Bir ince tülüm pencerelerde. Hoyrat rüzgarlar esmesin bana. Fýr fýr essin her daim yel üzerime. Dayanamam savrulmalara, daðýlmalara. Ruhum tüm dokunuþlarda hafifçe yerinden oynasýn. Sevdiklerim artýk beni hýrpalamasýn. Sevmeler Allah'ýn lütfu olsun. Rahmet pencerelerimden eksik olmasýn. Bekleyiþlerim fýrtýnaya, kasýrgaya dönüþmesin. Pencerelerde güvercinler bile dövüþmesin. Güvercinlerin özgür uçuþlarýndaki esinti, bana serinlik ve esenlik versin. Ýnce bir tülüm sefaletimde. Kimse bana zenginliðiyle perdeler reva görmesin. Kadifeden perdeler yanýmda olmasýn. Zenginlik sefaletimde hoyrat el olmasýn. Kimse yanýma perdeler koymasýn. Açlýðým güvercinlerin dostluðuyla geçer. Beni senli benli aþklar gibi dünyaya kapamayýn. Ýkili aþklar gibi beni bencil kýlmayýn. Dünyanýn ýlgýt rüzgarlarý benim kaderim olsun ve kaderime güvercinler ortak olsun. Hoyrat rüzgarýn önüne kattýðý kütük ve kalas insanlar ince perde gibi olan yüreðimi yýrtmasýn. Onlar beni sevmez. Onlardan yaratýlýþlarýnýn gereði olarak incelik beklenmez. Onlar odundur. Odundan perdeye nakýþ ve oya olmaz. Onlar ruhuma zevk katmaz. Ýnce bir perdeyim, akþam kýzýllýðý üzerine vuran. Beni akþam kýzýllýðýyla uyutun, sabahýn ilk ýþýklarýyla uyandýrýn. Eðer çok isterseniz yanýma bir baþka tül koyun. Akþamlarý kavuþalým, gündüzleri aralanalým. Yine de küsmeyelim. Bizi ayýran ellere kýzmayalým. Ýnce bir tülüm pencere kenarýnda. Yollardan geçenler bana dokunmasýn. Sadece evini evim bildiðim kiþi bana dokunsun. Her geçen seyirlik bir oyun ya da Fatih gibi Kanuni gibi hayat kitabýnýn bir okumluk kahramaný olsun. Çok ilgilendirmesin beni gözlerini insanlýða kapayan. Gözlerini insanlýða kapatana ben de kapanayým. Gönül evime hiç girmesin. Gitsin tuvalette, sokakta, otobüste sevgilisiyle öpüþsün. Nefesi pencereme hiç uðramasýn. Kimseye nefes aldýrmayana, yüreðim daraðacý olsun. Gençlerin elinde sallanan tespihler gibi Allah dedirtmeden ipimde sallansýn. Genç kýzlarýn suratýnda utancý örten makyaj gibi tül beyazlýðýma bulaþmasýn. Bir fýkrada olduðu gibi; Temel uçakla Avrupa'ya giderken Fransýzla, Almanla, Ýngilizle sohbete dalar. Fransýz Yunanistan'ýn üzerinden geçerken buradaki genelevde annem çalýþýyor der. Sýrbistan'ýn üzerinden geçerken Alman benim de annem buradaki genelevde çalýþýyor der. Ýngiliz de Fransa'nýn üzerinden geçerken ayný cümleyi söyler. Temel bunun üzerine baðýrýr indirin beni bu kadar orospu çocuðunun arasýnda yaþayamam der. Gel gör ki þimdiki Temel'ler uçaktan inmek ister de analarý becermek için inmek ister. Ýnce bir perdeyim. Temel'lere basitliðini gizleyen örtü olmak istemem. Eðer kendi arsýzlýðým ya da baþkasýnýn hayasýzlýðý karartacaksa beyazlýðýmý bu dünya penceresinde var olmak istemem. Çünkü bilirim ki orospuluðun çoðaldýðý yerde, pezevenkliðin ya da ibneliðin heykeli dikilir.