Bir gün karþýma biri çýkacak ve bana: "Herþey olmasý gerektiði gibi olmaktadýr, efendim" diyecektir. -A. Aðaoðlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Sonra birden geçmiþin puslu aynasý belirdi denizin üstünde. Geçmiþten bu güne usul usul bir yolculuk baþladý. Bir tiyatro hatýrladým her nedense. Ýdamlýklar kovuþu. Ve oradan bir sahne belirdi zihnimde. Ýdamý bekleyen bir sürü mahkumun bulunduðu bir kovuþlar topluluðunda geçen bir sahne. Gecenin oldukça geç bir saati. Demir kapý açýlýr ve gardiyan içeri girer. Gardiyan: “haydi kalk! Müdür bey seni çaðýrýyor.” Mahkum: “ne yapacakmýþ beni gecenin bu saatinde.” Gardiyan: “ne bileyim ben. Müdüre hesap mý soracaðým.” Baþka bir mahkum (kendi kendine) “aptal idam edileceksin iþte. Neden zorluk çýkarýyorsun ki?” Mahkum: “idam edileceðim deðil mi?” Gardiyan: “ne bileyim ben. Hadi zorluk çýkarma. Yürü gidelim.” Hücrenin kapýsý açýlýr, mahkum hýçkýra hýçkýra aðlayarak çýkar. Demir kapý kapanýr. Bir süre geçer aradan. Demir kapý gürültüyle açýlýr. Giden mahkum gülerek koridora girer hücresine doðru koþar adým yürür. Mahkumlar gülen mahkuma sorarlar. “ne oldu? Neden çaðýrmýþ müdür seni?” mahkum hala gülümsemektedir. “idam edileceðim sandým. Müdürün odasýna girince müdür telefonu elime tutuþturdu. Aman! Bizim memleketten arýyorlarmýþ düþmanlarým annemi babamý ve karýmý öldürmüþler. Aman neyse....” Uzun süre zihnimde yaþadý o sahne. Hele o oyunun son sahnesi... az önce idam edileceksin neden zorluk çýkarýyorsun ki diyen mahkumun idama giden yolda idamý bile bile belki bir umut deyip direnmesi yok mu... fýrýldak olup döndü zihnimde. Tanrým! Umut! Eðer varsan ve bu dünyaya parmaðýnýn ucuyla bile dokunuyorsan umut kýlýðýna girip, o mahkumlar adýna seni lanetlemeliydim. Ama deniz tam karþýmdaydý ve söylenesi ve yaþanasý en güzel dilekler vardý dilinde dalgalarýn. Ve yeri deðildi lanetin. Sonra dedi ki deniz, “Umut iyi bir þey ey insan. umut gerçeðe giden yolda elindeki tek anahtar. Ummazsan yaþayamazsýn ve baþaramazsýn hiç bir þeyi. Çünkü bil ki ummak dilemeyi, dilemek istemeyi, istemek aramayý, aramak bulmayý, bulmak da gidip almayý getirir. Eðer ummazsan daha yolun baþýnda kaybedersin. Ve inan bana insan hayat sana asla gül bahçesi vaad etmez. Sana sunulan yalnýzca silüetidir gülün. Ve senden gül yapman beklenir. Emek emek bir gül örersin zamanýn iplikleriyle. Sonra bir bakarsýn hayat serpmiþ üzerine dikenlerini. Sen yapmýþsýndýr gülü ve sýmsýký tutmak istersin. Dikenler ellerine batar, ellerin yýrtýlýr, kanar, acý çekersin. Ancak gül hala elindedir. Yapraklarýndan fýþkýran koku burnuna hücum etmektedir. Peki söyle bana, hangisinin peþine düþeceksin? Ellerinden akýp gülün rengine karýþmýþ kanýn peþine mi, yoksa sana senin yarattýðýn cenneti sunacak kokunun peþine mi? Eðer düþersen peþine kanýn, kendi acýlarýnda dövünürsün. Yok düþersen kokunun peþine o kokuda tertemiz olan kendi iç dünyaný görürsün.” Deyip durdu deniz bana saatlerce. Sonra birden tüm hayal ve arzular üþüþtü birer birer. Yaþanasý en güzel þeyleri dilediler. Sonra bana masallarýný gösterdiler kutlu sevdalarýn. Aþklarýn en kutlusuyla baþladý köy seyirlik gösteri. Her þey cap canlýydý. Önce adem çýktý sahneye, þeytana uyduðuna bin piþman. Þöyle dönüp baktý etrafýna, denizi gördü, gülümsedi. Sonra ardýndan havva. Gözünde gerçeði bilmenin getirdiði cezanýn kederli bilge bakýþý. Ve huzurluydu havva, gülümsüyordu. Sonra denizi gördü, ve denize bakan ademi. Ve adem günahtan bin kerre piþman. Sonra havvanýn bilge bakýþý deðdi ademin gözlerine, adem utanýp aðladý. Sonra deniz kabardý. Ve korktu adem. Havva usul usul yaklaþtý ademe. Ýlk dokunuþ çözdü dizlerinin baðýný ademin. Sonra piþmanlýk yerini öfkeye býraktý. Ve kýzgýn kýzgýn baktý gözlerine havvanýn. Ama deðiþmedi havvanýn kederli bilge bakýþý. Sonra adem son yaptýðýna bin kerre piþman, aðladý. Ve havva göz yaþlrýna dokundu ademin. Sonra göz yaþlarýný sildi ipeksi saçlarýyla. Adem ve havva denize döndü. Ve deniz tatlý bir þarkýya baþladý. Yalnýzlýðýma katýk olan yabancýlar. Siz geldiniz ve bitti acýlar. Oturun yaný baþýma, soluklanýn. Tutuþun el ele, hele bir nefes alýn. Dokunmayýn suyuma, tuzludur. Kurumuþ dudaklarýnýz, içeceðiniz su tam arkanýzda durur. Anlatýlanlar doðru mu? O gerçek yüzünden sizi cennetten kovdu mu? O gerçek ki sizi insan yapacak, Bu gerçek yüzünden tanrý yalnýz kalacak. Bakmayýn öyle alýk alýk. Tozdan heykel olacaksýnýz, girin bakýn suyum ýlýk. Peki söyledimi tanrý size adýný gerçeðin? Söyledi mi size o gerçek ki kaynaðýdýr geleceðin? Ve uzun uzun söyledi þarkýsýný deniz günlerce býkmadan, usanmadan. Ve adem ve de havva gerçeðin adýnýn sevda olduðunu denizden öðrendiler. Ve yeni yeni insanlar verdiler dünyaya. Gerçeklerini denizin diliyle anlattýlar yeni nesillere. Ve perde kapandý, ve perde açýldý. Leyla ve mecnun., romeo juliet. Hamlet ophelia, ve topraðýn bile aðýt yaktýðý sevdalýlar mem ve zin en son çýktýlar sahneye. Bir þeyler söylediler kendi dillerinde, anlamadým. Billur sesliydi zin, ve mem yiðit sesliydi. Þarkýlarýnda acý, umut ve huzur vardý. Sahneden inip etrafýmda döndüler. Tinsel bir týný yükseldi aðýzlarýdnan. Önce kulaklarýma doldu, sonra geceyi doldurdu. Ben ürperdim. Karþý konulmasý imkansýz bir þeyleri istemeliydi hayatým. Ve eðer gelmiþse fýrsat, karþý koymamalýydým. Sonra lanetlerdi beni. Sonra silinip giderdi anlatýlan masallarýn her biri hafýzamdan. Onlar döndükçe baþým döndü. Ve baþým döndükçe onlar döndü. Sonra apansýz gidiverdiler. Ve ben býraktýklarýyla yapa yalnýz kaldým. mirac’tan inmiþ muhammed gibiyyim þimdi. Anlatýlmayý bekleyen 14 bin alemin sýrrý var aklýmda. Anlatsam mecnun derler, çöle sürerler. Denize anlatmak istedim, sesimi boðdu gürültüsü dalgalarýn. Deniz dinlemedi. Ve sesimi bastýran dalgalar o gerçekleri sadece benim için anlatýp durdu. Ey deniz! Ey sevgili! Ey ebedi dost ve tek mihrap! Þimdi sana sesleneceðim! Dinliyor musun? Bilki her þey net aklýmdaki. Bil ki anlatýlan ne varsa anladým. Þimdi evrenin sýrlarýna vakýfým. Peki anlatmalýmýyým? Peki farz mýdýr tebli? Peki neden ben? Peki þimdi ne oalcak? Bildiðim gerçekler yalnýzca ben de mi kalmalý? Anlatsam meczup derler, biliyorsun deðil mi? Anlatamayacaðýmý bile bile neden anlattýn bana bu gerçekleri? Neden tarümar ettin bin bir baþlý devin kentinin kalelerini? Ve neden birer birer koppup düþtü bin bir baþlý devin baþlarýnýn her biri karþýsýnda eðilmek için gerçeklerin? Peki þimdi ne olacak? Susup içime mi hapsetmeliyim gerçekleri? Peki o zaman ne kadar sürer çýldýrmam yükünden gerçeklerin? Masal hoþ, masal davetkar, ve masal gerçek... hepsini bir tarafa býrak! Peki gerçek mi verdiðin sözler? Vaadler gerçek mi? Son sözünde bir dilek tut demiþtin, gerçekleþecek demiþtin. Þimdi bir dilek tuttum. Ve biliyorsun dilekler söylenmez. Söylenirse gerçekleþmez. Söylemiyorum.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © mahmut dað, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |