"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Ortadoðu kazaný kaynaya dursun, bizim tenceredeki sorunlar da oradan tetiklenip fokurdanmaya baþlayacak sanki.. Bizdeki görece açýlým durdu; birileri tarafýndan çözüm yollarý týkatýlmaya çalýþýlýyor.. Barýþ güvercini olan umudumuz can evinden vuruldu. Umutlarýmýzý kimler, niçin söndürmek istiyorlar; barýþa giden yollarý kimler mayýnlýyor, savaþ tamtamlarýný niçin çalýyorlar?. Her tarafýmýz puþt zulasý, her yanýmýz mayýn tarlasý; ne zaman gelecek, bu kin ve nefretin üzerin bir barýþ molasý?.. Doksan yýldýr, bir tezgâh var; kalleþlikle kirlenmiþ “düþük yoðunluklu savaþ”, bir kör dövüþü gibi körükleniyor, oldum olasý.. Egemenlerin politikacýlarý, elitleri ve kurumlarýnýn hiç biri, doðru bir yaklaþýmla, güven verici bir programla soruna yaklaþmadýlar veya yaklaþamýyorlar. Yani tek düþünceleri, farklý diye abalýya vurmak oldu hep. Bu karanlýk savaþta, kaybedilen genç deðerlerimizi öldürtenleri hem herkes biliyor, deniliyor, hem de bir asýrdýr devletin her hücresini ele geçirmiþ derin devletin son tezahürü olan Ergenekon’u unutur görünerek, olmakta olan tüm kötülükleri çaktýrmadan PKK’ ye baðlayýp, gerçek görev ve sorumluluklarýndan kaçýyorlar. Ama derinden iðdiþ edilmiþ mantýksýzlýk gereði, farklý diye abalýya vurmak, sorumluluk ve risk almaktan kaçýnan herkesin amacý olmuþ neredeyse. Kimi aydýnlar bile, kamuya yansýyan yaklaþýmlarýndan anlaþýldýðý kadarýyla bu kültürden bayaðý etkilenmiþ görünüyorlar... Kimin ne düþüneceði konusunda herkes özgürdür sonuçta, kendilerini aydýn sananlar da böyle düþünebiliyorlarsa artýk, düþünsünler bakalým, keyifleri bilir. Acýlarý birlikte çekeceðiz. Ýddia olunur ki, bu hükümet zamanýnda, cumhuriyet tarihi boyunca tabu sayýlan bir çok þey tartýþýlabilir olmuþ. Ben de öyle sanmýþtým, ancak sadece tartýþmayla sýnýrlý kalýndý ne yazýk ki... Bölgemizin diðer devletlerindeki deðiþimler, iktidarlarýnýn altüst oluþlarýyla veya pratik çözümlerle yürürken, bizde ise, kimi konularý tartýþabilme olgusunu bile sanki büyük bir atýlýmmýþ gibi çok abartabiliyoruz. Bu göreceli deðiþimi de çok çekingen ve istemsizce sunduklarý halde. TC hükümeti, birilerinin dürtmesiyle bir adým atmaya çalýþtý sanki… Bölge deðiþiyor, tüm dünya deðiþirken; deve kuþu misali hiç kimse, baþýný kuma sokup bir þey yokmuþ gibi davranamaz, bu hükümet de öyle; ama þu anda onun da deðiþim barutu bitmiþ, mecali kalmamýþ görünüyor. Hanidir; kaç kiþi hüküm yedi Ergenekon davasýndan? Dava, sulandýrýlýp kendine özel bir bulamaç gibi duruyor ortalýk yerde.. Kaç tane “faili meçhul” ü belli etti, bundan kim mahkûm olabildi? Kozmik odalara da girdiler; önlerinde sýr olabilecek hiç bir þey kalmamýþ bence; ama onlarýn da çözüme niyetleri yokmuþ belli ki. Öncekiler,” Erkene-kondu” ise; bunlar da Hazýra-kondu bir mirasyediliðe adaydýrlar adeta. Kimisi de, Ergenekon ile baðlarý var diye, sýra PKK’ ye gelecektir, deyip duruyorlar; neden onu sýraya koymuþlar ki? Ýlk sýrayý PKK’ ye vereydiler; madem tüm kötülüklerin kaynaðý olarak onlarý görüyorlar ve madem Ergenekon ile baðý var diyorlar; niye þu ana kadar belgelerini açýklamýyorlar veya savcýlarý dava açmaya çaðýrmýyorlar? Zülfü yâre dokunacak diye mi korkuyorlar? Yoksa biz de, ayný yolda yürümeðe devam edelim de, bu sorunu, iktidarda daha fazla kalabilmek için biz de kullanalým mý diyorlar? 12 Eylül darbecileri de yargýlansýn diye referandum yapýldý güya; hani ne oldu, galiba darbecilerin kendiliðinden ölmelerini bekliyorlar. Son darbeci de ölsün, davayý o zaman baþlatacaklar demek ki... Demokratik açýlým adýna Kürt sorununu da çözeceðiz dediler; sonra vazgeçtiler, meðer Kürt sorunu yokmuþ; sadece Kürt kardeþlerinin sorunu varmýþ dediler. Acaba kendi partilerine oy vermiþ olanlarýn ihaleler sorunundan mý bahsediyorlardý, gerçeklerden böyle çark ederlerken!.. Neyse; bir baktýk iki, nedenleri hala muamma olan, operasyonlar ve çatýþmalar baþlayýverdi. Seçilmiþ milletvekilleri meclisi boykot ettiler. Sonra kimileri, sorunu çözmek istiyorlarsa, meclise niye gitmiyorlar, demeye baþladýlar. Engel çýkaranlarla sitem eden kaynaklar aynýydý. Meclisi boykot edenler de, hangi gerekçeyle boykot ettiler ve sonra ne deðiþti de boykotu býrakýp meclis yoluna düþtüler, o da baþka bir muamma tabii.. Madem meclis orada diyorsunuz; Kürtlerin oylarý, niye Türkiye geneliyle ölçülüyor? Neden %10 barajýna dokunmuyorsunuz? Baraj istiyorlarsa, iller bazýnda olsun da, bakalým Kürdî olmayan hangi parti Kürtlerin yoðun olduðu illerde, Kürtlerden milletvekili çýkarabilecek!.. Kürtlere ( ve tüm halklara) her türlü kendini ifade etme ve örgütlenme haklarý verilseydi, meclisin renkleri de kim bilir ne kadar deðiþecekti. PKK diye bir olay da kalmazdý elbette, gerek de kalmayacaktý zaten. Ama o mecliste oturanlar, bunu da istemiyorlar ve at gözlüklü kimileri de bir türlü bu gerçeði göremiyorlar. Hatta ýsrarla görmek istemiyorlar. Çözüm yerine, iþin kolayýna kaçýyorlar, suçlarýný baþkalarýna yüklemek için eleþtiri oklarýný baþka yöne yöneltiyorlar. Bütün bunlar gösteriyor ki, tezgâhýn nerede piþtiði, tavalarýna da her renkten halk çocuklarýnýn nasýl düþtüðü, yeterince açýk deðil mi? TV açýk oturumlarýnda olsun, çeþitli platformlarda olsun; sorunun çözümünü barýþçýl yollarda arayan insanlarýmýza hep bir ters yaklaþým söz konusu oluyor. Nedense herkes, bu sorunun kaynaðý olan derin devlete arkamýzý dönmemizi ve onlarýn asýrlýk politikalarýnýn sonucu olan PKK’ ye karþý durmamýzý, oraya lanet yaðdýrmamýzý veya eleþtirmemizi istemektedirler. Bunu bizden (Kürtlerden) isteyenler, (bilerek veya bilemeyerek) sorunu da, çözümü de, olguyu da ters yüz etme tezgâhýndan baþka bir þey yapmýyorlar. Kürtler, bu oyuna gelmeyeceklerdir. Bu tür iddia sahibi olanlar, önce Kürt halkýnýn haklarýný teslim edip, bize güven vermeleri gerekir. Hiç kimse, halkýmýza düþman veya nefret edici konumunda duruyorken, üst perdeden ahkâm kesip, bize akýl vermeðe kalkmasýn!. Sorun, kime eleþtiri yöneltip, kime lanet okuyacaðýmýz deðildir; koca bir ulusun doðal haklarýnýn neler olabileceði ve bunun için en doðru çözüm yolunun nasýl olacaðýdýr. Herkes eteðindeki taþlarý bu yönde döksünler. Kimler, nasýl konuþacaksa konuþsunlar, yeter ki, söylemlerinde ciddi, vicdanlarýnda doðru, niyetlerinde iyi olsunlar. Her þeyin bir ortasý vardýr, ortaklaþa bulunur. Bu karanlýk tezgâhlarda, sorunla alakasýz katledilen masum insanlarýn vebalini, hep tek tarafa yükleyip, kamuoyunu bu yönde körüklemek, çözüm yollarýný kilitleyip, doðru geliþmelerin önünü týkamaktýr. Yani ölenlerin tümünün, çeþitli halklardan masum halk çocuklarý olduðunu, (tüm ilgili yazýlarýmla ben dahil) neredeyse söylemeyen yoktur. Ama konuyu saptýrmak, çözüm adresini çarpýtmaktan kaynaklý sübjektif niyetlerden dolayý, kimse doðruyu söylemiyor veya yedi mahalleden sürgün edilirim korkusuyla söylemek istemiyor. Kürtler ne istiyor diyenler, kendi önerilerinden söz etmiyorlar. Sizin ne istediðiniz, 90 yýldýr belli olduðu için, hala “hiçbir þey”dir (kimi aydýnlar da, kendilerini o atmosferden hâlâ kurtaramadýklarý belli oluyor) ; bizim ( yani Kürt halkýnýn) ne istediðine (zor gücüyle) izin vermediðiniz için bütün bu isyanlar olmuþtur zaten. Ýsyanlarýn iyi bir þey olduðunu isyan edenler bile söylemiyorlar; bize baþka yol býrakýlmýyor, bizi isyana mecbur ediyorlar, diyorlar. Hala durum farklý deðildir. Kimi aydýnlar bile böyle düþündükten sonra… Düzen ayný düzen, tezgâh, yine ayný tezgâh þeklinde sürüp gidiyor… Sadece ben doðrularý söylerim, diye bir iddiam yoktur elbette, olamaz zaten. Baþkalarýnýn tek bir doðrusu olursa dahi, onu da alýp deðerlendirmek ve onu, kendi doðrusuymuþ gibi benimsemek gerektiðine inanýrým. Bazýlarý, sanki yeni bir þey keþfetmiþ gibi, bu ülkede baþka halklar da var, niye sadece Kürtler sitem ediyor, diyorlar. Elbette ki bu ülkede Kürtlerden baþka halklar da yaþýyor ve onlar susuyor diye Kürt halký, her zulmü kabul etmek zorunda deðildir. Baþka bir halk, varým diyorsa konuþsun, onlara,” konuþma, sýrada ben varým” diyecek bir Kürt çýkabilir mi? Çýkmayacaktýr.. Romanlar, Kürtlerden daha çok aþaðýlanýyor, diyorlar, olabilir; ama onlar da kendi haklarýný aramaya baþladýlar ve Kürtleri örnek aldýklarýný söylüyorlar. Kimi duyarlý Adigeler, Lazlar da öyle diyor; ama galiba kimileri de, öyle bir sessiz ve suskundur ki, Kürdün hak arama gürültüsünden, þahsi çýkarlarý gereði, kendi sessizliði bozulmasýn adýna, korkup, ortalýðý velveleye veriyorlar. Bu ülkede baþkalarý da var (ve onlar susuyorlarsa o zaman) siz Kürtler konuþamazsýnýz, neden þikayet ediyorsunuz, der gibi bir tuzaktýr dayatýlmak istenen. Kraldan daha kralcý bir davranýþtan öte bir þey deðildir bu yaklaþým tarzý. Hiçleþmiþlikten gelen bir saçmalýktýr bu söylem. Unutmayalým ki bütün halklar, bizim zenginliðimizdir; hepsi konuþmalý, kendilerini ifade edebilmeli, devlet desteðiyle kendi dillerini ve kültürlerini koruyabilmelidir. Kitlesel olduklarý yerlerde, çocuklarý, Anadilleriyle de eðitim yapabilmelidir. Bir dil, bir insandýr ve ben, çok insaným-lisaným olsun istiyorum. Onlar, kendilerini kendi dilleriyle ifade ettikçe ben, daha çok zevk alacaðým; hatta elimden gelirse onlarýn dillerini de öðrenip, onlarýn diliyle onlarla sohbet etmek isterim. Ya da ortaklaþtýðýmýz bir dille sohbet ederiz, sevgiyle, saygýyla.. Halklar kendi iç huzurunu bulursa, bundan bana da pay düþecektir. Birbirimizi, farklýlýðýmýza raðmen sevebilmeliyiz. Benim, tahammülsüzlük gibi bir problemim yoktur çok þükür. Hiç kimsenin de olmasýn. Ama bir gerçek var ki, Türkiye’deki inkâr ve imha politikalarýnýn temelinde, Türk(men) halkýnýn zerre kadar suçu yoktur; tüm suçlarý, diðer azýnlýk halklardan gelen ve Türk’ten daha Türkçü olan kimliksizlerden geliyor. Kimisi onlara, “Beyaz Türk” deseler de, onlardan daha kara(nlýk) kimse yoktur. Bazen, bu konulardaki yazýlarýmýzda “biz” ve “siz” zamirleri sýkça geçmek durumunda oluyor; okuyucular, acaba “biz” denince, söyleyenin arkasýnda bir örgüt mü var; ya da “siz” dediði kimse hangi örgüttendir, diye bir ikilem içinde kalabilirler. Bu tür varsayýmlar, vehmler yersizdir; bu sözcükler, kimi yerlerde alçak gönüllükten kaynaklý, “ben” dememeye gösterilen bir özenden dolayý da olabiliyor. Ben, Kürt sorununu söz konusu eden yazýlarýmda, bazen “biz” derken, (ben de içinde olarak) genel anlamda tüm Kürt halkýný kast ediyorum; her hangi bir parti, örgüt veya kuruluþu deðil; (konumun muhatabýna) “siz” derken de, bu ülkeye 90 yýldýr egemen olan çözümsüzlük zihniyetinin iradesi ve bu zihniyetin ideolojisiyle iðdiþ edilerek çözüme karþý olan kimseleri kast ediyorum. Bir halký veya belli bir þahsý deðil. Kürt sorununa çözüm isterken, diyalogdan öte gidilecek baþka bir yol yoktur. Söylem sahipleri, ne kadar iyi niyetle yaklaþýrlarsa; çözüm adýna ne kadar objektif görüþ ortaya koyabilirlerse, sonuca daha kolay ulaþýlabilecektir. Yoksa Ak-Kara ikileminde böyle talim yapmaya devam edilirse, bir yüz yýl daha kaybýmýz olur; eðer o da bu süreçte kurda kuþa yem olmadan varlýðýmýzý koruyabilirsek... Birlikte yaþamanýn yollarýný týkarsak, kopuþun ve ayrýþmanýn yolunu göstermiþ oluruz. Onun için kim, ne diyorsa ve neyi dayatýyorsa, bunun bilincinde ve olasý tehlikelerin farkýnda olmalýdýr, bulunduðumuz þu Ortadoðu’ nun kurtlar sofrasýnda. Birbirimizi, sayýsýz hile virajlarýndan dolaþtýrmaya gerek yoktur; doðrular kýsa ve özdür. Çözüm, öyle yakýn görünen bir köydür ki, hiçbir kýlavuza ihtiyaç duymayacak kadar açýk ve kolay görülmektedir. Ünlü Bizans hilelerine baþvurmadan, bozuk düþüncelerden arýnmýþ olarak, yeter ki, çözüme dair “iyi” bir niyetimiz olsun. Sorun, halklarýn kendilerinden kaynaklanmýyor; sorun, söz konusu halklarý temsil ettiklerini iddia edenlerin hileli rant ihtiraslarýndan ve gizli kapalý niyetlerinden kaynaklanýyor. Herkes hilelerinden arýnsýn ve dümdüz olan doðru yolun üstüne çýksýn, varlýklarýyla, yaptýklarýyla tüm halklara görünür olsunlar. Konuþmalarýnýzý da tüm halklar duysun ki, artýk kendi baþlarýna yeni bir çorap örmeyeceðinizi görüp anlayabilsinler ve gönlü rahat bir þekilde çözüm görüþmelerinizin sonucunu bekleyebilsinler. Haydi, çözüme dair taþlarýnýzý barýþ puzlasýna yerleþtirin; görelim bakalým, kim, hangi doðru gerçekleri, nasýl koyuyor ortaya… Oyun bozanlýk yapan olursa, deþifre de olabilecektir böylece.. Selam ve sevgiyle kalýn. M.Nazým Güler info@mnazim.com http://www.mnazim.com/konu-cozum-isterken-1051.html
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.Nazým Güler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |