• ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
101
|
|
|
|
Hâkim, duruþma salonuna girdiðinde, salonda bulunanlar ayaða kalktý. Yerine geçti. Salonu gözden geçirdi. Fazla kalabalýk olmadýðýna göre sýradan ve sakin geçeceðe benziyordu. Daha önceden incelediði, önünde duran dosyanýn kapaðýný açtý. Gün içinde kaç davaya girdiðini saymamýþtý bile.
Zabýt kâtibesi, huzursuz bir þekilde yarýþa hazýrlanan koþu atý gibi dimdik ve dikkatle onun komutunu bekliyordu. Mesleðe baþladýðýndan bugüne kadar kiþiliðinde ve fiziðinde epey deðiþiklik olmuþtu. Sakin ve duygusal biriyken baþladýðý meslek hayatý onu asabi bir kiþiliðe sürüklemiþti. Bu durum metabolizmasýný da etkilemiþ olmalýydý ki stresini yemek yemekle gidererek neredeyse yarým dünyaya dönmüþtü bedeni. Koltuða zor sýðýyordu. Yerinde kýmýldandý ve gözlüklerini çýkararak masaya býraktý.
Her iki tarafýn avukatlarý onun davayý baþlatmasýný ve savunmalarýný vermek için bekliyorlardý. Davayý açan taraftan savunmasýný istedi. Davayý Kadýn açmýþtý. Avukat ayaða kalktý. |
|
102
|
|
|
|
O kadar hýzlý ve kuvvetli ilerliyordu ki onu hiçbir þey durduramazdý... |
|
103
|
|
|
|
O kadar da yalnýz deðildim caným, sokak tarafýndan arkadaþlarým vardý. Yine de bazý þeyleri, içten yapmak gerekir. |
|
104
|
|
|
|
Hakim, adamý dinledikten sonra keskin bakýþlarýyla salonu gözden geçirdi. Bu koltukta kaç yýldýr çalýþmakta olduðunu saymýyordu artýk. Ne kadar kendi kendine þikayet etse de, bir türlü veda edememiþti. Masasýna gelen her dosyada farklý bir hikâye vardý. Son zamanlarda artan þiddet maðduru kadýnlarý gördükçe, adaleti saðlamak, doðru kararý vermek de zorlaþmýþtý artýk. Görünüþe bakýlýrsa basit, kýrgýnlýk sonucu açýlmýþ bir davaya benziyordu. Avukatlara söz vermemesinin nedeni de buydu zaten. Davacý ve davalýlar düþüncelerin daha iyi anlatabilirlerdi. Gerçi davalýnýn avukatý sanki biraz bozulmuþtu ama zararý yoktu. Hiçbiri ona karþý terslenmeye yeltenemezlerdi. Onca yýlýn deneyimi ve bilgisi vardý karþýlarýnda. Oturuma yarým saat ara verdi ve odasýna gitti. Pencereleri sonuna kadar açtý. Ýçerisi kokmuþ gibiydi. Ýçeri dolan temiz hava ile kendine gelmiþti sanki. Masasýndan kalktý; misafir koltuklarýndan birine oturdu. Hâkim kimliðinin karþýsýnda týpký bir misafir gibi boþ koltuða kilitledi bakýþlarýný. Acaba, onu nasýl görüyorlardý? Kendi düþünceleri onu gülümsetmiþti. Þu anda kapýdan biri girse ne düþünürdü. Saatine baktýðýnda neredeyse aranýn sona ermek üzere olduðunu anlayarak odadan ayrýldý.
|
|
105
|
|
|
|
Düþüncelerimin rüzgarýnda içim titredi, düþüncelerim bana bir çok bireyin aksine sýcak kuytular sunmamakta idi. Düþüncelerim, hayatlarýndaki sýcaklýðý yitirmiþ, belki de hiçbir zaman sýcak bir hayata sahip olamamýþ insanlar adýna hayatýmdaki sýcaklýða raðmen beni üþütmekteydi. |
|
106
|
|
|
|
Koþarken nefes nefese kalmýþlardý. Arabaya bindiler ve uzaklaþtýlar. Bütün planlarý suya düþmüþtü. Planlarýnda bir hata vardý. Allah’ ýn bütün diðer günleri dururken neden Cuma gününü seçmiþlerdi ki! Tabii ki iþe yaramazdý. Herkes, ellerini dua için açtýðý anda onlar, günah iþlemeye yeltenmiþlerdi.
|
|
107
|
|
|
|
Asgari ücretle geçinmeye çalýþan bir iþçinin hayatýndan kýsa bir kesit. |
|
108
|
|
|
|
Artýk her þey tastamamdý. Baþlayabilirdi düðün. Ve baþladý...
Davul zurna çalmaya baþladý. |
|
109
|
|
|
|
Yoðurt yapmak için maya süte çalýnýr, suya çalýnmaz ! Bir tas suya bile maya çalsan o asla tutmaz ! Nerde kaldý koca göl? Üstelik, göl büyür, küçülür, dalgalanýr, durulur, kurur. Ancak, daðlar asla deðiþmez, büyümez, yükselmez, kýpýrdamaz, hep olduðu gibi kalýr. |
|
110
|
|
|
|
Yol bitmek bilmiyordu bir türlü, uzadýkça uzuyordu... Ne kadar yürüdüðünü kestiremiyordu Sultan, yalnýzca ayaklarýnýn sýzladýðýný hissediyordu. Hava kararmaya baþlamýþtý, yol bitmiyor aksine uzuyordu gitgide. Gökteki yýldýzlar bir bir parýldamaya baþladý. Ay gökte asýlý bir lamba gibi aydýnlatýyordu yolunu. Hýzlandý birden, içine tarifsiz bir korku sinmiþti. |
|
111
|
|
|
|
Ayaklarýndaki yýrtýk naylon ayakkabýlardan karlar içeriye sýzýyordu. Ýran transit yolundaki arabalarýn çokluðundan korkuyor, yolun kýyýsýndaki karlarýn üzerinde yürüyordu küçük Nur Ali... Naylonlarýn arkasý tamamen parçalanmýþtý. Küçük Nun Ali'nin topuklarý naylonlarýn içinde deðil, doðrudan doðruya kara basýyordu. |
|
112
|
|
|
|
Elime tutuþturduðu bezi açtým merakla. Hakikaten de bezin içinde kocaman bir hayvan diþi vardý. Ne diyecektim, ne yapacaktým, bilemiyordum. Gülmek istiyor, gülemiyordum. Üstelik inatçý amcayý nasýl ikna edecektim. O þaþkýnlýkla kendimi dýþarý attým. Bastým kahkahayý…
içeri girdim, son dilekçemi yazdým . Küfürleri bastým dilekçeye. Ýki seçenek vardý. Ya impanlt için malzeme ve cihaz göndereceklerdi ya da beni...
|
|
113
|
|
|
|
Allah rýzasý için sesleniyorum. Helal süt emmiþ henüz insanlýðýný kaybetmemiþ içinde bir gramcýk da vicdan olan herkesi Pendik meydanýna tek kiþilik direniþime bekliyorum. Baþta pek muhterem, saygýdeðer Taksim dayanýþma platformu konseyi olmak üzere sendikalar, sosyalistler, devrimciler , kemancý bar müþterileri, gayler kulübü üyeleri, köfteciler derneðine, yeþillere, karalara, aklara alayýnýza sesleniyorum. Gelin gerçek bir halk adamý, yamalý vatandaþ, emekçi, acýlarýn çocuðu Haydar Zurnayý yalnýz býrakmayýn. Gelin bu yaðma bu talana bu zulme artýk yeter diyelim. Aç gözler, hainler, doymamýþ gibi sonunda benim gibi bir garibi de buldu… |
|
114
|
|
|
|
Sirkeci- Harem araba vapurunun son seferi. Günlerden Pazar. Birkaç araba ile çok az da yolcu var. Havalar iyice soðudu, kýþ kapýda.
|
|
115
|
|
|
|
Baþkent Hastanesi’nin bahçesine bir sigara molasý vermek üzere oturuyorum. Hava çok sýcak. Bunalýyorum. |
|
116
|
|
|
|
Herkesin "o yere" kaçtýðý bir dünyada kalmayý seçen bir adam. |
|
117
|
|
|
|
Gavurdaðý'nýn eteðinde yer alan il ve ilçelerdeki gencecik kýzlarýn, büyük þehirlerden gelen þebeke elemanlarý tarafýndan evlenme vaadiyle kandýrýlarak nasýl tuzaða düþürülüp, bataða saplandýkalrý anlatýlýyor.
NOT: Bu öyküm bir film yapým þirketi tarafýndan beðeni kabul gördü ve 2008 Ocak ayý içinde ulusal bir Tv kanalýnda dizi film olarak gösterime girecektir. |
|
118
|
|
|
|
“He ana sýcaktandýr her hal unutmuþum billâh.”
Düðün haberine çocuklar da sevinmiþti: ”Yaþasýn düðün var” |
|
119
|
|
|
|
Bazen öyle tesadüfler olurki bir daha hiç olmayacaðýný biliriz. |
|
120
|
|
|
|
Okul yarý yýl tatiline girmiþti. O günkü uygulamalarla MEB sekiz ay içinde öðretmen mezun edebiliyordu (hýzlý eðitim). Bizim yarý yýlýmýza denk gelen tarih Erginler için yýl sonu oluyordu. Ergin’i Kars’taki garajlardan toz bulutu içinde yolcu ettik |
|