..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öküzün rengini dýþýnda, insanýn rengini içinde ara. -Mevlânâ
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > alper seçilir




5 Ekim 2011
Aþkýn Araf’ýnda Yol Dilenmeleri  
alper seçilir
Bir bakýþmaydý, anlamlandýrmak çok güç, belki sitemli, belki suçlu, belki korkulu, belki kýzgýn, belki alaycý, belki sorgulayýcý belki … belki … tam bir belkiler silsilesi, bir bakýþa bir sevdayý mahkum etmek kadar anlamlý bir o kadar da anlamsýzdýr üç harfli beþ noktalý.


:BBAH:
AÞKIN ARAF’INDA YOL DÝLENMELERÝ     

Alper SEÇÝLÝR


kalp kalesi! ben sana
sürgün, sen bana hüzün
dayanýr mý hüsn ü aþk bu
kýrgýndýr yollar döndükçe
burçlarý bengisuyunda Aþk'ýn
ve kimbilir hangi soyunda güzün
(hilmi yavuz)

Yola Çýkmak

Bir bakýþmaydý, anlamlandýrmak çok güç, belki sitemli, belki suçlu, belki korkulu, belki kýzgýn, belki alaycý, belki sorgulayýcý belki … belki … tam bir belkiler silsilesi, bir bakýþa bir sevdayý mahkum etmek kadar anlamlý bir o kadar da anlamsýzdýr üç harfli beþ noktalý.
Günlerce sancýr da nasýrlý ve zavallý yüreðin bir tek þey anlatamazsýn bakýþýnla anlatsan ne yazar o sadece bir bakýþtýr. Öylece sýradan zorla anlamlandýrýlan bir bakýþtýr. Belki o bakýþ kýrgýndýr, kýzgýndýr. Her ne olursa olsun, anlatmak istiyordu o bakýþý ama iþi kolay deðildi.

Yolda Dilenmek Kimin Kârýna

Sen gibi kalemi týkanmýþ bir yazarýn neyine kurþun bakýþlý sevgiliyi anlatmak sen zavallýlýðýný anlat, kalemsizliðini anlat! O kadar kirli ki aþkým kendim gibi neyini, nasýl anlatayým?
“Asûde bir bahar ülkesi”nde anlatmak istiyorsun, kendini ve kendinle ilgili olaný, zaten sevgiliye dair anlatacaklarýn kendinle ilgili olanýn ötesinde deðil ki kýrýk kalemli nasir, kalemin acuze-i zaman gibi aðuludur; anlattýðýn her mesel kan u revan ile güller soldurmakta bülbüller bizar ettirmekte.
Zamanýn ehl-i irfaný ayný fikriyat ile bir aðýzdan bu duayý ide tekrar: Þýkest bolsun dest u kalemi ki yazmasýn bir aþk meseli olmasýn dünya kimseye zindan-ý babil.
Oysa þiir tadýnda sevmeyi sevmek istiyordu, “Elma onu sevmese de o elmayý sevmeliydi.” , böyle deðil miydi nice bin cünun-ý Kayslarýn kanlarýyla yazdýklarý o kutlu kanun? Yoksa yanýlýyor muydu, bilmiyor muydu; aslýnda bilmediði, bilemediði þeylerin bilgisine sahip olmadýðýný.
Tecahül-i arifiydi o yokluðun nasýl bilmezdi, yokluðun sonunda yine yokluða çýkýp tekrar tekrar bu Sisypos çilesine meyyal olduðunu. Bir gün o kayanýn altýnda da kalacaktý belki ama olsundu olan, mesele zaten kayayý hep bir daha getirmeyeceðim umuduyla götürmek deðilmiyken cihet dönüþmemiþ miydi sadece kayayý tekrar tekrar götürmek ülküsüne…
Bilmem diyordu artýk, bunca zaman bilyorcasýna giriþilen benlik muhasarasýnýn mügalibi olamayacaðýný her galibiyet gibi gözüken yalancý baharýn yeni bir yalancý bahara gebe olduðunu yeni bilmemle söz çýkýnýna yerleþtirdiðinden tarih be tarih önce bilemeyiþlerin bilinmezliðinde olduðunu nerden bilsindi.
Þimdi gergin bir yayýn aðzýndaki okun temreni kadar kana susamýþ kýrýk kalbim kendi kanýnda boðulma pahasýna zýpkýn misalince parçalamak istemekte bu iflah olmaz yokluk bedenini.
Ýçinden yine arþ-ý alâya yükselmekteydi o davudî ses: “Durma sefer eyle diyar-ý kalbe.” Bu son sefer de olsan kanýn pýhtýlaþmadan þakaðýnda bir mavzer artýðý gibi durmamalýydý. Kendinden ve zamandan kopup gözlerine ruhunu esir ettiði o munis güzelin derdiyle helak olmadan, yüreðinin sancýmasý ona çah-ý zenahdan olmadan, bayraðý yerine dikmeliydi.

Yolda Hâller

Bin bir türlü belaya müptela ol ey ahmak âþýk, neyine senin sevgiliye talip olmak; sen gibi kara bahtlý, yanýk yüreklinin aþk vadisinde bir arþýn bile yol gitmesi mümkün mü?      “Bilmiyorum”la baþlýyordu her sözü, bilmemek için direniyordu; bu pervasýz tutuluþun ateþini bilmemek bilmekten yeðdir, diyordu belki. Mil çekilmiþti artýk âþýðýn yüreðine çünkü ona (sevgiliye) neydi; o istememiþti, umut vermemiþti, kafasý zaten karýþýktý, mütalib olup ah u efgânla ciðerini yakmak isteyen sendin gafil âþýk!
Uyaranlar oldu bu Mecnûn-ý zamaneyi, kimi dinlerdi ki dinlemekle, düþünmekle, uyumakla, yemek yemekle zaman kaybedemezdi zamanýný ve enerjisini sadece sevmeye vermeliydi.
“Öðrenilmiþ çaresizliðe” mahkûm bedeniyle çýrpýnýyordu bu kanlý girdabý, gül bahçesine çevirmek için buna ne lisaný ne bedeni ne tarihi ne felsefesi yeterdi, kaza oklarýný üzerine çekecekti belki bu evrak-ý periþanla ve bu asude sevdayla, “kof diyeceklerdi, sýð diyeceklerdi, özenti diyeceklerdi.” Cevapsýzlýðýn güçlü cevabý onlara kifayet ederdi. Her söze cevabý da vardý ama… Mevlâna terbiyesi de…
Kimseye bir söz etmeyecek tevazudaki toprak olma düsturunu heybesine der-dest edecekti. Toprak gibi olma düsturunun özünde topraðýn saf olmasý, her güçlü ve güçsüzün ebedî sonunun oraya teslimiyetle mümkün olmasý meselelerini de unutmayacak, aslýnda toprak gibi olmak mazhariyetine kavuþmanýn topraðýn yüceliðine kavuþmak olduðu sýrrýný kimseye vermeyecekti ama bu vermediði sýrla da enaniyetin dostane kisvesine de kanmayacaktý.
Kýrgýnlýðýný, kýzgýnlýðýný, günler süren vurguna düþmüþlüðünü hiçe saymalýydý Zýtlýyaðmur.
Bu ismini de hiç kimse sevmezdi Zýtlýyaðmur da neyin nesiydi.
Bir karmaþayagelme hâli vardý isminde sanki de babasý oðlan beklerken 6. kýz gibi doðan bebeðine verdiði isim gibiydi, olsundu. Bu ismi o sevse de olurdu sevmese de.
Ama, onu sevmek beraberinde her þeyi sevmek zorunluluðunu da getirmiþti, yaptýðý, gördüðü, bildiði her þeyi sevmeye çalýþma hüsn-i niyeti peydah olmuþtu gönlünde, deðil miydi Menûn’un derdi Leylâ’nýn mahâlindeki köpekleri bile salyalarýyla sevmekten kurtulamamýþtý bu döngüden, Zýtlýyaðmur her hesabý kitabý yapacak Mecnûn gibi sevecekti, Aþk gibi Hüsn’e âþýk olacaktý.

Çileyi Kabullenmek

Göðe bakma zamanýydý þimdi; Zýtlýyaðmur, göðe bakmayý pek severdi daralýnca. Kurþunî griliðe bürünmüþtü göðün katmanlarý güneþ korkarcasýna kaybolmuþtu bir tek ýþýk yoktu, ikindiden sonraydý, akþam kendini gösteriyordu; dergâhýn çýralarý tek tek yakýlmaya baþlandý; çýracýlýk ve çýracýbaþýlýðý yaptýðý günleri düþündü, þimdiyse Üstat hazretlerinin iki halefinden biriydi, Mahmut’la birlikte
Mahmut aslýnda Zýtlýyaðmura göre tasavvufî anlamda daha eriþkin idi ama sorgulayýcý deðildi, tasavvufta yeniliklere açýk olduðu söylenemezdi ve dünya iþlerinden kopuktu; Zýtlýyaðmur’sa Mahmut kadar tasavvufa baðlý olmamakla birlikte, dünya iþlerini iyi takip eder dergâhýn iþlerini düzenler ve tasavvufta yeni eðilimlere de kapýsýný açýk tutmaktan çekinmezdi; herkes uyanýk olduðunu her iþten anladýðýný bilir, bu yüzden de onu sevip sevmemek arasýnda gidip gelirlerdi ama Mahmut’u sevenler ve sevmeyenler besbelliydi: meydanaðasý Güllabi, hoþafçýbaþý Sadi, hekim yardýmcýsý Topal Yenigün, geçen gün helvanýn yaðýný fazla kaçýrdýðý için fýrça yiyen aþ sorumlusu Zuhurî Kalfa sevmeyenlerin baþta gelenleriydiler; Çýracýbaþý Üsküp, Telli Dede, Bahçebezeyen Hamuþî Kalfa onun en yakýn müteffikleriydiler.
Ýkisi tabiat olarak birbirinden farklý kiþiliklerdi ama ikisini baðlayan ortak bir kimya vardý: Üstad’a olan sevgi ve baðlýlýklarý. Ýkisini de o yetiþtirmiþti, adeta bir hamur gibi yoðurmuþ kendi kiþiliðinin izlerini bu iki talebeye iþlemiþti. Belki de onun için Mahmut ve Zýtlý bu kadar zýt tabiatlara sahiplerdi belki de biri Üstad’ýn uhrevî zahit diðeri de rindane dünyevi tarafýný yansýtýyordu; gerçi Zýtlý’nýn rindlikteki özü yakaladýðý tam olarak söylenemezdi týpký Üstad’ýn yakalayýp yakalamadýðý bir muamma olduðu gibi.
     Üstat ketum adamdý, 12 yýldýr bu dergâhýn piriydi 38 yaþýnda, bu iþe genç denecek yaþta getirilmiþti, büyük üstat Kaftancýzade Billurî Dede tarafýndan.
O da büyük üstat gibi hakkýyla bu dergâhý yönetmeyi bilmiþti. Yanýndaki derviþlere adil ve mesafeli yaklaþýrdý, haleflerinin ikisinin de birbirinin eksiklerini tamamladýðýný bilir ondan dolayý ikisini ayný ölçüde gözetmeye dikkat ederdi. Ama Zýtlýyaðmur atak, iþbilir hâli onu çok memnun ederdi, bununla birlikte onunla ilgili þüpheleri de yok deðildi.
Mahmut, dergâh hayatýna gönlünü tam anlamýyla kaptýrmýþ hýrslý bir derviþti, o da Zýtlýyaðmur sevip sevmemek arasýnda gidip gelirdi, onunla alýp veremediði yoktu ama onu çok da yüceltmezdi çünkü tam olarak gönlünü davasýna vermediðini bilirdi, yine de Üstad’a bundan bahsedip dergâhýn duvarlarý içine dedikoduyu sokmak istemezdi.
Zýtlýyaðmur atýlgan, zeki, benliðine karþý zaaflarý olan onlarý yontmakta zorlanan bir derviþ olmasýna raðmen kendini tutabilmiþ genç yaþýnda Mahmut’la birlikte üstadýn haleflerinden biri olmayý baþarmýþtý.
En büyük zaafý da Beyhude’ye tutulmasýydý, tutkundu Beyhude’ye tutkun olmasýna ama Beyhude, Zýtlýyaðmuru sevip sevmemek konusunda tereddütlüydü sevse de olurdu sevmese de…
Zýtlýyaðmur’un hayatýnýn omurga aralýðýný da bu ifade dolduruyor olsa gerekti, onu sevseler de olurdu sevmeseler de. Bu nasýl talihsiz bir hâldi, sevilmemek bile bazý duygularý kýþkýrtýrken bu hâl insanlardaki hiçbir duyguyu kýþkýrtmama anlamýna gelmekteydi. Kendisi hiçliðin vücut bulmuþ hâli gibiydi ki daha da kötüsü bu hiçliðin dergâhtaki hiçliðe ulaþmayla bir alakasý da yoktu daha doðru tanýmla: Bu bir boþluk, boþ olma durumuydu; kendi gibi hayatý ve hayatýný kuþatan insanlarýn bakýþý da bu boþluðun ötesinde deðildi.
Zýtlýyaðmur bunlara ne ölçüde kafa yorar bilinmez ama onun bildiði bir þey vardýr: O da kendisinin bitkisel bir hayat yaþadýðý, hayatýn hiçbir yönünden hiçbir þekilde tat almadýðý, yemek için yediði, içmek için içtiði, konuþmak için konuþtuðu, hatta ibadet etmek için ettiði söylenebilirdi.
Bütün bu müþkilâtýn içinde onu tetikleyen tek þey Beyhude’ye tutkunluðuydu, Beyhude’nin ona karþý umursamaz tavýrlarýný ideal sevgilinin naz u iþvesi sanýyordu, belki de sanmýyordu ama bunu böyle kabullenmek oldukça hoþuna gidiyordu, þimdiye kadar hiç sevememiþti, âþýk olamamýþtý, sevmek, âþýk olmak istiyordu.
Dergâhta yýllardýr öðrenemediði içe yolculuk serüvenini dýþta aramaya koyulmuþtu. Belki de içinde aradýðý þeyi bulmuþtu da Beyhude sadece bir yansýma olarak gönlüne böylesine yerleþmiþti.
Onun için gözü Beyhude’den baþka bir þey görmüyordu ama endiþeliydi, üstadýn bu hâli sezmesi an meselesiydi, eðer bu hâli sezerse haleflikten men edileceði dergâh içinde düþük bir göreve getirileceði aþikârdý. Bunlarý bilmekle birlikte dergâhýn kira, alýþveriþ, vakýf hizmetleri gibi faaliyetlerini yürütmek için dýþarý çýktýkça Beyhude’yi uzaktan görmek için o bedbin sokaða gidip o pejmurde mahalle kahvesinde insanlarýn onu hiç dinlemediðini bile bile vaazlar vermekten kendini alamýyordu; pek nadir olarak Beyhude’yi görebiliyordu.
Beyhude’yle iletiþimini yazýlý mendiller aracýlýðýyla dergâha gelen bohçacýnýn küçük oðlu, Kör Ýdris aracýlýðýyla yapýyordu öyle ki iletiþimin devam edebilmesi için Ýdris’in dergâha yancýoðlan sýfatýyla kabul edilmesi için üstada ricada bile bulunmuþ ve bunu da baþarmýþtý, bu durum dergâh ahvalince hoþ karþýlanmasa da. Çünkü yancýoðlanlýðý sýfatý, odunla, kazanla, yað tortusu durultmakla ilgisi olmayan, 2-3 yýllýk derviþlik hayatýyla kazanýlan bir payeydi.
Üstad’a daha önce baþka bir dergâhta bu sýfatla barýndýðýna dair, sahte bir muvafâkatname hazýrlayýp sunduðunu Üstad’ýn da bu evrak sahteliðine dair emareleri manidar bir gülümsemeyle savuþturduðu aklýna geldikçe kendinden tiksindðini hissederdi Zýtlýyaðmur.
Ne çare ki âþýðýn gönlü yanýnca aklýn kapýlarý kapanýr, zihin bulamaç haline gelir ve kiþioðlu Adem babasýndan bu yana kendine yaptýðý kötülüðü varyantlarla sürdürüp gider.
Bu ahval üzre gecesi güne karýþan rendekarzade Zýtlýyaðmur babasýnýn yanýnda yýllarca bu mesleði icra ederken nasýl tomruklarý edavatla yonttuysa gönlünü ve benliðini de bir düzene baðlý kalmadan bu kadýn için fütursuzca yonttu hatta doðrayýp durdu.
Beyhude, bir dul kadýn olarak hayata karþý çok da kaygýlý deðildi, Zýtýyaðmur’un ona niçin böyle tutulduðunu da anlamýþ deðildi, pazaryeri gezmesinde tanýdýðý bir sefer bakýp da kendine âþýk ettiði bu adamý anlamakta zorluk çekiyordu; yakýnýna gelen kadýnlara bu adam benimle eðleniyor mu, âþýk olacak kimse mi kalmadý Aynacýk diyarýnda, deyip kahkaha ile gülerdi.
Açýkçasý Zýtlýyaðmur’un Beyhude’ye böylesine tutulmasýný, arkadaþý gibi gözüken ve onun asýl kimliðini bilmeyen kahve ahalisi de anlamaz, þaþkýnlýkla onu dinler aþkýn bir insaný ne hallere gark edebileceðini bütün çýplaklýðýyla tecrübe ederlerdi.

     Yola Düþme Zamaný

Durgundu âþýk kimseler bilmezdi ahvalini herkes gördüðüne yorum yapardý ama o bu yolda görünmeyeni görmüþtü. Beyhude’nin yüzündeki benler onu her türlü çýlgýnlýða sürüklemiþti; kimseyi gözü görmüyordu, 28 yaþýndaydý delice sevmemiþti, sevdanýn bir adama yakýþabileceði son yaþtaydý, bundan sonrasý keskin ustura aðzýydý, þakaðýna sýkamadýðý tek kurþundu, bedenini bir hiçlikten alýp baþka bir hiçliðe götürüp mezata vereceði raddeydi.
Ey gönüller kuþatan sevgili saçýnýn telini yaðlý ilmik edip aþýðý daraðacýnda sallandýrmaktan hoþyab olan þuh-ý zamane sen ki edersin de aþýðý böyle rezil u rüsva, sana da kalmaz bu dünya. Bütün ulema yine dillendirdi içten içe ey âþýk yeter bu hengâme, aþkýn uðruna eyledin bir dergâhý virane, deðer miydi ol sebepten Üstad’ý bile kandýrmaya.
Âþýðýn yüreði kanlý, söz dinlemez, istemez kimseler söz etsin sevgilinin tek bir saç teline.
Öyle gamlý bir gecenin sabahýydý ki içinde bin bir sýkýntýyla sabah ezaný okunmadan kalktý teheccüt namazýný kýsa tutup evradý bile terk edip Zýtlýyaðmur, döþeðini katlayýp yorgan ve yastýðýyla vedalaþtýktan sonra Kör Ýdris’in kaldýðý meydancýlar koðuþuna doðru yollandý, tam o sýrada iç avluda afyon patlatan iki aþçý yamaðýný gördü, onlara gözükmeden Ýdris’in kaldýðý yancýlar koðuþuna vardý, kapýnýn önünde kiler kethüdasýyla karþýlaþtý ikisi de bu talihsiz rastlaþmadan muzdarip gönül selamlaþmasýný kýsa tutup birbirinin yanýndan savuþtular.
Veledi bulur bulmaz sumsuklayýp kaldýrdý ve “Hemen git Beyhude’ye haber ver, kuþluk vakti hazýr olsun.” çocuk uyku sersemliðiyle biraz mýzmýzlansa da suratýna aþk edilen tokat onu cevalleþtirdi ve notlu mendili kaptýðý gibi Beyhude’nin sokaðýnýn yolunu tuttu, Nohutlufaruk Sokaðý bu saatte küfelik ayyaþlarýn fink attýðý bir yer idi ama Ýdris velinimetini kýzdýrmak istemezdi, bu sebepten kaçar adýmlarla seðirttiði gibi kendini Beyhude’nin kapýsýnda buldu, kapýya bir iki vurduktan sonra Beyhude’nin uykulu sesi duyuldu:
-Bu vakitsiz de kimdir?
-Halef Zýtlý’nýn naçar yancýsý Ýdris, aðam gönderdi?
-Gecenin bu zamanýnda aklýný mý yitirdi densiz?
-Aðam dedi ki: Hazýrlansýn onu kuþluk vakti üstadýmla tanýþtýrýp bu iþe razý edeceðim.
-Sen defol sýpa, ben haber gönderirim kara ananla.
Beyhude zorda kalmýþtý, sevip sevmemek arasýnda idare ettiði, aðzý açýk derviþ sonunda kara sevdaya sarýp onunla evlenmek dilerdi. Bu iþten kurtulmanýn bir yolunu bulmalýydý, Beyhude yýllarýn þuhuydu bilirdi, Üstad-ý Sanî Belkiþniþli Dücane’nin onu Aynýcýk Dergâhý’na kabul etmeyip dergâhýndan defedeceðini; hem dergâh hayatý ona göre deðildi, Zýtlý’yý dergâhtan çýkarsa denizden çýkmýþ misali afallayacaðýný ona kocalýk edemeyeceðini biliyordu. Yukarýsý sakal aþaðýsý býyýktý; ustaca bir alicengiz oyunuyla bu durumdan kurtulabilirdi.


Sobanýn isli dumaný odayý sardý, Zýtlýyaðmur’un zihni de bu isle birlikte bulanmaya kararmaya baþladý bir anda nelere yeltenmiþti içinde neyi, ne kadar büyütmüþtü de bu sonuçlar doðmuþtu, sýkýntýlýydý.
Ýlk defa kendine sormaya baþladý: Üstad ne der? Dücane ona yakýndý ama bir o kadar da uzaktý, aralarýnda bir saygý, sevgi baðý vardý bununla birlikte gizliden gizliye bazý anlaþmazlýklarý da yok deðildi, geçen ay kadýnýn oðlu Fasülyeden Rýza için verdiði kelam derslerini artýk sýracýbaþý Aynalý Þükrü devam ettiriyordu, Üstad onun bu konuda verimsiz kaldýðýný açýkça söylemeyip dergâhtaki derslerin aksadýðýný bahane edip meydancýlara tefsir dersi için adýný yazdýrmýþtý, hem Rýza’nýn parlak bir talebe olmadýðýný ve emeðinin büyük oranda heba olacaðýný da söyleyerek gönlünü almaya çalýþmýþtý. Bunun gibi baþka gizli sürtüþmeler de vardý ama olsundu Üstat ne de olsa onun için yarý babaydý.
“Acaba Beyhude için Üstad’a rest çekip dergâhýn duvarlarýnýn dýþýna çýkabilir miydi?” bunu çok düþünmüþtü, aslýnda bunu yaparak çok þey kaybetmezdi çünkü zaten Mahmut varken üstat onu yerine getirmezdi Mahmut evradýný tam yerine getirirdi vukuf-i adedisinden þaþmazdý tasavvuf yolunda hâl sahibi olduðunu hissettirirdi kendisiyse bunlarý hep göstermelik ve zorakî yapardý yani pek þansý yoktu zaten Mahmut makamý devralýnca kendisi haleflik vasfýný kaybedip eskidedeganlýk sýfatýyla bir nevi malulen emeklilik yaþayacaktý dergâh duvarlarý arasýnda.
Bütün bunlar zihnini karýncalandýrýrken Beyhude planýný iþletmeye baþlamýþtý bile eski yavuklusu Týrmýk Talut’a haber gönderip kendisiyle bir süreliðine nikah kýyýp Zýtlý’dan kurtulmak istediðini bildirdi.
Aynacýk’ýn azýlý meygedelerinden olan zat-ý gayr-ý muhteremin yeri yurdu belirsiz, nerde akþam orda sabahçý bu iblisin canýna minnetti bu durum ama sormadan edemedi:
-Be kadýn sen ne tür bir ahmaksýn, itibar sahibi bir derviþi istemezsin de beni istesin?
-Aman sen de o sümsüðün her yaný itibar olsa ne yazar, salya sümük benim için aþk çýðlýklarý atýp duruyor etrafa.
-Aman be kadýn sen de bana hep kýzarsýn bana âþýk olamadýn, candan sevemedin diye?
-Bu aþkla o aþk ayrý, bir kadýnýn istediði aþk, bir mektep çocuðunun yavuklusuna gösterdiði yürek kabarmasý, afyonkeþin afyona iþtiyaký gibi deðildir, anladýn mý?
-Anlamadým.
-O vakit, cehennem ol git de bir imamefendi bul nikâhýmýzý kýysýn, her þey usulüne uygun olsun ki Zýtlý bu iþten vazgeçsin.


Araf’ta Bekleyiþ

Zýtlýyaðmur uzun uzun bekledi, bir haber gelmedi, mademki haber bana gelmiyor, ben habere gideyim dedi; yerinden doðruldu sokaklara düþtü Ýdris’in babasý eski ulaðý dilenci Altýparmaklý Paki’yi aramayakoyuldu, saman pazarýndaki hanýn giriþinde bitli hancýyla horoz dövüþü sohbetine koyulmuþtu. Koþ, dedi Beyhude’nin evine neler oluyor öðren.
Dilenci kapýyý çaldý içeriden býçkýn bir erkek sesi geldi.
-Kim o?
Affalladý dilenci gözlerini yumup,
-Efendim köre bir sadaka
Adam sinirli,
-Ulan deyyus, dilenirken kapýyý niye alacaklý gibi çalýyorsun!
Zebellah gibi eðri ayaklý adam kapýyý boydan boya kapatarak karþýsýndaydý.
Beyhude’nin sesi geldi
-Kimmiþ?
-Dilenci ama alacaklýsýndan, güldü.
-Aman defet, çabuk içeri gel, tam sofadan geçip odaya gidecekken Altýparmakla göz göze geldi ve hemen durumu anladý.
-Tamam, sen geç içeri bu meczubu tanýyorum ben yiyecek bir þeyler getireyim.
Adam odaya doðru gitti.
Hemen dilencinin yanýna geldi ve “Ýþte gördüðün gibi her þey.” dedi,
Söyle Ziftlikagir aðana (bilerek yanlýþ söylemiþti), onunla olmayan yârenliðimizde bitti, sakýn beni rahatsýz etmeye kalkmasýn yoksa kocamý gördün
-Ne kocan mý?
-Evet, bu öðlen nikah yaptýk ona göre.

Dilenci bile perperiþan olmuþtu, efendisine, velinimetine bunu nasýl söylerdi; sonra Ýdris’in hâli nice olurdu, onu dergâhtan attýrmaz mýydý, bu korkular içinde bir çýkýþ yolu aramaya koyuldu, doðruca Emirgân’daki keçi pazarýna gitti ve baþkeçici Nedim Aða’yý buldu, derdini Nedim Aða’ya anlattý, akýl irfan sahibi bu adam: “Be adam, ne çaren var ki sen bilem bilmez isen ki kara katran otunu erkek keçinin ödüynen karacan, bu zýkkýmý deyyusa yedirecen akþama sabaha kalmaz cenazesini alýrsýn, bu iþten azat olursun.”.
Aklýna yattý Altýparmak’ýn ve bir helva yapýp içine keçi ödüyle kara katran otunu tez zamanda katýp yollandý, soluðu Beyhude’nin kapsýnda aldý, kapýyý çalýnca bereket bu sefer zebellah çýkmadý, Beyhude adamý görmesinden bihoþnut “Yine ne Allahýn lanetlisi!” dedi.
-Kusura bakmayýn Beyhude Hanýmefendi, efendim bu duruma çok üzülse de zatýna yakýþýr þekilde bunu kin meselesi yapmadý hatta size düðün tebriði için bu Baðdat iþi çift düðüm tek kesimli kilimi ve dergâhýn baþaþçýsý Dede Mücvere yaptýrdýðý cevizli, sütlü, kalaysýz bakýrda kavrulmuþ helvayý gönderdi kýsmet deðilmiþ, dedi
-Beyhude bu durumdan iþkillendiyse de diyecek bir þey bulamayýp hediyeleri aldý.
-Bir daha kapýma, her ne sebeple olur olsun, gelmeye kalkma; tamam mý ?
Dilenci gayet saygýyla “Baþüstüne efendim.” dedi ve oradan uzaklaþtý.
Zýtlý, tek baþýna dergâhýn büyük avlusunda bir o yana, bir bu yana gidip durdu, ne yapacaðýný bilemiyordu, miskin dilenci henüz gelmemiþti, bir aksilik olduðunu anladý, bir ara oðlunu onu aramak için göndermeyi düþündü ama bu fikri pek parlak bulmadýðýndan vazgeçti, en iyisi beklemekti. Geceyi sýkýntýyla geçirdi, Beyhude’nin hayali gözünün önüne gelip duruyordu, rüyasýnda birileri yaðýz bir ata bindirip kaçýrýyordu sevdiceðini.
     Yüreðini kanla doldu, üzüldü, burkuldu, býçaklý dar mengene aðzýnda lime lime doðrandý, doðrandýkça ýzdýrabý sarhoþluk halini aldý, acý bünyesini uyuþturmuþtu artýk hiçbir þey hissetmiyordu, kafasý sanki bedenini býrakýp gidecekmiþ gibi ürpermiþti.

     


Yolun Sonu: Araf’ta Kalmak

Ertesi gün dilencinin beklediði haber geldi, ikindi namazýna yarým ezan saati kala sela verilmeye baþlandý, ve Týrmýk eþekler cennetini boylamýþtý, artýk.
Kolluk kuvvetlerinin tahkikâti neticesinde kocasýna zehirli helva yedirdiði gerekçesiyle Beyhude kadý önüne çýkartýldý ve suçlu bulunup Aynacýk Baþvirane Zindaný’na atýldý.
Durumu öðrenen sefil Zýtlý seðirderek soluðu zindanlarda aldý Baþzindancý Pejmurde Ýrtikâb’a yarým bidon Sursapmaz pekmezi sözü verip Beyhude’yi görmeye muvaffak oldu, Beyhude Zýtlý’ya zorla evlendirildiðini iffetini korumak için kocasýný zehirlediðini anlattý.
Sevgilinin dilinden dökülecek tek söz uðruna kendini tar u mar edecek bu Ademoðlu Beyhude’ye nasýl inanmasýndý? Ýnandý ve kendinden geçti o anda ne yapabilirdi sevgili için ve hemen kadýya gidip bu olayý kendisinin kýskançlýktan sebep tertiplediðini anlattý, kadý çok þaþýrdý; “Aman, de evlat Zýtlý ne diye böyle bir gaflete düþersin etme kendine bu ziyanlýðý.”
Zýtlýyaðmur’un bunlarý düþünecek mecali yoktu zihninde sayýklayýp durduðu “Durma sefer eyle diyar-ý kalbe.” sözünden baþka bir þeye kulak verdiði yoktu.
Zýtlý’yý zindana attýlar tertipli adam canýna kasýttan idam edilmesi kararý verildi.
Durumdan haberdar olan Çingene Altý parmaklý yetiþip olup biteni anlattý bu kadýnýn sandýðý gibi iffetli olmadýðýný anlatmaya çalýþtý ama ne çare Zýtlý artýk sadece zihnindeki o sözü tekrar ediyordu “Durma sefer eyle diyar-ý kalbe.”. Bu yolda sersefil olmuþ mumdan kayýðýyla ateþ denizini geçmeye kalkmýþ bertaraf olmuþ, þimdi de zindanda idam gününü beklemeye baþlamýþtý.


Ýdris, aðasýný bu duruma düþüren Beyhude’ye gününü göstermeye karar verdi, geç saatlerde Beyhude’nin kapýsýný çaldý.
-Kimdir o?
-Zýtlý’nýn ulaðý Ýdris.
-Ne var destursuz piç yine?
-Aðamdan mendil getirdim.
-Bekle.
Kapý açýlýr açýlmaz elindeki baba yadigarý Fizan çeliðinden yapýlma kendinden bileyili kamayý boynuna sapladý, neye uðradýðýný þaþýran kadýn boðazý kesilen hayvan misali hýrlamaya baþladý ve kaný Ýdris’in yüzünü yýkadý; ýlýk kanýn yüzüne sýçramasýyla kendinden geçen Ýdris olduðu yere yýðýldý.


Ýdris’i de ayný zindana attýlar yan hücrelerdeydi iki kaderdaþ þimdi, Ýdris de kendini kaybetmiþti; olayý anlatmasýný isteyen kadýya bile yýllardýr velinimeti Zýtlýyaðmur’dan duyduðu mezkur sözü tekrarlýyordu: “Durma sefer eyle diyar-ý kalbe.”, baþka da bir þey demiyordu.


Zýtlýyaðmur; aldatýlmýþ, duygularýyla oynanmýþ, hiçe sayýlmýþtý; boþ vermeyi bilmek gerekti belki de… Belki de sýkmak gerekti tek bir kurþunu beyninin ortasýna sonra da kanýna bulanmak, zor muydu mengene aðzýnda yaþamak derdi kadar. Belki de sýktý o kurþunu kanýna bulandý ama bunu zaman zaman içinde hayat hayat içinde yaptý, biz bilemeyiz çünkü yaþýyor görünüyor diye yaþamaz bir kimse bir þeyleri kopmuþ yitmiþ adam yaþanmýþlýðýn canlý cenazesinden baþka nedir ki?





























Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Takma Saçlý; Adý Çýkmýþ Sevgiliye Müstezat [Þiir]
Seni Sevmek I [Þiir]
Kýrlangýcýn Sevgiliye Güzellemesi –ý - [Þiir]
Kasîde - Ý Nakýs [Þiir]
Geyve: "Mona Rosa"dan; Çocukluðuma… [Deneme]
"Kendini Arayan Adam"da Kendini Kaybeden Yazar: Halit Ertuðrul [Eleþtiri]
"Mehlikâ Sultan"la "Kaf Daðýnýn Ardýn (Da) "A Metaforik Bir Bakýþ [Ýnceleme]


alper seçilir kimdir?

geleneðin ekseninde edebiyat araþtýrmacýlýðýnda kendine bir sistem oluþtumak isteyen, edebiyatý bir yaþam biçimi olarak benimseyen, iyi edebiyatçý deðil edebiyatýn kendisi olmak isteyen ; edebiyat deþtinde Galib gelmek isteyen Fuzulî bir karakter.

Etkilendiði Yazarlar:
daha o kadar büyümedik


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © alper seçilir, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.