Sanat hem bir coþma, hem bir yadsýma iþidir. -Camus |
|
||||||||||
|
Yükselir akþamlara denizlerden Uzak, ýssýz ovalardan eser, Aðar gider göklere, her zaman göklerdedir Ve kentin üstüne göklerden düþer. diyor ünlü þair Reiner Marie RÝLKE. Þairler yalnýzlýðý o an içinde bulunduklarý ruhsal duruma baðlý olarak hep bir baþka þeye benzetirler. Þairler pek çok þeyi, bir baþka þeye benzeterek söylerler. Ayrýlýk bazan ölüme benzer, gurbet mezara; daðlara benzer imkânsýzlýklar, aþklar bazan ipeðe Bazan, ateþe benzer. Sevgili kimi zaman melek, kimi zaman düþmandýr. Benzetmeler insan ruhunun kendini ifade edebilme gücünün ürünleri oluyor. Attila Ýlhan’ýn Karanlýðýn insaný delirten bir ihtiþamý vardýr Yýldýzlar aydýnlýk fikirler gibi havada salkým salkým Bu gece dað baþlarý kadar yalnýzým demesinden tut da, Özdemir Asaf’ýn Yalnýz kaldýnýz sanýrsýnýz, Biliyorum. Yalnýz býrakýlmýþsýnýz, Biliyorum. Ötesi yok. dizeleri “yalnýz”ýn aslýnda “yalnýz” býrakýldýðýný söylüyor. Nedeni kendimiz veya yokluklarýndan yalnýzlýk duyduklarýmýz olsun, yalnýzlýk, bir býrakýlma mýdýr acaba? . Bazan býrakýlmýþlýðýmýza kimsenin þifa olmayacaðýný, yalnýzlýðýmýzý kimsenin deðiþtiremeyeceðini düþünürüz. Belki de yalnýzlýkta asýl sorun budur. Bir baþkasý mý bizi kurtarýr yalnýzlýðýmýzdan? Yoksa insan ancak kendi kendini mi çýkartabilir o karanlýk çukurdan. Leþ kovalayan, av arayan yýrtýcý bir kuþ gibi yukarýlardan hep bize bakar da, boþluðumuzu mu arar yalnýzlýk? Yoksa bütün kapýlarý pencereleri kapatsak da mutlaka, iðne deliði kadar bir boþluk bulup girecek olan kabayel midir... Kabayel iðne deliði kadar bir boþluk bulur kendine, oradan mutlaka girer de arazlý, kemiklerini sýzlatýr insanýn; öyle derler. Zaten kapýmýzý penceremizi kapatmaktýr biraz da yalnýzlýk öyle deðil mi… Cahit Sýtký da hep hazýr ve nazýr, yukarýlarda dolanan kuþa benzetmiþ yalnýzlýðý Geniþ, siyah gölgesi yaþamýmý kaplayan, Tepemde kanat germiþ bir kartaldýr yalnýzlýk Kalp çarpýntýlarýyla günleri hesaplayan Bir benim, benim olan bir masaldýr yalnýzlýk Dünyadan ve yaþamýmýzdan mevsimler geçerken, dönerken çarkýfelek, ayrýmýna varmayýz giden her anýn, hiçbir þeyle kýyaslanmayacak kadar büyük olan deðerinin. Süslenip püslenmek, kendimize teselli vermektir; giden zaman karþýsýnda örterek bizden gidenleri. Ölüm karþýsýnda mevsimler gibi geçer yaþam. Geçmiþ baharlardan bir aný gibi olsa da, kýpkýrmýzý çiçeklerinden eser yoktur kangal dikenlerinin. Yine de karda tipide dik dururlar. Ayakta ölmüþtür çoðu bitki. Geçmiþ zamandan bir anýdýr cesetleri. Dünyanýn yalnýzlýðýný simgeler gibidir kuru kamýþlar Ahmet Muhip Dranas’ýn dizelerinde. Buðulandýkça yüzü her aynanýn Beyaz dokusunda bu saf rüyanýn Göðe uzanýr – tek, tenha – bir kamýþ Sýrf unutmak için, unutmak ey kýþ! Büyük yalnýzlýðýný dünyanýn. Bu dizelerle ne kadar büyük bakmaktadýr ozan. Ozanlýk büyük bakabilmektir, öyle deðil mi... Çoðu zaman yaþadýðýmýz düzenin bizi attýðý ýssýzda yaþarýz payýmýza düþen yazgýyý. Birileri yazýp çizmiþtir iþte. Aþamazýsýn duvarlarý. Hep kendinsin kendinin karþýsýnda olan. Hep kendinle konuþ, tartýþ, hesaplaþ; baþka yapacak bir þey yoktur. Çünkü yaðmur yaðýyor. Sen ýslanýyorsun. Kendinle hesaplaþ dur; oysa yaðmuru sen yaðdýrmýyorsun. Kendinle konuþ, daha yakýn baþka kimse yok. ‘Yaðmurda neden dýþarýdaydýn’, de, suçla kendini sýðýnaksýz kalmýþlýklarýnda. Hayýr, hayýr, hep kendine bakandýr yalnýz belki de; ama hesaplaþmalarýnda kendini suçlama. Çýkamazsýn. Býrakýlmýþlýðýnda yarasýný kendi kendine çekip duranlar, çok eskiden kalmýþ bir bakýþý acýsýna bastýrýr çok zaman, o gözlerin sahibi çoktan unutmuþtur senin sýðýndýðýn aný. Çalmasýn kapýmý kimseciklerim Boþ bulut yýldýz yalnýzlýðýnda Çok uzun gözlerinin içindeyim Çalmasýn kapýmý kimseciklerim Ve bitmez bir karanlýksa tek baþýnalýk, kimsenin duymayacaðý sitemler patlar yürekte yukarýdaki dizelerde Cahit Irgat’ýn söylediði gibi... Özdemir Asaf’a göre, baþkalarýndan ayrýksý düþünmek ve herkesten farklý olmak, farklý bir yol seçmektir bazan yalnýzlýk.” Uzaða deðil usta, öteye hep öteye gitti, yalnýzlýðý ondandýr. “ buna karþýlýk ayný þaire göre; “Evlilik, iki kiþilik yalnýzlýktýr.” Oysa tam tersine “Mutluluk bir çimendir bastýðýn yerde biter Yalnýzlýk gittiðin yoldan gelir” dizelerinde Oktay Rýfat’ýn dediði gibi, yalnýzlýk’ýn nedenini, aþksýzlýkla açýklarsanýz, bu dünyada bir yâriniz oldu mu, yalnýzlýðýnýzý kapatýrsýnýz. Yaþam belki evin dört duvarýdýr, aþk olmazsa, üzeri açýk kalýr. Aþk gelirse, kapanýr sizi üþüten yalnýzlýk; güvendesiniz öyleyse. Geriye bir ölüm kalýr, o da zaten tek baþýna yaþadýðýnýz bir bitiþ. Çevrenizde kim olursa olsun, herkes kendi adýna ölür. Behramoðlu öyle diyor ya:”aþk iki kiþiliktir” Deðiþir rüzgârýn yönü Solar ansýzýn yapraklar; Þaþýrýr yolunu denizde gemi Boþuna bir liman arar; Gülüþü bir yabancýnýn Çalmýþtýr senden sevdiðini; Ýçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaþanan tek baþýna Aþk iki kiþiliktir. Rüzgârda sýðýnacak bir liman arar yârsiz olanlar. Gülüþü, sokaða býrakýlmýþ bir it gibi dolaþýr belki… Ait olduðu yeri arayan bir serüvencidir belki de. Aþk iki kiþiliktir, ölüm tek baþýna... ya yalnýzlýk? (Usta þairin þiirine takýlmamak elde deðil. Ancak bunu baþka bir yazýya býrakmalý) Benim þiir olarak pek bir þey anlamadýðým dizelerinde Yýlmaz Odabaþý ise Behramoðlu'na karþý çýkarcasýna sesleniyor; ”aþk tek kiþiliktir” Bu adla bilinen yazýsýndan bir bölüm alýyorum; Ýyi ki doðmadýnýz hiç doðmayanlar ya da doðmasý olasýlýk kalanlar, doðarken biz de spermdeki olasýlýk kadardýk; o olasýlýkla doðmak veya doðmamak üzere yalnýzdýk. simdi de yasamak ve ölmek hâlâ bir olasýlýktýr. hep mengenede, kaderde en çok da yasamak bir olasýlýktýr. O bölümü okuyorum, pek bir þey anlamýyorum; belki de anlamamaktýr yalnýzlýk. Þair ve yalnýzlýk deyince divan edebiyatýna bir göz atmadan olmaz. Divan edebiyatý þairi genel olarak yalnýz insandýr. Soyut duygusal aþklarda, sevgili, yani o dokunulmaz varlýk hep yabancýlara, aðyara, yüz verir de bir âþýk þaire bakmaz bile. Ona da ömür boyu bu aþkýn ateþiyle yanmak düþer. Bu yanma iþini de, severek yapar. Bütün þairler birer pervanedir ve yanacak mum alevi ararlar. Onlarýn kaderidir aþkla yanmak. Onlarý kimse anlamaz. Gölgelerinden baþka sýrdaþlarý yoktur, Þeyhi’nin dediði gibi. Yaþýmdan ayrý âhýma hem-dem bulunmadý Sâyemden özge sýrrýma mahrem bulunmadý (Saye: gölge /hem-dem: canciðer arkadaþ) Þeyhi Baþka bir beytinde ise gayet insani olarak, âlemde bir tek insan nefesinin kederleri daðýttýðýný, böyle düþündüðünü söylüyor Þeyhi. Sonra da, eðer böyle ise ben kederimi daðýtacak o nefesi çok istedim ama böyle bir canciðer arkadaþý bulamadým, diyor. Def-i melâl kýlmaþa âlemde bir nefes Çok istedim bulunmadý hem-dem dedikleri Þeyhî Ahmet Paþa ise, kendi aþkýndan baþka gamlý gecelerine, bir kâse su ile âþýk gönlünün üzerine gelmediðini söylüyor. Eþkimden özge kimse þeb-i gamda gelmedi Bir kâse âb ile dil-i bîmârým üstüne Ahmed Paþa Ama divan þiirinin sultaný, ayný zamanda âþýklarýn, karþýlýksýz aþklarýn ve yalnýzlýðýn da sultaný Fuzuli’dir. Fuzulidir, çünkü onun þiirlerindeki insan, âþýk, sevgili, acý ve yalnýzlýk daha insanca ve gerçektir. Bu gün onu okuduðumuzda, çoktan toprak olmuþ çilekeþin acýlarýný duyumsayýp, onda, kendi yüreðimizdekine benzer insani acýlar bulabiliriz. Dost pervasýz, felek acýmasýz, zamane, yani çað bir türlü sükûn bulmamaktadýr, sürekli dönmektedir.(felek, ayný zamanda gökyüzü anlamýnda) . Dert çoktur bunlara karþýlýk ve dert ortaðý yoktur. düþman güçlü, baht zayýftýr.Ýnsanýn en büyük düþmaný nefs’tir ve buna karþýlýk talihi güçsüzdür; insan nefsine yenik düþmüþtür) Fuzuli’nin þiirleri bilindiði gibi yalnýzca ilahi aþký anlatmaz; ayný zamanda tasavvufi aþkýn þairidir O. Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn Derd çok hem-derd yok düþmen kavî tâli zebûn Fuzuli, Fatih döneminin ünlü þairi Necati’nin “Beni aðlan beni kim üstüme gelmez ölicek Bir avuç toprað atar bâd-ý sabâdan gayrý” (Bana aðlayýn, ben ölünce, sabah yelinden baþka kimse benim üzerime bir avuç toprak atmaya gelmez) Berytine nazire olarak söylediði rivayet edilen Ne yanar kimse bana âteþ-i dilden özge Ne açar kimse kapým bâd-i sebâdan gayrý (Ne yanar kimse bana gönlümdeki ateþten baþka Ne de kapýmý bir açan olur sabah yelinden baþka) dizelerinde yalnýzlýðýn dibine vurmuþ yüreði nasýl da dillendirir. Divan edebiyatýnýn 600 yýllýk ummanýnda göreceðimiz gönül manzaralarý hep birbirine benzer. Zaten divan þairleri bunca zaman hep ayný yalnýzlýðý, ayný aþký, ayný sevgiliyi anlatmýþlardýr. Nedir yalnýzlýðýn nedeni? demiþtim bir yerde. Þairin yalnýzlýðý ve yalnýzlýk tanýmý deðil mi aslolan. Yalnýzlýk tanýmý önemlidir, ayný zamanda, dünyaya, sevgiye, yaþama bakýþýný da buluruz o tanýmlamanýn yaný sýra. Yýldýzlar aydýnlýk fikirler gibi havada salkým salkým diyen þairle Biliyorum. Yalnýz býrakýlmýþsýnýz, diyen þairin söz ettiði yalnýzlýk farklý olmalýdýr. Geniþ, siyah gölgesi yaþamýmý kaplayan, Tepemde kanat germiþ bir kartaldýr yalnýzlýk diyen Cahit Sýtký’nýn yalnýzlýðý, Özdemir Asaf’ýnkine benzer. Dranas, Göðe uzanýr – tek, tenha – bir kamýþ Sýrf unutmak için, unutmak ey kýþ! Büyük yalnýzlýðýný dünyanýn. dizelerinde, kendinden çýkýp dünyanýn yalnýzlýðýna bakmaktadýr. Kim bilir, böyle bakýnca, kiþisel yalnýzlýðýmýz daha katlanýlýr olacaktýr belki de. Yahya Kemal, Düþünce þiirinde çok görüp geçirmiþ bir insan tavrýyla bakar yalnýzlýða Ülfet belâlý þey, fakat uzlet sýkýntýlý Bilmem nasýl geçirmeliyim son beþ on yýlý? Ýnsanlar anlaþýldý. Cihânýn da sýrrý yok, Kalsaydý terkeþimde bugün tek bir altýn ok En tatlý bir hayâl için atmazdým ufkuma Dalsýn yakýnda gözlerim artýk son uykuma! Alýþma, kaynaþma, görüþme, konuþma, dostluk, arkadaþlýk, anlamlarýna gelen ülfet belalý þeydir. Baþkalarýyla birlikte olmak, kaynaþmak, görüþmek pek bir þey vermemektedir artýk þaire. Kalabalýklardan sýkýlmýþ olmalýdýr; yalnýzdýr. Uzletse bir köþeye çekilip tek baþýna yaþamak oluyor. Uzlet de sýkýntýlýdýr. Nereye gitse yalnýz olan kiþidir þair. Ne insanlarla mutludur, ne de onlarsýz. Ölüme hazýrdýr; ancak kalan zamanýný bu durumda geçirmek zor gelmekte, bir an önce ölmeyi istemektedir. Ýnsanlar, anlaþýlmýþtýr. “Yalnýz duyan yaþar” sözü derler ki doðrudur “Yalnýz duyan çeker” derim, en doðru söz budur. Gördüm ve anladým yaþamak mâcerâsýný, Bâkiyse rûh eðer dilemezdim bekâsýný. Hulyâsý kalmayýnca hayâtýn ne zevki var? Bitsin, hayýrlýsýyle, bu beyhûde sonbahar! Yaþayacaðýný yaþamýþ, hevesini almýþ artýk dünyadan. Yaþamak hissetmektir elbette. Þaire göre, hissetmek, bilmek, anlamaktýr insana acý veren, onu yalnýz kýlan. Belli bir yaþtan sonra, hülyalarý bitmiþtir ve bu yüzden hülyasýz yaþamýn zevki kalmamýþtýr. Deniz Türküsü adlý þiirinde þair þöyle seslenmektedir Çýktýðýn yolda, bugün, yelken açýk, yapyalnýz, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsýz, Yürü! Hür mâviliðin bittiði son hadde kadar! ... Ýnsan, âlemde hayâl ettiði müddetçe yaþar. Ýnsan hayal etmediði müddetçe ölüdür o halde. Düþünce þiiri buna uygun olarak þu dizelerle biter: Ölmek deðildir ömrümüzün en fecî iþi, Müþkül budur ki ölmeden evvel ölür kiþi. Hülyalarý olmalýdýr insanýn; kendisine ama en çok da topluma dair. Tarihi yapanlar, tarihi insani bir biçimde var edenler, her þart altýnda insanlýðýn hülyasý içindedirler. Hastalýklý bir þartlanmýþlýk deðildir; iþkencelerde direnmelere neden olan, daraðacýna giderken baþýný dik tutmasýna neden olan kiþinin. Onlar boþ kalmýþ ve artýk tad vermeyen raký sofralarýnýn yasýný tutmazlar bu yüzden de. Kimi zaman gerçekten de haksýz bir býrakýlýþa, bile bile tecrit ediliþe maruz kalabilir insan, parasýz, evsiz, kimsesiz kalabilir. O noktada yalnýzlýktan aðlamaklý dizeler yazabilir sayýsýz örneðinde olduðu gibi. Yalnýzlýðý nasýl kavradýðýna baðlýdýr, tecrit noktasýndaki sesleniþi. Ben Böyle Taþlarýn Çukurlarýn Ýçinde Kalmýþsam Yalnýzsam Hor Görülmüþsem Arkasýzsam Ve Böyleyse Bahtý Siyahým Yemin Kasem Olsun Ve And Olsun Þart Olsun Yerde Kalmaz Ahým. diyebilmek için yürek gerek.Yaþamýný hapislerde,sürgünlerde,iþsiz,parasýz geçiren ozanýn kendi anlatýmýna bir göz atalým:” Bu devre 951 tevkifatýnýn baþladýðý devredir. 951 Tevkifatý Ýstanbul'da Ekim ayýnda baþlatýldý. -… Ben de bir kaç öðrenciden sonra Eylül'e doðru tutuklandým. -… Gene tabutluklar, falakalar ve her türlü insanlýk dýþý iþlemler yapýldý. Ve sonuçta yüz altmýþ sekiz insan askeri mahkemede yargýlandý. Gereði þekilde hepsi de cezalandý. Ben þahsen bu davada hiç bir fayda görmediðim için avukat bile tutmadým. Ayrýca birçok gene hapishaneden tanýdýðým insanlar da savunmalarýný kendileri verdiler. Epeyce direndik. Fakat sonuç olarak þunu söyleyeyim, yüz altmýþ sekiz kiþi bu davada hepsi hüküm giydiler. Bunlarýn isimleri ve aldýklarý cezalar yayýnlanmýþtýr. Ben savunmamý kendim yaptým. Hatýrladýðýma göre o zaman çok iyi bir savunma hazýrlamýþtým. Yapýlan isnatlarý reddettim. Bazý arkadaþlarýmla olan temaslarýmýn kanuni olduðunu gizli bir örgüt tarafýndan yönetilmediðimi iddia ettim. Fakat kaale alýnmadý. Ben savunmamýn özünde Marksizmi istediðimi beyan etmiþtim. Mahkeme bildiðini okudu. Sonuçta yedi seneye mahkum edildim. Ayrýca bu cezanýn üçte bir bölümlük kýsmý kadar da sürgün cezam vardý. Böylece mahkeme sonuçlandý ve herkesi ceza evlerine daðýttýlar. Ýlk toplandýðýnýz yer Ýstanbul 1. Þubeden sonra Harbiye cezaevine, tekrar Ýstanbul 1.Þubesine ve Yýldýz'daki Güvercinlik adý verilen eski bir binada tutuklu kaldýk. Böylece iki yýl 1.Þube bir yýl da............... Ýleri cezaevleri statüsüne göre bütün Türkiye Hapishanelerine daðýtýlmýþ olduk. Son parti Adana cezaevine gönderildik. 1.Þubede kaldýðým zaman içinde iþkence yapýldý. Havasýz ve hatta ekmek ve su bile verilmediði günlerde iki yýl birinci þubenin ünlü odalarýnda gün geçirdik. Bu arada içerde, bir çok kanunsuz iþlemlerin yapýldýðý doðrudur. O sýrada ruhi deprasyon geçirenlerin ve intihara yeltenenlerin sayýsý da oldukça kabarýktýr. Adana'ya kadar parmaklarýmýzdan ve ellerimizden kelepçeli olarak getirildik. Siyasi koðuþa yerleþtirildik. Adana'da Zeki Baþtýmar, Mihri Belli, Þevki Akþit de bulunuyordu. Yedi yýl Adana'da tamamlandý. Adana cezaevinden sürgün yerime gönderilmek üzere salýverildim. Sürgünü geçireceðim Çorum'un Sungurlu kasabasýna geldim. Her gün Sungurlunun bir karakolunda Ýspat-ý vucut ediyorduk, kendimiz gösteriyor ve imza atýyorduk. Kalacak yerimiz yoktu, iþ yoktu. Halimiz Allaha kalmýþtý. Böylece sürgünümüz devam etti. Neden sonra ordan baþka bir yere, iþ bulabileceðim bir yere naklimi yaptýrmayý istedim. O zaman Sungurlu mahkemesine baþvurarak Ankara'ya naklimi istedim. Böylece sürgünün bir kýsmý Ankara'da geçti. -…” Bir türlü ardý arkasý gelmez þaire yapýlan zulmün “Bir gün evimden alýnarak götürüldüm. Olaylardan korkan eski yöneticiler ve Ankara Sýkýyönetim Komutanlýðý bir liste yapmýþ. Bu listede adýmýz vardý. Tutuklandýk. Bizim kendi istediðimiz bir yere ama sýkýyönetim dýþýnda herhangi bir bölgeye gitmemiz teklifi yapýldý. Ben o zaman, kendi memleketim diye, bildiðim ülke diye ve bunca uzun süren hapislik ve sürgünden sonra biraz nefes alýrým diye Erzincan'ý seçmiþtim. Zaten Ankara, Ýstanbul ve Ýzmir dýþýnda bir yer seçmemiz gerekiyordu. Böylece Erzincan'a gitmeye karar verdim. Uzun bir yolculuktan sonra Erzincan'a geldim. Birkaç günüm þurda burda gözaltýnda tutularak geçti. Yollarda bir deðiþiklik olmadýðý için, köyüme çok zahmetli gelebildim. “ 1940 Toplumcu-Gerçekçi kuþaðýnýn önde gelen temsilcileri arasýnda yer alan Enver Gökçe Ankara’da Seyranbaðlarý Huzur Evinde öldü.Geride devletin terk etmiþliði,býrakmýþlýðý kaldý.Yalnýzlýksa yalnýzlýðý yaþadý ama yalnýzlýðýnýn nedenini biliyordu,dünyaya bakýþý devrimciydi,kendi kabuðunda aðlamak yerine o zor koþullarda üretebildiði kadar en iyisini üretti. “Ýyi bir sanatçý olmak için önce, kendini halkýný sevmesi daha doðrusu bu halkýn içinden bu halkýn en devrimci sýnýfýna baðlýlýk göstermesi içtenlikle bunu yapmak þarttýr. Yaþamý tüm yönleriyle seveceksiniz. Ýyilik kötülükleriyle, pisliðiyle, fakat seveceksiniz. Suyunu, daðýný, topraðýný, çevreyi de kendisi kadar her þeyini seveceksiniz. Bunu sevdiðiniz bir sürede, bunlarý yapýtlarýnýza geçirebildiðiniz ölçüde büyük ve yol gösterici olacaksýnýz. Ben, Türk halkýnýn içinden çýkmýþ, halkýmýzýn özelliklerini yapýtlarýmda yansýtmaya çalýþan genç sanatçý arkadaþlarýmý þimdiden kutlarým. “ Böyle bir þairin yalnýzlýða bakýþý, yalnýzlýk algýsý ve tanýmý, kabuðuna çekilmiþ terk eden sevgiliye yazdýðý gözüsulu dizelerle ayný kefeye konulamaz. Yalnýz býrakýlmýþ, adam yerine konulmamýþtýr. Bütün yaþadýklarýna raðmen baþý dik, yüreði kýrgýndýr. Yaþamý boyunca baþkalarýnýn gittiði yolu seçmemiþ, zulme ve adaletsizliðe karþý savaþýmýný sürdürmüþtür. Ölümünden bir yýl önce yazdýðý dizelerde, Hastir lan! der kendisine Hastir çeken her þeye. “Döðülmüþüm Süðülmüþüm Koðulmuþ. Siktir çekilmiþim yani Kendi öz yurdumda. Bir meri keklik gibi Çeker giderim.” Þairleri dünyaya bakýþýna göre ayýrmak gerekir. Dünyanýn merkezine kendisini koyup, hep kendini yazanlar. Dünyaya bakarak yazanlar. Kendisini dünyayla birlikte yazanlar. Kendilerini yazarken baþkalarýný da yazanlar. Belki yalnýzca ikiye ayýrmak daha yerinde olur. Baþkalarýnýn duygularýný kendi duygularý yapabilmiþ olanlar. Kendi duygularýnýn dýþýný göremeyecek kadar kendileriyle olanlar. Mutlaka kiþinin kendi duygularýný reddetmesi, yok saymasý söz konusu deðil burada; zaten olanaksýz. Dünyayý ve insanlýðý bir bütün olarak kavrayan þairin yazdýðý yalnýzlýk, aþk, mutluluk þiirlerinde bizler kendi yüreðinize dokunan dizeler bulabiliriz. Dünyayý benmerkezli algýlayan küçükburjuva þairinin þiiri,zaten gerek seçtiði sözcükler ve imgeler, gerekse dil ve duygu yükü bakýmýndan, geniþ kitlelere deðil, kendi benzerlerinin yüreðine uyum saðlar. Þemsiye yapýmcýlarý ýslanmaktan tek kiþiyi koruyacak geniþlikte kesince kumaþlarý yaðmur deðil yalnýzlýktýr yaðan Daha da hüzünlendirir her gece kentin sokaklarýný bekçinin nefesiyle düdüðün içinde dönen nohut taneciðinin yalnýzlýðý Ne çok sevinirim bilseniz bir yýlan mezarýma girerde göðüs kafesimin kemikleri içinde kýþ uykusuna yatarsa Sunay Akýn Sunay Akýn þiirlerinde aslýnda þiir yoktur. Genel olarak bir tek þey düþünüp onun çevresini düzyazýyla örer. Yukarýdaki satýrlarda, þiir olabilecek unsur, yalnýzca tek bir cümledir. Bunu Özdemir Asaf hilyesiz yapmýþ. Bulduðu imgeyi yazmýþ; o kadar. Çevresini doldurmamýþ. Konumuzla ilintisi bakýmýndan Yalnýzýn Durumlarý’ný öneririm. düdüðün içinde dönen nohut taneciðinin yalnýzlýðý.. Sunay Akýn’ýn yalnýzlýðý budur. Orhan Veli’nin “raký þiþesinde balýk “ olmasýna benzer bir durum. (Rivayet edilir ki: “Onat'ýn 10.12.1950 tarihli Zafer Gazetesi'ndeki yazýsýndadýr: 'Bir gün kendisine 'bir de raký þiþesinde balýk olsam'ý hakikaten þiir diye inanarak mý yazdýðýný sormuþtum. 'Hayýr tabii! ' dedi. 'Ama ne yapayým görüyorsunuz Yazýk Oldu Süleyman Efendiye'yi yazmasaydým asýl þiirlerim okunmayacak, kendimi anlatamayacaktým. Garip'i o malum ve meþhur dize okuttu. Vazgecemediðim'in okunmasý için kitabýn sonuna o deli saçmasýný koymaya mecbur oldum. Baksanýza Destan Gibi okunuyor mu? Bilseydim ona da böyle acayip bir mýsra eklerdim.' Bu hareketi ve sözleriyle Orhan Veli, sakal býrakýþýndaki manayý da anlatmýþ oluyordu. Alay edilmek, delilikle, züppelikle itham olunmak riskini göze alarak kendisini okutmayý bildi. '(http://www.orhanveli.net)) Týpký aþaðýdaki þiirinde, yalnýzca “baþýnýn yastýkta býraktýðý çukur” dýþýnda þiirsellik olmamasý gibi… Bilerek mi yanýna almadýn giderken baþýnýn yastýkta býraktýðý çukuru Güveniyordum oysa ben sevgimize vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin doðruluðu kadar Beni senin gibi bir de annem terketmiþti ki göbeðimde durur onun yokluðundan bana kalan çukur Konu yalnýzlýk olunca, Orhan Veli raký þiþesinde balýk olmak isterken, Yalnýzlýk evinin müdevvimi Ahmet Haþim’i anmadan olmaz. O öylesi bir yalnýzdýr ki, günün birindeki o çýðlýðý hala yankýlanmaya devam etmektedir. Akþam, yine akþam, yine akþam Göllerde bu dem bir kamýþ olsam Can Baba Kamýþ adlý þiirde bunun dalgasýný geçer elbette. Huyudur zaman zaman tehzil yapar. Akþam yine akþam yine akþam Göllerde bu dem kýlkamýþ olsam. Can Yücel Þirin, sevecen çocuk sempatisini yüzünde taþýyýp duran medyatik çocuðu, düdüðün içinde nohut tanesince yalnýz þair… O nedenle öter düdük, nohut olmadan düdüðün ötüþü daha bir düz ve kekre olacaktýr. Yalnýzlýk üzerine Ýsmet Özel, uzun uzun irdelenmesi gereken bir kalemdir. Sabit bir duruþ edinememiþ; ama her þeye karþý. Ýsmet Özel, yalnýzlýðý seçmiþ bir þair deðil, yalnýzlýða kaçmýþ bir insandýr.Belki de sürekli olarak yalnýzlýktan kaçmaktadýr. Þiir dili olarak ne dediðini birilerinin anlamasýnýn bir önemi yoktur. Nasýl anlasýn ki. Bre be bahar Aklý uçkurunda divan þairi mi sandýn be beni Hangi aklýn imkâný dahilindedir cinayetin tamiri Bahar ikrar etti Bahar tekrar etti Cinayet tamire muhtaç Cinayet tamire muhtaç Cinayet tamire muhtaç dedi Dedi bunu Dile bu kadarýný getirdi Bahar söyledi mart nisan mayýs Bahar söyledi eylül ekim kasým Ýlkbahar söyledi Sonbahar söyledi Cinayet þöyleydi Martýndý dedikleri cinayet Aslýna bakarsanýz Kedilerin müfritliði Bir cinayet martýnýr mý? Nisanda iç bayan cinayet Temkinli þaþýrtýcý ýlýman Orta haliyle þaman Nisan ne yapsýn martý Martý ne yapsýn nisaný Kokunun envaýný câmi Mayýs cinayeti. Kuþku yok, þiiri þizofrenik bir bulmaca çözmek olarak algýlayanlar, Ýsmet Özel þiirlerine zaman ayýrýp kafa yorabilirler. Çeþitli fikir cenahlarýna yolculuklar yapýp, her gittiði yerde karþýsýndakilerle (vardýðý her yerde karþýda oluyor) ,kavga eden birisidir Ýsmet Özel. Miadý çoktan dolmuþ, ikinci yeni üslubuyla ne dediðini kimse anlamaz. Anlamadýðýný çok beðenen hastalýklý kitlelerin hayranlýk duygularýna mazhar olabilir kuþkusuz. Kendi internet sitesinden aldýðýmýz dizeler neyi, hangi duyguyu anlatýyor. Anlatýyorsa hangi haleti ruhiyenin ürünüdür ve hangi kitleye seslenir. Konumuz açýsýndan bakacak olursak, ne söylüyor yalnýzlýða ve aþka dair? Kim bilir, belki de fazlasýyla aðýr gelen duygu yoðunluðu ancak bu biçimde söze dökülebiliyor? Bizim bir cevabýmýz yok bu sorulara, olmasý da gerekmiyor.Örnek olsun diye bir baþka þiirinden de almak istiyorum,buyurun: Bana bir oyun öðret ben onunla kolayca Alayým gündüzleme palazýn rolünü ezberime Kanayým revnaklý ilk köhne baharýn výzýltýlý Karnýbaharýn tuzu ekþisi bol zeytinyaðlý Dilimlerden bir dilim iyi piþmiþinden Ýmbat eseninden bir gurûb vakti Daha ne. Dilimse bir dilim gelirsem senin dillerinden Piþtik diyelim pîþem sattýðým kadarýyla senin pîþen Varýp olayým yasalar dýþý gök toplantýsý beratý Kasalar içi peynir madalyon semere sürtülmüþ ceket Ebeyim hep zaten bana demezler mi ebem kuþaðý Hurra! Þapkalar havaya Performanslarýmda kapalý giþe ve tezgâh altý halen Yýldýz deðil miyim salon karardýðýnda kim bilmez Kaldýrýmda taraðým. Jilet gibiliðimin Sorulur yaný vardýr sokak kedilerine güneþim Tüm tezgâhýn bahþiþ tahsis ediliþinde komþuya Þehir havaî fiþeklerle sarýldýðý sýrada ayým Usta ölmeden bana bir oyun öðret Ýnsan olayým. Uzun yýllar boyu ülkemizin hapishanelerinde yatmýþ, sürgün edilmiþ, þiirleri tüm dillere çevrilip kendi dilinde yasaklanmýþ, gurbette hasrette ölmüþ, ölüsü hala gurbette olan, Büyük ozan, insanýn o büyük tecrit ediliþine karþý þöyle diyor. Týraþtan týraþa yüzüne bak, Unut yaþýný Koru kendini bitten, Bir de bahar akþamlarýndan; Bir de ekmeði Son lokmasýna dek yemeði, Bir de aðýz dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman. Bir de kim bilir, Sevdiðin kadýn sevmez olur, Ufak bir iþ deme, Yemyeþil bir dal kýrýlmýþ gibi gelir, Ýçerdeki adama. Ýçerde gülü, bahçeyi düþünmek fena, Daðlarý, deryalarý düþünmek iyi. Durup dinlenmeden yazmayý, Bir de dokumacýlýðý tavsiye ederim sana, Bir de ayna dökmeyi. Yani içerde onyýl, on beþ yýl, Daha da fazla hatta Geçirilmez deðil, Geçirilir, Kararmasýn yeter ki Sol memenin altýndaki cevahir! Belki de bu dünyada kiþisel olarak çok þey isteyip de onlara ulaþamayanýn müzmin yarasý olur yalnýzlýk. Bir insanýn mutluluk tanýmý,yalnýzlýk tanýmýný tahmin etmemize yardýmcý olur. Tecritin, on beþ yýl mahpusluðun ortayerinde,”sol meme altýndaki cevahirin kararmamasýdýr” yalnýz olmamak. Direnebilmek ve ayakta kalabilmektir. Nazým otobiyografi þiirinde: Yaþadýklarýný sýralýyor. “üç yaþýmda Halep'te paþa torunluðu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öðrenciliði kýrk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluðu” ………… “hapislerde de yattým büyük otellerde de açlýk çektim açlýk gýrevi de içinde ve tatmadýðým yemek yok gibidir” ………. “bindim tirene uçaða otomobile çoðunluk binemiyor operaya gittim çoðunluk gidemiyor adýný bile duymamýþ operanýn” ………. “sözün kýsasý yoldaþlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaþadým diyebilirim ve daha ne kadar yaþarým baþýmdan neler geçer daha kim bilir.” Yoruma gerek var mý. Hapishane avlusunda oturup, ömrümün yarýsý buralarda gitti diye aðlamaklý dizeler yazmak mümkündür. Çok insan,13 yýllýk bir mahkumiyetin orta yerinde, duvarlarýn arkasýnda kalmýþlýðýnýn o kiþisel acýsýyla, kendini dehþetle yalnýz hissedecektir. Bunu çok iyi dizelere döküp, bu yalnýzlýktan ciltler dolusu hüzün þiirleri çýkartabilir. Zordur gerçekten uzun yýllar mahpusluk. Ne bir evi damý, ne de eþi dostu kalýr insanýn o kadar zamanda. Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneþe çýkardýlar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniþ olduðuna þaþarak kýmýldamadan durdum. Sonra saygýyla topraða oturdum, dayadým sýrtýmý duvara. Bu anda ne düþmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karým. Toprak, güneþ ve ben... Bahtiyarým... Nazým’ý anlatmak daha çok uzun zamanlar boyunca sürecek. Geleceðin yazarlarý da ona dair kitaplar yazacaktýr. Ondan yalnýzca toprak ve güneþle bahtiyar olabilmenin sýrrýný öðrenmeye çalýþacaktýr geleceðin çocuklarý. Necip Fazýl’ý da anmak gerekiyor. Yalnýzlýk bir fenerse, Ben de içindeki mum, Onu, billur bir kâse Gibi doldurur nurum. Bir yerinde “Ne kaldýrýmlar kadar seni anlayan olur.../Ne senin anladýðýn kadar, kaldýrýmlarý...” diyen Kaldýrýmlar Þairi anlaþýlamamaktan muzdariptir. Fakat bundan da pek yakýnmaz. “Bana düþmez can vermek, yumuþak bir kucakta; Ben bu kaldýrýmlarýn emzirdiði çocuðum! Aman, sabah olmasýn, bu karanlýk sokakta; Bu karanlýk sokakta bitmesin yolculuðum! ” Dizelerinden de anlaþýldýðý gibi, geceler boyunca adýmladýðý kaldýrýmlarda sayýsýz düþüncenin içindedir. Hülyalarý, düþünceleri, duygularý ve kendisi kaldýrýmlar boyunca birliktedir. Bu birliktelik onun en mutlu olduðu zamanlardýr; ki bir türlü bitmesini istemez. Ne ölümden korkar, ne de yalnýzlýk onun baðrýnda yýkýcý bir duygudur. Belki bir çeþit uzlet durumudur bu. Þair öylesine hoþnuttur ki bundan þöyle seslenir: “Ne sabahý göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsýn, verin karanlýklarý! Islak bir yorgan gibi, sýmsýký bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlýklarý.” Hatta daha da ileriye gidip, Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; Ýki yanýmdan aksýn, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler iþitsin; Yolumun zafer tâký, gölgeden taþ kemerler. diyebilmektedir. Yalnýzlýk, adeta þairin tarlasýdýr, orada duygu ürünleri büyütür. Buraya gelmek için, mutlaka yaþama dair pek çok þey yaþamýþ ve hevesini almýþ olmalýdýr. Yaþama verdiði emeðin ürününü, sürekli adýmladýðý kaldýrýmlardan þiir ve düþünce olarak toplamaktadýr. Yalnýzlýk da her duygu gibi olmadýk anlarda gelir. Kiþi bazen kendini yalnýz hissetmez her þeye karþýn bazen kalabalýklarda yalnýzdýr. Çaðrýsýz bir konuktur yalnýzlýk. Necip Fazýl bir baþka þiirinde ise yârini bulamamýþ bir serseri olur: Yýllarca gezdirdim hoyrat baþýmý, Aradým bir ömür, arkadaþýmý. Ölsem dikecek yok mezar taþýmý; Halime ben bile hayret ederim. Özdemir Asaf bu temada fazlaca yoðunlaþmýþ bir küçükburjuva þairidir. Onun ünlü “Yalnýzlýk paylaþýlmaz, paylaþýlsa yalnýzlýk olmaz.” dizeleri, yani tanýmlamasý anýlmadan olmaz. Kesin bir yargýdýr. Paylaþýlamaz yalnýzlýk. Kesinlikle haklý; ancak kendini anlayan, kendi sýnýfýna mensup okuyucu kitlesi açýsýndan haklý. Þimdi yalnýzlýðýn paylaþýlamazlýðý, tek baþýna yaþanýrlýðý, kuçukburjuva bireyini her türlü deðersizliðe, deðer yitimine götüren, bu nedenle de yozlaþmasýna zemin oluþturan bir olgudur. Anadolu’da bir söz vardýr: Ýnsanýn acýsýný (aðusunu) insan alýr. Bunun tam tersidir, Yalnýzlýðýn paylaþýlamaz bir nane olmasý. Yalnýzlýk eðer paylaþýlamayan bir olguysa, ne aþkýn bir deðeri vardýr, ne dostluðun, ne de dayanýþmanýn, kendi etinden vermek diye bir þey olamaz, yalnýzlýðýn paylaþýlamadýðý diyarlarda. Ýnsan olmanýn ve insani deðerlerin okkasý kaç paradýr. Eðer aþk ve sevgi, dostluk ve arkadaþlýk gibi kavramlar, yalnýzlýðý parçalayamýyorlarsa. Atom parçalanýr, yalnýzlýk kadimdir. Yalnýzlýk paylaþýlmaz yargýsýna varan insan her halde yaþamýnda bir kez bile “yalnýz kalmak istiyorum” dememiþtir. Zaten yalnýzdýr çünkü. Baþkalarýyla yaþanan her tür birlikteliðin ne anlamý var, eðer paylaþýlamayan bir þeyse yalnýzlýk. Paylaþýlýr bir olgu olmasa, kimi zaman kaçýlan ve istenmeyen bir duygu olmaz kuþkusuz. Karþýtý olmayan bir olgu yoktur yeryüzünde. Yalnýzlýk paylaþýlýnca karþýtýna dönüþür. Yalnýzlýk bizim en insani gerçekliðimizdir belki de. Her gerçeklik duraðan deðil, karþýtlarýn sürekli mücadelesi içinde devingen olarak vardýr. Külebi’nin “Ben yalnýzlýðý Gökte uçar gördüm. Ben yalnýzlýðý Garip naçar gördüm. Ben yalnýzlýðý Gelir geçer gördüm.” söyleyiþi,gayet insani olarak, yalnýzlýða dair var olan gerçeði bütün yalýnlýðýyla anlatýr. Bu kýsacýk ve her okuyanýn anlayabileceði þiirde, halkýmýzýn o insan yalnýzlýða bakýþýný bütün boyutlarýyla buluyoruz. Hep bir baþka yerde olma isteði vardýr ya insanda hani.Hep daha güzel yerlerde olmanýn özlemini kurar.Sanki baþka bir yerde olsa,yalnýzlýklarý daðýlacak sanýr.Neresidir senin yaþamak istediðin yer? Deniz kýyýsýnda güzel bir evim olsa; arkasýnda orman,diye baþlayan tümcelerle betimlenen,hayal ülkelerini,hayal kentlerini,o beldeyi ne kadar çok yazmýþtýr þairler.Oysa kimi zaman kýraç topraða bir aðaç dikebilmenin mutluluðudur yalnýzlýðýn kara bulutlarýný daðýtan.Bazan da yar ile el ele olunca kuru duvar dibinin cennete dönüþtüðü düþ. Kuþkusuz yalnýzlýða iliþkin daha binlerce þiir vardýr.Belki de asýl aykýrý adam olan þairin kaçtýðý gizli mabedi,yaþadýðý her yerde vataný yalnýzlýktýr. Herkül Millas ve Özdemir Ýnce’nin birlikte Türkçeleþtirdiði Constantino Kavafis’in o ünlü þiirini anýmsamadan geçemiyorum. KENT 'Baþka diyarlara, baþka denizlere giderim, dedin. Bundan daha iyi bir kent vardýr bir yerde nasýl olsa. Sanki bir hükümle yazgýlanmýþ bir çabam; ve yüreðim sanki bir ceset gibi gömülmüþ oraya. Daha ne kadar çürüyüp yýkýlacak böyle aklým? Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada gördüðüm kara yýkýntýlarýdýr yaþamýmýn yalnýzca yýllar yýlý yýktýðým ve heder ettiðim yaþamýmýn.' Yeni ülkeler bulamayacaksýn, bulamayacaksýn yeni denizler. Hep peþinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaþacaksýn ayný sokaklarda. Ve ayný mahallede yaþlanacaksýn ve burada, bu ayný evde aðaracak aklaþacak saçlarýn. Hep ayný kente varacaksýn. Bir baþka kent bekleme sakýn, ne bir gemi var, ne de bir yol sana. Nasýl heder ettiysen yaþamýný bu köþecikte, yýktýn onu, iþte yok ettin onu tüm yeryüzünde. Kuþkusuz, bizim olmak istediðimiz güzel yerlerde de mutsuz, yalnýz insanlar vardýr.Hatta Nazým’ýn Mahpusta bahtiyar olma nedenlerinin tam karþýtý olarak,varlýklýlarýn,para babalarýnýn,her þeyi satýn alabileceðini sananlarýn yaþadýðý,modern kentlerde,yalnýzlýk kol gezer,intihar olaylarý çok daha fazladýr,depresyon en çok da oralarda depreþir. Küçük burjuva yalnýzlýðý, bu sýnýfla yaþýt, þifasý zor bir marazdýr. Çünkü Gorki’nin barsak kurduna benzettiði bu sýnýfýn yazýcýlarý, ancak kendi marazi aþklarýný, yalnýzlýklarýný yazarak, geniþ kitlelerin nefesinden uzak, kendi aðlama mabetlerinde, kaypaklýk terapileriyle, yine de bir araya gelerek rahatlamaya çalýþýrlar. Bu dünyada eskitmedikleri ne dostluk ne aþk vardýr onlarýn. Yarým yamalak mürekkep yalamýþlýklarýyla kendilerini sürekli devrimci gibi görmeye, göstermeye çalýþýrlar. Ancak bu ne korkaklýklarýný, ne kaypaklýklarýný, ne de duygu sömürülerini örtbas edemez. Gorki küçük burjuvanýn tahlilini þöyle yapýyor. Bu çözümleme,onlarýn sanatçýlarýnýn,bakýþ açýsýný bize net olarak göstermektedir. “Bir de tek baþýna yaþayan, parazit 'asalak' olaný vardýr. …. Fransýzca Solitaire (þerit) sözü yalnýz tek baþýna demektir. “ diyor küçükburjuva için.Yani yapý olarak zaten yalnýzlýk onun kaderidir. ”Ýnsanýn baðýrsaklarýnda yaþayan bir kurttur bu. Baðýrsaklardaki usareler sayesinde yaþar. Birbirlerine gevþek bir þekilde baðlý küçük halkalardan ibaret bir þerit'tir. Her birinin ayrý üreme uzuvlarý vardýr. Üç dört metre uzunluðunda da olur. Bu halkalardan 99'unu baðýrsaklardan atýn, yalnýz bir tane kalsýn. Kýsa zamanda korkunç bir þekilde ürer. Týp biliminin bize öðrettiðine göre, þerit çelimsiz kimselerde baþ dönmeleri ve vücutta genel bir çöküþ þeklinde kendini belli eder. Küçük burjuva þeride son derece benzer. Küçük burjuva bir parazittir, bir asalaktýr. Baþkalarýnýn usarelerini emerek geçinir. Küçük burjuvanýn da týpký þerit gibi, þaþýlacak bir yaþama yeteneði vardýr. Hýzlý üreme gücüne sahiptir. Her çevreye pek kolayca uyar. Her küçük burjuvanýn temel özelliði kendisinin 'bir tek', 'eþsiz' olduðuna inanmasýdýr. Bu yüzden o, her merasimde bulunur: 'Bütün düðünlerde niþanlý, bütün gömmelerde ölü' olan odur. Devletin ve toplumun kendisi ile birazcýk ilgilenmelerini, kendisine insanca muamele edilmesini ister. Duygularýný anlatmakta ve özgür komþunun usareleriyle geçinmekte yine tam bir özgürlük sahibi olmak baþlýca meselesidir. Ýnsanseverdir, insancýldýr. Bunu her yerde elinden geldiði kadar ispat etmeðe çalýþýr.” Baþka söze hacet yok,ancak asalaklýk yaradýlýþýnda var olan yapý,aç gözlü iþtahýyla yalnýzdýr,dostsuzdur ve aþksýzdýr.Onun literatüründe,sevgi,dostluk vefa,dayanýþma,aþk gibi duygularýn sahtesi yaþanýr veya sahnelenir.Sözü hep edilir.Bir türlü sahicisini yaþayamadýðý duygular üzerine sürekli felsefe yapar.Yine de o karanlýk yalnýzlýðýndan bir türlü kurtulamaz. Doyumsuz olmasýndan ve yaþadýklarýnýn sahici olmamasýndan sürekli aþklar ve dostluklar deðiþtirir. Sonuç:kaçýnýlmaz olarak kocaman bir yalnýzlýk olacaktýr. Yorgundur,suçluluk duygularý biriktirir tutarsýz iliþkilerinden; taþýyamaz hale gelir bu duygularý.Sürekli olarak kirlenmiþlik hissiyle yaþar.Sürekli olarak yeni insanlarla, yeni baþlangýçlar deneyip fiyaskoya uðrar.Ýktidarsýz bir yaratýcýlýkla ayný çemberin etrafýnda döner durur.Aþka,umuda,sevince,dostluða vefaya dair söylemleri,bu günah yüklerinden ve kiþisel deneyimlerinden çýkan tuhaf sonuçlardýr. Sözcükleri iyi cilaladýðýndan,kitlesine yanlýþlýklarýnýn formülasyonunu reçete gibi yutturur. Ölü bir yýlan gibi yatýyordu aramýzda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmiþim Oysa bilmediðin bir þey vardý sevgilim Ben sende bütün aþklarýmý temize çektim Murathan Mungan’ýn bu dizeleri yukarýsýndaki açýklamanýn belgesi gibi sanki. Yeniden þiirin en baþýna dönüp cevabýný okuyana býrakacaðým bir soru sormak istiyorum. Sevgilisiyle Murathan arasýnda öylece kývrýlmýþ yatan,yorgun,kirli ve umutsuz geçmiþ neden ölü bir yýlana benzetilmiþtir.Geçmiþten taþýnan,geri dönülmesi imkânsýz þeyler olmasý nedeniyle,ölü olmasý doðal.Geçmiþ ölü bir yýlan gibi ürküntü vericiliðiyle sevgiliyi kaçýrmýþtýr. Neden bir yýlandýr. Sevgilisiyle Murathan arasýnda yatan ölü yýlan size neyi çaðrýþtýrýyor? Baþka sorum yok. Murathan Mungan’ýn þiirinin devamýna dair bir þeyler söylemeden geçemedim.Aslýnda bu noktada býrakmýþtým.Devam ediyorum: imrendiðin, öfkelendiðin kýzdýðýn ya da kýskandýðýn diyelim yani yaþamýþlýk sandýðýn Geçmiþim dile dökülmeyenin tenhalýðýnda kaçýrýlan bakýþlarda gündeliðin baþýboþ ayrýntýlarýnda zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala yaþamýmdaki herhangi biri sanýyordun, biraz daha fazla sevdiðim, biraz daha önem verdiðim. Baþlangýçta doðruydu belki. Sýradan bir serüven, rastgele bir iliþki gibi baþlayýp, gün günden yaþamýma yayýlan, büyüyüp kök salan, benliðimi kavrayýp, varlýðýmý ele geçiren bir aþka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aþklarýmý temize çektim Anladýðýndaysa yapacak tek þey kalmýþtý sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin Yaz baþýydý gittiðinde. Ardýndan, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiþtim. Kimsesiz bir yazdý. Yoktun. Kimsesizdim. Çýkýlmýþ bir yolun ilk duraðýnda bir mevsim bekledim durdum. Bu bölüm sýradan bir düzyazýdýr. Dizeleri yan yana getirdiðinde karþýnda yalnýzca,” Ben sende bütün aþklarýmý temize çektim” dizesi dýþýnda þiirsel olan baþka bir kayýt yok. Murathan Mungan türü þairlerin beslenme alanlarýndan birisi de, devrimci gelenek ve devrimci edebiyat geleneðidir. Bir yanlarýnda mutlaka onu bulundurur ve serpiþtirirler.” Çünkü ben aþkýn bütün çaðlarýndan geliyordum.” gibi bir dize bize büyük aþýklarýn ve serüvencilerin aðzýndan çýkmýþ izlenimini veriyor.Çað sözcüðünü bir olgunun geliþme evreleri olarak düþünmedik burada,aklýmýza gelmedi.Oysa “yorgun kirli ve umutsuz bir geçmiþten” geldiðini ta baþýnda söylemiþtir.Bir sürü aþk býrakmýþtýr geride,sayýsýný biz bilemeyiz,þimdi bu son aþkýnda arýnmaya çalýþmaktadýr..Kirlenmiþlik duygularýyla biten aþklarý yeni aþklarla temize çekmek, Gorki’nin þerit dediði sýnýfa çok uygun düþüyor. “sanýrým lirik sözcüðü en çok yüzüne yakýþýyordu yüzündeki kuþkun kedere, gür kirpiklerinin altýndan kýsýk lambalar gibi ýþýyan gözlerine çerçevesine sýðmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sözcüðü en çok yüzüne yakýþýyordu Yaz baþýydý gittiðinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmiþti Mayýs. Seni bir þiire düþündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuþak þeyler geliyordu aklýma. Önceki þiirlerimde hiç kullanmadýðým bu sözcük usulca düþüyordu bir kaðýt aklýðýna, belki de ilk kez giriyordu yazdýklarýma, yaþamýma. Yaz baþýydý gittiðinde. Bir aþkýn ilk günleriydi daha. Aþk mýydý, deðil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de ayný yerde ve ayný insan olmamý isteyen' notunu buldum kapýmda. Altýna saat: 16.00 diye yazmýþtýn, ve saat 16.04'tü onu bulduðumda.” Bir kaç benzetme serpiþtirilmiþ düzyazý.Kuþkusuz düzyazý gibi þiirler olabilir.Hatta bir düzyazý yazarsýnýz,insanlara duygu aktarýr; þiirdir.Çünkü þiirin baþ görevi duygularý anlatabilmektir.Hangi yazarýn sözüydü þimdi aklýmda yok:bütün edebiyat türleriyle anlatamadýðýný þiirle anlatýrsýn,anlamýnda bir þeyler söylüyordu; bana göre de doðrudur.Yukarýdaki bölüm duygulu bir anýn düzyazýya dökülmesidir.Kendisini býrakýp gitmiþ olan yariyle yapýlan hazin bir konuþma; ama düzyazý. Daha o gün anlamalýydým bu iliþkinin yazgýsýný Takvim tutmazlýðýný Aramýzda bir düþman gibi duran Zaman'ý Daha o gün anlamalýydým Benim sana erken Senin bana geç kaldýðýný Gittin. Koca bir yaz girdi aramýza. Yaz ve getirdikleri. Döndüðünde eksik, noksan bir þeyler baþlamýþtý. Sanki yaz, birbirimizi görmediðimiz o üç ay, alýp götürmüþtü bir þeyleri yaþamýmýzdan, olmamýþtý, eksik kalmýþtý. Kýrýlmýþ bir þeyi onarýr gibi baþladýk yarým kalmýþ arkadaþlýðýmýza. Adýmlarýmýz tutuk, yüreðimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakýþýyorduk. Sanki ufacýk birþey olsa birbirimizden kaçacaktýk. Fotoromansýz, trüksüz, hilesiz, kliþesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açýldý, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin.þimdi bir mevsim deðil, koca bir yaþam girdi aramýza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artýk, ne de ben kapýyý açabilirim sana. Sinema veya tiyatroda teknik ustalýkla yapýlan gösteri anlamýnda trük sözcüðü bize yabancý geliyor ayrýca günlük dilde kullanýlmayan lirik sözcüðü,tabii ki þiirin adýnda geçen opera; bunlar belirgin çevrelere ait söylemler.Sýradan bir okur için,hiçbir zaman yüksek zümre sanatý olmaktan kurtulamamýþ olan operanýn bir anlamý yok.Yukardaki bölüm de bir düzyazýydý bize göre.Düzyazý derken,yalnýzca biçim olarak deðil,içerik olarak da düzyazýydý. Yalnýz bir Opera adlý þiir bu yazýnýn biraz dýþýna taþacak kadar uzun.Bu yazýnýn çözümlemesini bir baþka yazýya býrakmadan önce diyebileceðimiz þudur. Murathan Mungan’ýn bu çalýþmasý içine þiir serpiþtirilmiþ ortaya karýþýk düzyazýdýr.Ortaya karýþýk düzyazýnýn içinde arada bir oldukça bireysel bir söylemin dokusuna uygun düþmeyen bilinçli çaðrýþýmlar yerleþtirilmiþ. “çünkü ben aþkýn bütün çaðlarýndan geliyordum.” “Yýkýntýlar arasýnda yakýnlarýný arayan öksüz savaþ çocuklarý gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taþýmadýðý bir dünyada bir þey bulduðunda neyi, ne yapacaðýný bilemeyen çocuklar gibi.” “sonra vaat edilmiþ topraklar gibi sayfalar ve günler” daha da eklenebilir. Ayrýca Cezmi Ersöz,Ahmet Altan gibi arabesk yazarlarýn biraz entel olaný Murathan,bu denli kiþisel bir þiirin içinde her terk edilenin baþýna gelecek olaylarý da naklediyor. Halil Cibran’ýn kitaplarýnda þöyle bir söylem vardýr: “Ve bir adam þöyle dedi: 'Bize zamandan bahset.'Ve o cevap verdi:” Týpký orada olduðu gibi açýklýyor Mungan vaaz ediyor: ” Gelip size Zamandan söz ederler Yaralarý nasýl sardýðýndan, ya da her þeye nasýl iyi geldiðinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadýðýný bildiðiniz gibi. Dahasý onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazý sözler, sözcükler, öyle düþünürler. Bittiðine kendini inandýrmak, ayrýlýðýn gerçeðine katlanmak, sýrtýnýzdaki hançeri çýkartmak, yüreðinizin unuttuðunuz yerleriyle yeniden karþýlaþmak kolay deðildir elbet. Kolay deðildir bunlarla baþ etmek, uðruna içinizi öldürmek. Zaman alýr. Zaman Alýr sizden bunlarýn yükünü O boþluk dolar elbet, yaralar kabuk baðlar, sýzýlar diner, acýlar dibe çöker. Yaþamta sevinilecek þeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boþluk doldu sanýrsýnýz Oysa o boþluðu dolduran eksilmenizdir” Felsefe yapmaktan, düzyazýya, oradan þiire dolaþan, bir uzun yazýda, yine de ortalama okur kitlesini hesaplayan bir ortaya karýþýk türüdür, Yalnýz Bir Opera.Kendi sýnýfýnýn,kirlenmiþlik kokan yalnýzlýðý içindedir. Bu arada anmadan geçemeyeceðim bir dize var: “mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim” dizesi.Mataramda Tuzlu Su Ýsmet Özel’in ünlü þiiri,Ekþi Sözlüðün rivayetine göre,’ Ayþe Þasa bir röportajda þizofreniyi en iyi anlatan yapýt olduðunu söylemiþ..’ Oteller Kenti ise Edip Cansever'in 1985'te yayýnladýðý bir þiir kitabý. Bunlarý Murathan bilerek koymuþ olmalý, çaðrýþým yapmalarý için. Biz böyle düþünmek istedik; ama bu þiirde geçen: Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim “Adým onlarýn adýnýn yanýna yazýlmasýn diye” ve “Acý çekecek yerlerimi yok etmeden Acýyla baþ etmeyi öðrendim. “ dizeleri de Ýsmet Özel’e aittir. Ýsmet Özel’in Erbain adlý kitabýndan bazý dizeler Mataramdaki suya tuz ekledim...(Mataramda Tuzlu Su þiirinden) Benim adým insanlarýn hizasýna yazýlmýþtýr... (Karlý Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandýrmak adlý þiirinden) acýlar çekebilecek yasa geldiðim zaman acýyla uðraþacak yerlerimi yok ettim... (Kanla Kirlenmiþ Evrak þiirinden) Murathan Mungan, yalnýz kaldýkça Ýsmet Özel okuyor olmalý. Yalnýzlýk kimi zaman aradýðýmýz, içinde olmak istediðimiz bir durumdur, kimi zaman da içimizi kavuran bir duygu. Ýnsanidir gayet, ayýp deðildir. Dünyayla kurabildiðimiz baðlarla olumsuz her tür duyguya karþý geliriz. Yaþama müdahale eden her tür olumsuzluða karþý insanoðlunun mücadele yöntemi birliktelik olmuþtur. Yalnýzlýða karþý da bu örgütlülüðe baþvurur, hep sevdiklerimizi ararýz yanýmýzda. Belki de asýl sorun, çaðýn darmadaðýn ettiði insanlýkta, birliktelik oluþturacak birilerini bulamaktýr. Çað bireyleri tek tek yalnýzlýklara mahkûm etmektedir. Patlayan boþanma davalarý, ayrýlýklar… Ýleri kapitalist ülkelerde artýk toplumlarýn büyük bir çoðunluðu uyuþturucu, depresyon ilaçlarý ve alkolle yaþayan birer makine cývatasýdýr. Kapitalizm insaný insanlýðýndan, yalnýzlýða diri diri gömerek çýkartýyor. Kiþilerin kurtuluþu da ancak bunun bilincine vararak örgütlenmek olacaktýr, elbette ki saðlýklý sevgilerle. Bu çað yalnýzlýðýna karþý her dostluk ve aþk, kuþkusuz bir kaledir. Ali Ziya Çamur, Yalnýzlýklara Karþý adlý þiirinde þöyle sesleniyor. Dar kuyularýn poyrazýnda özlem devinir, Tutuþan arzularýn öncesiz yalnýzlýðýnda Taç yapraða düþü/veren çiðler tamamlar birbirini Demler sevgiyi haykýrýþa dönüþmeden sesler. Buðulu çay bardaðýna dökülen sevgi Örgütler yalnýzlýklara karþý direnci. Görürüz ayrýlýk þarkýlarýnýn sinsi prangalarýný Daralan yüreðin düþe/yazan gölgesinde. Sýrrý atmýþ aynasýnda gizli duyarlýklarýn Sarar hüzün dilimlerini günün makarasýna, Yakamýzdan düþen lavlarýn menzilinde Çýðlýk çýðlýða kararýr gamsýzlýðýn katarý. Turunç soluðumuz üflüyor son surunu tufanlarýn, Mutlarýn sarmaþýk tünelinde kayýyor yalnýzlýklar... Yörüngesinde turlarken, yýlgýnlýk dokuyor acýlar, Heves salýncaðýnda destelenmiþ yýðýn yýðýn sorular. Hangi tomurcukta sevdalý yýldýzlarýn mevsimi? Masal mý ansýma mý yelkensiz yokuþlarda savrulan? Söylenceler kanýyor güzün soluk sýðýnaðýnda, Gecenin öksesinde hercai bulutlar küskün, Çekeklere kýzaklanmýþ öfkelerin uçlarý tuzlu... Engebeli sessizlikte yutkunur heyecansýz rüzgârlar. Ayaðýmýn altýndaki kýpraþma törpülerken beynimi, Asarým Van Gogh peyzajýna vahalarýn körlüðünü... Ay, mavi daðlarca bulutlara mahpus, Bir rahvan koþu tutturur, þaþý yokuþlarda güneþ, Zaman havuzunda halkalanan dalgalar Boyut atlatýyor her ivmede, esriyen suya. Fýrlýyor kýrýk anlarýn þeytan uçurtmasý, Takýlýyor ebemkuþaðýnýn en mor ucuna. Ali Ziya Çamur Þair yalnýzlýða karþý,ille de sistemin kitleleri tek tek parçalara ayýrýp insanlýktan çýkartma silahý olarak kullandýðý yalnýzlýða karþý,direniþi döküyor dizelere. Kiþisel olarak insanlarla kuracaðýmýz dostluk,arkadaþlýk,fikirdaþlýk ve sevgi baðlarýnda mutluluðun yýkýlmaz kaleleri boy verir. Taç yapraða düþü/veren çiðler tamamlar birbirini …daha ne olsun… Adnan Durmaz 15.12.2009
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © adnan durmaz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |