• ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm |
261
|
|
|
|
Tamam ayrýlmak istiyorum ama yinede aldatýlmayý hazmedemem. |
|
262
|
|
|
|
Doðan her canlýya, bu dünyada bir bilet kesilir. Her biletteki varýlacak istasyon aynýdýr; sadece bu istasyona varmak için katedilecek mesafe farklýdýr. Hayvanlar, istasyona neden geç ya da erken vardým diye hayýflanmazlar. |
|
263
|
|
|
|
Kýz afallýyor, acý tiksinti karýþýmý bir bakýþ atýyor bana, hiç konuþmadan para üstünü sert bir el hareketiyle tezgaha býrakýyor; aslýnda çarpýyor |
|
264
|
|
265
|
|
266
|
|
|
|
Mukavva kutular, tenekeler, pamuk, kusmuk, solmuþ çiçekler, kedi leþi, yýrtýlmýþ kitap ve gazete sayfalarý, boþ poþetler, bulaþýk süngerleri, fýrçalar, kakalý çocuk bezleri, disket, kemikler, et, sucuk, peynir, çivi, iðne, küpe, 25 kuruþ, kumaþ parçalarý, ayakkabý, þapka, çekomastik tüpleri, keser, sakýz, parfüm þiþeleri |
|
267
|
|
|
|
Önümdeki duvarýn içinden ses geliyor. Biri baðýrýyor. Þimdi yumruklamaya baþladý duvarý. Ve duvarlar eski yerlerini alýrken tavan da yükseldi. Meðerse odam ne kadar geniþmiþ. |
|
268
|
|
|
|
Neden ilk anda göremediði þeyleri þimdi görmeye baþlamýþtý. Göz karanlýða nasýl bu kadar kýsa bir sürede alýþabiliyordu. Birden çevresindeki her þeyinde böyle iþlediðini fark etti. Herkes ve canlý aniden olan deðiþikliklere bile birden kýsa bir sürede alý |
|
269
|
|
|
|
Kaç gün kaldýk bilmiyorum, bana çok uzun geldi. Onca köpeðin arasýnda hýrlaþarak vakit geçirmek kolay deðil, zaman da uzun geliyor bu þartlarda. Görevliler lakayt, merhametsiz, tembel. Ellerinden sopa hiç eksik olmuyor, canlarý istediðinde de vuruyorlar. |
|
270
|
|
|
|
Tanrýnýn gölgesi bir bakmýþ ki bu yaratýklar sadece þekil olarak kendisine benziyor. ”Olmadý!” demiþ. Bunlarýn ne bir þikâyetleri, ne de birbirleriyle mücadeleleri bulunmadýðýný, görünce kötülük dolu deðneðini bu dünyaya doðru savurup gitmiþ. |
|
271
|
|
|
|
Tifüs hastalýðý, Edirne'de kafilemizin en az üçte birini yok etmiþ. Dedemin günlüðünün bir yerinde kalan aile sayýsý altmýþ bir olarak ifade ediliyordu. Bana anlatýlanlara göre, Edirne'den çýkarken aile sayýsý elli üçmüþ.
Edirne'den Havsa'ya kadar, hiç mola vermeden ilerlemiþler. |
|
272
|
|
273
|
|
|
|
Belki de Cafer Aga ile bir daha hiç görüþemeyecektik! Onun için bir þeyler söyle bana be Cafer Aga! Benim konuþmamý sen anlamasan da senin dediklerini ben anlarým. Güzel bir söz söyle, bir defa daha “Kalo olum” sözcüklerini senden duyayým. Bana “Güle güle Kalo olum!” de. |
|
274
|
|
|
|
Havlama sesi duyuyorum. Ben bu sesi tanýyorum. Aslancýk, sütkardeþim... Sesini duyuncaya kadar hiç aklýma gelmemiþti. Ýþte kafama yediðim darbenin yol açtýðý bir unutkanlýk daha. |
|
275
|
|
|
|
Kalo, bak bugün anca yirmi bir lira topladým. Senin anlayacaðýn kenefe sabahýn köründen bu saate kadar sadece yirmi bir kiþi girmiþ. Oysa camii her namaz vakti cemaatle doluyor. Bu adamlar hiç mi iþeyip, sýçmazlar? Yoksa bir lira vermesinler diye altlarýna mý yaparlar? Yirmi bir liranýn hepici erkeklerden, gacý kenefine giren hiç olmuyor ki. |
|
276
|
|
|
|
Korktuðum oldu galiba, yolu þaþýrdým, yanlýþ bir yola saptým. Hatta yol bitti. Geriye dönemem bir hayli zaman geçti çünkü. Daðlýk, tepelik bir yer ve etraf gene aðaç dolu. Yüzlerce metre aþaðýlarý görebiliyorum, gördüðüm gene üzeri karlý aðaçlar; ev ya da insan tarafýndan yapýlmýþ bir þey yok.
|
|
277
|
|
|
|
Nurcan'ýn elinden çubuk krakeri hiç eksik olmaz. Biri ýsmarlarsa krakerini oraletle yemeyi çok sever. Kraker istersen katiyen vermez. “Aga, aga..” der. Yani abim kýzar demek istiyor. Cebinde küçük bir oyuncak arabasý çoðu zaman vardýr. |
|
278
|
|
|
|
Saatlerdir koltukta oturmuþ denizi izliyorum. Aklýmýn ucundan tek bir kelime bile geçmiyor, sanki düþünme gücümü kaybettim. Þu an tek yapabildiðim kahvemi yudumlamak.
|
|
279
|
|
|
|
-Dahiler, deli midir? Evet! -Dahilere çocuk gözüyle bakarsanýz, onlarýn çok þey bilen deliler olduklarýný anlarsýnýz.
|
|
280
|
|
|
|
Fýrtýnanýn topraktan köküyle söktüðü bir aðaç gibiyiz. Havada savrulup duruyoruz. Fýrtýna bu aðacý býrakacak mý, býrakýrsa nerede býrakacak? Diyelim ki fýrtýna dindi ve bir yere býraktý; acaba o aðaç oraya dikilecek mi? Dikilse bile, tekrar topraða kök salýp tutanabilecek mi? Bu göç iþte böyle bir þey! |
|