• ÝzEdebiyat > Öykü > Kent |
21
|
|
|
|
Ýçinden müzik ve fizik geçen kýsa bir öykü. ... ...
Ve sonra ara. ...
Ve sonra iþte o müzik... Dý dý dýýýýý, dýýýý rý rýnnnn. dýý dý dýýýýý, dý rý rýnnn. Sen anladýn da yazamadýn, ama iþte o müzik. Brahms'ýn 3'ünün 3'ü... Ne güzel akýyor her þey. Aksýn zaten. Durmasýn. Ama bazen zaman akmasýn. ... |
|
22
|
|
|
|
Olduðu yerden hýzla üzerine yürüdü. Kaderden daha güçlü bir fiziði vardý. Ýki eliyle kaderin bedenini kavrayarak sýkýca kavradý. Duvara yapýþtýrarak gözleri yuvasýndan çýkmýþ bir öfke ile seslendi kýz kardeþine
"Pis bir fahiþe miyim?"
Kader can havliyle Ferzan'ý ittirdi.
"Neler olduðunu sen ve ben biliyoruz."
"Bilmeyen tek kiþi hakan..." |
|
23
|
|
|
|
Otobüs, içerisindeki insanlarla birlikte savrulup duruyordu. Ýçerisi, tek bir koltuk boþ kalmayacak þekilde týka basa doluydu ama þu ana kadar kimsenin sesi çýkmamýþtý... |
|
24
|
|
|
|
Asansörde çýt bile çýkmýyordu. Yýllanmýþ asansörün kendi sesi zaten o kadar iðrençti ki her seferinde konuþmuþ olmayý dilerlerdi. Ama bu ayin bozulursa sanki uðursuz bir þeyler olacakmýþ gibi kimsenin her seferinde hiç sesi çýkmazdý. Aþaðý vardýklarýnda hemen iþe koyulmazlardý. Önce biraz aþaðýya psikolojik olarak alýþmanýn verdiði zamaný kullanýrlar. Bunu yaparken kimse birbirine bakmaz, çýplaklarmýþ gibi hareket ederler, bu alýþma devresi bir tür kýyafet giyme seremonisine döner, herkes giyinince iþe koyulunurdu. |
|
25
|
|
|
|
Ýlk yazýmý sizlerle paylaþmak istiyorum.. |
|
26
|
|
|
|
Kaldýrým boyunca uzanan demir parmaklýklara dayanan insanlar parmaklýklarýn
sallanýþýna ayak uydurmuþ; titreþiyorlardý. |
|
27
|
|
|
|
“Vitrinlerde kitaplar. Ýmrenerek bakýyorum:
Bir gün benim de kitaplarým vitrinlerde olacak mý acaba?…
Yazar deðilim ben; istesem de olamam. Her þeyden önce benim okumam yazmam yok.
Yazmayý býrakýn, doðru düzgün konuþmayý bilmem ben. Düþünemem, muhakeme yapamam; hayat acemisiyim, ben hayatý bilmem ki…”
|
|
28
|
|
|
|
Bir Kýzkulesi hikayesi...
Kýzkulesi önündeki akýntý, bazý günler þiddetlenir. Akýntýnýn þiddetinden, þamandra denize doðru eðilir. Denizin üstü köpük köpük olur ve deniz, dere gibi akar.
Aslýnda akan, Kýzkulesi'ndeki kýzýn gözyaþlarýdýr... |
|
29
|
|
|
|
Annesi onu güneþin yaþam haykýran sabahýnda kaldýrdý.
Oda bu güzel uykuyu hiç bozmak istemiyordu,yaþamý anlamayan benliði kendini sorgulama þansý bile vermiyordu,oda daha 10 yaþýndaydý. |
|
30
|
|
|
|
"Senin bir öykün var mý?" diye sordum.. Halbuki dünyaya gelen ve sadece üç gün yaþayan bir bebeðin bile aslýnda bir öyküsü olduðunu çoktan öðrenmiþtim..
"Herkesin kitabý yazýlmamýþ bir hayat hikayesi vardýr, kimi ödül alýr kimi sahaflarda yok olur gider |
|
31
|
|
|
|
Bir gün "Ben sizce güzel miyim ?" diyen bir kadýn sesi ile de karþýlaþtým.
Görmüyorum ki seni...
Nereden bileyim dedim.
"Sesimi dinle benim" dedi sonrasýnda kapattý telefonu.
Dinledim.Güzelsin diyecektim halbuki.Dememe fýrsat kalmadan kapattý. |
|
32
|
|
|
|
Ölüm haberini duyan birçok insan adeta yýkýldý. Bu habere inanmak da zorlandýlar. Ayna Mahmut ölemezdi. Hele bir de bu saatten sonra. Gerçeði bilenler bu ölümü elbette normal karþýlýyordu. Bir insan tabii ki sonsuza kadar yaþayamazdý. Tabiatýn bu korkunç gücü karþýsýnda bir canlý ne kadar dayanabilirdi ki?.. Ayna Mahmut da bu semtin efsane isimlerinden biri sayýlýrdý. |
|
33
|
|
|
|
Ben hemen kendime bir tane aldým, ama ne yaptýysam parasýný almadý. Hala da almýyor. Senin çaylarýn benden der, senin sayende benim çocuklarýmýn karný doyuyor der, ama para almaz.
|
|
34
|
|
|
|
Aðzýna kadar týkýþ týkýþ dolu otobüsün basamaðýna, kapýdakileri ezip geçercesine, güçlükle bastý Mehmet... |
|
35
|
|
|
|
Mektuplaþmak istediklerimizde ev adresi yerine elektronik posta adreslerini vermeye baþladýlar.Ben elimin deðmediði kokusunu alamadýðým,yýllarca saklayamaya
caðým elektronik,sanal,duygusuz mektubu ne yapacaktým. |
|
36
|
|
|
|
Bu dünyada anam olsa beðenirdi beni çünkü ben onun kuzgun yavrusuydum! O halde ben de içimi, sevincimi, hasretimi, korkularýmý, hayallerimi cesaretle Ýstanbul’a ve doktoruma anlatacaktým. Benim adým Saadet Þefikay’dý. Ve dedikleri oldu. Darüþþafaka’ ya teslim etmiþ beni doktorum. |
|
37
|
|
|
|
Sýram geldi.Kaç para bu baklavanýn kilosu dedim.
Satýcý kadýn sýraladý.Bol cevizli,tereyaðlý,Gerçek þekerli,Bizde Glikoz olmaz! olamaz beyim dedi.
Bir baklava için bu kadar abartýlý benzetme yapmasýna þaþýrdým.Ama satýcýydý nihayetinde.O albenili görseli besleyen bir kaç abartýlý söz normal sayýlabilirdi. |
|
38
|
|
|
|
O yýllarda özellikle camiye namaza gitmek her babayiðidin harcý deðildi...Bir kaç tana doksanlýk sevimli dedeye izin verilmiþti.Günümüzün azýlý müslümanlarý henüz sahnede yoktu.Zaten o yýllar da o fýrsatý da hiç kimseye vermezlerdi..Aniden genç veya orta yaþ seviyesinden birinin avluda yer almasý hemen dedikodulara, eleþtirilere neden olurdu..."Bu adam kendisini çok mu akýllý zannediyordu.Bu kurnaz aklý sýra aradan sýyrýlýp cennete gidecekti.Yoktu öyle yaðma... |
|
39
|
|
|
|
Karanlýk odasýnda oturmuþ, kulaklýklarýný kulaklarýnýn içine yýrtarcasýna sokmuþ, mp3 çalarýn sesini sona dayamýþtý. Artýk dýþ dünyanýn hiçbir sesi duyulmuyordu... |
|
40
|
|
|
|
Ankara’nýn Sýhhiye semtindeyim.Burasý Ulus ile Kýzýlay’ý birbirinden ayýran bir sýnýrdýr.Ankaralýlar bilirler,her kimlikten insanýn bir geçiþ noktasýdýr burasý.Yaný baþýnda Adalet Sarayý vardýr,karþýsýnda Dil-Tarih.Sýhhiye diye boþuna dememiþler,saðlýk semtidir ayrýca burasý;Ýbn-i Sina,Numune,Ýhtisas,Hacettepe Hastahaneleri ile Saðlýk Bakanlýðý hep buradadýr.Biraz yukarýsýnda Abdi Ýpekçi parký vardýr.Nümayiþlerin mekanýdýr burasý.Kýzýlay’da, Tandoðan’ da yapýlamayan gösteriler,Abdi Ýpekçi parkýnda yapýlýr.Parkýn yukarý bitiminde Sýhhiye Ordu Evi vardýr.Parkýn içinde Ýþçi Bulma Kurumu ve Pazar yeri.Dil-Tarih’in aþaðýsýnda Zübeyde Haným Kýz Lisesi bulunur.Olgunlaþma Enstitüsü ,TRT Ankara Radyosu Etnografya Müzesi , ve Türk Ocaðýnýn eski binasý; DTCF Ýle birlikte Sýhhiye’nin en eski binalarýdýr. |
|