Dünya hiçbir padiþaha kalmadý, sana da kalmayacaktýr. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Haftalardýr hastane –ev arasýnda mekik dokuyorsun. Çýk, caddenin cývýltýsýný, devinimini gör. Deniz havasý al, diyor. Ýtiyor artýk, itiyor... Çýkýyorum. Erenköy’e doðru koyuluyorum yola. Maðazalardan, çifter çifter, þýk kaðýt ya da plastik torbalarla kadýnlar çýkýyor. Bedava mý daðýtýyorlar, acaba?.. Maðazlardan birine dalýyorum. Askýlarýn, tezgâhlarýn önü itiþ kakýþ. Plastik askýlardan sarkan giysiler, demir çubuklarýn bir baþýndan öteki baþýna hýzlý hýzlý itilip kakýlmakta. Çalýþan kýzlar, sürekli daðýtýlan tezgâhlarý toplamaya yetiþemiyor. Dirsekten bükülmüþ sol kollarda birkaç parça giysi, sað kol ve eller tezgâhlarý, askýlarý karýþtýrýyor. Kasalarda kuyruklar... Türkiye’de her yer böyle galiba, boþuna deðil yüzde elli, diyorum. Pazarcý esnafý, taksi þoförleri, benim konuþtuðum herkes yalancý ya da oyuncu. Bilgisayar, internet öðreneceðim diye gerçeklerden kopmuþum herhalde, iyice sanallýða, bir oyunun içine düþmüþüm. Duyduklarým, gördüklerim sanalmýþ. Ben de oyuncunun tekiyim demek ki...Sanallaþtým mý yoksa?.. Kendimi dýþarý atýyorum. Nefesim týkanýyor. Kaldýrýmda insanlarý yarýp yürümek zor. Önümdeki çiftin açtýðý yoldan ilerlemeye çalýþýyorum aðýr aðýr. Adam altmýþýn epeyce üzerinde sanýrým. Orta boylu, kýr saçlý, buðday tenli. Yakýþýklý sayýlmaz. Yüzlerini, baþlarýný birbirlerine çevirdiklerinde yandan görüyorum. Adam bir þeyler anlatýyor, kadýn kýkýrdýyor, adama þöyle bir yaslanýp ayrýlýyor. Etrafý gözetleyen kocakarý gibi duyumsuyorum kendimi. Peþlerinden ayrýlmaya çalýþýyorum. Bir yanýmda bir çocuk arabasý, diðer yanýmda koltuk deðneðine dayanarak yürüyen yaþlý bir haným. Seyirtemiyorum.Gözlerimi de kapayamam ki... Kadýn, adamdan bir baþ uzun. Ayaðýnda 17 pondluk ayakkabýlar. Ýnce topuk, ince burun, sendelemeden yürümeye çalýþýyor. Ya da bana öyle geliyor. Siyah straplez bluz, siyah dar pantolon giymiþ kadýn. Kadýna altýn oraný bahþetmiþ Tanrý. Uzun, balyajlý sarý saçlar omuzlarýn altýna gururla dökülüyor. Adam bir þeyler anlattýkça, baþýn, öne doðru ayarlanmýþ bir açýyla eðiliþi ve yana dönüþü sýrasýnda saçlar dalgalanýyor. Kýkýrdama sýrasýnda, baþ yine ayný ayarla, bu kez biraz daha sert, önden arkaya deviniyor. Gerektiði her anda ayný devinim, hiç þaþmýyor. Bu hareketleri öðreten eðitimi, ondan yoksunluðumu düþünüyorum. Anneme kýzýyorum biraz. Adamýn eli, kadýnýn sýrtýndan, sað memenin altýna uzanmýþ, yürüyorlar. Adam, kadýnýn belinden tutsa, kolu daha az yorulmaz mý? Çocuk arabasý geçti, ýþýklara doðru seyirtip karþý kaldýrýma geçiyorum. Gözlemlerimdeki ayrýntýlarýn ayrýmýna varýp derhal kendimi Freud’un divanýna yatýrýyorum. Aaa, sýrýtýyor muyum ne? Sahile inen yola yönelirken pat...Bacaðýma bir kâðýt torba çarpýyor. Bacaðýma bakýyorum. Torbanýn sapý ve kadýnýn elleri. “Ayyy, afedersiniz...” Gülümsemeliyim. Ettim, ettim...Bu kargaþada olaðan. Kadýn da gülümsemeye çalýþýyor ama dudaklar yanlara kaymakta zorlanýyor sanki. Ellerine bakarsan benim yaþlarýmda sanki. Yüzü, lastik bebeklerinki gibi gergin. Gözler içeri doðru mu kaçmýþ? Paran olsaydý, sen de savaþýr mýydýn yerçekimine karþý? Uzun zaman önce deðil, aylarla sayýlabilir bir zamanda, kaslarýnýn, derinin yerçekimince tutsak edildiðini farkettin. Aniden. Þaþýrdýn. Nasýl oldu, neden izleyemedin olan biteni? Nedense hep de pazarlarda, ille de pazarlarda, hep de bir anda, önce abla, sonra teyze ve anne olmuþtun ya aniden...Gören görmüþ, söyleyen söylemiþ, sen anlamamýþsýn demek ki... Gözlerin daha iriydi. Fotoðraflar tanýk. Bir gece uyurken gözkapaklarýnýn ani baskýnýna mý uðradýlar, nedir, küçülmüþler. Bu çizikleri de ayný baskýnda, zaman mý attý acaba? Ayýracak paran olsa, botoks otoks falan...Yok artýk deve... Dürüst ol, canýný sýkýyor bu çizgiler, kaslar, deriler... Ýyi de, tüm yaþamýnda, sen ne zaman bu iþlere kafa yordun? Dahasý, sen ne zaman önceliði kendine tanýdýn? ................... Sahile indim. Suadiye yönüne doðru yürüyorum. Güneþ arkamda, ters yöne, Moda Burnu’nun üstüne yürüyor. Güzelim Marmara’ya sereserpe serilmiþ en az iki bin yaþýndaki Prens Adalarý. Kim bilir hangi iktidar savaþlarýyla sürgün edilmiþ prenslerin diyarý. Marmara’nýn, yeþilleri giderek azalan, iki bin yaþýndaki yakýþýklý delikanlýlarý. Acelesiz tankerler salýnýyor prenslerin önlerinde. Martýlarýn sesi mi çirkinleþti, bana mý öyle geliyor? Çocuklar, plastik tünelin merdivenlerine týrmanýyor, cup aþaðýya... Çýðlýklar... Suadiye’nin küçücük koyunda denize giriyor insanlar. Teknelerin arasýndan yol bulup. Çocukluðumun, gençliðimin masmavi Marmarasý, griye dönük þimdi. Küçük bir erkek çocuðu, babasýnýn oltasýndan çýkan, çýrpýnan, küçücük bir istavriti, beþ kiloluk plastik su þiþesine týkmaya çalýþýyor. Babalar günü. Baba oðul balýk tutmaya gelmiþler. Bir kýz çocuðu, annesinin eteðini çekiþtiriyor, havadaki uçutmayý gösteriyor. (Uçutmayý Vurmasýnlar...Vurmasýnlar...) .............. Üç, dört yaþlarýndaydým. Üsküdar’daki evimizden çýkar, Haydarpaþa Garýna gelirdik. Babam, sordu “Söyle bakalým, tecimdaldal ne demek?” Bilemedim, bilemeyince utandým. Kafamdaki kocaman kolalý, beyaz kordela baþýmý iyice aþaðýya çekti. Babam baþýmý okþadý “Üzülme kýzým, daha küçüksün, bilemezsin tabii” dedi. Vagonun üstündeki TCDD harflerini gösterdi. T-C-D-D, dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarý. Te-cim-dal-dal ise bu harflerin, eski Türkçe’deki isimleridir. Trene bindik. Soru sorma sýrasý bendeydi. - Türkiye ne demek? - Cumhuriyet ne demek? - Devlet ne demek? - Demiryollarý ne demek? - Demir ne demek? - Neden tahtadan deðil de demirden yapmýþlar? Tren, çiçekli çiçeksiz aðaçlarýn, yemyeþil korularýn, korular içinde aralýklarla göze çarpan, beyaz, ahþap köþklerin arasýndan akarken, babam bana laf anlatmaktan iyice yoruldu. Dikkatimi daðýtmak için olmalý, köþklerin önünden geçerken “Bak þu köþk þu paþanýn, þu bilmem kim efendinin” diye tanýtýma baþladý. Bu kez, “Paþa ne demek, efendi ne demek?” sorularýnýn saldýrýsýna uðradý. Trenden indik. “Burasý Erenköy” dedi. Annem, sorularýmdan sýkýlýnca ya da yanýt bulamayýnca “Çok konuþma, çocuklar öyle her þeyi sormaz” der, kestirir atardý. Ben de uðradýðým hakarete dayanamaz, hýrçýnlaþýr, tepinip aðlamaya baþlardým. “Sen beni sevmiyorsun” diye tuttururdum. Babam, sorulardan yorgun düþse de kýzýnýn herþeye ilgisinden hoþnut olmalý ki kendi de merakýmý tetiklerdi. “Bak kýzým, þimdi kime gideceðiz, biliyor musun?” dedi. - Kime gidicez babacým? - Büyük þair, Mehmet Akif Ersoy’un oðlunun evine. Benim arkadaþým olur. (Neden bilmem kim amcalara deðil? Baþka zamanlarda öyle derdi.) Þairin ne olduðunu biliyordum. Küçük þiirler ezberletirdi babam. Ýþte o þiirleri ilk söyleyenlere de þair denirdi. Ama þiir küçük olunca þair nasýl büyük olurdu? -Senden de mi büyük babacým? -Yavrum, boy büyüklüðü deðil. Güzel þiirler yazdýðý için, Ýstiklal Marþýmýzý yazdýðý için büyük. -Ýtibar ne demek? -Ýstiklal ne demek? -Marþ ne demek? Ýstiklal Marþý olarak anlatýrsa kestirme olacaðýný mý düþündü? “Hani ablanýn okuluna gittiðimizde, hep beraber marþ söylemiþtik de söylerken sen de kendine göre bir þeyler söylemiþtin. Ben de “Sus” diye iþaret etmiþtim. Sen, “Susmam” diye diretmiþtin ya o zaman sana anlatmýþtým Ýstiklal Marþý’ný. Ne demiþtim?” Anýmsamýþtým. Koca, beyaz kordela, yine aþaðý çekti baþýmý. Manolya, çam ve baþka aðaçlarýn olduðu, ortancalarýn top top açtýðý bir büyük bir bahçeye girdik demir kapýdan. Ahþaplarýnýn iyice karardýðý, iki ya da üç katlý bir ev karþýladý bizi. Ýçinde boy boy kýrmýzý balýklarýn yüzdüðü havuzun yanýndan geçiyorduk. Birden babamýn elinden kurtuldum, tam havuzun kenarýna týrmanýrken yakalandým. Babam, balýklara sonra bakabileceðimi, bahçede oynayabileceðimi söyledi. Kocaman, oymalý ahþap kapýnýn pirinç tokmaðýna uzandý. “Ben vurucam, ben vurucam” diye tutturdum. Tokmaðýn üstünden, kývrým kývrým yeleli bir aslan aðzýný açmýþ bana bakýyordu. Isýrýr mýydý acaba? Ellemem gerekiyordu, nasýlsa babam yanýmdaydý. Kucakladý, kaldýrdý babam, tüm gücümle vurdum tokmaðý. Bi daha , bi daha, bi daha...Isýrmadý aslan. “Yeter kýzým, ayýp oluyor” dedi babam, indirdi kucaðýndan. Kapý açýlana deðin, aslanla ilgili düþlere daldým. Soru sormaya fýrsat kalmadan kocaman kapý, gacur gucur açýldý. ................ Eve dönmeliyim. Babamýn emaneti, doksan yaþýnda bir bebek beklemekte, merak eder. Güneþ, uzun kýzýl saçlarýný Moda Burnu’nun üstüne serpiþtirmiþ bile. Baþýný da Tarihi Yarýmada’nýn, Topkapý Sarayý’nýn ardýna gizlemiþtir mutlaka. 19.06.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |