Fýrtýnalar insanýn denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Eþimle birlikte, ismini vermeyeyim, resmi bir kurumun bürosundaydýk. Oradaki memurla aramda geçen diyalog aynen þöyleydi: “Adýn ne?” “Kemal Paracýkoðlu” “Kemal, ne?” “Paracýkoðlu…” “Ha, evet, Parasýzoðlu!” “Parasýzoðlu deðil efendim, Paracýkoðlu!” “Salak deðiliz herhalde, anladýk! Paracýklýoðlu!” * Biz iþimizi bitirip çýkarken, ayný memura büroya gelen arkadaþý sormuþtu: “Kim bu, Allah’ýný seversen?” Dikilip, kapý aralýðýndan ikisinin arasýnda geçen diyaloga kulak misafiri olmuþtum: “Kemal Paracýklýoðlu’ muymuþ, neymiþ!” “Adýný sormadým. Neyin nesi, onu söyle!” “Ha, o mu? Boþ ver! Siktiriboktan herifin birisi iþte!” “Ha, iyi o zaman!” * Eþim, soyadýmýzýn bu þekilde telaffuz edilmesini içine sindiremeyerek tepki gösteriyordu. “Ne salakmýþ yahu! Sen soyadýnýn doðrusunu ýsrar ettikçe, o yanlýþ telaffuz etti.” “Olur, öyle þeyler, boþ ver. Ha Parasýzoðlu olmuþ, ha Paracýklýoðlu; O da biliyor siktiriboktan bir herif olduðumu…” “Ne münasebet? Kendini aþaðýlamamalýsýn!” “Ben daha doðarken siktiriboktan bir herif muamelesi görerek aþaðýlanmýþým; alýþýðým yani... Ýnan bana karýcýðým, bu, böyle... Anlatayým da dinle bak: Bindokuzyüzellili yýllarýn baþýnda devleti yöneten her kademedeki görevliler, Türkiye’nin pek çok yerine olduðu gibi Muþ Bulanýk’a da hizmet götürmekten yoksun kaldýklarý için, orada yaþamak zorunda kalanlar kendilerini hiçbir zaman güvencede hissetmezlermiþ. Bulanýk Yetiþtirme Yurdu müdürü Sezai Paracýkoðlu gibi Türk Bayraðý’nýn dalgalandýðý her yer benim görev yerimdir, diye böbürlenen bir saf vatansever bile, karýsýnýn doðumu yaklaþtýðýnda, doðumunu uygun þartlarda yapabilmesi için onu, Muþ Bulanýk’tan memleketi Eskiþehir’e, yakýn akrabalarýnýn yanýna yollamýþ. Bulanýk Yetiþtirme Yurdu’na adeta dört duvardan ibaret bir bina iken gelip, verdiði hizmetler ve saðladýðý katkýlarla onu emsallerine örnek bir hale getiriþi bakanlýðýn takdirlerini kazandýðý için tayininin hemen yapýlarak ödüllendirileceðini umarak, daha karýsý yola çýkarken yazmýþ dilekçesini, kendisinin de Eskiþehir’e ya da yakýn çevresindeki bir yere tayin edilmesi için Bakanlýða yollamýþ. Karýsý Fatma Haným, eltisi ve kayýnbiraderi ile bir arada durmak endiþesiyle, eþinin talimatýnýn aksine kayýnvalide yanýnda sýðýnmak yerine Bahçelievler Mahallesi Civan Sokaktaki 16 numaralý evin avlusundaki indirmeyi kiralayarak yerleþmiþ. Sezai beyin eli kulaðýnda olduðu sanýlan tayini bürokrasinin sumene altý kaprisleri ile olmamýþ ve Fatma Haným uygun þartlarda doðum yapmasý için yollandýðý yerde de, çocuðu, diðer çocuklarýnýn ve komþularýnýn yardýmýyla bu evde ilkel þartlarda siktiriboktan bir itinamla doðurmuþ. Tam da, kayýnvalidenin ölüm döþeðinde olduðu güne denk gelmiþ doðum. Nitekim kayýnvalideye koþulup, torun müjdesi verildiðinde, kadýncaðýz, siktiriboktan bir torunu umursamamýþ, ‘torunu neyleyim, ölüyorum ben,’ dedikten az sonra ölmüþ. Sezai Bey, ne oðlunun doðumunda, ne de annesinin ölümünde bulunamamýþ; çünkü tam da o günlerde, siktiriboktan bir evladýn doðumuna koþturmak yerine, MÝT hesabýna bir dilsiz çerçi rolü oynayarak daðlardaki ünlü bir eþkýyanýn iniyle ilgili istihbarat topluyormuþ. Gecikmeli olarak tayininin Ankara Çayýrhan’daki Yetiþtirme Yurdu’na yapýlmasýndan sonra gelebilmiþ Eskiþehir’e. Dünyaya gelen ve adý da Kemal Yavuz konulan bebenin nüfus kaydý da, Çayýrhan’a taþýnmalarýna müteakiben, doðum parasý almak amacýyla Çayýrhan’da doðmuþ olarak gösterilerek 01 Mart 1953 olarak kaydettirilmiþ. Siktiriboktan bir çocuðun doðum gününü günü gününe kaydettirsen ne olur, kaydettirmesen ne olur? O zamanlar üniversite görmüþ nüfus memuru nerde? Tahsili kýt bir nüfus memuru, bulunulan yerin Çayýrhan olmasýna ve doðumun Çayýrhan’da olduðu söylenmesine karþýn, doðum yeri hanesine de “Çayýralan” yazmýþ. Ýyi mi? Doðrusunu bilmediðim doðum tarihimle, yanlýþ yazýlmýþ doðum yerimle, telaffuzu mümkün olmayan soyadýmla siktiriboktan biriyim iþte...” Eþimin amerikayý keþfetmiþlik bilgiçliðiyle tavsiyesi gülmeme sebep oluyor: “Doðum tarihinin doðrusunu öðrenebilirsin!” “Nasýl?” “Mezarlýk kayýtlarýndan babaannenin ölüm tarihini çýkarttýrýrsan...” Gülerek sözünü kesiyorum; “Babaannem kim? Onun adýný bile bilmiyorum ki mezar yerini bileyim...” Eþimin sabrý tükeniyor; “Eh! Gerçekten de siktiriboktan bir herifsin... ” *
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |