 • İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey |
81
|
|
|
|
Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya karakterlerine bu güne kadar hiç değinmedim. Gerekçem, bu insanları kendi değerlerimiz olarak görüp, kabullenmemdi. Nasıl geçmişte bir takım köpeklerin havlamasıyla nazım hikmet bu ülkeden gitmek zorunda kaldıysa, bu iki karakter de, aynı gerekçeyle "Benim" dedikleri ülkeden gitmek zorunda kaldılar. |
|
82
|
|
|
|
Her insan ve her toplumun iki dili vardır ,
Ana dili ve Anladığı dil ... Atakan Korkmaz
|
|
83
|
|
|
|
Kan kokusu burnumuzun dibine gelmeden neden hareket etmiyoruz ki ?
|
|
84
|
|
|
|
Ne yapmaya çalışıyorsunuz, sayın pek muhterem senaryo yazarları ve yapımcılar? Aziz milletim de bir dolu ekonomik sıkıntı var zaten, bir de bu saçma sapan senaryolar ile seyircinin karşısına çıkıp da reyting bekliyorsanız, yazık çok yazık. Benim milletim bu dizileri hak etmiyor asla... |
|
85
|
|
|
|
"...Bu sözler mucizevi bir şekilde etkisini göstermiş ve sahada sanki tükenmez bir enerjiyle oyun oynamışlardı. Sonuç kaçınılmazdı. Türk takımımız dünya üçüncüsü olmuştu. Mektupla gelen sinerjik iletişim, takım ruhunu sağlamıştı..." |
|
86
|
|
|
|
Yalan o kadar ruhumuza işlemişki “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye atasözü bile icat etmişiz. ”Yalandan kim ölmüş” diyerekten adeta yalanı teşvik etmiş olmuyormuyuz günlük hayatımızda |
|
87
|
|
|
|
İpsiz sapsız havada asılı duran taş hep başkalarının oradadır. Kendiliğinden yanan Selahattin' nin lambası da öyle, uçan halılar da. Aksi takdirde eleştirenlerin de bir savurmalı ipi olur. Hani binadan binaya atlayan, oradan buraya zıplayan. |
|
88
|
|
|
|
Büyük balığın küçük balığı bir lokmada yuttuğu bir ülkenin - pardon akvaryumun - bana çağrıştırdıkları üzerine kısa bir toparlama sadece... |
|
89
|
|
|
|
“Sigaran var mı?” Dünyanın götünde diyaloglar böyle başlar. Düzme ve düzülme mantığı üzerine kurulmuş bir underground filminin kareleri gibi gündelik hayatın içinde akıp gider. Paslı bir görüntü. Çürümüş bir toplumun paslı tenekeleri gibi duran insan figürleri. Kan, şiddet, kahkaha, müzik, iç içe geçmiş burada. Şiddet kanlı ama olsun “sevimli”, kanlı ama olsun çok “estetik”, kanlı ama olsun çok “şiirsel”, kanlı ama olsun çok “müzikal”, kanlı ama olsun çok “renkli”. “Ama bu dünyada şiddet çok kanlı diyorsanız….” Size de hiç yaranılmıyor!
|
|
90
|
|
|
|
Sadece temenni etmek yetmiyor bu dünyadaki kötülükleri yok etmeye |
|
91
|
|
|
|
Birincisi kurum ile bir kavganız varsa bunu dışarıdan üçüncü kişilere “hakaret ederek” çözemezsiniz! Yaptığınız işten bu kadar rahatsızsanız, çözüm çok basit. İstifa edin, gidin! Daha rahat bir işte çalışın. Sizin yerinize işini doğru dürüst yapan insanlar bulunur. Günümüzde herkes çok zor şartlarda çalışıyor. Hiç kimsenin işi kolay değil. Ama herkes sizin gibi böyle avaz avaz bağırıp, hakaret edip, ortalığı birbirine katmıyor!
|
|
92
|
|
|
|
-Kendisine büyük bir miras kaldı,ama o sonunda hapishaneye düştü ve yaşamını intiharla noktaladı.Para ona uğursuzluk getirdi.
- Akılsızlara, zenginliğin iyiliği yerine kötülüğü dokunur .
|
|
93
|
|
|
|
Ben ve ailem senelerce katı yağ yemedik, yemeklere koymadık, sıvı yağı tercih ettik. Çelik tencereme metal kaşık sokmadım, tahta kaşık kullandım. Et suyu tabletleri yerine, tavuk ve kıymayı kullandım, yoksa yerine baklagilleri pişirdim. Yoğurdu plastik kaplardan almadım, kendim cam kavanozlarda mayalayıp aileme yedirdim. Market alışverişlerimde; meyve sularının cam şişelerde olanını tercih ederken de içeriğine bakıp kansere neden olan E 330 içermeyeni satın aldım. Diş macunlarını banyomdan eksik etmediğim gibi diş fırçalarımızı iki ayda bir değiştirdik. |
|
94
|
|
|
|
Kafa yapimiz degismedigi surece ister yonetim bicimimizi, ister iktidarimizi, isterse dinimizi degistirelim hicbir sey olmayacaktir. Kendi kendine hesap veremeyen bir sistemin parcasi olmus, sorgulamaya da korkar olmusuz. Oto sansuru bir kenara biraktigimizda istedigimizin ne oldugunu goremiyoruz. Simdiden yazayim ben. LIYAKAT! |
|
95
|
|
|
|
Sevgisiz yaşamın bir anlamı olamayacağından söz etmiyorum. Sevgisiz yaşamın var olamayacağından söz ediyorum...bee |
|
96
|
|
|
|
Tarihin bu ülkeye yüklediği anlam aşkta kendini epeyce hissettirmektedir. Ganimetçi bir geçmiş mi buna sebep olan yoksa burjuvalaşamamış nesiller mi, yoksa hiç ilgisi yok biz çok farklıyız diyen anlayış mı? Cukkacılarla romantikler arasına sıkışıp kalanlar sorsunlar bu soruyu kendilerine. Aşkla tarihin ne alakası var diyenleri de gayet normal karşılıyorum çünkü onlarda Cemal Süreya’nın ülkesinin vatandaşları. |
|
97
|
|
|
|
Millet olarak sevgi, saygı ve hoşgörümüzle tanınırdık. Dünyaya insanlığı ve gerçek medeniyeti biz öğrettik. Fakat nedense son senelerde bir garip millet olduk. Menfi bir değişim süreci geçiriyoruz. Büyüklerin küçüklere sevgisi, küçüklerin büyüklere saygısı kalmamış. Edep erkân buharlaşmış; herkes burnunun dikine gidiyor. Değerlerimiz iyice aşındı.
|
|
98
|
|
|
|
Kin ve nefret politikalarına inat; sevgi ve hoşgörü kültürünün barış ve dostluğun çok önemli bir aracı olabileceği tüm çıplaklığıyla bir kez daha görüldü. Barış sermayesini hoyratça harcayanların yanlış bir yolda olduğu bir defa daha ortaya çıktı. Bu karşılıklı sevgi ve hoşgörü gösterileri, halkların yüreklerinde besleyip büyüttükleri sevgilerinin bütün meseleleri aşacak kudrette olduğunu gösterdi. Rusya’nın Trabzon Başkonsolosluğunun gayretleriyle gerçekleştirilen dostluk ve sanat günleri birkaç gün daha devam edecek.
|
|
99
|
|
|
|
-Onun öleceğine hiç inanmamıştım.
- Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.
|
|
100
|
|
|
|
Sosyo toplumsa nedenle elbette bu da tam böyle değildi. Ama "suyun rengini kabın rengi olduğunu" unutan şiirin temasına göre kişisi yetkin olmazlık (suyun rengi) ile el kaldırmayı özdeşleşen bu sav çok güçlü ve bu sav öyle göz ardı edilir gibi değildi.
|
|