri’nin kendine özgü bir dili ve anlatýmý var. Türk Kültürünü en iyi biçimde anlatýyor. Verdiði mesajlar çok önemli. Bu nedenle kitaptaki 12 hikayenin hepsini okuyup, inceledim. Ýçinden en çok “Kan Turalý”yý beðendim. |
|
169
|
|
|
|
Ne demekir:Seyircisi halk olan tiyatro.Halk bir sosyal sýnýf mýdýr? |
|
170
|
|
|
|
"...edebiyatýn ana konusu insandýr"... |
|
171
|
|
|
|
Iþýkla yýkanan eller, hep birden çýrpýnan, el çýrpan, tempo tutan, tek ses, tek yürek, ýþýldayan eller. Her bir el çýrpýþta, kalbin ritmi gibi yanýp sönen, kalp gibi atan bir ýþýk. Olmaz. Iþýk sýnýrlarý kýrar, gerginliði yumuþatýr, eritir. Duruþlar bile erir gider ýþýk karþýsýnda. Bu donuk bedenler erirse? Iþýk onlarý eritirse? Sonra biri diðerine “gerçekten” dokunursa. Daha çok, daha fazla dokunuþ. Birileri birbirlerine dokunursa, dokunmaya baþlarsa. Bu bulaþýrsa. Sýnýrlar nasýl “korunur”? Sýnýrlarý kim “korur”?
|
|
172
|
|
|
|
Çocukluðumda Fred Astaire’in dans ediþine büyük bir hayranlýk duyuyordum. Onun klasik tarzýna tek kelimeyle bayýlýyor ve onun gibi dans etmek istiyordum. Babam neden klasik baleyi denemiyorsun? Bak, Fred Astaire de klasik baleden geliyor dedi. Aslýnda, bu doðru deðil. Fred Astaire hiçbir zaman için klasik bale yapmadý. 13 yaþýmda, Paris Konservatuarýnda klasik baleye adým atýnca, balenin büyülü dünyasýndan çok etkilendim ve sonra Fred Astaire de unutuldu gitti.
|
|
173
|
|
|
|
Ali Tuluk, kendini sürekli yenileyen, araþtýran ve merak eden bir sanatçý...
Bu günlerde kýsa bir süreliðine Kýbrýs’a gelmiþ. Bir kaç gün kaldýktan sonra geri gidecekmiþ. Bir kafede oturup sohbet ediyoruz. Daha ziyade O’na Denizli’deki günlerini soruyorum. Neler yapýyor, nasýl yaþayýp gidiyor?
|
|
174
|
|
|
|
Ana hatlarýyla edebiyatýmýz... |
|
175
|
|
|
|
Hani resmin içinde yaþamak vardýr ya, geçmiþinize anýlarýnýza, adý konmamýþ hayallerinize aþklarýnýza götürür sizi, kapýlýp gidiverdim çerçevelenip dondurulmuþ yaþamlarýn içine... |
|
176
|
|
|
|
Ben Anadolu, Tanrýçalarýn Anasý, türlü diller söylettiler, hiç ayýrmadým. Zamanýmýz binlerce yýl, sahnemiz bütün Anadolu. Ben bir oyuncuyum. Deðiþerek ancak ayakta kalabiliyorum. Ben oyuncuyum. Bir varmýþ bir yokmuþ, küllerinden doðan ben oyuncu, yüreðinizden tutuþan kývýlcýmlarla, yeniden doðabilmek için eðiliyoruz önünüzde |
|
177
|
|
|
|
Adam ön sýrada oturuyordu, ‘oyun kötü’ diye sinirlendi ayakkabýsýnýn tekini çýkarttý, sahneye fýrlattý. Bir baþkasý kalktý, sahneye çýktý ve perdeyi tutup kapatmaya kalktý. Yani, oyun o kadar beðenilmemiþti. |
|
178
|
|
|
|
Bence dünyanýn en keyif verici iþi bir þeyler üretmektir. Þahsen bir þeyler üretmediðim günü zayi olmuþ bir gün olarak addederim. O gece gözlerime kolay kolay uyku girmez. Bir þeyler ürettiðim gün huzur dolar kalbim… Ýnsanlara faydalý olmanýn, bir eser üretmenin hazzýný doyasýya yaþarým. Ýnsanýn bir þeyler üretmesi için ille de bir iþte çalýþmasý gerekmez. Kiþi isterse ev ortamýnda da üretim yapabilir. Ýlle de bir atölye gerekmez.
|
|
179
|
|
|
|
“Halktan Biri”. Dünyanýn bütün baþkanlarýna ve türevlerine karþý tek baþýna direnen modern zamanlar Don Kiþot’u, sýradan vatandaþ, Travis Pine’ýn garip hikayesi. Ýlk defa sahnelendiði, daha doðrusu dünya prömiyerinin yapýldýðý geceyi anýmsadým. O gece, oyunun kazandýðý büyük baþarý ve coþku karþýsýnda içimizde umutlar yeþermiþti. Orada inandýk. Travis Pine’lar kazanacak. |
|
180
|
|