"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Mustafa Kemal Ankara ve Ankaralý’yý sevmiþ; Ankaralý, 27.Aralýk 1919 günü “Konguru Paþasý”ný baðrýna basmýþtý. Ankaralý onun için yollara dökülmüþ, onu karþýlamýþtý. Artýk Mustafa Kemal Ankaralý olmuþtu. Ankara’nýn ileri gelen sivil ve Mülki Erkaný, Mustafa Kemal ve silah arkadaþlarýnýn ve Heyet-i Temsiliye’nin Ýstanbul Hükümeti’nden kopmuþ olduklarýný, yokluklar içinde vatana hizmet verdiklerini biliyordu. Ankara bu büyük konuða manevi yönde destek vermiþti ama maddi yönüyle de destek olmalýydý. Ankara Ovasý’nda köke durmuþ bir fidan vardý. Artýk Ankara’nýn sularý baþka türlü akacak; her sabah güneþ oklarýný Hüseyingazi’nin üstünden daha hýzlý atacaktý. Bu gelen, kördüðümü kýlýcý ile çözen Ýskender deðil, ülkeler zabt eden geçmiþteki Timur deðil, daha büyük; ülkenin bütünlüðünü koruyan Gazi Mustafa Kemal ve Osmanlý Ýmparatorluðu’ndan arta kalan devleti ayaða kaldýrmak isteyen Kuvay-i Milliyecilerdi. Ankara bu tarihi kiþilere bir anda çare olmalýydý. Nitekim oldu da. Mustafa Kemal Paþa ile gelen Heyet-i Temsiliye üyelerinden Mazhar Müfit Kansu o günleri þöyle anlatýyor: “Bir de geçinmek, para meselesi bizi sýkmaya baþladý. Ekmekçiye bile verecek paramýz kalmamýþtý. Mustafa Kemal Paþa ile bu ciheti görüþürken, bulduðum çareleri eskisi gibi, kabul etmedi ve yarý geceye kadar hep düþündükse de, para tedariki hususunda bir karar ve neticeye vasýl olamadýk. Çünkü, bankalardan ve müessesattan ödünç bile olsa, para almayý Paþa’ya bir türlü kabul ettiremedim. Ne yapacaktýk? Benim bir kürküm vardý. Erzurumlu Nafiz Bey’e müracatla sattýrýlmasýný rica ettim. Nafiz Bey, ”Kanunisani (ocak ayý) içindeyiz, ne giyeceksin!”diye ýsrar ettiyse de, bu ýsrar ne olursa olsun kulaðýma giremezdi, aç mý kalacaktýk, nihayet onu da sattýk. Kimsede satýlacak bir þey kalmadý. Paþa ile bu husus da bir çare bulamayarak, hele bakalým sabah olsun, yine düþünürüz deyip odalarýmýza çekildik. Ankara’ya geldiðimiz zaman hemen bir hafta kadar bizi Belediye iaþe etti. Fakat bu, aylarca devam edemezdi. Velhasýl çaresizlik içinde veyahut para bulmak kabil iken, Paþa’nýn bu bulunan çarelere bir türlü muvafakat etmemesi yüzünden müzdarip bir halde idik. Sabah oldu, gece düþünmekten uyuyamamýþ olduðumdan, yataðýmda istirahat halinde iken kapý vuruldu. Ýçeri giren zat, Müftü Efendi’nin (Rýfat Börekçi) geldiðini söyledi. Eyvah þimdi Müftü Efendi’ye kahve ýsmarlamak lazým, kahve var ama, þeker yok, benim iki parça þekerim var, onu da masanýn gözüne saklamýþtým. Ya þekerli kahve isterse... ya sigara da vermek lazým gelirse... Çünkü þeker çok pahalý idi. Herkes þekerini kendi tedarik edecek, emri verilmiþti. Fakat onu tedarik edecek kim de para vardý ki!... “Paþaya haber veriniz” dedim. Ýçerideki zat: “Paþa size gönderdi; Paþa ile görüþtüler,” dediler “Peki buyursunlar” Müftü Efendi odama girdi. Ortadaki yuvarlak ve küçük masanýn kenarýnda bir iskemleye oturdu. “Müftü Efendi, zannýma göre kahve içmezsiniz deðil mi?”dedim. “Evet içmem”dedi. “Sigara?” “Onu da kullanmam”cevabýný verdi. Halbuki Müftü Efendi kahve de içerdi, sigara da, fakat biz buna meydan vermemek için böyle bir sualde bulunduk. Müftü Efendi, derhal vaziyeti anladý ve içmem deyip; tebessüm ederek, “Sizin biraz sýkýntýlý olduðunuzu öðrendik, az da olsa yardýmda bulunmayý vazife bildik” dedi. Bundan bir þey anlamadým, yataðýn karþýsýnda duran küçük kasayý göstererek, “Paramýz var”dedim. Halbuki kasa mevcudu 48 kuruþtan ibaretti. Müftü Efendi bu sözümü dinlemedi bile, cübbesinin altýndan bir torba çýkardý; içindeki kaðýt paralarý saymaya hazýr bulunuyordu. “Müftü Efendi, teþekkür ederim ama, önce Paþa ile bu hususta görüþmeniz iyi olur”dedim. “Görüþtüm, kasa Mazhar Müfit’tedir, ona veriniz, dediler”. “Pekala” Müftü Efendi parayý birer birer saymaya ve masanýn üzerine koymaya baþladý, yüz, iki yüz, beþ yüzü geçti. Nihayet tam bin lira kaðýt para saydý. Bende yataktan kalkarak paralarý aldým ve kasaya koydum. Bunun üzerine emirberi çaðýrdým ve iki þekeri uzattým; “Bize birer kahve piþir” emrini verdim... “Müftü Efendinin getirdiði bu parayý, memleketin esnafý aralarýnda toplamýþ, bizim parasýz kaldýðýmýzý anlamýþlar. Müftü Efendi ile göndermiþler, cümlesine teþekkürlerde bulunduk”. Alýntýlayan Bilal N. Þimþir, Ankara Ankara, Bilgi Yayýnevi, S.172-173
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Haydar Köprülüoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |