..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Ertuðrul ERDOÐAN




20 Aðustos 2011
Mutfak Penceresindeki Ýri Gözlüm  
Ertuðrul ERDOÐAN
Birkaç saatlik bölük pörçük uykuyla erkenden uyandým. Penceremi açtýðýmda farklý bir hava odamdaydý. Günlerden Cumartesi’ydi… Ýþe de öðleden sonra üçte baþlayacaðýma sevindim. Yüzümü bile yýkamadan ev ahalisini uyandýrmadan mutfaða yine fare kývraklýðýnda sessizce girdim. Karþý pencere yine aralýktý… Gözüm dakikalarca orada belirecek küçük bir hareketi bekledi... Hareket olmayýnca dudaðýmý bükerek tekrar yataðýma geçtim. Gözlerimi tavana dikip, neler yapmam gerektiðini düþündüm. Önce küçük bir kâðýda “Sizinle ciddi olarak tanýþmak istiyorum” diye yazsam, nasýl karþýlardý? Yüzüme pencereyi kapatýr mýydý? Yoksa beni aileme mi þikâyet ederdi? Aþk insanlara neler düþündürmüyordu ki…


:BDBC:
Yaz mevsiminin baþlangýcýydý.. O zamanlar mevsimler gecikmiyor, doða bizlerden henüz intikamýný almýyordu… Takvimler Haziran ayýnýn dördünü, yýllardan ise 1982’yi gösteriyordu… Ankara’nýn sokaklarýnda yürüyorum gün bitimine iki saat kala. Cebeci semtimizdeki Cebeci Camii’nin hemen solundaki kýþýn araçlarýn çýkamayýp aþaðýda kaldýðý ve sokaðýn bir baþýndan bir baþýna merdivenle kayýldýðý meþhur yokuþlu Süngü Bayýrýný gençliðimin verdiði kuvvetle çýkýyorum… Köpekler sokaðý esir alsa da it sürüsü öyle böyle deðildi.. Siz 10 bense 15 deyim… Tabana kuvvet hýzlý adýmlarla yokuþu çýkýyorum. Aksilik bu ya; Allah korusun köpeklerin saldýrýsýnda sokakta yardým alabileceðim kimsecikler de yoktu… Evimize de yüz metrelik bir mesafe kalmýþtý. Köpekler sýska da olsa, bir araya gelmenin örgütlenmesiyle ne yapacaklarý belli deðildi… Aðýzlarýndan akan salyalarýna aldýrýþ etmeden hepsi birden havlamaya baþladýðýnda, adýmlarýmý daha da hýzlandýrýyorum.. Korkuyla, kuduz iðneleri ikilemi arasýnda kenarda parlayan taþ parçasýný alýp ani hareketle köpeklere atar gibi yapýyorum. Bu kez biraz önce bana dayýlanan köpeklerin hepsi birden duruyor… Bir iki hamle ile üstlerine gidiyorum, hepsi geri çekilerek yönlerini deðiþtirdiklerinde kalbimin atýþý da yavaþlýyordu…
      Eve girdiðimde ellerim boya ve benzin kokuyordu… Mesleðimi merak ettiniz deðil mi? “Boyacýlýk mý?” diyenleriniz olmuþtur. Hayýr. 1980 yýlýnda yayýnevimiz ve matbaamýzý sonlandýrdýktan sonra altýn bileziðimi konuþturup matbaada dizgi operatörü olarak çalýþmaya baþlamýþtým. Patron çocuðundan iþçiliðe insem de ekmek parasý için yapmayacaðým yoktu… Neyse köpekler birkaç sokak ileride uluya dursunlar, ikinci katýn arka tarafýna düþen evimize girdiðimde, misafir odamýz doluydu. Üstüm baþým ve matbaa mürekkebi sinen vücudumla misafirlerin yanýna gitmem doðru olmaz, diyerek kestirmeden mutfaða geçtim. Dökme betonlu siyah- beyaz desenli tezgâh üstünde annemin yemekleri henüz soðumamýþtý… Karnýmda fena acýkmýþtý… Kaþýðýmý bir cacýða, birde tabaða koyduðum þehriyeli pilava daldýrdýkça gözlerimin feri yerine geliyordu… Ýnce sarýlý dolmayla, su böreði de annemin en meþhur yemekleriydi… Bir dilim su böreðiyle birkaç dolmayý da mideme gönderdiðimde “Artýk doydun” uyarýsý da beynime ulaþmýþtý. Mutfak penceremizden dýþarýya gayri ihtiyari baktýðýmda karþý komþumuzun da ýþýklarý yanýyordu. Þeffaf perdemizde karþýyý ayna gibi gösteriyordu. Pencere’nin ardýnda iri gözler ocakta piþendeydi… Bende pencereyi araladýðýmda karþýdan gelen koku patates kýzartmasýndan baþka bir þey deðildi… Gözleri iri, yüzü ise ay parçasý gibi güzeldi… Kalbim hýzla atmaya baþladýðýnda her tarafýmdan “Aþk” duygularý vücudumun her tarafýný sarmýþtý.. “Alev bacayý sardý” derler ya iþte öyle tutulmuþtum… Karþýmdaki kýz araladýðým pencereye bakmýyordu bile. Ýçimden “Ben bu kýzý hemen tavlamam lazým” diyerek içeri geçip misafirlere; “Hoþ Geldiniz” desem de aklým yüreðimi yakan kýzdaydý… Misafirlerin ne konuþtuklarý umurumda deðildi.. Sorduklarý sorulara kýsa ve geçiþtirici yanýtlar veriyordum. Su içme bahanesiyle mutfaða tekrar gittiðimde karþý komþumuzun mutfak ýþýðý da sönmüþ, býraktýðý pencerenin aralýðý sanki kalbini bana aralamýþtý… Aþk’tan her yaným sýrýlsýklamdý… Ýçimden yüz kere, bin kere; “Ben bu kýzý nasýl tavlasam?” diye kendimi soru bombardýmanýna tutuyordum. Mutfaða kaç kez gittiðimi anýmsamýyorum. Her gidiþimde, iri gözlerin ýþýðýný arýyordum.. Ama bir türlü denk getiremiyordum. Gecenin yarýsý misafirler gittiðinde bende odama çekilmiþtim. Her gün mýþýl mýþýl uyuyan yorgun bedenim bu kez uykuya dalmasý mümkün deðildi. Bir saðýma dönüyorum, bir soluma, iri gözlerin ateþi içimi bir kez yakmýþtý… “Nasýl, nasýl tavlamalýyým, daha doðrusu nasýl tanýþmalýyým?” diye yataðýmda kývranýp durduðumda sabah ezaný gecenin sessizliðinde çok duyguluydu. Ýri gözlerine tutulduðum kýz “Belki gecenin bir yarýsý susamýþtýr” diyerek sessiz adýmlarýmla mutfaða girdiðimde ara boþluk yine karanlýktý… Pencerenin aralýðýna öylece bakakaldýðýmda, namaza kalkan yaþlý komþularýmýzýn öksürük ve aksýrýklarý gecenin sessizliðini bozuyordu.
     Birkaç saatlik bölük pörçük uykuyla erkenden uyandým. Penceremi açtýðýmda farklý bir hava odamdaydý. Günlerden Cumartesi’ydi… Ýþe de öðleden sonra üçte baþlayacaðýma sevindim. Yüzümü bile yýkamadan ev ahalisini uyandýrmadan mutfaða yine fare kývraklýðýnda sessizce girdim. Karþý pencere yine aralýktý… Gözüm dakikalarca orada belirecek küçük bir hareketi bekledi... Hareket olmayýnca dudaðýmý bükerek tekrar yataðýma geçtim. Gözlerimi tavana dikip, neler yapmam gerektiðini düþündüm. Önce küçük bir kâðýda “Sizinle ciddi olarak tanýþmak istiyorum” diye yazsam, nasýl karþýlardý? Yüzüme pencereyi kapatýr mýydý? Yoksa beni aileme mi þikâyet ederdi? Aþk insanlara neler düþündürmüyordu ki… Aþk gözü kara olmak deðil miydi? Düþüncem odamýn kafasýný þiþirmiþti… Geçenlerde okudum bir yazý hafýzamdan jet hýzýyla geçti. Aslýnda bir kadýn hayattýr diyordu. Bir kadýna ne verirseniz verin onu daha büyük hale getirir, ona bir ev verirseniz; size bir yuva verir, sebze verirseniz size yemek yapar, gülücük verirseniz size kalbini verir, ona bir þarký söylerseniz size konser verir, kendisine verileni çarpýp çoðaltarak geri verir ve bu yüzden ona çamur atarsanýz karþýlýðýnda bir bataklýkta boðulmaya hazýr olun. Bu dizelerin son satýrlarý beni gülümsetmiþti. Kalbimi çarpan iri gözlerde kaybolmak, ana sebzeler almak, etrafýnda serenat yapýp en güzel þarkýlarý yuvamýzda söylemek istiyordum. Yani ciddiydim… Yataðýn içinde yalnýzca düþünüyordum… Yatmanýn sýrasý deðildi, birazdan karþý mutfaðýmýzda hareket baþlayacak; yine patates kýzartmasýnýn kokusu aklýmý baþýmdan alacaktý. Komedinin gözünden küçük bir kâðýt parçasý çýkarttým çýkarmasýna ama kalemi de zor bulmuþtum. “Güzel hanýmefendi, sizinle ciddi olarak tanýþmak istiyorum” diye yazýp, bulduðum lastikle defalarca çevreleyerek kâðýdý aðýrlaþtýrmýþtým. Mutfak ve yattýðým odanýn kapýsýný aralayýp gelebilecek sesi bekledim. Ýki küçük çocuðun sesi ortalýðý yýkýyordu… Mutfaða koþtuðumda ýþýðý yakmadan perdenin aralýðýnda yine iri gözleri gördüðümde kalbim sanki yerinden fýrlayacaktý. “Aþk” dedikleri iþte bu olsa gerekti… Ýnsanýn elini ayaðýný titretip, ayaklarýný yerden kesiyordu. Evimizin ahalisinden ses yoktu… Bu sevindiriciydi. Karþýmdaki pencere iyice aralandýðýnda bende pencereyi açýp, yazdýðým kâðýdý iri gözlü kýza fýrlattýðýmda, kâðýt hedefi bulamadan boþluða uçmuþtu. Rüzgârýn hava dolaþýmýný hesaplayamamýþtým. Tekrar odama geçip bir kez daha ayný satýrlarý yazýp bu kez kâðýt uçmasýn diye mandallayýp karþýya attýðýmda duygularým kuþ gibi karþý pencereden içeriye süzülmüþtü. Pencereyi kapatýp, perde gerisinden olup biteni seyre dalmýþtým. Yazýmýn okunmasýndan sonra pencere yüzüme kapanýp perde sertçe çekildiðinde, kalbim paramparça yerlerdeydi… Üzülmüþtüm… Odama geçip, “Sen manyak mýsýn, böyle yapýlýr mýydý?” diye kendime kýzýp durdum!… Tekrar gelip pencereyi kontrol ettiðimde hareket yoktu. Saatler ilerledikçe iþe gitme vaktim de geliyordu. Ýþte gittiðimde nasýl çalýþtýðýmý bilemedim. Bir an önce mutfak beni kendine çekiyordu. Ýþ dönüþü mahallemizin arkadaþlarý köþe baþýný kapmýþtý. Onlara bir “Merhaba” diyerek eve gitmeyi düþündüðümde, “mutfak aþkým” iki yeðeni ile birlikte önümden geçtiðinde belli ki bakkala gidiyorlardý. Mahalle arkadaþlarýma göz kýrpýp, bende peþlerine gittim. Sokaðýn ortasýndaki çýkýntýya oturup geri dönmesini bekledim… Çocuklar önden güle oynaya gidiyorlardý. Ýri gözlüm ise arkalarýndan geliyordu. Peþine takýlýp, “Çok ciddiyim” dediðimde, “Adýmlarýný hýzlandýrarak çocuklara yetiþmiþti… Eve döndüðümde annem, her ne kadar yemeði içeri salona hazýrlasa da, “Fazla aç olmadýðýmý ve mutfakta atýþtýracaðýmý” söyleyerek gözüm yine karþý penceredeydi. Soluk sarý lambanýn etrafýnda böcekler serenat yapýyordu. Pencere yavaþça aralandýðýnda iri gözler bu kez bizim penceredeydi. Umutlanmýþtým. Yüreðim kaldýðý yerden tekrar atmaya baþladý… Bu küçük bakýþ bile beni sabaha kadar uyutmamýþtý. Heyecanlýydým. Yarýn mutlaka takip edip, yanýna yaklaþmalýydým. “Abla ben bakkala gidiyorum” sözü sanki bana bir þeyler ima ediyordu. Bende çarçabuk hazýrlanýp ondan önce kapýnýn önüne çýktým. Bu kez bizim taraftaki Nurettin amcanýn bakkalýna yönelmiþti. Apartmana giren kapýmýzýn önündeki soðuk ve boyasý dökülen demirlere oturup beklemeye baþladým. Ýri gözlüm, hardal rengi pantolonu, perma saçlarý ve desenli tiþörtüyle þýktý. Önümden geçtiðinde çok ciddiydi. Bende beþ on metre sonra takibe baþladýðýmda bir alt sokaða dönmüþtü… Tüm cesaretimi toplayýp yanýna yaklaþýp; “ Sizinle gerçekten çok ciddi arkadaþ olmak istiyorum” sözünü söylediðimde, yüzüme bakmadan utangaç bir tavýrla; “ Yalnýzca bir kez…” sözüyle bakkala kadar yan yana yürürken ne anlatýlabilirdi ki… Tanýþma faslý bile yetmeden bakkala gelinmiþti. Dýþarýda bekledim zaman bir ömür gibiydi. Tekrar geri döndüðümüzde bana; “Babama sözüm var… Bir erkekle tanýþtýðýmda ona haber verecektim…” diyerek suç iþlediðini ve babasýna ihanet ettiðini düþünüyordu… Ve biz bir deðil, sayýsýz çýktýðýmýzda artýk aþkýmýzda kemikleþmiþti… Karakterini öðrendikçe ona aþkým gittikçe büyüyordu…
     Artýk ay ýþýðýnýn huzmeleri mutfaðýmýza baþka yansýyor, yýldýzlar ise baþka gülümsüyordu. Ev ahalisinin uyumasýný beklemek ve sabahlara kadar mutfaklarýmýzda sessizliðimiz gözlerimizde kayboluyordu… Ýþe gitmeyi istemiyor, günlerce aç susuz mutfakta öylece kalabilirdim… Geceler ise bambaþkaydý. Ellerimizin uzatýlmasýnda ancak parmak uçlarýmýz kan dolaþýmýmýza karýþtýðýnda, sýcaklýðýmýz yüreðimizde birleþiyordu… Hep böyle mi gidecekti gecelerin tatlý rüyalarý? Aman Allah’ým ne güzel bir duyguydu âþýk olmak ve sabahýn uyanmasýnda onun varlýðýný hissetmek ve ona koþabilmek, onun gözlerinde eriyebilmek… Ayrýlýk ve özlem nedir bilmeden zaman su gibi akýp gidiyordu… Ne zaman bir gecenin sessizliðinde “Ben yarýn memleketime gidiyorum” sözüyle uzanan parmak uçlarýmý daha da ileriye götürmek istediðimde neredeyse mutfak boþluðunu boyluyordum. Ýçim burkulmuþtu bir kez. Benimde Karadeniz sahilinin güzel þehirlerinden Ordu’da iþ teklifi almam ikimizi de özlem ve ayrýlýðý tanýþtýrmýþtý… Ýnsanýn sevdiðinden ayrý olmasý anlatýlmaz kötü bir duyguydu… Gurbet sokaklarýnda adýmlarýnýz aptallaþýr, deniz kenarýnda oturduðunuz banklarda hep onu hayal eder, deniz kenarýnda oltanýn ucunda çýkýp gelecek diye hayal kurarsýnýz. Sayfalarca mektuplara döþersiniz tüm duygularýnýzý, gözyaþlarýnýzýn sel olmasýnda… Þiirleri dize dize sýralarsýnýz… Onu görmenin heyecaný ile çalýþýrsýnýz yaban ellerde… Telefonlarda saatlerce konuþursunuz jeton atýmlarýnda… Ve bir gün telefonun diðer ucunda; “Ben babama konuyu açtým, çünkü ona bir erkekle ciddi olduðumda tanýþtýracaðýma söz vermiþtim. Seni tanýmak için bekliyorlar” dediðinde bir Kurban Bayramý sabahýnda kendimi sevdiðimin evinde salonda koltukta bulmuþtum… Ona ilk tanýþmamýzda yazdýðým gibi “Ciddi olduðumu” ispat etmiþtim… Ve 1984 yýlýnýn 10 Kasým’ýnda Atamýzýn ölüm yýldönümünde yetkililerden izin alarak evlerinde niþanlandýk. 19 Aðustos 1985 tarihinde saat 11.25’de evlendik. Ankara’ya yerleþip evliliðimizin ilk devresini yaþadýktan sonra þimdilerde ikinci devresini Bursa’da yaþamaya devam ediyoruz. Uzatmalarý nerede oynarýz veya oynamaya vaktimiz olur mu bilmeden, on bir yýl sonra dünyaya geç gelen oðlumuzu topluma iyi bir birey olmasý için çabalýyoruz… Ve Ankara dýþýnda yerleþtiðimiz Bursa’da yaþam da bizlerden bir þey alsa da sevgimizden hiçbir þey eksiltmedi… Sevgimiz katlandýkça ‘sevgi yumaðý’ oldu… Þimdilerde Ýri gözlümü incitmeden ona bir çiçek gibi bakýyorum, hem saðlýðýnda hem de hastalýðýnda…
Ertuðrul Erdoðan
Aðustos 2011/Bursa



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kadýn Adamlar
Maydanoz Hilmi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sarý Ev [Þiir]
Sevda [Þiir]
Seninle [Þiir]
Sevdiceðim [Þiir]
Resim [Þiir]
Ordu'da [Þiir]
[Deneme]
[Deneme]
[Deneme]
[Deneme]


Ertuðrul ERDOÐAN kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ertuðrul ERDOÐAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.