|
• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar |
181
|
|
|
|
Yüz otuz iki sayfalýk romanda hikaye, ülkücü-milliyetçi-halkçý bir gencin duruþ açýsýndan aktarýlýyor. Hem milliyetçi hem halkçý olunur mu diyenler çýkabilir.. Bal gibi olunur. Halkçý olmadan milliyetçi zaten olunmaz. Neyse.. |
|
182
|
|
|
|
Tuna Kiremitçi 'Bu İşte Bir Yalnızlık Var' üzerine... |
|
183
|
|
|
|
Kafesteki Kalp’i okurken zaman zaman hüzünlenecek, zaman zamanda gülümseyeceksiniz. Kitapta Hacý Ferit Amca var ki, bakýn onu nasýl kandýrýyorlar. Not aldýðým bölümü aynen veriyorum: “Hacý Ferit Amca çok dindardý. Torununun sinemaya gitmesine asla müsaade etmezdi. Ama olayý çözmüþlerdi bir þekilde filmin gerçek adý sayesinde. |
|
184
|
|
|
|
Ýsmail Bozkurt’u yine sanat sayesinde tanýdým. “Mapolar Öykü Yarýþmasý”na katýlmamý ve bir eserle mutlaka bu yarýþmaya baþvurmamý istemiþti. Ben de hatýrýný kýramayýp “Emanet” adlý öykümü yazmýþ ve bu yarýþmaya rumuz bir adla katýlmýþtým. Birkaç ay sonra ödül törenine davet edildim. Ve üçüncülük ödülünün bana verildiðini o gece öðrendim. Bu da benim için öykücülük alanýnda bir dönüm noktasý oldu. Yazmaya devam ettim böylece. |
|
185
|
|
|
|
Oyunlar, dedik… Deðiþen dünya þartlarýnda deðiþen oyunlar… Kumda oynayan çocuklar, artýk çocuk yuvalarýnda halýflekslerde, internet sayfalarýnda, playstation baþlarýnda… Ne oyunu oyun olarak görebiliyoruz, ne de zamaný zaman olarak…
|
|
186
|
|
|
|
Lâle þiirleriyle ünlü araþtýrmacý- yazar Abdullah SATOÐLU tarafýndan hazýrlanan ve yakýn bir zaman önce Kültür Bakanlýðýnca yayýnlanan bir eserden söz etmek istiyorum. |
|
187
|
|
|
|
* Okunmak istiyorsan okumalýsýn.Sadece okunmak amacýyla yazýyorsan umduðunu bulamayabilirsin! |
|
188
|
|
|
|
MÛSÝKÎ kelimesinin yazýlýþý konusunda bir eleþtiri... |
|
189
|
|
|
|
Görünen o ki Doç. Dr. Ýbrahim Kalýn, çok yoðun bir devlet mesaisi içerisinde, asýl alaný olan tarihçiliðini de yepyeni eserlerle taçlandýrmaktadýr. Son olarak kaleme aldýðý "Barbar, Modern, Medenî(Medeniyet Üzerine Notlar)"(Ýnsan Yay., Kasým 2018) adlý kitabý bunun mücessem örneðidir. 300 sayfadan meydana gelen kitap, özgünlüðüyle dikkat çekiyor. |
|
190
|
|
|
|
Okuduðumuz kitaplarýn detaylarýna dikkat ediyor muyuz? |
|
191
|
|
|
|
“Dergi hür tefekkürün kalesidir” demiþti Cemil Meriç “Bu Ülke” adlý kitabýnda… Gazeteler günün haberlerine deðinir ve bunlarý deðiþik açýlardan yorumlar; bu yüzden bir günlük ömrü vardýr gazetelerin. Ya dergiler; dergiler öyle midir? Gazetenin aksine dergiler daha kalýcýdýr. En azýndan yayýnlandýðý dönem içerisinde hayatiyetini sürdürürler. Birçok aydýnýn duygu ve düþüncelerini iki kapak arasýna alan dergiler fikriyatýmýza ýþýk tutarlar.
|
|
192
|
|
|
|
Hee, olur da ilerde bi zombi olayýný filan dünya gerçekten yaþarsa bu kitabý okuduðunuz için hayatta kalma þansýnýzýn çok artacaðýný söyleyebilirim. Hadi gene iyisin, sen iþini bilirsin.. |
|
193
|
|
|
|
antakyaya yaðmur yaðýyor sicim sicim
ben üþüyorum
aðaçlar üþüyor, kuþlar üþüyor, caddeler
ayakkabým kýravatým þapkam üþüyorum sokaklar saçaklar evler
sokaklar saçaklar evler
hep birlikte üþüyoruz. |
|
194
|
|
|
|
Günümüzde bütün dünyanýn gözlerini çevirdiði Ortadoðu'da yaþanýlan savaþ, katliam, tehcir, iþkenceyle, hemen yanýbaþýmýzda, ülkemizdeki baský, þiddet, iþkence gibi Y. Türker'in ifadesiyle "fotoðrafý çekilmemiþ hikâyeler"in yaþanmasý, yani yaþamýn pek çok alanýnda fotoðraflanmýþ ya da fotoðraflanmamýþ "kötülük(ler)", bir kez daha "etik" sorunun gerek siyaset, gerekse felsefe içinden yapýlan tartýþmalar içinde ne kadar hayati bir önem taþýdýðýnýn altýný çiziyor. Kötü'nün ne olduðunu, kötülüðün görüngülerini, nasýl olup da bir kötülüðün zuhur ettiðini, verili bir Kötü'nün, Kötülük'ün var olup olmadýðýný, bunlara dayalý siyasalarý, bu minvalde süregiden muhalif ve statükocu tavýrlarý ve eylemleri kavramsallaþtýrmak ve adlandýrmak, kýsacasý tutarlý bir kuram oluþturmak ise oldukça zor görünüyor.
Fransalý düþünür Alain Badiou'nün "etik" çalýþmasý, her eserde olduðu gibi eleþtirilebilir, tartýþýlabilir yönlerine raðmen, tam da böyle "zor" bir görevi yerine getirmeyi, bu baðlamda alana önemli bir katký saðlamayý hedefliyor. |
|
195
|
|
|
|
Hokkabazlar, sel sularý, mezarlýklar, horoz dedeler, adý saný bilinmedik kuþlar, sýçrayýp ayýn omuzlarýna çýkan çatal dilli yýlanlar, aðýzlarýndan ovalar dolusu ateþ püskürten dað büyüklüðündeki ejderhalar, gölgeleri þehirleri kaplayan devasa testiler ve týpký insan gibi hýçkýra hýçkýra ta dünyanýn öteki ucundan yuvarlanýp gelen kum taneleri ve benzer gerçeküstü imgelerle dolu büyüleyici anlatýmýyla Asturias’ýn “Guatemala Efsaneleri” ni çaðrýþtýran romanda, Jheronimus Bosch’un fantastik tablolarýný andýran, masalýmsý bir dünya da gözler önüne seriliyor. |
|
196
|
|
|
|
Eðitim ve öðretim denildi mi dayanamam, konuþurum. Ne varsa bugüne kadar topladýðým hepsini daðýtýrým. Sevgili Osman Tatlý’ nýn bir kitap eleþtirisi düþündürür kaç gündür beni. Nasýl bir yazma aþký? Zaman bulup yazamadýðým. Her gün belleðime kazýdýðým. |
|
197
|
|
|
|
Hayat Memat:
“Mermer ‘tezgâh’” Evet, tezgâh kavramýný, toplum olarak, anlam geniþlemesine uðratmýþ, gerçek anlamý dýþýnda, “tuzaða düþürme” anlamýnda kullanmýþýz. Eskiden tuzaklar kalýn iplerle, aðaçlarla, demirlerle yapýlýrken, þimdi de mermerden yapýlýyor. Herkes birbirini tezgâha getiriyor. Hem de mermer tezgâha…
|
|
198
|
|
|
|
"zavallý þair... Bülbül hamûþ, havz tehî, gülistan harab diye inliyordu. ne bülbül kaldý ne havz." |
|
199
|
|
200
|
|
|
|
Diriliþ, bir solukta okuduðum kitabýydý onun. Ýnanan insanýn psikolojisini entellüektüel birikimiyle ne kadar güzel tahlil etmiþti bu romanda. Rus klasizmini bana sevdiren güçlü yazarlardan biri oldu. Arayýþlarý ve hayatý öðretile gelenin dýþýnda sorgulama eðilimi, eserin her sayfasýnda hissediliyordu. Yalnýz, bunlara verdiði cevaplar nedense pek özenilerek, olgunlaþtýrýlarak hazýrlanmýþ gibi gelmemiþti bana. Birikimlerini yetiþtiði dönemin kültürel zeminine uygun düþen beklentilere feda edebileceðine hiç mi hiç ihtimal vermiyorum. Ama eserin kurgusu Ortodoks inancý içinde bir formül koyuyordu ortaya. |
|
|
|