• ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
121
|
|
|
|
Kýrk iki yaþýnda saçlarýnýn çoðuna aklar düþmüþ, on üç senelik evli, iki çocuk babasýyým. Ömrünün ikindisini yaþayan bir adamým. Ama bana sorarsanýz, yirmi beþinde tanýþtýðým, o liseli kýzlayým hala. Yoo, yoo hayýr evli bir adam olarak bunlarý size anlatmaktan utanmýyorum. Hiç de vicdan azabý duymuyorum. Þey… Bazen, bazen iþte…
|
|
122
|
|
|
|
Tek çirkin bendim onlara göre. Bana bakan kendi çirkinliðini unutuyordu sanki. |
|
123
|
|
|
|
Bir kadýn yarattým. O kadýn yarattýðým en þaheser þeydi benim için.
Sonra sýcak bir çorba düþündüm.
Dizimin dibine yataydý.
Koynuma alaydým, saçlarýndan okþayaydým, gözlerine bakaydým.
Seviþip,seviþip yorulaydým. |
|
124
|
|
|
|
Oðlu ayýp olmasýn diye annesinin resmini yanýmda deðilde bahçedeki çöp kovasýna atýp çekip gitmiþti.
|
|
125
|
|
|
|
Yaþlý ve fotür þapkalý bir adam kasap dükkânýna girdi. O sýrada kendisinden önce gelmiþ elli yaþlarýnda bir kadýn köftelik kýyma çektiriyordu. Kadýna hiç aldýrmadan kasaba baktý. Elinde bedeni iyice incelmiþ sivri bir býçakla kýrmýzý etleri bölen usta “Buyur bey amca ,” dedi. “Kemik Var mý? Ýçinde ilik olan kalýn kemiklerden istiyorum. Usta “Var Bey amca. Þu kýymayý çekeyim de bakarým.” Sonra usta kýymayý terazinin üzerinde býrakýp içerideki soðuk hava deposuna gitti. Ýki tane kalýn kaval kemiði ile döndü. Bu kemikler büyük bir ihtimalle iri bir tosuna aitti. Elindeki satýrý kemiklere yan çizgiler býrakacak þekilde vurdu. Kemik ikiye ayrýlýp iliði sarkýnca kýyma bekleyen kadýn koþarak dükkândan çýktý. Arkasýna bile bakmadan kaçýp gitti. |
|
126
|
|
|
|
Bir kadýný anlatmaya nereden baþlanýr?
Adýndan mý?
Sevgilinin adý...
Sevgilinin adý bir öykünün son cümlesi olur ancak. Adýndan sonra cümle cümleler susar çünkü!
Bir kadýný anlatmaya nereden baþlanýr?
Korkusuz sunduðu inceliðinden tabii ki! Pürüzsüz |
|
127
|
|
|
|
içeride, loþ ýþýðýn altýnda helenistik bir heykel gibi parlayan bir manken duruyordu. nefes kesici bir güzelliði vardý. oþino dönüp, “geceyi bununla geçirmek ister misiniz?” diye sordu. bize cevap fýrsatý vermeden, nazik hareketlerle elinden tuttu ve belinden kavradýðý gibi mankeni dýþarý çýkardý. bu nezakete, þimdilik, layýktý. |
|
128
|
|
|
|
Yaralýlardan bir çoðunun kadýn olduðunu öðrendiðimde düþüncelerim ya da zihinsel oyunlarým þöyle ses veriyordu:Siyasetle hiç ilgilenmezler:gerçek gözlerinin önünde olup bitenlerdir,maskeli balonun neden yapýldýðýný bile bilmezler. Siyaset gözle görünen bir þey deðildir. |
|
129
|
|
|
|
Temmuzun ortasý, tam da sýcaðýn her þeyi kýzýþtýrdýðý ayýn tam ortasý. Gece yarýsýnýn da tam ortasýnda buluþma kararý almýþtý içindeki uhdelerle. Mutfak balkonunun kapýsýyla oturduðu odanýn penceresi arasýnda oluþan hava akýmýnda serinlemeye çalýþarak, bir yandan düþünüyor bir yandan kaþýnýyordu sivrisinek ve yakarcalarýn ýsýrdýðý kol ve bacaklarý yüzünden. Sessizliðin sesinden ilham almaya baþladý, az önce arkadaki parkta gýcýrdayan salýncaðýn sesinin dinmesiyle. Boncuk boncuk terler beliriyor anlýnda ve boðazýndaki kuruluðu gidermek için ara ara önündeki masanýn üzerine az önce dolaptan çýkardýðý cam þiþedeki suyu kafasýna dikiyordu. Her seferinde dudaðýndan sýzan damlalarý sol bileðinin üstüyle imha ediyordu klavyenin üzerine düþmesin diye. |
|
130
|
|
|
|
Kapý açýldý. Kapýya aðaç yarmasý gibi bir adam çýktý. “Buyrun!” Rahatlýkla söyleyebilirim ki, adam, babamýn tam iki misli.
|
|
131
|
|
|
|
Bir yaðmur düþtü topraða önce, topraktaki bitkiler çiçek açtý. Tanrý, tüm cömertliðiyle yaklaþtý bize. Ve sizler büyüdünüz, bizleri her geçen gün küçülterek... |
|
132
|
|
|
|
Seneler evindeki tiner,süt,ve mutsuzluk kokan üç odada geçer.Tiner kokanda üretir,süt kokanda öper,mutsuzlukta yatar. |
|
133
|
|
|
|
Abi sen rahat ol, az sonra bu iþ bitecek.
|
|
134
|
|
|
|
Yaþama çok þey katýyorlardý. Hoþ kokulu su köpürerek burgaçlandý. Anayoldaki çýðýrtkanýn ezgili sesi güçlenip ses yalýtýmýný aþmayý baþarmasýn mý : ‘Muslukçu!.. Muslukçu!’ Ýþte bu da olanaksýzdý. Olanaksýzdý. Olanaksýzdý... |
|
135
|
|
|
|
"Nerden bilebilirsin ! Az önce satýn aldým. Bir çuval pirinç. Baktým iþler iyi gidiyor. Midyede sorun yok, tasalanma. Motorcuyla konuþtum. Pastýrma yazý bu. Uzadýkça uzadý. Sürpriz ! Sevinsene bey, küserim."
|
|
136
|
|
|
|
Adýný bilmediðim bir sarmaþýk lila renginde çiçek açmýþ, pencerenin bir yanýndan yukarýya doðru sarýlýp týrmanmýþtý. Ýçimde o tanýdýk, gittiðim her yerde beni bulan o acýtan boþluk hissi; bu manzaranýn içinde de yoktum...
Gitme vakti gelmiþti, gitmeliyim... |
|
137
|
|
|
|
Kapý çalýnca Sahra’yý öylece býrakýp kapýyý açmaya gitti. Arda okuldan izin alýp gelmiþti. Faruk þaþkýnlýðýný gizleyemedi. “Senin ne iþin var bu saate?” diye sordu. Çantasýný yere atýp üzerinden atlayan çocuk “ Bugün annem hastaydý. Onu merak ettiðim için erken geldim.” dedi.
|
|
138
|
|
|
|
_Bütün yazýcýlar korkuyla uyanýr sabahlara.
Kur’a çektik, terk ediliþ bana düþtü ey dünya!_ |
|
139
|
|
|
|
Annemin takýntýsý ise "Pekmezin nasýl içilebileceði konusunda"
Çünkü içerken yere sýçrarsa bir felaket olabileceðini düþünüyor.
Bu yüzden en son bulduðu yöntem çay bardaðýndan höpürdetmek oldu. |
|
140
|
|
|
|
Bir insanýn hikayesi. Belki sen, belki de ben bu insan, fakat yazan ben. Seni yazdýysam ve sen seni, kendine bile yazamýyorsan, iþte sana sen. Beni yazdýysam ve beni en iyi ben anlatýrsam; iþte bir kadeh ben. |
|