Bugün inkara dayalý felsefe ve görüþlerin karþýsýnda güçlü bir dava vardýr. Bu, müminlerin davasýdýr. Dünyadaki zulmü durduracak, insanlýða barýþ ve huzur getirecek olan Ýslam Birliði davasýdýr. Allah’ýn vaadi ve Peygamberimiz (sav)’in vasiyeti olan Ýslam ahlakýnýn yeryüzü hakimiyeti davasýdýr. Bütün Müslümanlarýn sýký sýkýya sarýlmasý gereken bu dava, dev bir idealdir.

Davasý olmayan, heyecaný ve ideali olmayan bir hareket mutlaka kaybeder. Küfrün, batýl da olsa bir davasý vardýr. Türk ve Ýslam aleminin birleþerek, Türkiye’nin liderliðinde dev bir topluluk oluþturmasý ise çok büyük bir davadýr. Müslüman pasif, dini anlatmada çekimser, Ýslam Birliði idealine ve Allah’ýn vaadine inancý zayýf bir yapýda olmamalýdýr. Bu ideal, inanan her insaný motive etmeli; insana heyecan ve mücadele azmi vermelidir.

Ýman sahipleri, her zaman doðruyu iþaret eden vicdanlarýnýn sesini dinlerler. Ancak din, insanýn sadece kendi içinde yaþamasý gereken bir olgu deðildir. "Dini herkes kendi vicdanýnda yaþamalýdýr" yaygýn görüþüyle dini bir yerlere hapsetme düþüncesi, Kur’an’dan habersiz olan ya da Allah’tan yüz çevirerek yaþayan kiþilere ait çarpýk bir iddiadýr.

Allah’ýn emridir; her iman sahibi insan, Rabb’inin nimetini durmaksýzýn anlatmakla, iyiliði emredip kötülükten sakýndýrmakla ve "yeryüzünde fitne kalmayýncaya kadar" fikir mücadelesi yapmakla sorumludur. Allah’ýn buyruðu doðrultusunda iyi, doðru ve güzel olaný insanlara anlatmak, tavsiye etmek; iþte müminin asýl görevi, asýl iþi, asýl davasý budur.

Ancak Allah’ýn sünneti ve imtihanýdýr; fikir mücadelesi içindeki samimi müminler her dönemde çeþitli baský, engelleme ve iftiralarla karþýlaþýrlar. Müminlere dayanaksýz iftiralar atýlýr, çok çirkin iddialar öne sürülür ve her devirde bunlara inanan vicdaný zayýf insanlar olur. Diðer Müslümanlar bu iftiralara inanýp inanmamakla ve korktuklarý için Ýslam’ý yaymaktan kaçýnýp kaçýnmadýklarýyla sýnanýrlar.

Samimi müminler, her dönemde Allah’a olan derin imanlarý, aþklarý ve yalnýzca O’nun rýzasýný kazanmayý amaç edinmeleri nedeniyle, aldýklarý tepkilerden asla korkmaz, örnek bir cesaret ortaya koyarlar. Dini yayma faaliyetlerinde samimi ve cesurdurlar. Din ahlakýný yaþamayanlarýn yaptýklarý baskýlar, eziyetler, attýklarý iftiralar müminleri korkutmaz aksine daha da þevklendirir ve motive eder.

Yaþadýðýmýz ahir zamanda Müslümanlar arasýnda yaygýn bir korku görüyoruz. Bu yüzden Ýslam’ý anlatmayý, Ýslam’a hizmeti ve dolayýsýyla davayý býrakýyorlar. Kimi kaçýyor, kimi saklanýyor, kimi susuyor, kimi hakkýn tam aksi yönde konuþuyor, kimi inkarýn asýl kaynaðý olan Darwinizm’in propagandasý yapmaya baþlýyor. Yaþadýklarý korku yüzünden her biri farklý davranýþ sergiliyor, Müslümanlardan ayrý saflarda yer alýyor.

Müslümanlar umutsuzluðu, ürkekliði, teslimiyetçiliði ve korkaklýðý býrakmalýdýr; korkulacak tek güç Yüce Allah’týr. Küresel güç edebiyatý yapan ve Müslümanlarý pasifize etmeye çalýþanlar kaale alýnmamalýdýr. Ýslam alemini dayanaksýz "öcü"lerle korkutmaya çalýþanlar, þeytanýn görevlendirdiði kiþilerdir.

Bediüzzaman bu konuda Mektubat’ta þunlarý söyler: "Ýnsanda en mühim ve esaslý bir his, hissi havf’týr (korku hissidir). Dessas(gizli hilelerle aldatan) zalimler, bu korku damarýndan çok istifade etmektedirler. Onunla korkaklarý gemlendiriyorlar. Ehl-i dünyanýn hafifiyeleri ve ehl-i delaletin propagandacýlarý, avamýn (halkýn) ve bilhassa ulemanýn, bu damarlarýndan çok istifade ediyorlar, korkutuyorlar, evhamlarýný tahrik ediyorlar. Çok ehemmiyetsiz evham ile çok ehemmiyetli þeyleri feda ettiriyorlar. Hatta bir sinek beni ýsýrmasýn diyerek, yýlanýn aðzýna girer."

Dünya ehli insanlarýn þüpheli bakmalarý nedeniyle, bazý dostlarýnýn kendisinden çekindiklerini hatta onlara hoþ görünmek için kendisini olumsuz eleþtirdiklerini ifade eder Bediüzzaman. Ve þöyle devam eder:

"Ben de derim: Ey Ahiret dostlarým! Benim Kuran’a hizmetkarlýðýmdan teberri edip (uzaklaþýp) kaçmayýnýz. Çünkü, inþaAllah benden size zarar gelmez. Eðer, faraza musibet gelse veya bana zulmedilse, siz benden teberriyle kurtulamazsýnýz. O hal ile müsibete ve tokada daha ziyade istihkak kesb edersiniz (hak kazanýrsýnýz). Hem ne var ki evhama düþüyorsunuz?"

Korku damarý þu an daha da þiddetlenmiþ durumdadýr. Çünkü Müslümanlar, geçmiþte sadece insanlar arasýnda, daha yakýn zamanlarda ise gazetelerde haber oluyorlardý. Ancak bugün internette, radyo ve televizyonlarda daha yaygýn þekilde haber olabiliyorlar. Bu nedenle korkunun þiddeti daha da fazladýr. Onun içindir ki kýnayýcýnýn kýnamasýndan korkmadan, tepki alacaðýndan çekinmeden, samimi olarak Ýslam’ý savunan insanlarýn sayýsý azdýr.

Devam Edecek...