• ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam |
401
|
|
|
|
"Bunlar da piþti nine!...Ben soymaya baþlýyorum hadi sen dünkü masalýn devamýný düþün..."
Hayatýmýn en doyumsuz anlarýydý onlar. Bir tabak kýzarmýþ, soyulmuþ kestane ve ninem... |
|
402
|
|
|
|
Deðiþen ne yüzümüzden baþka, kuþlarýn ölümünden, eskidikçe gençleþen hüznün renginden, saçlarýmýza konan bulutlarýn sesinden ýssýzlýðýný yitirmiþ tren istasyonlarýn kederinden, içimizde göveren çocuðun çýðlýðýndan, dudaklarýmýza iliþtirdiðimiz ýslýklarýn sahipsizliðinden, gözlerimize düþen kýrýlganlýklardan, yakamýzda bir çiçek gibi itina ile taþýdýðýmýz yabancýlýðýzdan gayrý … |
|
403
|
|
|
|
Býkmadan, usanmadan, yerinden hiç kýmýldamadan sizi bekliyor mutluluk.
|
|
404
|
|
|
|
Dostluk, sihirli bir sözcük… Bu sihirli kavramý ne de güzel anlatmýþ usta þair; Dostluklar Irmak Gibidir þiirinde… Benim dostlarým tam da þairin tanýmladýðý gibi… Renk renk, çeþit çeþit ve iyi yürekli insanlar… |
|
405
|
|
|
|
yol boyu yürüyorum! ruhum ve kalbimle ve biliyorumki beni incitmeyecek tek þey onlar...
ve biliyorum ki yaþadýðým müddetçe beni terketmeyecek tek þey onlar....
|
|
406
|
|
|
|
Kar yaðmýþ þehrin sokaklarý ýssýz. Her gün gazetesini alýp fýrýndan yeni çýkmýþ, dumaný tüten ekmelerden alýp evlerine dönenler yok. Okula gitmek için servis bekleyen öðrenciler var sadece. Eskiden yürürdük okula, kar, yaðmur, çamur demeden, sýký sýkýya üstümüzü giyer, bir bere ve kaþkolla sarýnýp sarmalanýp yolcu edilirdik, unutmuþum yollarda iz bile yokken komþunun çocuklarýnýn benim býraktýðým izlerden geldikleri günleri. |
|
407
|
|
|
|
Ýnsan her aynaya baktýðýnda geçmiþine bakar bence. Aynada gördüðü yüzü ona geçmiþini gösterir, bakýþlardaki mana, yüz hatlarýnýn duruþu ve çizgiler… Hepsi maziden bize birer hatýradýr aslýnda. |
|
408
|
|
|
|
bireysel olarak yaþadýklarýmýz, kimi zaman da toplumsal olaylarda yürekten etkilendiklerimizden kaynaklanýr. Aþaðýdaki yazý böyle bir olayýn özünü anlatmaktadýr.
|
|
409
|
|
|
|
Dalgalar kýyýlarýn saçlarýný okþuyor gecenin ayazýnda. Deniz, o masmavi gözleriyle ufuklara göz kýrpýyor karanlýðýn koynunda. Düþler kapýsýný aralýyor gerçeðin asýk suratýna. Çakýl taþlarý söyleþiyor sularýn mavisiyle… Ay, doyumsuz bestesini fýsýldýyor tan vaktine…
|
|
410
|
|
|
|
...Her ne kadar karýþýkta olsan, zaman zaman beni bir o yana bir bu yana uçursanda… SENÝ SEVÝYORUM HAYAT!!!...
|
|
411
|
|
|
|
Canlýlarýn neden karþý cinsin içine girmeden veya karþý cinsi içine almadan yapamadýklarýný anlamýþ deðilim. Burada yaþam taþlarý oturtulurken bazý hatalarýn oluþtuðu kesindir. Zira itiraf etmek gerekirse her an düþündüðümüz, arzuladýðýmýz ve üzerine milyonlarca sayfa yazýlar, þiirler, romanlar, türküler, aðýtlar yazýp uðrunda cinayetler dahi iþlediðimiz cinsel iliþki (aþk), iki varlýk arasýnda hiç te hijyen ve saðlýklý bir temas deðildir. |
|
412
|
|
|
|
ölüp ölüp dirilmeden
hergün bin kez gerilmeden
yokluða kanat germeden
imkansýz yolar aþýlmaz...
diyor murat göðebakan abimiz |
|
413
|
|
|
|
Hayat, fütursuzca girer penceremden, benden bihaber. Alay edercesine zamanýmýn her zerresine hücum etmekte. Umurunda olmadan hiç bir þey, hiç bir kimse. Hep olduðu gibi, hayat devam etmekte.
Kelimelerimin hiç önemi yok, bir öncekiler, bir sonrakilerin bile. Cýlýz bir mum ýþýðý deðil miyiz? Her birimiz. Yaþar gideriz. Deðiþen bir þey yok. An olur, parlarýz. Birkaç dakika sürer... |
|
414
|
|
|
|
Dudaklara en çok yakýþandýr gülümsemek. Yüzün giydiði en güzel elbisedir. Rengi: yanaklarda pembedir. Yakýþaný bilen, her þeye raðmen gülebilendir. |
|
415
|
|
|
|
Hani biri gelecekmiþ gibi, o pencereden bu pencereye telaþ içinde koþuþturmalar içindedir insan… Gözleri, aþaðýdaki yokuþu arþýnlar sürekli. Ýstem dýþý bir tike uðramýþ gibi ayaklarý koþuþturup durur devasa evin kendisine dar gelen odalarýnda. Kulaklar kapýya dayanmýþ, bir “týk” sesinin yoðun özlemindedir. Saniyeler zamaný örerken, hep ayný kelime desenlenir onun üzerinde. Hep bir bekleyiþ aný þiirinden ilham alýr tabii ki örücü…
|
|
416
|
|
|
|
Kenarýnda sakin, odaksýz, kedersiz bir hayatýn izlerini taþýr. Bulutlarda þekillenen dumanlý yollarý hatýrlatýr. Görünmez olur, aþka ramak kalýr. Sesinle rüzgarý getirir, kalbinle baþkalýðý belirtir. Sonsuzdur, kaçýlmaz olur, bilir en derinlerde ne var, sorgusuz durur.
Bilmeyince hiç duymadýðýn þarkýnýn sözlerini, kendin yazarsýn önceden, iþ edinir gibi.. Ahengi iliklerine temas eder.. Baþka biri olmak iyi hissettirir, hep aradýðýn eskiyi bitirdi !.
|
|
417
|
|
|
|
Aslýnda matemler, alýþýlmamýþ ölümlerin süsüdür sevgili okuyucu. Fakat matem ölüye deðildir de insanýn kendi aczine, kendi yoksulluðuna aðlayýþýdýr. Yani, bir ölü kendisine matem yakýldýðýný duyabilse eðer, inanýn matemden iðrenirdi belki de. Onun için matem ölünün deðil, ölü sahibinin serinliðidir…
|
|
418
|
|
|
|
“Beri gel, daha beri, daha beri/ Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?/Bu hýr gür, bu savaþ nereye dek?/ Sen bensin iþte, ben senim iþte… Dünyada nice diller var, nice diller/ Ama hepsinde anlam bir/ Sen kaplarý, testileri hele bir kýr/ Sular nasýl bir yol tutar, gider/ Hele birliðe ulaþ, hýr gürü, savaþý býrak/ Can nasýl koþar, bunu canlara iletir”… Mevlana Celaleddin Rumi
|
|
419
|
|
|
|
Kalemi elinize alýyorsunuz, baþlýyorsunuz düþünmeye… Önünüzde duran boþ kâðýdýn asla merhamet etmeyen beyazlýklarý, altý ay devam eden bir kutup gündüzünün sonsuz ve ucu bucaðý olmayan hareketsizliði ile büyüyor, kývranýyor ve asabileþen parmaklarýnýz saçlarýnýzý karýþtýrýyor, nihayet sinir tavan yapýnca da yazmak için oturduðunuz masanýn baþýndan kalkýp hava almaya gidiyorsunuz… Çoðunuzun baþýnýza gelmiþ olmasý muhtemel bu durumun birebirini bugün yaþadým…
|
|
420
|
|
|
|
Nasýldýr zaman bilirsin, acýmasýzlýðý gözlerinden damlar...Nasýlda suskundur kini öfkesi, nasýlda beyazdýr hissedilmesin diye ateþi...Zamaný en iyi sen bilirsin, birde ben... Ben... Bir gece vakti parmaklarýndan çýðlýklar içinde kayýp düþen arnavut kaldýrýmlarýna bu þehrin ve darmadaðýn olan ben...Hatýrlarsýn uluyan bir rüzgar tam o anda; taþýn baðrýmý deldiði ve beni tuzla buz ettiði o an da saçlarýna çarpmýþtý, zifiri karanlýðýndan iki yýldýz kaymýþtý geceye, gözlerin enkaz... |
|