 • İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1101
|
|
|
|
Hepimiz bir ucundan tutmaya çalışıp peşinde koşturuyoruz hayatın...Ama hayat bizi kovalıyor aslında, bizim elimize kocaman bir kayıp zaman kalıyor galiba... |
|
1102
|
|
|
|
Denizin kızı Akçaabat, işveli bir gelin oluyor bembeyaz duvağının altında. Bu gelinin yüreğindeki umutlar Karadağ’dan daha yüce ve heybetli… Acılar ders oluyor geleceğin mimarlarına. Umut harmanları endişeleri bertaraf ediyor. Akçaabat yarınlara parlayan gözlerle, taze beklentilerle bakıyor. Akçaabat yüzyılın şerefini bütün hücrelerinde hissediyor.
|
|
1103
|
|
|
|
sadece dokunamadıklarımız acı veriri avuçlarımıza,dokunduklarımızda ise acı biz oluruz... |
|
1104
|
|
|
|
Hayat yavşaktır. Her zaman güler sana. |
|
1105
|
|
|
|
my first name is angelene, i'm the prettiest mess u've ever seen.. |
|
1106
|
|
|
|
Otobüs garajlarında vedalaşmalar, tekrar tekrar sarılmalar, hareket eden arabanın arkasından el sallayarak koşturmaları hiçbir zaman sevmedim. Bu tür davranışları her zaman birini uğurlamaktan çok, duygusallığı eylemlerle abartılmış eziyetler seremonisi olarak algılamışımdır. Otobüs terminalleri ve tren istasyonlarını bu yüzden hiç sevmemişimdir |
|
1107
|
|
|
|
Sadece insanım diyordu bir yazar. |
|
1108
|
|
|
|
Sözlerim bir tür öğreti veya nasihat değil kuşkusuz. Ben kendi deneyimlerimi anlatıyordum sizlere. “Siz” derken “ben” demek istiyordum aslında. İnsan yanarak pişiyor dostlar. Musibetle yani…
Sevin karmaşayı ne olur.
Bir |
|
1109
|
|
|
|
- Gitmiştin ! ve nasıl şuursuzdum... |
|
1110
|
|
|
|
Boşuna olan bir şey gösterebilir misiniz? |
|
1111
|
|
|
|
Zor zamanlar, içinde yaşadıkları gaflet halini fark etmeleri ve Allah’a yönelerek bağışlanma dilemeleri için insanlara tanınan büyük fırsatlardır. Allah’tan uzak yaşayan kişi, bu zorlu zamanlarda Rabb’i karşısındaki aczini anlar. Ardından vicdanının sesini dinlediğinde ise, hatalarını fark eder ve kendisini düzeltmeye gayret eder. |
|
1112
|
|
|
|
"Masum bir bebeği bile ağlatan hayat hain değilde, biz mi sulugözmüşüz hiç yoktan?" |
|
1113
|
|
1114
|
|
|
|
Susmak ve bunun verdiği rahatlık. |
|
1115
|
|
|
|
Son yaz günleri... Burcum özlem... Ve yağmurlu bir eda hayatta... Sokaklarda ıslak bir sevda... Aklımdan hayaller geçiyor. Üzerimde sabahın karanlık, sisli yaşanırlığı... |
|
1116
|
|
|
|
yine hayata dair garip bir yazı. |
|
1117
|
|
|
|
Yaralı bir atım, soluk almadan yükümü sonsuzluğa taşımaktan yoruldum...
Yoruldum. Yediğim kırbaçtan, kanımı emen sinekten, tepe taklak ve sürekli hiçliğe sürülmekten...
|
|
1118
|
|
|
|
Senin katında güvenlik içinde oturan bir melekken artık et ve kemikten bir kabusun ortasındaydım. Bir hayvan gibi savaşmak zorundaydım. Tüketmek, çoğalmak, rekabet etmek, didişmek... İşte benim gerçeğim: Ben yeryüzünün kavgacı, aptal ve tüysüz maymunuydum! |
|
1119
|
|
|
|
Bayramın ilk günü ve gecesi evimiz çok hareketliydi…
Tayfun bir önceki gecenin yatılı elemanlarından olduğundan, Özgün sabahtan babasıyla bayramlaşmaya geldi ve bir ara ben mutfağı toplarken, mutfak kapısında gitar çalıp şarkı söyledi ki, hep birden eşlik etmememiz mümkün değildi…
|
|
1120
|
|
|
|
Karamsarlık, yaşam kaygısı ve hasret olguları üzerine yazılmış anlık bir yazı ... |
|