..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamýn tanýmý yoktur. -Halikarnas Balýkçýsý
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
ÝzEdebiyat - Yazar Portresi - Cengiz Erdem
Cengiz Erdem - (‘,)Beni Bu Dýþarýdan Çýkarýn(‘,)
Site Ýçi Arama:


Son Eklenenler
  23.01.2010 08:20:49 FMHS-CE 

                                         http://www.dr.com.tr/Product.aspx?pid=0000000303131

Fantezi Makinesinde Hakikat Sýzýntýsý, ironinin doruklarýnda gezen teorik bir anlatý. Dünyadaki tüm televizyon ekranlarýnýn yaný sýra daha baþka ekran mekanizmalarýnýn da bilinmeyen bir sebepten ötürü bir anda beyaza bürünmesi neticesinde geliþen düþündürücü ve bir o kadar da kaygý verici hadiseleri konu alýyor. Tekvin adýndaki baþ-karakter, yazýlmýþ ama henüz yayýmlanmamýþ kitabýnda tüm bu olanlarý öngörmüþ bir bedbahttýr. Televizyonsuz dünyadaki sistem hýzlý bir biçimde çökerken, Tekvin de kitabýyla gerçek hayat arasýndaki bu kaygý verici benzerliðin kaynaðýný araþtýrmak üzere Amsterdam þehrine doðru yola koyulur. Acaba Amsterdam’da neler olmuþ, hangi doðaüstü güçler iþin içine bit yenikleri serpiþtirmiþtir?

Yazar:Cengiz Erdem

Sayfa Sayýsý: 137
Dili: Türkçe
Yayýnevi: Geniþ Kitaplýk

Idefix:http://www.idefix.com/kitap/fantezi-makinesinde-hakikat-sizintisi-cengiz-erdem/tanim.asp?sid=EI4UWCZ64M5MRVVK0H5J

D&R: http://www.dr.com.tr/Product.aspx?pid=0000000303131


  27.10.2009 09:28:40 Zeno 

Zeno / Filozofun Bir Ölümlü Olarak Portresi
Cengiz Erdem

http://www.netkitap.com/kitap-zeno-filozofun-bir-olumlu-olarak-portresi-cengiz-erdem-cinius-yayinlari.htm#

Zeno / Filozofun Bir Ölümlü Olarak Portresi

Arka Görsel için týklayýn


 


  05.06.2009 16:19:03 Zeno 

 http://cengizerdem.wordpress.com/ 


  06.11.2008 07:29:42 Röportaj 

http://www.cengizerdem.blogspot.com/

  09.07.2008 18:22:24 afrikagazetesi 

Medyanýn Güdümündeki Ret ve Uzlaþý Cepheleri

Kýbrýs’ýn Kuzeyindeki ret cephesini mercek altýna aldýðýmýz takdirde göreceðimiz üzere söz konusu cepheyi oluþturanlar KKTC’nin sonunun geldiðine inandýklarý anda efelenmeye baþlarlar.  Denktaþ ve furekasýnýn Tek Egemenlik ve Tek Vatandaþlýk prensibi sebebiyle kopardýðý yaygaranýn son derece yersiz olduðunu anlamak içinse ermiþ olmak gerekmez. Yýllardýr Kýbrýs sorunu çözülmesin diye uðraþanlar çözüm olsa sorun çýksýn, barýþ saðlansa savaþ çýksýn diye uðraþacaklardýr. Yurdumuzdaki ret cephesi mensuplarýnýn en önemli özelliði ne yapýp edip saldýracak bir hedef, yokedilmesi gereken bir düþman,  yaratýlýp büyütülmesi gereken bir sorun yaratmaktaki becerileridir. Sanki her an Rum tehditi altýndaymýþýz ve bizi katletmek için bekleyen gözü dönmüþ canilerce kuþatýlmýþýz gibi bir hava estirir durur bunlar. Bunun ardýndaki sebep ise kendileri öyle olduðu için tüm ötekileri de öyle sanmak gafleti içerisinde olmalarýdýr, ki kendileri gibi olan ötekiler göz önünde bulundurulduðunda bunda haklýdýrlar da. Hemen belirtelim, tüm bu söylediklerimiz aynen Kýbrýs’ýn Güneyindeki ret cephesi mensuplarý için de geçerlidir. Yani aslýnda bu ret cepheleri birbirlerinin yansýmasýdýrlar ve korktuklarý þeye karþý duyduklarý nefret korktuklarý þeyin yaratýcýsýdýr. Çünkü kendi sebep olduklarý felâketleri kaçýnýlmaz sonuçlar olarak görmek ve göstermek eðilimindedirler; yani nedenleri sonuç, sonuçlarý neden olarak lânse ederler. Oysa biz biliyoruz ki insanlar baþlatmasa savaþlar olmaz, olamaz. Diðer yandan uzlaþý cephelerimize baktýðýmýz zaman göreceðimiz üzere bunlar da asýl düþmanlarý olan ret cepheciler, yani faþistler karþýsýnda son derece pasif ve ezik duruþlar sergilemektedir.  Meselâ Kuzeydeki ret cephesinin Tek Egemenlik, Tek Vatandaþlýk prensibine karþý efelenmesine tepki olarak Talat, Alithia gazetesindeki röportajýnda çözümün hem KKTC’den hem de Kýbrs Cumhuriyeti’nden unsurlar içereceðini söylemiþtir. Her ne kadar burada Talat’ýn söylediklerinin çarpýtýlmýþ olmasý kuvvetle muhtemel olsa da Federal Kýbrýs Cumhuriyeti’nin gerçekten de KKTC’den unsurlar içereceðini söylemiþ olma olasýlýðý da göz ardý edilmemelidir. KKTC’ye olan antipatimden ötürü olsa gerek ben þahsen Federal Kýbrýs Cumhuriyeti’nde hiçbir KKTC unsurunun yer almamasý taraftarýyým.  Ama asýl önemli olan benim neyin taraftarý olduðumdan ziyade söz konusu unsurlarýn neler olduðudur. Sanýrým hem Talat’ýn, hem de Hristofyas’ýn en büyük hatalarýndan biri de ortaya yuvarlak lâflar ve içi boþ kavramlar atmak suretiyle hem birbirlerinin hem de kitlenin kafasýnýn karýþmasýna sebep olmalarýdýr. Medyadaki manipülasyon ve çarpýtmanýn had safhalarda zuhur edegeldiði ülkelerden biri olan Kýbrýs’ta çözümün önündeki en büyük engellerden biri de sanýrým liderlerin zaten çeliþkili ve tutarsýz söylemlerinin medya tarafýndan manipüle edilerek daha da tutarsýz ve çeliþkili hallere getirilmesidir. Örneðin geçen hafta da Hristofyas gazetenin birine verdiði demeçte “Talat’la iþgale karþý savaþýyoruz,” demiþ.  Aradan bir hafta geçmeden Talat, “Çözüm KKTC’den unsurlar içerecek” diyor. Kuzeydeki retçilerin “iþgal” kelimesinden, Güneydeki retçilerinse “KKTC” kelimesinden ne denli tiksindiklerini akýlda tutarak iki taraftaki ret cephelerinin bu sözler karþýsýndaki öfkesini de siz düþünün artýk, ki düþünmenize gerek bile yok, söz konusu öfke gazete sayfalarýndan ve televizyon ekranlarýndan fýþkýrmaktadýr zaten. Herneyse, liderler birbirlerine “medyada okuduklarýna sakýn inanma, sen benim doðrudan sana söylediklerim doðrultusunda belirle siyasetini, aksi takdirde bu iþin içinden çýkamayýz,” þekline sözler söylemiþ olabilir, bu mümkündür, lâkin bence yetersizdir, çünkü her iki liderin de asýl yapmasý gereken söyledikleri sözlerin öteki taraftaki ret cepheciler üzerinde yaratacaðý etkiyi hesaba katarak konuþmak ve birbirlerini ret cepheciler karþýsýnda zor duruma düþürmekten þiddetle kaçýnmaktýr. Yani kendi taraflarýndaki ret cephecileri dindirecekler diye öteki taraftaki ret cephecileri galeyana getirmekte olduklarýný unutmamalarý lâzýmdýr. Diðer yandan medya mensuplarýnýn da bu iþleri ciddiye almasý ve ölüm dediðimiz þeyin tersine çevrilemez bir sürecin neticesi olduðunun idrakiyle yazýp çizmesi gerekmektedir yazýp çizeceklerini. Tabii tüm bu talep ve temenillerin belki de sadece umut dolu birer hayâl olduðunu da ayrýca akýlda tutmak gerekir. Gelinen nokta öyle bir noktadýr ki en çok ihtiyacýmýz olan þey saflýk ve masumiyet olmaktan ziyade dürüstlük ve samimiyettir. Söylemeye gerek bile yok belki ama eðer bu adada bir gün bir çözüm olacaksa bu ancak birbirimizin kuyusunu kazmaktan vazgeçtiðimiz gün gerçekleþecektir.   


  20.06.2008 18:39:42 afrikagazetesi 

Ölüm Dürtüsünün Ötesinde

 

 

Ýnsan ruhunun karanlýk yönünü yakýndan tanýyan okuyucularýmýzýn gayet iyi bileceði üzere insan denen mahlûk, yasanýn negatif gücüne karþý sevgiyi üretebildiði oranda edilgen bir hiç olmaktan kurtulup etkin bir varlýða dönüþür. Artýk hepimizin bildiði gibi yasanýn negatif dayatmalarýnýn ölüm dürtüsüne sebebiyet verip insaný ölmeyi arzular hale getirmesi kuvvetle muhtemeldir. Yasa ve ihlâlin hastalýklý kýsýr döngüsünü kýrmak için gerekense bilinçdýþý dürtüleri bilinçli arzulama biçimlerine dönüþtürmektir. Zira yasanýn ötesindeki sevgi alanýnýn açýlmasý akýldýþý yasalara þiddetli ve/fakat akýlcý bir müdahaleyi gerektirir. Eðer “öldürecek ve öleceksin” diye buyuran bir yasa söz konusuysa, ölmekten ve öldürmekten nefret eden okuyucularýmýzn takdir edeceði üzere öldürülmesi gereken þey söz konusu yasanýn kendisinden baþka bir þey olamaz. Bilinçli seçim yapabilecek insanlarýn ortaya çýkabilmesi için önce bilinçsizliði besleyen etkenlerin tamamen ortadan kaldýrýlmasý, sonra da bilinçli seçimlere dayalý yeni deðerlerin yaratýlmasý zaruridir. Muazzam bir yýkýcýlýk aracýlýðýyla mantýktan yoksun yasalarýn kýþkýrttýðý dürtülerin kýsýr-döngüsel hareketi bozguna uðratýlmalý ve sevgiden güç alan yeni bir yaratma dönemi yýkým neticesinde ortaya çýkacak hiçliði yeni bir varlýða dönüþtürmelidir. Evet, sevgiden güç alan bir dünyanýn kurulmasýnýn yolu doðru hedefe yönlendirilmiþ nefretten geçer. Bu da demektir ki ölüm dürtüsü son aþamasýna kadar götürülmelidir ki tersine dönüþüp yaþama hizmet eder hale gelsin. Bu baðlamda Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüþt adlý kitabýnda ortaya koyduðu, “nihilizme karþý en etkili silah gene nihilizmdir” düþüncesi son derece mânidardýr. Ama belirtilmelidir ki burada Nietzsche iki farklý nihilizmden söz etmektedir: Bunlarýn birincisi reaktif, ikincisi ise aktif nihilizmdir. (Aktif güçler ve reaktif güçler arasýndaki iliþkinin ayrýntýlarý için Beni Bu Dýþarýdan Çýkarýn adlý kitabýmýn 101 ve 102’nci sayfalarýna bakýnýz). Herneyse, Nietzsche’ye göre üstinsana ulaþabilmek için insanýn nihilizmin doruðuna çýkmasý ve kendini yok etmesi gerekiyordu. Ýnsanýn bu sembolik intiharýný ise üstinsan formundaki sembolik yeniden doðuþu izleyecekti. Þiddete sýcak bakmayan okuyucularýmýz için konuyu açacak olursak ise þunu söyleyebiliriz: Gerçekten yeni bir þey yaratmak için önce mevcut olan her þeyi tamamen yýkmalýsýnýz. Bu yýkým iþleminin þiddet ihtiva etmemesi ise namümkündür. Reformizmin en büyük hatasý deðiþtirmeye yeltendiði sistem ve yapýlarýn temel ilkelerini ve deðer yargýlarýný muhafaza etmeye meyilli oluþudur. Reformizmin temelinde yatan ikiyüzlülüðü teþhir etmeye ise bilmiyoruz gerek var mý. Ve iþte böylece geldik tüm bunlarýn psikotik geri çekilme vakalarýyla alâkasýna. Yasanýn dayatmalarý sonucu içsel hayalleriyle sembolik dýþ gerçeklik arasýnda bir bölünme yaþayan özne tüm yatýrýmýný dýþ dünyadan çektiðinde zuhur eden ruhsal bir durumdur psikoz. Dýþ gerçekliðin kendi içinde bölünmüþ olduðunu kavrayabilmesi için öznenin içsel hayallerine yönelip dýþ gerçekliði tamamen yadsýmasý veya tabiri caizse sembolik dýþ gerçekliðin kurmaca bir bütünlükten baþka bir þey olmadýðýný görmesi gerekir. Yasanýn mutlak olmadýðýný kavrayan özne kendi içsel hayallerini dýþ gerçekliðe empoze edip yasaya müdahale ettiði oranda bilinçli bir insan olur. Yani bilinçli bir insan olabilmek için öncelikle bilinçdýþýnýn malum dehlizlerinde kendini kaybetmesi, sonra da yeniden yaratmasý gerekir insanýn. Çünkü eðer bu kendini kaybediþi yeni bir düzenin inþasý izlemezse psikoz ilerler ve kiþi ölüme yenik düþer. Ýnsanýn sadece kendisinin görebildiði bir hakikati diðer insanlarýn da görmesini saðlamaksa saðduyu denilen illetle arasýna bir mesafe koymakla kalmayýp ayrýca yeni bir gösterge sistemi, yani yeni bir dil yaratmasýný da gerektirir. Zira belli ki yeni deðerler eleþtirel insanla mevcut düzen arasýndaki boþluktan hiç beklenmedik biçimlerde fýþkýracaktýr. Belki de bazen bir süreliðine hiçbir þey yapmamak yapýlabilecek en iyi þeydir. Meselâ mevcut düzeni korkunç bir canavar olarak tahayyül ediniz, ve düþününüz, eðer mevcut düzen içinize korkunç bir canavar formunda iþlemiþse ve siz dünyayý iyi yönde deðiþtirmeye çalýþýyorsanýz, ne yaparsanýz yapýn yaptýklarýnýz dünyayý kötü yönde deðiþtirmeye hizmet eden eylemler olacaktýr. Çünkü korkunç canavarlar iyilik yapmaya muktedir olmaktan ziyade kötülük yapmaya meyilli ve hatta buna mahkûm varlýklardýr, ki zaten kendilerine bu yüzden korkunç canavarlar denmiþtir. Yani kýsacasý kendimizi dünyayý iyi yönde deðiþtirmek yolunda iyilik melekliði yaptýðýný zanneden, lâkin iþte aslýnda mevcut düzene hizmet etmek suretiyle dünyaya kötülük yapmakta olan korkunç birer canavar olarak görebilmeliyiz ki bu dünyaya en büyük iyiliði neden ancak hiçbir þey yapmamakla yapabileceðimizi daha iyi idrak edebilelim.

 

AfrikaGazetesi

20 Haziran 2008 Cuma

Cengiz Erdem


  19.06.2008 09:53:44 afrikagazetesi 

Afrika Gazetesi'nin yeni web sayfasý...

http://www.afrikagazetesi.net/


  19.06.2008 09:42:17 afrikagazetesi 

Siyasi Birer Duruþ Olarak Aymazlýk, Döneklik ve Keratalýk

Pek muhterem efendimiz,

Gözünüz aydýn; bugünkü yazýmýzda sizi sadece tenkit etmekle yetinmeyip, tenkitlerimize ilâveten bazý saptamalarda da bulunacak ve hatta bununla da kalmayýp bu saptamalara baðlý olarak bir takým öneriler arzedeceðiz bilgilerinize. Öncelikle sizi son derece önemli olduðunu düþündüðümüz bir konuda uyarmak istiyoruz. Kýbrýs sorununun çözüm sürecinde size gönderilen belgeleri orijinalllerinden mi, yoksa Türkçe çevirilerinden mi okuduðunuzu bilmiyor, bilemiyoruz hâliyle. Lâkin bildiðimiz bir þey varsa o da bu çeviri mevzusunun son derece hassas bir mevzu olduðudur. Son günlerde gazetelerimizde çýkan haberleri takip ediyorsanýz gayet iyi bileceðiniz üzere hedef olarak ortaya konan çözüm þekli “Ýki Toplumlu, Ýki Kesimli, Ýki Kurucu Devlet’ten Oluþan, Tek Egemenliðe Dayalý Federasyon” þeklinde, yani yanlýþ lânse edilmektedir okuyuculara. Bunun doðrusu, “Ýki Toplumlu, Ýki Kesimli, Ýki Oluþturucu Eyalet’ten Oluþan, Tek Egemenliðe Dayalý Federasyon” dur, ki bu da Yeni Kýbrýs Devleti’nin Ýki Oluþturucu Eyalet’in Tek Egemenlik Altýnda Birleþmesiyle oluþturulacaðý anlamýna gelmektedir. Baþbakan’ýn “þekil önemli deðildir, önemli olan içeriktir,” sözlerine aldýrmayýnýz. Bilmiyorsanýz söyleyelim, biçim ve içerik birbirinden ayrýlamaz bir bütündür. Biçimsiz içerik, içeriksiz de biçim olmaz, olamaz. Eðer olabilseydi “bedensiz organlar” veya “organsýz bedenler” kavramlarý mantýklý olur, bedeni veya organlarý olmayan insanlar gayet diri bir vaziyette ortalýkta dolanabilirdi.

Herneyse,  hatýrlayacaðýnýz üzere Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1 Nisan 2003 tarihli raporunda yer alan “two constituent states” ibaresi konuyla ilgili çevrelerde kafa karýþýklýðýna sebep olmuþ ve neticede mevzu, söz konusu ibaredeki “state” kelimesinin “devlet” anlamýna gelmekten ziyade “eyalet” anlamýna, "constituent" kelimesinin ise kurucu anlamýna gelmekten ziyade, oluþturucu (terkip ve teþkil edici) anlamýna geldiðinin açýklýða kavuþturulmasýyla tatlýya baðlanmýþtý. Oysa görülüyor ki kimsenin bu ince ayara pek dikkat ettiði yoktur. Sizden talebimiz ya orijinal metni doðru okumak yoluna gitmeniz, ya da çevirmenlerinizi deðiþtirmenizdir. Zira böyle hassas bir konuda anlam karmaþasý yaþamanýz ileride çok büyük sorunlara sebebiyet verebilecektir, ki nitekim vermektedir bile hatta zaten iþte. Gerekirse dil-bilimcilerden ve çeviri uzmanlarýndan yardým alýnýz ve boþu boþuna akýntýya karþý kürek çekmeyiniz.

Meselâ bakýnýz Hristofyas’ýn Kýbrýs Cumhuriyeti adýna Ýngiltere’yle imzaladýðý Karþýlýklý Anlayýþ Memorandumu’nun 23 Mayýs’ta uzlaþýlan dille örtüþmediðini söylüyorsunuz. Bir gün öyle, bir gün böyle, oh ne güzel, salla gitsin...  

Bir kere ne 23 Mayýs’ta aldýðýnýz kararlar doðrultusunda Hristofyas’la yaptýðýnýz ortak açýklamada, ne de 1 Nisan Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi kararýnda “adada ayrý bir siyasi varlýðýn tanýnmasý, ya da statüsünün yükseltilmesi” bahse konu edilmiþtir. Okuduðunuzu anlamýyor musunuz, yoksa yaptýðýnýz anlaþmalarý Türkiye Cumhuriyeti Milli Güvenlik Konseyi’nin tepkileri doðrultusunda manipüle ve/yani ret mi ediyorsunuz?

23 Mayýs ortak açýklamasýnda "two equally constituent states," yani “eþit statüde iki oluþturucu eyâlet,” deniyorsa ve sizin çevirmenlerinizi bunu “iki kurucu devlet” diye çeviriyorsa Ýngiltere ne yapsýn? Ayrýca, bakýnýz Memorandum’da Kuzey Kýbrýs’ta askýya alýnmýþ olan AB muktesebatýnýn Protokol 10 çerçevesinde askýdan indirilmesi öngörülüyor; peki bunun nesi kötü ki karþý çýkýyorsunuz? Yoksa memlekete adalet gelince mafyayla kurduðunuz çýkar iliþkilerinin bozulmasýndan mý korkuyorsunuz? Her allahýn günü Türkiye’ye þükran çekip, Türkiye Cumhuriyeti Milli Güvenlik Konseyi’nin kararlarý doðrultusunda fikir ve duruþ deðiþtiriyorsunuz, sonra da kalkýp “Ýngiltere bizi bilgisizlizlik, tecrübesizlik ve beceriksizlikle itham ediyor,” diyorsunuz. Bu ne gaflettir, ne cehalettir ve hatta ne aymazlýktýr böyle ey pek muhterem efendimiz?

Devamla þunlarý da sözlerimize ekleyelim müsaadenizle: 1960 anlaþmasýna göre Türkiye de garantör, Ýngiltere de, hem de eþit statüde... Diyelim ki Ýngiltere daha da ileri gitti ve Türkiye’nin Kuzey Kýbrýs’ta üstlendiði gibi bir rol üstlendi Güney Kýbrýs’ta, o zaman ne yapacaksýnýz ? Siz her iki haftada bir Türkiye’nin adadaki gücüne güç katan anlaþmalar imzalamaktasýnýz zaten, ve/fakat Ýngiltere Kýbrýslý Türkler’in Kýbrýs Cumhuriyeti Anayasasý’ndan kaynaklanan haklarýnýn savunulmasýný söz konusu Memorandum’la bir kez daha teyid etmek yoluna gidince hiç utanmadan onu aymazlýkla suçlamaktasýnýz.  Oh ne alâ, ne alâ... Oysa bakýnýz Memorandum’da ne deniyor:

“Her iki ülke de adanýn yeniden birleþmesi için çalýþacaklarýný taahüt eder. Amaç, ilgili BM kararlarý tarafýndan ve AB’nin kuruluþunun dayandýrýldýðý ilkeler tarafýndan tanýmlandýðý üzere, iki bölgeli, ve iki toplumlu bir federasyona ve siyasi eþitliðe dayanan kapsamlý ve yaþayabilir bir çözüme ulaþmaktýr. Bu çözüm tek egemenlik, tek uluslararasý kimlik ve tek vatandaþlýk temelinde olmalýdýr.”

Peki bunun nesi yanlýþ? Sizin üzerinde mutabakata vardýðýnýz çözümün çerçevesi bu deðil miydi zaten?

Öyleydi...

Ee, o halde neden efeleniyorsunuz?  Yoksa siz kendinize dünyanýn gözleriyle bakamýyor musunuz?

Dünya âlem Türkiye Cumhuriyeti’nin Kýbrýslý Türkler’i rehin tuttuðunu ve adanýn doðal kaynaklarýný sömürdüðünü görmüyor ve bilmiyor mu sanýyorsunuz?

Vay keratalar vay...


  08.06.2008 08:40:46 afrikagazetesi 

Sadede Gelmenin Yollarý

Sevk ve idare mekanizmamýzýn karanlýk yönünü yakýndan tanýyan ve yazýlarýmýzý dikkatle takip eden okuyucularýmýzýn gayet iyi bileceði üzere devletin kötü yönetilmesinin insanlarýn sinirlerinin bozulmasýnda oynadýðý önemli role daha önce pek çok yazýmýzda deðinmiþtik. Lâkin deðiþen ülke koþullarý gereði bu konuyu bir kez daha, fakat bu kez farklý bir biçimde  yeniden ele almakta fayda gördük. Zira bizim durduðumuz yerden bakýlýnca görülen odur ki devletimiz artýk býrakýn kötü yönetilmeyi, yönetilmiyor bile. Yani bir sevk ve idare mekanizmasý olarak devletin yönetici kadrolarýný iþgal edenlerin bizzat kendileri yönetme iþini bir tarafa býrakmýþ, yönetilmeyi marifet beller hale gelmiþ ve hatta bununla da kalmayýp lâf ebeliðiyle gün geçirmekten baþka bir iþ yapmamayý seçmiþlerdir seçildikleri günden beridir. Meselâ zannýmýzca þu diyalog pek manidardýr yurdumuzun içinde bulunduðu kaygý verici ve bir o kadar da düþündürücü, hatta tabiri caizse akýllara durgunluk verici durumu gözler önüne sermesi bakýmýndan:

Merhaba efendim.

Merhaba, merhaba... Lâkin fazla uzatma, sadede gel. Son durum nedir?

Onyedi öðretim görevlisini, iki, altý ve dokuzluk gruplar halinde ve üç seferde iþten attýk efendim. Gerekçe olaraksa yaptýklarý grevi “izinsiz olarak iþe gelmeme vakasý” olarak lânse ettik.

Pek iyi etmiþsiniz ama bence bu sayý son derece yetersiz; mümkünse hepsini iþten atýn; böylelikle üniversitelerin kapatýlmasýný saðlayýn, suçu da her zaman olduðu gibi gene öðretim elemanlarýna atýn. Öðretmenlerin grevi ne oldu peki?

Grev sürüyor efendim.  Eðitim kurumlarý felç olmuþ vaziyette; veliler endiþeli, öðrencilerin sinirleri ise son derece bozuk.

Güzel. Peki tüm diyalog kapýlarýný sonuna kadar kapadýnýz mý?

Kapadýk efendim. Sendikanýn bizimle diyalog kurmasýný imkânsýz hale getirdik. Ýnadýmýz keçi inadý...

Harika. Grevin bir ay daha sürmesi ve böylelikle de sýnavlarýn iptal edilip eðitim sisteminin tamamen felç olmasý, bu vesileyle de iþte geleceðin karartýlmasý için ortada gaspedilen bir hak olmadýðýný söyleyip herkesi sinir edin. Biliyorsunuz sinirli insan doðru düþünemez ve hata yapar.

Haklarýn gaspedilmediðini, daha doðrusu ortada gasp edilen bir hak olmadýðýný zaten söyledik, söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceðiz efendim.

Pek yerinde. Peki ya askerlik yasasý ne oldu?

O konuda hiçbir endiþeniz olmasýn efendim. Asker sivil el ele öyle bir yasa hazýrladýk ki yurtdýþýnda yaþayan yurttaþlarýmýzýn adaya dönmesini imkânsýz hale getirdik.  Ölene kadar askerlik yapmak zaruretini doðurduk. Ayrýca sivillerin askeri mahkmede yargýlanabilmesinin önünü daha da açtýk.  Vatandaþý yapay suçlarla itham edip askeri mahkemelerde süründürmeyi plânlýyoruz. Sistematik bir biçimde yoklama kaçaðý durumuna düþürdüklerimizin cezalarýný da enflâsyona paralel olarak arttýrdýk. Vatandaþlarýmýz adaya ayak basar basmaz asgari ücretin dörtte biri kadar ayakbastý parasý topluyoruz.  Vicdani, akli, felsefi, fiziki, ruhi, yani iþte her tülü reddin de  önünü týkadýk.  Askerliði reddeden olursa hücreye týkýp ölüme terkedeceðiz. Kýsacasý siyasetimize ve birbiriyle çeliþen maddeler ihtiva eden yasalarýmýza karþý olanlarý askere havale ettik de denebilir sanýrýz. Tabii biliyorsunuz bunu söyleyenleri allah acýsa da asker acýmaz. Yani her þey týkýrýnda...

Muhteþem. Kýbrýs sorunu nasýl gidiyor?

Öyle bir sorun yok efendim. Rum tarafý ve AB, askerin adadan çekilmesini istiyor o kadar.

Hýmm, demek öyle? O halde asker sayýsýný seksen bine çýkarýn.  Hem böylece adadaki asker sayýsýyla Kýbrýslý Türk sayýsý da eþitlenmiþ olur, kiþi baþýna bir asker düþer.

Düþer efendim. Bu arada unutmadan hemen belirtelim, toprak da istiyorlarmýþ ama onlara bunun sorun olmadýðýný, gerekirse kendilerine kamyonlarla toprak verebileceðimizi söyledik.

Ýyi etmiþsiniz. Saçmalýða daha büyük bir saçmalýkla karþýlýk vermek pek yerinde bir davranýþ olmuþ. Bu arada Rum mallarýný yaðmalamayý ve memleketi ona buna peþkeþ çekmeyi de sürdürün. Rum mallarýnýn üstüne bal döküp yalamayý ise ihmâl etmeyin. Gündemimizde daha baþka neler var?

Eem, hah, geriye kalan Kýbrýslý Türkler’in adayý bir an önce terketmesi için gerekli koþullarý yaratmakla meþgulüz þimdi.

Evet, evet, yes be annem! Barra be annem. Mümkünse Kýbrýslý Türk olarak sadece CTP parti meclisi üyeleri kalsýn bu kaymak adada.

Haklýsýnýz efendim; CTP parti meclisi üyleri yeter de artar bile KKTC’yi sonsuza dek yaþatmaya.

Fazla bile gelir hatta. Herneyse, dediðim gibi, Kýbrýslý Tükler’in yokoluþ sürecini daha da hýzlandýrýn. Otel, kerhane, kumarhane yapýn, saða sola beton yýðýn, daðlardaki aðaçlarý sökün, yerlerine bayrak dikin. Ormanlarý yakýn, yerlerine taþlar koyup kýrmýzý beyaza boyayýn, boyadýðýnýz bu taþlarý ýþýklandýrýn, Rum’u rencide ve sinir edin. Karpaz eþeklerinin neslinin tükenmesi yolunda bölgeye silah sevkiyatý yapýn. Kýbrýs sorununun çözümünü mümkün mertebe zorlaþtýrýn. Görüþmelerde neler olup bittiðini ise halktan gizleyin. Çözümsüzlük için Rum’u ve dünyayý suçlayýn. AB yasalarýnýn yaný sýra kendi yasalarýmýzý da hiçe sayýn, anayasayý çiðneyin, kimseye çaktýrmadan geviþ getirin. Adaleti ayaklar altýna alýn ve bununla yetinmeyip onu ezim ezim edin. KKTC’yi sonsuza dek yaþatmak için ne gerekiyorsa yapýn iþte, bunlarý söylemem gerekmesin artýk size...

Bugün pek histeriksiniz efendim.

Öyleyim evelallah, lâkin kes sesini, konuþma... Þimdi git askerin önünde el pençe divan eðil, anavatana þükran çek, KKTC’yi sonsuza dek yaþat, üstüne bir de otuzbir çek, vebugibi...

Yaþatayým efendim, çekeyim efendim.  Ama sanýrým önce diriltmem gerekecek söz konusu hilkat garibesini.

Saçma sapan konuþacaðýna insanýmýzýn yokoluþ sürecini daha da hýzlandýr. Durma, bas gaza... Bunu yaparken de “farklýlýklarýmýza raðmen birlikte yaþamayý öðrenmeliyiz” söylemini aðzýnda sakýz et. Tekrar geviþ getir, gerekirse bu dünyayý dize getir.

Size çay da getireyim mi efendim?

Çay da getir bana; ama tavþan kaný deðil, Kýbrýslý Türk kaný olsun, hem de ince belli cam bardakta; yanýna bir de simit koymayý ise sakýn unutma...  

Peki ya tasma?

Ma daha durun be, hade barra, barra be barraa, varraa, zorraa, lôrra da gorraa!

Son derece kutsal lâflar ettiniz, dolayýsýyla da iþte veledallin amin, ey ulular ulusu ve de hangi vesileyle olursa olsun kadimliðinin boyutlarýný dillendirmeyi anlamsýz kýlacak derecede kadim olduðunu düþündüðümüz pek muhterem efendimiz!

 cengiz erdem, afrika gazetesi, 28 Mayýs 2008

Üçüncü Çoðul Þahýs Nezdinde Gereðinin Yapýlmasýný Lânetlerimizle Talep Ederiz

Pek muhterem efendimiz,

Bilmenizi isteriz ki Brüksel’e kadar gelip de bizi ziyaret etmemiþ olmanýz inanýn bizi son derece derinden yaralamýþ, adeta iþte yüreðimizi daðlamýþtýr. Oysa bizim size söyleyecek o kadar çok sözümüz vardý ki... Herneyse ama, madem ki gelmediniz biz de size zamanýnda askerle danýþýklý dövüþ yaptýðýný iddia ettiðiniz ve þu anda elinizde tutmakta olduðunuz bu gazetenin sayfalarýndan seslenmeyi uygun bulduk.

Öncelikle sizi Ercan Devlet Havaalaný’na KKTC bayraklý cumhurbaþkanlýðý forsuyla iniþ yaptýðýnýz için tebrik etmek istiyoruz. Yalnýz merak ettiðimiz bir þey var sevgili pek muhterem efendimiz; Brüksel’e inerken de takmýþ mýydýnýz uçaðýnýza o bayraðý, yoksa bu sadece Kýbrýs’a iniþinize özgü bir iniþ biçimi miydi? Yani demek istiyoruz ki, Avrupa topraklarýnda baþka türlü, Ortadoðu topraklarýnda ise daha baþka türlü bir insan mý oluveriyorsunuz siz? Biz alýþtýk gerçi sizin bu sað gösterip sol vurmanýn da ötesine geçen ikiyüzlü þaklabanlýklarýnýza, lâkin vatandaþ merak içerisinde efendimiz. Bizim görevimiz de vatandaþýn merak sebebiyle sorduðu ve sizin yanýtsýz býrakmakta ýsrar ettiðiniz sorularý yanýtlamak olduðuna göre, sanýrýz ki sorumuzun pek de öyle abesle iþtigal bir soru olmadýðýný siz de takdir etmiþsinizdir.

Herneyse, tüm bunlar teferruat aslýnda. Asýl önemli nokta Kýbrýs sorununun çözüm sürecinde gerçekleþen görüþmeleri neden mahrem tutmak eðiliminde olduðunuzdur. Yoksa Türkiye’den gizli iþler mi çeviriyorsunuz? Yoksa aslýnda Kýbrýslý Türkler’den deðil de, Türkiye’den mi gizliyorsunuz görüþmelerde konuþulanlarý? Meraðýmýzý mazur görün efendimiz, lâkin siz de takdir edersiniz ki biz de umutlanmak istiyoruz týpký sizin gibi. Hatýrlayacaðýnýz üzere marazi bir toplum olduðumuzu söylemiþtiniz bir-kaç ay önce, fakat maraz etmemek için tek bir gerekçe bile göstermemiþtiniz bizlere. Þimdi de iþte görüþmelerden son derece umutlu olduðunuzu söylüyor ve bizim de týpký sizin gibi umutlu olmamýzý salýk veriyorsunuz. Ama devletin kendi insanýna zulmetmeyi marifet bellediði ülkeler arasýndaki yerimizi her geçen günle birlikte saðlamlaþtýrdýðýmýz artýk su götürmez bir gerçek halini almýþken ve ortada umutlu olmamýzý gerektirecek en ufak bir gösterge yokken nasýl olur da umudu bahis konusu yaparsýnýz, inanýn anlayabilmiþ deðiliz. Ýþin daha da ilginç yaný ise çözüm ve barýþ diye diye bizi kalýcý bir çözümden ve adil bir barýþtan uzaklaþtýrmak yönünde eylem ve söylemlerde bulunmayý marifet bellemenizdir. Bunlarýn artýk gizlenmeye bile gerek görülmemesi, bilâkis aleni bir þekilde yapýlmasýnýn son derece kaygý verici ve bir o kadar da düþündürücü bir durum arzettiðini söylemeye ise bilmiyoruz gerek var mý.  Meselâ kendi insanýna ambargo uygulamaktan baþka bir amaca hizmet etmeyen ve Kýbrýslý Türkler’i Kýbrýs’tan tecrit ve izole etmeye yönelik olarak asker sivil el ele yeniden düzenlediðiniz askerlik yasasýný imzalamanýz da sizin ne denli kötü niyetli bir tip olduðunuzu da bir kez daha kanýtlamýþtýr. Söz konusu askerlik yasasýna imzayý basmadan önce yasa metnini okuyup okumadýðýnýzý bilmiyoruz, ki zaten bu bizi pek ilgilendirmiyor. Bizim için mühim olan söz konusu yasanýn sizin onayýnýzdan geçip yürürlüðe girmiþ olmasýdýr. Yurtdýþýnda yaþayan soydaþlarýmýza üvey evlât muamelesi yapan söz konusu yasayý imzalarken hiç mi vicdanýnýz sýzlamadý, diye soracak deðiliz size,  zira sizin vicdanýnýz olsa ne yazar, olmasa ne?

Bilgiden ve beceriden yoksun oluþunuz ise iþlediðiniz suçlarý hafifletmeye yetmiyor, yetmeyecek ne yazýk ki. Tüm bu vesilelerle de iþte sizi insan yönünün karanlýk yönünü gayet iyi tanýyan okuyucularýmýzýn huzurunda bu köþeden bir kez daha lânetlemek istiyoruz ey idrak kabiliyetinin cüziliði insan olanýn aklýna durgunluk vermesi kuvvetle muhtemel seviyelerde seyreden pek muhterem efendimiz!

cengiz erdem, afrika gazetesi, 30 Mayýs 2008


  25.12.2007 11:02:28 Zeno 

Zeno / Filozofun Bir Ölümlü Olarak Portresi

Arka Görsel için týklayýn



%35

Zeno / Filozofun Bir Ölümlü Olarak Portresi
Cengiz Erdem

http://www.netkitap.com/kitap-zeno-filozofun-bir-olumlu-olarak-portresi-cengiz-erdem-cinius-yayinlari.htm#

Ýçe dönük infilâklardan medet uman garip bir düþünme biçiminin girdaplarýnda boðulan bireyin kendi yarattýðý lâbirentte kayboluþunun ve çözümü sevgide bulmak suretiyle yeniden doðuþunun öyküsü...
Elindeki bu kitap hayatý kilitlenmiþ bir adamýn kendini içinde bulduðu ruhsal ve fiziksel durumlara karþý giriþtiði amansýz mücadeleyi anlatýyor sevgili okur.
Kendini içinde bulduðu anlamsýz rutinin pençesinde kývranan bir akademisyen olan Zeno kendisine bir komplo kurulduðundan emindir. Çevresinde geliþen her olayý kendi kafasýnda kurduðu komplo teorilerinin süzgecinden geçtikten sonra gören bu kurban-kahraman adeta bir hiç kimse haline gelmiþtir. Birbiri ardýna yayýnladýðý kitaplar onu gittikçe daha yalnýzlaþtýrmýþ. adeta þeffaf bir duvar örmüþtür çevresine. Aþkta baþarýsýz olduðu ve hayatta istediði noktadan çok uzakta olduðu için gittikçe nefretle dolmaya baþlar Zeno çevresine karþý. Psikoz zuhur etmiþ, kahramanýmýz paranoyak senaryolarla doldurmaya çalýþmaktadýr hayatýndaki boþluðu. O kadar önemsiz hissetmektedir ki Zeno kendisini, ölmek isteyecek noktaya gelmiþtir artýk. Bu senaryolar ona kendisini önemli hissetirmekte ve ölümü uzak tutmaktadýr hayatýndan. Lâkin çok geçmeden yaþayanlarýn d. birer ölü olabileceðini, ölümün yalnýzca fiziksel ölüm anlamýna gemleyebileceðin i idrak edecektir Zeno.
Kitap depresyondan psikoza oradan da yeniden doðuþa geçiþ sürecini anlattýðý için doruk noktasýna kahramanýmýzýn psiþik intiharýyla ulaþýyor. Alter - ego'sunu yok eden kahramanýmýz eski benliðini geride býrakýp yeni bir benlikle yeniden doðmaya hazýrdýr artýk...


144 sayfa, 2. hamur, ISBN: 9789944126816; Boyut: 12,5x17,5 cm; Baský Tarihi: Aralýk 2007
Özgün Dili: Türkçe
Etiket 9,00 TL,  %35 indirim 3,15 TL,  NetKitap'ta 5,85 TL

 

Etiket: 9,00 TL
NetKitap Ederi: 5,85 TL

78105


 

 



Kendini göm, beni doður
Beni býrak, sen kaç ve kurtul
Sen kal, ben kaçýp kendimi kurtarayým
Ben kaçayým, sen kal ve kurtul
Kendini býrak, ben kaçýp kurtulayým
Sen kendinden kaç, beni kurtar
Kaç ve beni kendinden kurtar
Seni kendinden kurtarayým, kaçalým
Kalalým
Baþka bir þekilde olalým

 


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Cengiz Erdem, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.

 

Bu dosyanýn son güncelleme tarihi: 19.04.2024 22:08:31