..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Hayranlýðý o dereceye vardý ki; yere düþtü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Soyut > EYLÜL YAMAÇ




7 Temmuz 2011
Bir Soluk Nefes  
EYLÜL YAMAÇ
Fedakâr, özverili bir anne olmuþtum. Onlar için bütün hayallerimden vazgeçmiþtim. Þimdi ise onlarý ardýmda býrakýp hayallerimin yolculuðuna çýkýyordum. Hatta kaçýyordum çok uzaklara… Belki bu kaçýþ, kendime yolculuk olacaktý. Bir köy öðretmeni olup minicik yürekleri sevgimle doldurabilmek, çocuklarýn çoraklaþmýþ, üþümüþ kalplerini ýsýtabilmek istiyordum.


:BJIF:
Buðulu camý silmekle silmemek arasýnda bocaladým. Herkesten kaçýrdýðým gözyaþlarýma raðmen son kez görmek istiyordum onlarý…

Muavinin aceleci sesi yankýlanýyor:

_Kalkýyor otobüsümüz, yerleþelim. Veda zor zanaattý. Kýzýmýn güzel elleri kurulu bir sarkaç gibi sallanýyordu.

Otobüs esneyerek hareket ederken kalbim sancýlanýyordu. Sanki kocaman irinli bir el kalbime sokulmuþ, yerinden çýkarmaya çalýþýyordu. Caným acýyordu. Ýçime düþen sýzýnýn tarifi yoktu.

Fedakâr, özverili bir anne olmuþtum. Onlar için bütün hayallerimden vazgeçmiþtim. Þimdi ise onlarý ardýmda býrakýp hayallerimin yolculuðuna çýkýyordum. Hatta kaçýyordum çok uzaklara… Belki bu kaçýþ, kendime yolculuk olacaktý. Bir köy öðretmeni olup minicik yürekleri sevgimle doldurabilmek, çocuklarýn çoraklaþmýþ, üþümüþ kalplerini ýsýtabilmek istiyordum.

Þehrin geliþigüzel serpiþtirilmiþ kalabalýðý korkuttu beni. Bunca insan; hep bir düþün, hep bir aþkýn, hep bir kurmacanýn peþinde koþturuyordu. Ne kadar çok hayal vardý dünyada, ne kadar çok kurgu.

Yol boyu sýralanmýþ iðde aðaçlarýnýn kokusunu hissedebiliyordum. Kokuyu daha iyi algýlayabilmek için pür dikkattim. Her sabah eþim evden çýktýðýnda, balkondaki derme çatma masaya yerleþip günlüklerimi yazarken bahçedeki iðde aðacýna tünemiþ kuþ þakýrtýlarýný hatýrladým. Sonra her sayfanýn altýna iliþtirdiðim dip notu; ‘’Bir soluk nefes! Bir gün mutlaka!’’

Otobüsün camýnda kurduðum küçük bir dünyam olmuþtu. Dýþarýda hýzla tükettiðimiz hayat aslýnda bir perdeden öteki perdeye zor yetiþen monologlardý. Ýzleyebildiklerim olsa olsa bir filmin fragmaný kadardý. Iþýklarýn, hükümranlýðýný, tahakkümünü okumuþtum bir yerde. Birkaç kez esnedi koca otobüs dururken. Karþýya geçmek için ýþýðý seçmeye çalýþan yaþlý kadýn çok gerilerde kalmýþtý.

Gülümsüyordu… Evde kalmýþ zamanlarý anlatan bir filmin baþrol oyuncusuydu kim bilir. Onun hayatý nasýl hikâyelerle doluydu acaba? Yaþlanmak ürkütüyor, ölüm üþütüyordu beni. Madem bu kadar yakýn duruyordu, nefes kadar yakýnýmdaydý; o zaman hiç vakit kaybetmemeliydim. O bana gelmeden, tüm keþkelerimi tüm yaþamadýklarýmý yaþamalýydým. Elimi çabuk tutmalý, hayallerimi var edip, tüketmeden de ölmemeliydim.

Henüz yirmi yaþýmdaydým. Daha dokuz günlük evliyim. Öðretmen oldum sözüm ona, aslýnda öðrencilerime arkadaþ. Karýþtým aralarýna. Minicik yüreklerindeki mutluluklarý hüznü paylaþtým. Ertesi sene bir yýlda on yaþ büyüttü beni evlilik; bu kez de anne þefkatiyle kucakladým onlarý. Anne olabilmek en büyük arzumdu o zamanlar.

Akþamlarý baþýmý cama dayayýp, karþýmdaki daireleri gözlüyordum. Hele bir aile vardý, Allah nazardan saklasýn; anne, baba ve iki çocuk. Her akþam saat sekiz dedin mi mutfak masasýnýn etrafýnda toplanýrlardý. Anne içinden buhar çýkan tencereye kepçeyi daldýrýr, mutluluðu pay ederdi tabaklara. Baba yemeðe baþlamadan evvel bir kýzýnýn bir oðlunun saçlarýný koklardý. Ne konuþtuklarýný bilmez uydururdum. ’’karýcým eline saðlýk… Yok, bugün iþyerinde de anlattým yemekte benim hanýmýn üstüne yok ‘’diye. Sonra çocuklara bir þeyler söylerdi. Komik olmalýydý ki, baba konuþurken kikirdeþirdi kuzucuklar. Anne sofrayý toplarken baba kýzýný kucaklar oðlunu elinden tutar mutfaktan çýkardý. Diðer odalarýn camlarý kalýn perdelerle kapalýydý. Benim hikâyem mutfakta baþlar, annenin mutfak önlüðünü çýkarýp duvara asmasýyla biterdi.

-su alýr mýsýnýz?

Muavin dikkatimi daðýtmasa mahalledeki bütün konu komþuyu yazýverecektim.
Sol bacaðýmý sað dizimin üzerine koydum. Baþýmý koltuða gömüp yan tarafta oturan iki genç kýzý izlemeye baþladým. Cam tarafýndaki baþýný diðerinin omzuna koymuþ uyuyordu. Diðeri bir elini yüzüne dayamýþ camdan dýþarýyý izliyordu. Ne düþünüyordu acaba? Sanki bir sýkýntýsý var gibiydi. Öðrenciydiler muhtemelen. Uzak þehirde okul kazanmýþ, yurda yazýlmýþtýlar kim bilir. Anneciðini özlüyordu, kardeþlerini. Ýlk senesiydi, ‘’baþarabilecek miyim’’ endiþeleri vardý beklide.

Okuldan eve evden okula hatta ne evi direk odama yaþadýðým günlerin ardýndan, otobüs camýna sýkýþtýrdýðým düþlerim geldi hatýrýma. Hiç bilmediðim bir þehre gidiyorum, ailemden ilk kez ayrý olacaðým.
Terminalden kalacak olduðum yurda gitmeliyim. Elimde, biri kýrmýzý diðeri siyah iki valiz; Yolun ortasýnda öylece kalakalmýþým. Þehre ilk geliþimde babam yanýmdaydý yollar ne kolay bulunmuþtu. Ya þimdi! Hava karanlýk. Þehir çok yabancý;

Aðlamaklý hallerimle elimdeki adres kâðýdýný birine uzatýyorum. Valizler, kalem tutmaktan baþka bir þey bilmeyen ellerime çok aðýr geliyor. ‘’Gerçek hayat böyle bir þeymiþ ‘’diyorum. En çok dilediðim þey olmuþ, kazanamazsam ölürüm dediðim üniversite sýnavýný iyi bir puanla kazanmýþ; özgür olacaðým yeni bir þehirdeyim peki neden mutlu deðilim? Yurdun rutubet kokulu battaniyesi altýnda o gece sessizce aðlamýþtým. Çocuk kalmýþ kalbim bu ayrýlýðý kaldýramýyordu.

Hafta sonlarý piknik yaptýðýmýz bir yer vardý; adýný yumurta tepe koymuþtuk Hakan’la. Beyazlar giymiþ yuvarlanýyoruz. Koþuyor, oynuyor çabucak acýkýyoruz. Babamýn memur maaþýyla alabildiðimiz bir iki erzak annemin sihirli elleriyle öylesine lezzetleniyordu ki yedikçe yiyesimiz geliyordu.

Uçurtma yapardý babam. Koyu mavi muþambadan… Þimdilerde ‘’deniz koyu mavi olsun, öyle daha güzel’’ diye söylenmem bundan olsa gerek. Yumurta tepede, gelinciklerin arasýnda bir elimde uçurtmanýn ipi, diðerinde mutluluk sýmsýký avuçlamýþ koþuyorum iþte. Biraz daha hýzlý koþabilsem kim bilir beyaz bir at olacaktým, yelelerim rüzgârla dans edecek, uçurtmam kanat olacak, bulutlar elini uzatacak çekecekti beni gökyüzüne…

Bir divan ve çalýþma masasýndan baþka bir þey olmayan odam altýn bir kafes gibiydi. Annemle babam bütün sýkýntýlarý, bütün acýlarý benden uzak tutar, odama kitaplarýmdan baþka bir þeyin girmesine müsaade etmezlerdi. Sorumlu olduðum tek þey okumak ve baþarýlý olmaktý. ‘’okuyacak kýzýmýz, kimselere muhtaç olmayacak, ayaklarý yere saðlam basacak’’ derdiler.

Valizlerle bir akþam vakti sokak ortasýnda öylece kalakaldýðýmda, uçurtmam ilk kez dala takýldý. Koþamýyordum artýk. Uçamýyordum. Hayatýmýn en kýymetli anýlarýný da o aðacýn dallarý arasýna gizledim; üniversite yýllarým…

Yýrtýk hoparlörden þoförün anonsu geliyor; ‘’yirmi dakika çay ve istirahat molasý’’

Mola yerinde herkesten uzak bir masa seçtim, her zaman yaptýðým gibi. Oldum olasý sevemedim insan kalabalýðýný. Bir sigara yaktým. Çayýmý yudumladým. Kuþ seslerinin nereden geldiðini anlamak için karþýmda duran aðaca baktým ama nafile gizlenmiþlerdi göremedim. Mevsim bahara yakýndý. Üþüyordum. Ellerim buz kesmiþti montuma sýkýca sarýlýp kollarýmý sývazladým. Karþýdaki daðýn zirveleri karla kaplýydý ama güneþ ýþýl ýþýldý. Týpký hayallerim gibi.

Yaþým kýrký aþmýþtý ama hayallerim ve onlarý gerçekleþtireceðime olan inancým genç kýz tazeliðini koruyordu. Bu mevsimde ýsýtmayan ama insanýn içine yaz þenliði veren güneþ gibi. Onun kadar aydýnlýk, onun kadar gerçek. Öðretmen olmalýydým çocuklar sarmalýydý her bir yanýmý. Ýçimdeki çocuk! Çocuk ruhum, çocuksu yanlarým. Bu yüzden miydi çocuklarýn beni bunca sevmesi? Tabi ya içimdeki çocuk onlara eþ, onlara arkadaþtý. Nasýl masumdur onlar. Daha kötülüðü, yalaný, aldatmayý öðrenmemiþtirler. Kendimi týpký bir heykeltýraþ gibi hissederdim onlarýn yanýnda. Sanatkâr ruhum onlara þekil verir ve ortaya çýkardýðým her eser beni dünyanýn en mutlu insaný yapardý.

Küçük bir kedi yavrusu ayaklarýmýn altýndan sürünerek geçti. Eðildim kucaðýma aldým. Kafasýný okþarken gözlerini kýsýyordu. Bir yerde okumuþtum ‘’mutlu olmak için güzel þeylere bakýn içiniz sevinç dolsun’’ diyordu. Ýþte oluyordu. Uçurtmam daldan kurtulmuþ, yeniden havalanmýþtý. Kuþlarla yarýþýyor, bulutlara karýþýyordu.

Otobüs aðýr mazot kokusuyla dolmuþtu. Koltuðuma oturdum. Yan taraftaki kýzlar yoktu. Boþ koltuða epey baktým. Akþam ayazý üþümüþ ellerini hayal ettim, o ellerin taþýdýðý valizlerin aðýrlýðýný, içinde neler olabileceðini. Biraz uyumalýydým…

Uyandýðýmda bana gülümseyen beni izleyen bir yüzle karþýlaþtým. Hemen toparlandým. Elimi baþýma götürüp kibarca topuzumu düzelttim. Ben gözlerimi kaçýrdýkça o yüzüme doðru eðiliyor gülümsemeye devam ediyordu.

_merhaba dedi. Hafifçe kaþlarýmý çattým ve yüzüne bakmadan, tok bir sesle cevap verdim.

_merhaba dedim. Ýyi yolculuklar yolculuk ne tarafa? Baþýmý çevirdim yüzünde öylesine sevecen öyle masum bir gülücük vardý ki çatýk kaþlarým yavaþça indi ve gülümseyerek cevap verdim.
_............................

Otobüs ani bir frenle durdu. Yaþlýca bir adam benim koltuðuma yaklaþtý, numaralara baktý sonra yanýmdaki koltukta oturan beye
_biraz kayar mýsýnýz dedi. Kýsacýk, kibarca bir tartýþma sonrasýnda yaþlý adam cam kenarýnda. Baktýðýmý belli etmemeye çalýþarak göz ucuyla onlarý izliyordum. Konuþmalarýndan genç olanýn adýnýn Mehmet olduðunu, Hollanda’da yaþadýðýný, ailesini ziyaret etmek için geldiðini öðrendim. Yaþlý olan emekli bir öðretmen; Epey siyaset konuþtular. Türkiye’nin son yýllardaki durumunu, ekonomik krizin nedenlerini… Ben yeni tanýþtýðým insanlarla hemen yakýnlaþamazdým ama sohbet öyle bir hal almýþtý ki artýk tutamadým kendimi, kelimeler aðzýmdan peþi sýra düþmeye baþladý. Mehmet Bey

_amcacým bak kaç kere gitmiþsin hacca, gel bu sene daha hayýrlý bir þey yap. Hac için harcayacaðýn parayý Çocuk Esirgeme Kurumu’na baðýþla, bir iki yetim sevindir. Bana döndü gülen gözleri alev alev olmuþtu.
_haksýz mýyým? Dedi. Baþýmý eðdim yaþlý adama gülümseyerek
_Mehmet Bey haklý, o çocuklar bizim. Pek çok ihtiyaçlarý var. Adam kaþlarýný çattý

_onlarýn keyfi yerinde aç deðil açýkta deðiller, bizden daha iyi yaþýyorlar, siz merak etmeyin dedi. Baþýmý geriye yasladým. Adamýn göz hizasýndan çýkarak Mehmet Bey’e baktým. Tam aðzýný açacaktý ki parmaðýmý aðzýma götürdüm ve sus iþareti yaptým. Usulca ona doðru eðilerek
_ bu kafalar deðiþmez dedim. Baþýný geriye yasladý. Montunu önüne doðru çekti

_haklýsýnýz dedi, yola doðru bakarak.
Gülüþünü özlemiþtim. Bu hali hiç yakýþmamýþtý ona.
_Hollanda nasýl bir memleket anlatýn lütfen. Ben hiç yurtdýþýna çýkmadým.
Konuyu deðiþtirme çabamý anlamýþtý. Gülen gözleriyle bana döndü
_ çok güzel bir ülke. On sene evvel gitmiþtim kopamadým…
Bilirdim, nerde nasýl konuþulur! Hayatým akrep, yelkovan ve onlarýn arasýnda sýkýþmýþ harflerden ibaretti. Hepsini çok dikkatli, tam zamanýnda ve yerli yerinde kullanýrdým.
Yol boyunca oldukça keyifli bir sohbet yaptýk. Konu konuyu açýyor, her konu ilk cümleden sonra ikinciye kavuþmadan alevleniyordu. Ýki geveze hiç susmadan konuþtuk. Çok idealistti. Vataný kalkýndýrmak için türlü fabrikalar kuruyor.

_madenlerimiz var araþtýralým, aman tarihimize sahip çýkalým, koyun gibi yaþamayalým diyordu. Tembel milletiz tembel of offf… Arkadaki yolcular ‘’uyuyamýyoruz beyefendi ‘’dedikçe biz kýsýk sesle ara vermeden bir solukta sohbete devam ediyorduk.

Otobüsün ýþýklarý sönmüþtü. Yüzünü artýk sadece ayýþýðý vurduðunda görebiliyordum. Birbirimizi duyabilmek için mümkün olduðunca yakýn duruyorduk. Sokak lambalarýnýn bolca olduðu bir caddeden geçerken ona baktým. Yuvarlak yüzü, siyaha yakýn çok derin bakýþlý gözleri birde çenesinde çok sevimli bir gamzesi vardý. Saatler sonra biz vataný kurtarmakla, halký uyandýrmak arasýnda kendimizi parçalarken konu özel hayatýma geldi dayandý.

_toplumun çekirdeði çocuklarýmýz Mehmet Bey. Ben bir anne olarak üstüme düþeni fazlasýyla yaptým þükürler olsun. Ýki evlat büyüttüm okuttum. Sizin gibi benim gibi toplum bilinci olan hani Nazým’ýn dediði gibi ‘’ben balýk deðilim ki deryayý tanýmadan yaþayayým ‘’diyen iki hayýrlý evlat. Öðretmenlik yapacaðým. Örümcek kafalý sabit fikirlilerin elinden kurtarabildiðim kadar yavruyu kurtaracak, eðiteceðim. Bizi uygar ve medeni yapacak olanlar onlar.

_eþiniz sizinle gururlanýyor olmalý.
_aksine hep abarttýðýmý düþünürdü. Çocuklarýn okumasý için sarf ettiðim çabayý boþ ve anlamsýz bulurdu. Þimdi onun fikrine danýþmadan ne istersem yapabileceðim. Eþimden ayrýlalý altý ay kadar oldu! Gözlerini kocaman açmýþ beni dinliyordu. Ben anlattýkça merak ediyor, kýsacýk çarçabuk geçiþtirdiðim cümlelerimi ucundan yakalýyordu. Hayatým deðil de sanýrým o hayata baþkaldýrýþým pek bir hoþuna gitmiþti. Bir süre sustum. Sonra ona dönüp
_en çok da neden ayrýlmak istedim biliyor musunuz Mehmet Bey? dedim. Evli kaldýðýmýz onca sene bir kez olsun baþýný kaldýrýp yýldýzlara bakmadý!
Bu son cümle konuþmanýn sonuydu. Hiçbir þey söylemedi ama bakýþlarýnýn derinliðinde gördüm ki söylemek istediðimi de, söyleyecek olduklarýmýn ardýnda olanlarý da anlamýþtý.

Mola yerinde lavaboda yüzüme baktým. Uykusuzluktan ve yorgunluktan solan rengimi pudra ve allýk takviyesiyle renklendirdim. Saçlarýmý düzelttim. Tesis çok güzel ýþýklandýrýlmýþtý. Karanlýklarýn içinde týpký bir Noel aðacýna benziyordu. Kapýdan içeri girdiðimde yüzüme vuran sýcaklýkla hoþnut oldum. Masalardan birine geliþigüzel oturuverdim. Ýçmeyeceðimi bile bile garsondan çay istedim. Elimdeki krakerlerden bir iki aðzýma atarken, baþýmý çevirmeden göz ucuyla etrafýma bakýndým. Ne tuhaf ayrýlalý on dakika bile olmamýþtý ama ben Mehmet Bey’in sohbetini, gülüþünü daha þimdiden çok özlemiþtim. Sigara paketinden bir tane çýkardým tam yakacakken, arkamdan bir ses
_içmeseniz þu mereti
Bir eliyle karþýmdaki sandalyeyi çekti, diðerinde mavi bir tepsi vardý.
_siz çorba almamýþsýnýz. Sabahlarý hep böylemi kahvaltý yaparsýnýz yoksa?
Dudaklarý açýlýp kapanýyor, ben söylediði pek çok þeye kulak veremiyordum. Hafifçe tebessüm ediyordum. Mavi tepsi, mavi masa örtüsünün üzerinde nasýl uyumluydu. Oysa ben iki rengin farklý tonlarýný bir arada sevmezdim. Birden aklýma þu ikiz ruh olayý geldi. Farklý iki insan uyumu… Týpký bu maviler gibiydi iþte. O ve ben ne çok benziyorduk birbirimize. Tam aðzýmý açýp bunu söyleyecektim ki
_pek çok ülke gezdim sizin gibi biriyle ilk kez karþýlaþýyorum Eylül Haným dedi. Bana çok benziyorsunuz. Sanki benim bayan halim gibisiniz.
_Ýnanýn aynýný az önce ben düþündüm.
Kaþýðý üfleyerek aðzýna götürürken,
_hep merak ederdim ruh ikizim kim acaba diye. Bakýn Allah’ýn iþine kýsmet bu zamanaymýþ tanýdým sizi. Niyeti beni etkilemek deðildi, samimiyeti ve açýk sözlülüðü öylesine gerçekti ki. Ona nasýl kýzabilirdim. Hem gerçekten de týpký bendi. Sevgi doluydu. Umutlarý olan, sanki insanlýða hizmet etmek için yaratýlmýþ gibiydi.
_hiç evlenmediniz deðil mi?
_nasýl anladýnýz?
_gözlerinizde büyük bir aþkýn enkazýný gördüm. Bu enkazý kaldýramadýkça asla da evlenmeyeceksiniz. Yüzündeki acý gülümseme cevabým olmuþtu. Öyle bir gülücüktü ki uzun bir cümlenin sonundaki nokta kadar net ve kesin.
Otobüste sýcak kahve servisi bu uzun yolculuklarýn en keyifli anýydý. Þimdi onun hikâyesini dinleme vaktiydi. Kahvemi karýþtýrdým. Alçak bir sesle ona dönerek
_ neden ayrýldýnýz? Dedim.

_ Az kaldý birazdan ineceðim. Heyecanýný gözlerinden okunuyordu.
_çok güzel bir yolculuktu. Sizi tanýdýðýma çok sevindim ikiz ruhum dedi.
Arabadan iniþini izledim. Sýrt çantasýný sýrtýna aldý, baþýný çevirip cama baktý. Onu özleyecektim. Ne tuhaf birkaç saattir tanýdýðým bu adam da kalbimde, özlemlerden payýný alacaktý. Zaten hayat hep özlemek deðil miydi?

Ömrümüz ayrýlýklar toplamýydý iþte. Hep böyle deðil midir? Önce yeni bir mahalleye taþýnýr, körebe evcilik oynadýðýn arkadaþlarýnýzdan ayrýlýrsýnýz, sonra ilkokul biter baþka okullarda eski sýra arkadaþýnýzý özlersiniz. En yakýn sýrdaþýnýz asker kýzýdýr; bir süre mektuplaþýr, sonra adresini kaybedersiniz. Ýlk aþkýnýz þimdi nerelerdedir kim bilir. Büyük akrabalar birer birer yaþlanýr, hastalanýr ve bilinmeze doðru yol alýr. Anne ve baba olmuþsunuzdur yýllar göz açýp kapayýncaya kadar geçer birde bakmýþsýnýz kýzýnýz evlenmiþ, oðlunuz asker olmuþtur. Aslýnda hikâye hep aynýdýr; baþkahraman vedalaþýr durur…

Saate baktým… Daha altý saatlik yolum var. Mehmet Bey’in koltuðu boþtu. Onun ayýþýðýndaki yüzünü hayal ettim. Baþýmý diðer yana çevirdim ve yolu seyre koyuldum. Þoförün iki koltuk arkasýndaydým. Ayakta duran muavin ‘’oho bu yol bitmez’’ diyor, þoför sað elini sýk sýk havaya kaldýrýp ‘’hay aksi gördün mü sen’’ diye söylenip duruyordu. Konuþmalarý tam olarak anlayamadým ama sanýrým yol çalýþmasý yâda herhangi bir sebepten yol güzergâhýndan ayrýlýp mahalle aralarýndan gitmek zorunda kalmýþtýk. Dar sokaklar, saða sola koþuþturan çocuklar arabanýn hýzýný yavaþlatýyordu. Bu durum benim pek bir hoþuma gitmiþti. Ajandamý elime aldým. Gördüðüm her þeyi yeniden yazmaya baþladým.

Mavi boyalý bir evin duvarýna yaslanmýþ kýrmýzý bir bisiklet! Hemen yazmalýyým. Ev, mavi elbiseli güzel saçlý anne, bisiklet kýrmýzý yanaklý oðluydu sanki. Ýkisi birbirinden hiç ayrýlmayacakmýþ gibi duruyorlardý. Bisiklet ellerini açmýþ anneciðine sarýlýyormuþ gibi. Sonra hayal ettim, minicik elleri o koca bisikleti sürmeyi çalýþýrken hayal ettim. Anneciði seleyi býraktýðýnda, o güzel çocuk devrilmeden pedalý çevirdiðinde ‘’anne bak sürebiliyorum’’ diyen sesi duydum, annenin el çýrpýþýný, oðlun teþekkür eden bakýþýný.

Balkon pervazý oldukça geniþ bir evin önünden geçtik, pervaz çiçeklerle dolu, rengârenk çiçekler. Onlarý sulayan kadýný resmettim; orta yaþlardaydý muhtemelen. Her sabah çiçeklerine, kaybettiði eþinden bahsediyor olmalýydý.. Küpe çiçeðinin kulaðýna ‘’aslýnda pek bir huysuz adamdý ama keþke yanýmda olsaydý da yine her þeye söylenip dursaydý’ ’diyordu. Önce efkârlanýyor, sonra radyoda güzel bir þarký açýp, konu komþuya sesleniyordu
_Ayþe uyandýn mý hu? Fatma ayol hadi saat kaç oldu nerde kaldýnýz?
Bir iki haným koþtur koþtur tabaklar ellerinde kapýsýný çalýyor, daha merdivenin ilk basamaðýnda sohbete baþlýyorlardý. Gözlemeler, haþlanmýþ yumurtalar, taze salatalýk kokusu. Tam Fatma hanýmýn böreklerini yazacakken karnýmýn acýktýðýný fark ettim. Ön koltuðun arkasýndaki fileye sýkýþtýrdýðým kraker paketine uzandým. Ben aðzýmý açýp kaparken otobüs saða sola sallanýyordu, bir bebeðin huzuru kaplamýþtý her yanýmý. Sokaktaki çocuklar el sallýyor, otobüsün peþinden koþuyorlardý.
Tahta kapýlý han duvarlý bir evin önünden geçiyoruz. Avlusundan meyve aðaçlarýný görebiliyorum. Hemen yanýnda bir kadýn elinde mavi bir kap ayakta duruyor. At arabasýnýn arkasý süt kaplarýyla dolu. Kadýn ve sütçü ikisi birden otobüse bakýp gülümsüyorlar.

Az ilerde turuncumu sarýmý anlayamadýðým alacalý boyalý bir evin önündeki merdivenin üçüncü basamaðý öyküm olacak þimdi. Ýki kadýn basamaða kilim sermiþ, eliþiler ellerinde ah o ne keyif. Gözlerinde piyangodan büyük ikramiye kazanmýþlýðýn sevinci…

Camdan cama uzunca iplere çamaþýrlar asýlmýþ. Birden otobüsün içi sabun kokularýyla doldu. Gözlerimi kapatýp kokuyu iyice içime çektim. Bu güzel mahallenin mutluluklarýný düþündüm. Kaldýrýmdaki adýmlarý, adýmlarýn kimlere ait olabileceðini; Geceleri sokak lambasýnda mahallenin nasýl göründüðünü, sabah süt arabasýnýn sessizliði birden bozuþunu… Atlarýn her nal sesinde kimsenin fark etmediði o ezgiyi. Ev halký uyurken kapý önlerini çalý süpürgesiyle süpüren, çayý demleyip, kahvaltýyý sinide hazýrlayan, öpüp koklayýp çocuklarýný uyandýran mavi elbiseli güzel anneleri...
_ah komþum dün gece sabaha kadar dön saða dön sola gözüme uyku girmedi diye baþlayan kapý aðzý sohbetlerini. O yer sofrasýnýn etrafýnda oturanlarýn oluþturduðu mutluluk çemberini düþünüyorum.
Kocaman binalardan siteler inþa ettik. Teknolojinin bin türlüsü elimizin altýnda. Artýk sokaklar sabun kokmuyor. Ýnsanlar yorulmuyor, her iþi makineler yapýyor. Odalara kapanmýþ televizyonlarýn karþýsýnda envayi çeþit filmler izliyoruz. Etrafýmýzdaki onca kalabalýða kalbimizi kapatýyor, apartman giriþinde kapý komþunuza bile selam vermeye çekiniyoruz. Mehmet Bey yol buyu boþuna hayýflanmadý. ‘’ne batýlý olabiliyoruz ki onlar çok çalýþkan, biz tembel milletiz; ne de gelenek göreneklerimize sahip çýkýp, eski deðerlerimizi yaþatabiliyoruz’’ diye.
Otobüs ara sokaklardan birinde hesapta olmayan bir mola daha verdi.
_yarým saat arkadaþlar. Haþlama sevmeyenlere çorbada var.

Çay ve istirahat molasý deðiþmiþ, haþlama ve çorba molasý olmuþtu. Arabadan inerken ilerde sokaðýn baþýnda bir kalabalýk fark ettim. Çorbacýya çok uzak deðildi. Oraya kadar yürüsem kaybolmazdým. Bu yürüyüþ ayaklarýma da çok iyi gelecekti. Yaklaþtýkça fark ettim ki kalabalýk þýk giyimli insanlardan oluþmuþtu. Üç katlý bahçeli bir güzel bir evin kapýsýndan dünyanýn en mutlusuymuþ gibi bakan bir gelin ve onun ellerini sýkýca tutan bir damat çýkmaktaydý. Hýzla oradan uzaklaþtým. Lokantaya girdim garsondan çorba istedim. Kaþýðý aðzýma götürürken birden boðazým düðümlendi. Gözlerimden engel olamadýðým birkaç damla yaþ süzülüverdi. Evimizin kapýsýnda eþimin kolunda beyaz gelinlikler içindeki halim gözlerimin önünde belirdi. Sonra annemin yaþlý gözleri geldi durdu gözümün önünde. Büyüdükçe büyüdü. Neden o kadar aðladýðýný þimdilerde daha iyi anlýyorum evlilik zor, çok zordu...

Sanki bir zaman tünelini o tabaðýn içine koymuþlardý. Bende nasýl olduysa birden içine düþmüþtüm. Hayatým yine film þeridi gibi gözlerimin önünde. Sahneler birbiri ardýndan hýzla oynanýyordu.

‘’Baþýný kaldýrýp hiç yýldýzlara bakmazdý’’ demiþtim ya sahi beni anlamýþ mýydý acaba Mehmet Bey? Çocuklarým uykuda geç bir saat evimizin balkonundayýz. Eþim hem çayýný yudumluyor hem de hiç susmadan hemen her þeye söyleniyordu. O söylendikçe bir el boðazýma dayanmýþ gibi hissediyor, nefes almakta zorluk çekiyordum. Onu duymamak için, her zaman yaptýðým gibi baþýmý gökyüzüne çevirmiþ yýldýzlara tutunmuþtum. O küçücük noktalardan çýkan ýþýklar içimi aydýnlatýyordu. Eþim hep gücümün fazlasýný ister, sabrýmýn sýnýrlarýný zorlardý. Ona ihtiyacým olduðunda hiç yanýmda olmazdý. Acý çeken, zorluklarý yaþayan, yorulan bendim ama þikâyet eden hep o olurdu. ‘’Nasýl oldu da evlendim ben. ’Bana âþýk olduðu için kendini hiç affetmezdi. Buna raðmen boþanmaya da hiç yanaþmazdý. Bende bu karýþýk ve anlamsýz duygu karmaþasý içinde yavaþ yavaþ tükenir giderdim. Hayallerime sýmsýký tutunurdum, bir gün çocuklarým büyüyünce ondan ayrýlacak ve mavi, masmavi deniz ülkelerine kaçacaktým.

Þoför ‘’nihayet’’ dediðinde fark ettim ki anayoldayýz. Uyuya kalmýþým. Ne kadar uyudum acaba? Rüyamda gördüklerim bölük pörçük akýmda.

Bir daðýn zirvesindeyim, her taraf sisle kaplý. Sisin içinde yavaþ adýmlarla ilerliyorum. Çocuk sesleri baðrýþmalar geliyor kulaðýma. Onlarý ararken bir kýz çocuðu görüyorum. Tam ellerimi ona uzattýðýmda sisin içinde kayboluyor. Kýzým düþtü aklýma… Yaþýtlarý gibi olmadý hiç. Hep bana arkadaþ bana sýrdaþ. Hatta sanki anne o, çocuðu benmiþim gibiydik. Aðýrbaþlý, az konuþan bir çocuktu. Sýr kutusu, hiç derdini, sýkýntýsýný anlatmazdý. Bakýþlarýný okur canýný sýkan ya da onu neþelendiren neyse anlamaya çalýþýrdým. Hediyeydi bana yavrularým; ne zaman onlardan bahsedecek olsam yüzümde güller açar, gözlerim ýþýk saçardý. Gurur duyardým onlarla. Þimdi mutlu bir evlilik yaptý. Biliyorum, çünkü beni yolcularken bir ara eþine bakýyordu, bakýþlarýndan kelebekler havaya uçuþuyor, rengârenk çiçekler açýyordu. Gülüþtüklerinde onlarý koca bir gökkuþaðýnýn altýna aldým. Umarým mutluluklarý bir ömür boyu sürer. Saadetleri hep bahar tazeliðinde, hep o gökkuþaðýnýn altýnda olur.

Henüz 10 yaþýndaydý gizem, daha dün gibi hatýrýmda. Erkek kardeþimin evindeyiz. Açtýðým boþanma davasýnýn mahkeme gününe çok az kalmýþ. Eþim barýþmak için türlü vaatlerle yanýmýza geldi. Demir gibi duruyorum karþýsýnda, öyle kararlýyým ki! Asla dönmem diyorum, hiç kimse beni kararýmdan döndüremez. O sýra küçük bir el beni eteðimden çekiþtirip o odadan dýþarýya çýkarýyor;
_otur annecim diyor biraz konuþalým. Beni bir koltuða oturtuyor, o önümde diz çöküyor. Ellerimi sýmsýký avuçluyor,
_bugüne kadar hep babama þans verdin ama o hiç deðiþmedi, verdiði sözlerde durmadý. Babam seni çok üzdü biliyorum annecim diyor. Ona dedin ya ‘’sana verilecek bir þansým yok’’ diye, ne olur þimdi bana bir þans ver, eðer seni yine üzerse söz veriyorum bu valizleri ben toplayacak, o evden seni ben çýkaracaðým. Bunu benim için yap. Benim hatýrýma bir kez daha dene.

Hani demiþtim ya demir gibi duruyordum diye; o sýra o demirden kadýn alevlerin içinde erir gibi eriyordu. O minicik ellerin sýcaðý, o masum yaþlý bakan gözlerin kenarýnda biriken gözyaþlarý içimi eritmiþti. Ogün kýzýmý ve oðlumu öpe koklaya yine evime dönmüþ ve kýzým isteyene kadar bir daha mahkeme açmayacaðýma dair kendime söz vermiþtim. Nihayet seneler sonra kýzým verdiði sözde durdu. o sabah boþalttýðý valizleri dün doldurdu. Hayallerimi yaþayabileyim diye beni bu yolculuða ikna etti. Sen çok iyi bir eðitmensin, biz büyüdük artýk þimdi baþka çocuklarýn sana ihtiyacý var dedi, týpký hayallerimdeki gibi bir sahil kasabasýnda bana öðretmenlik ayarladý. Þimdi mavi hayallerimin ülkesine giderken gökyüzüne bakýp, kýzýma teþekkür ediyorum.

Nihayet deniz görünmüþtü. Aþýðým karþýmdaydý artýk. Sevdalým, mavim, denizim. Hava henüz aydýnlanmýþtý. Balýkçý teknelerinin sesini duyar gibiydim. Sabah gün açarken güneþin ve denizin seviþtiðini fark etmeyenlere üzüldüm yine. Sýrf bunu görebilmek için her sabah sýcacýk yataðýmdan kalkýp sahil boyu, uzun yürüyüþlerimi hatýrladým. Martýlarýn çýðlýklarý türküdür denizin ve güneþin aþkýna. Güneþ her sabah denize ýþýklý oklar atar, denizde onlarý suyun yüzünde tutar. Iþýk saçýlýr her yana. Aþk saçýlýr…

Ben, bilmem ne kadar bir süre öylece dalmýþken; otobüs birden durdu. Muavin yanýma geldi
_siz burada ineceksiniz dedi. Kalbim hýzla çarpmaya baþladý. Ýþte bilmediðim yerlerdeydim. Yoldan geçen birine kadim köyünü sordum
_þu ilerden minibüsler kalkýyor
Duraða yaklaþtýðýmda pala býyýklý, koca göbekli, yaþlýca bir adam gülümseyerek yaklaþtý yanýma
_siz öðretmen haným olmalýsýnýz. Perþembe demiþtiler, erken geldiniz. Ben köyün muhtarýyým. Âmânda kadýnlar kýzlar hep yolarýnýzý gözlemekteydiler. Hele çocuklar nasýlda sevinecekler..hoþ geldiniz sefalar getirdiniz
arabadan indik. Muhtar valizleri elimden kaptý. O önde ben ardýnda yürüyorduk. Epey yol aldýk. Oldukça yüksekte bir köydü. Toprak yol karla kaplýydý. Ayaklarým karlara bata çýka yürüyorduk. Üþüyordum. Çok üþüyordum köye geldiðimde etrafýmda onca kalabalýk sevgiyle bana bakýyordu. Çocuklar eteklerimden çekiþtiriyordular. Gülücükleri içimi ýsýttý.

Eski bir evin yanýnda durduk. Ev iki katlýydý ama yanlara doðru çoðalmaktaydý. bir tavuk kümesi, bir ahýr, sanýrým kiler gibi kullanýlan bir iki oda, besbelli sonradan eve ilave yapýlmýþtý. Üst kata çýkan merdivenler tertemizdi. Her basamakta kafamý geriye çevirip etrafa bakýyor yazý bu evin avlusunda hayal ediyordum. Üst katýn balkon hizasýnda tahta çitler muhtemelen asmalar için yapýlmýþtý ve oðlumu bu asma dallarýnýn serininde ve hatta torunumu avludaki tavuklarý kovalarken hayal ettim. Adýný Hatice dedikleri yirmili yaþlarda, kýrmýzý yanaklý bir köy güzeli ‘üst kat senin öðretmen hanýmým’’ dedi. ’ben hemen sobaný yakayým. Ayþe bi koþu git, acýtmýþtýr misafirimiz annemgilden bi kaþýk yemek kapýver de gel’’o sobayý yakmaya uðraþýrken ben odalarý geziniyordum. Ýlk oda misafir odasý olmalýydý. Bir iki koltuðun üzeri beyaz örtüyle kapatýlmýþtý. Ayaðý kýrýk bir masa odanýn bir köþesindeydi. Diðer oda yatak odasýydý. Derme çatma bir dolap ve yatak vardý. Camda asýlmýþ dantel tülle tamamlanýyordu. Hatice’nin bulunduðu oda sonuncusuydu. Öðrencilerimi yerde serili örtünün, yer soframýn etrafýnda hayal ettim.

Ýçerde duvara asýlý bir kilim vardý. Eþyalarýn en güzeliydi. Bir ocak, duvarda emanet gibi duran iki gözlü bir terek, bir iki kap çanak. Camýn önünde boylu boyunca bir divan; en çok bu mutfaklý odaya bayýlmýþtým. Hatice sobayý yakýp dýþarý çýkmýþtý. Sobaya uzattýðým ellerimden sýcaklýk yavaþ yavaþ vücuduma yayýlýyordu. Pencereye yaklaþtým dýþarýda koþturan çocuklara baktým. Güzel bir kýz çocuðu öylece durdu bana baktý. Mavi gözleri içime sevinç saðanaðýna tutmuþtu. Eline uçurtmamý tutturuverdim. Bundan böyle o güzel yavrular uçuracaktý uçurtmamý ve ben yine gökyüzünde hissedecektim kendimi. Onlarýn kanatlarýna tutunacak, onlarýn sayesinde uçacaktým.

(*)Dünyanýn bütün çiçeklerini diyorum,
Kýr ve dað çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnýzlýkta açarlar, kimse bilmez onlarý,


Bu güzel dizeler düþtü aðzýmdan sessiz ve usul. Ýþte benim çiçeklerim dedim. Kucak dolusu. Her biri bu kardelenler gibi. Ellerim de ýsýnmýþtý artýk yüreðimde. Bir soluk nefeste buldum kendimi...


(*)Geniþ ovalarda kaybolur kokularý...
Yurdumun sevgili ve adsýz çiçekleri,
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Topraðý nasýl örterseniz öylece örtün beni.

(*)Ceyhun Atuf Kansu
EYLULYAMAC_



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn soyut kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Maskeli Balo


EYLÜL YAMAÇ kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © EYLÜL YAMAÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.