..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Þenol Durmuþ




22 Þubat 2012
Tanrýnýn Yumruðu  
Þenol Durmuþ
Kutsal kitaplardaki metinlerin satýr aralarýnda belirtilmiþtir. Tanrý bazý güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaþmýþtýr. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracýlar vasýtasý ile diðer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarýný geçmeyen peygamberlerin sayýsýnýn azlýðýndan olacak ki bazý güçlerini de mürþidi kamillere daðýtmaktan çekinmemiþtir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak bilinen özel insanlardýr. Ve bunlar soylarý vasýtasýyla günümüze kadar ulaþmýþtýr. Bunlar kimdir, nerede oturur, ne iþ yapar pek bilinmez ama birden hiç olmadýk bir anda insanlarýn karþýsýna çýkar ve hata yapan, günah iþlemekte ýsrar edenlere o korkunç gücü gösterir. O kafirin artýk bir þansý kalmamýþtýr.


:BAEE:
Kutsal kitaplardaki metinlerin satýr aralarýnda belirtilmiþtir. Tanrý bazý güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaþmýþtýr. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracýlar vasýtasý ile diðer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarýný geçmeyen peygamberlerin sayýsýnýn azlýðýndan olacak ki bazý güçlerini de mürþidi kamillere daðýtmaktan çekinmemiþtir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak bilinen özel insanlardýr. Ve bunlar soylarý vasýtasýyla günümüze kadar ulaþmýþtýr. Bunlar kimdir, nerede oturur, ne iþ yapar pek bilinmez ama birden hiç olmadýk bir anda insanlarýn karþýsýna çýkar ve hata yapan, günah iþlemekte ýsrar edenlere o korkunç gücü gösterir. O kafirin artýk bir þansý kalmamýþtýr.

O gücün sahneye çýktýðý bir yer...

Þarapçý Salih her gün olduðu gibi o sabah yine evinden yola çýktý. Bir elinde poþeti diðer elinde bastonu olduðu halde aðýr aksak yürüyordu. Altmýþ yaþlarýnda olmasý bir yana sefil þarapçý geçmiþine raðmen hiçte çökmüþ bir ihtiyara benzemiyordu. Simsiyah saçlarýnda beyaz bir saç teline rastlamak imkansýzdý. Ýri yapýlý, gayet yakýþýklý, uzun boylu bir adamdý o. Üstündeki yýllanmýþ elbiseler, vücudundan yayýlan o korkunç kokular bu heybetli vücuda hiç de yakýþmýyordu. Hele bir de o baston. Bir kokarcadan hatta bir leþten daha da beter kokardý Salih. Kimileri bu kokunun onun için vazgeçilmez bir yaþam kaynaðý olduðunu söylerdi. Keza bastonu için de öyle söylediler. Baston denen o araç çoðunlukla insanlar da acýma duygusunu kabartýrdý ve onu gören bir insan sadaka vermekten hiç çekinmezdi. Baston hikayesi de yaþam yolculuðunun en keskin dönemeçlerde ki virajlardan bir sahneydi.

Yýllar öncesi bir kavgaya istemeden þahit olmuþtu Salih. Mahalle arasýnda terk edilmiþ bir arsada içerken iki grup þarapçý serserinin kavgaya tutuþmasýný gülerek izliyordu. Tekmeler, yumruklar, býçaklar, sopalar havada uçarken Salih daha da çok güldü. Kavga edenlerden bir psikopatýn dikkatini çekene kadar kýs kýs güldü. Ýnsanlar can derdine düþmüþken baþka bir insan onlarý gülerek zevk içinde izliyordu. Psikopatýn parmak iþaretini görenler kavgayý býraktý ve o parmaðýn gösterdiði yöne baktý. Parmak þarapçý Salih’i gösteriyordu. Psikopat pek de öfkeliydi.

“Aga þu orospu çocuðuna bakýn, bize resmen gülüyor lan bu” diyordu...

Salih’in son gördüðü sahneydi o parmak. Eller de sopalar, býçaklar olan iki grup ona doðru koþuyordu. “Yandým anam” demesi durumun son vehametini göstermiþti. Bir tanesi “Ölüyor lan bu kaçalým.” diyene kadar onu dövdüler. Birkaç býçak darbesi, bir ayak kýrýðý ile bu olayý çok ucuz atlatmýþtý. Ama iki grup serserininde yýllar boyu sürecek olan bir dostluðuna da vesile olmuþtu. Bir ay kadar süren zorunlu yatak istirahatinden sonra bastonu ile yola çýktýðýnda o mucizeyi fark etti. Hangi esnafa uðramýþsa, hangi kahveye girmiþse insanlar ona yardým yaðdýrýyordu. Ertesi gün de öyle oldu. Bir hafta sonra da. Ýkinci hafta doktorun karþýsýna çýktýðýnda elindeki yeþil kartý bir kaðýt gibi parçalayarak onun suratýna fýrlatýp attý. Ayaðýnýn düzeltilmesi için yapýlmasý gereken ameliyatý reddediyordu. Devletin verdiði o Allahýn belasý yeþil kartý da artýk istemiyordu.

Bir dönemin yakýþýklý, hýzlý gençlerinden azýlý minibüs, taksi þoförü nam-ý diðer Korsan Salih yeni bir hayata baþlamýþtý. O sakat bir adamdý ve insanlardan yardým bekliyordu. Uzun süren bir içki yolculuðuna çýktý. Durmadan içti. Sabah akþam demeden kusana, sýçana kadar içti. Bazý seneler o þarapçý evinden kamyonlar dolusu boþ içki þiþeleri çýktý. Buna raðmen saçýnýn bir teli hala beyazlamamýþtý.

Salih o gün de yine yola koyuldu. Kahveleri dolaþtý, esnaflarý gezdi. Az çok yine yolunu bulmuþtu. Kasaptan kemikleri sakatatlarý topladý. Þarabýný aldý. Eski insanlara selam verirken, yeni insanlara küfür etti. Tarihi Rami kýþlasýna adým atar atmaz diðer þarapçýlara günlük selamýný verdi. Yýkýk binalarýn, aðaçlarýn, terk edilmiþ hurda araçlarýn arasýndaki hýrsýzlar, esrarkeþler, þarapçýlar da onu selamlýyordu.Birçoðunun hayat hikayesi Salih’ten daha beter durumdaydý ama onu görenler haline þükür ediyordu. Bu dünyanýn bir felsefe kuralýydý bu durum. Birinin felaketine, diðeri üzülüyordu. Birbirlerine üzülenlerin bir yaþam direnciydi bu maneviyat.

Bütün sahneleri izleyen bir adam vardý...-"Tanrýnýn Yumruðu"-

Yabancý bir adam süredir bu alanda dolaþýyordu. Hiç kimsenin daha önce görmediði tanýmadýðý bu adam insanlarý izliyordu. Gülenleri, aðlayanlarý, küfür edenleri bir süre seyretti. Ve onlarýn arasýna katýldý. Onlarla içiyordu. Onlarla güldü. Þarký söyledi nara attý. Kavga edenleri ayýrdý. Ýyilikten bahsederken günah sevap kavramlarýný masaya yatýrdý. Çevresindekilere sürekli günah iþlememeleri için telkinlerde bulundu. Hemen herkes bu adama saygý duyuyordu. Ama insanlar onun görüntüsünden korkmuþtu. Aðzýndan bal damlayan bu adamýn fark edilemeyen insanlarý ürküten bir yapýsý vardý. O bir devdi. Ýki metreye yakýn boyu ve yapýsýyla insanlara üstten bakýyordu. Belanýn zirve yaptýðý bu yerde bu adamýn ne iþi vardý. Hýrsýzlar, katiller, þarapçýlar, pezevenkler, esrarkeþler önünde eðiliyordu.

Bir süre sonra þarapçý Salih de saygý duyanlarýn arasýnda yerini alýyordu. Üstelik o saygýyý daha da çoðalttý. "Tanrýnýn Yumruðunu" gördüðünde bir kedi gibi ona yanaþtý. Bazen bir köpek gibi kuyruðunu salladý. Onun paçalarýna sürünmekten çekinmedi. Ýçtiði þarabýný ona ikram etti. Bu ilgiye o da karþýlýk verdi. Salih’i bir mürit olarak görüyordu. Salih’in yükü bundan sonra iyice bir aðýrlaþtý. Kendi karnýný doyurmadan önce "Tanrýnýn Yumruðunu" doyuracaktý.Kutsal derviþ, mürit ortaklýðý bunu emrediyordu. Daha çok dilenme zamaný gelmiþti. Dolaþtýðý kasaplar, ciðerci, kahvehane sayýsý artýyordu. Bastonu dahi bu yükü çekmekte zorlanmýþtý.

Kan ter içinde güç bela elinde poþetlerle kýþlanýn o cehennem arazisine girdiðinde onu hemen arýyordu. "Tanrýnýn Yumruðu" iki kilometre ötede, aðacýn dibinde tüm heybetiyle ona bakýyordu. Gülümsüyordu müridine. Acaba ne vardý o poþetlerin içersinde. Yaralý bir aslan gibi ona doðru koþuyordu Salih. Yarý kükreyek, hýrlayarak, çýðlýklar atarak aðacýn dibine ulaþtýðýnda bir kedi gibi kafasýný ona doðru uzatýyordu. Koca bir el o kafayý bir bebek þefkatiyle okþadý sürekli. O dev adam ona üstten bakýyordu. Çevredeki bütün þarapçýlar, keþler bu iliþkiyi kýskanmaya baþlamýþtý. Geceleri ateþler yanýyordu. Her þarapçý grubunun bir ateþi karanlýkta bir yýldýz gibi parlarken gözler yine aðaçlarýn arasýnda "Tanrýnýn Yumruðunu" arýyordu. O bir ateþin önünde söylevini verirken kükrüyordu.

“Ey insanlar, ey arkadaþlar, yanlýþ yapmayýn. Lütfen günah iþlemeyin. Ýnsanlýk, dürüstlük, ahlak, erdem, namus, inanç bizim maneviyat çimentomuzdur” derken, haykýrýyordu.

Ateþin yarattýðý bu dev gölge bazen tüm araziyi kaplýyordu. Bütün þarapçýlar o gölgenin altýnda ezilmemek için birbirlerine sarýldý. Þarapçý Salih çok rahattý. "Tanrýnýn Yumruðu" ona sahip çýkmýþtý.

O geceyarýsý "Tanrýnýn Yumruðu" çok öfkeliydi. Ýnsanýn kanýný donduracak bir ses tonuyla haykýrýyordu. Þarapçýlar, psikopatlar, o gece adeta kaçacak yer aradý. Yanan ateþler bir anda söndürüldü.

“Gelin yanýma, gelin bana günahlarýnýzý anlatýn. Haydi sizi bekliyorum insanlar, nerelerdesiniz. Haydi gelin, ortaya çýkýn” diye baðýrýyordu.

Katillerin kuyruðu sýkýþtý o gece. Hýrsýzlar tövbe ediyordu. Tecavüzcüler, pezevenkler fareler gibi sessizdi. Yüzlerce suçlu, serseri bir çocuk gibi çaresiz kaldý. Sonra bir ses çýktý.

“Ben anlatmak istiyorum” diyordu o ses.

Kulaklar duyduklarýna inanamadý. "Tanrýnýn Yumruðu" þaþýrdý. Uzak diyarlardan beklediði o günahkar insan karþýsýnda ona bakýyordu. Bu bir iþaretti...Tanrý yine bir mucizesini göstermiþti.Yüzlerce metre mesafelerde içen gruplar sinmiþ, þaþýrmýþ bir halde onu dinliyordu.

O sese baktý...Ne diyordu bu Salih ?

“Sen mi Salih?” diye sordu.

“Evet abi ben itiraf etmek istiyorum” diyordu.

Bir daha sordu...

“Seni dinliyorum o halde söyle bana iþlediðin en büyük günah neydi, hadi onu anlat bana ”

“Abi çok piþmaným. En yakýn arkadaþýmýn karýsýný becermiþtim “ diyordu aðlarken. Ölüm sessizliði vardý. "Tanrýnýn Yumruðu" sessizdi.

“Kimin karýsýydý o?” diyene kadar.

“Þakir’in karýsý” dedi gözyaþlarýný silerken.

Þarapçýlar, hýrsýzlar, katiller aðlamamak için direniyordu. Köpekler kulaklarýna inanamýyordu. Þakir’in o koca kýçlý karýsýný mý becermiþti Salih?.. Nasýl yapmýþtý bu iþi? O karýyý becerme hayali kuran binlerce insan arasýnda onbinlerce mastürbasyona sebep olan kadýný beceren bir insanoðlu yer yüzünde tek Salih miydi?

“Bunu nasýl yapabildin ey Salih?” diye soruyordu.

Büyük bir üzüntü içersinde kendini kahrederken, yumruklarýný sýkarken ýsrarla soruyordu. Þakir gibi efendi bir adamýn karýsýna bu yapýlýr mýydý. Yuvasý daðýlmýþtý Þakir’in. Salih onu iyice bir becermiþti. Sonra baþka bir Salih’e devretmiþti. Onlarca Salih de sýraya girmiþti ama bu Allah’ýn belasý kýþlada o koca kýçý becerme þansýna ulaþan tek kul Salih’ti. Zavallý Þakir kahvelerde otururken tüm insanlar ona bakýyordu. Çarþý’da, pazarda her yerde insanlar onu büyük bir üzüntü içersinde izliyordu.Karýsýný becerenler daha çok üzülmüþtü. ..

“Yapman gerekeni biliyorsun deðil mi Salih?” diyordu tüm duygusallýðý ile.

Gözlerindeki yaþlarý zaptederken “Evet” diyordu Salih. Ayaða kalktý..."Tanrýnýn Yumruðunun" önünde diz çöktü. "Tanrýnýn Yumruðu" tüm gücüyle haykýrýrken iki elini havaya kaldýrdý.

“Duydunuz deðil mi insanlar, ey inananlar, ey orospu çocuklarý, bu adamýn itiraflarýný duydunuz deðil mi?” diye soruyordu haykýrýrken.

Karanlýðý sessiz bir uðultu kapladý. Herkes bir þekilde cevapladý. Bazýlarý hala aðlýyordu.

“Evet duyduk, duyduk onu” diyordu uðultu.

Yanan ateþten bir dal çýtýrtýsý duyuldu. Duyanlar o sesin ne anlama geldiðini çok iyi biliyordu. Kýrýlan bir çeneden duyulan bir çýtýrtýydý. Ýkinci yumruðu yemesine raðmen güçlükle de olsa yine kendini toparlamýþtý. Aðzýndan burnundan kan fýþkýrýrken son gücüyle yine geldi önünde diz çöktü. Üçüncü yumruða hazýrdý.

“Ey Salih bunu nasýl yapabildin?” dedi son kez o yumruðu sallarken.

O þimdi ayaklarýnýn dibinde yatýyordu. Salihin suratýnda, az da olsa bir gülümseme belirdi...


Üstünü silkelerken öfkeyle baðýrdý.

“Alýn lan þunu en yakýn hastaneye götürün baþýmýza iþ çýkmasýn”

Salih’in en yakýn arkadaþý Þarapçý Ahmet koþarak geldi. Salih’i kucakladý.

“Yalçýn abi bunu hangi hastaneye götüreyim” diye soruyordu.

“Ne bileyim lan ben. Ýþim var benim. Aksaray’da meyhanede bekleyenler var, oraya gidiyorum” diyordu.

Namlý kabadayý Yalçýn abi araziden çýkarken tüm gözler onu hayranlýkla izliyordu. Acaba kendilerine sýra ne zaman gelecekti? Bir dönem , Eyüp ilçesini titretmiþti bu acýmasýz sert kabadayý. Þimdilerde ise misyonu gereði bu günahkar insanlarý, yola getirmek için yoðun bir çaba sarf ediyordu.

Bir ambulansýn gelmesi için on dakikalýk bir süre yetmiþti. Þiþli Etfal hastanesinin acil servisine ulaþmasý için bir o kadar süre yeterliydi. Ona ne olmuþtu? Polislerin, doktorun sorularýný gülümseyerek sessizce cevapladý. Kafasýný bir mumya gibi sardýklarýnda ise mutluluðu daha da çok arttý. Yalçýn abi onu bu sefer gerçekten rahatlatmýþtý. Ona dua ederken þükranlarýný sunuyordu. Bu dayak onu en azýndan altý ay idare ederdi.

Þarapçý Ahmet ise ambulans daha gelir gelmez olay yerini terk etmiþti. Koþar adým giderken önüne çýkan herkese heyecanla olayý anlatýyordu. “Yalçýn abi Salih’i çok pis dövdü. Ama hak etti” diyordu. O hýzla kýþlanýn arazisinden çýkmýþtý. Oradan Eyüp’ün dar sokaklarýnda koþtu. Önüne çýkan dilencilere, camiden çýkan sefil ihtiyarlara anlatýyordu. Sonra Gopaþanýn belalý meyhanelerine kadar gezdi. Dolaþtý durdu. Ýslambey mahallesinin tinercileri, Sarýgöl’ün hýrsýzlarý, minibüsçüler, taksiciler, esnaflar, emekliler, yetimler, serseriler, iþçiler bu olayý tartýþýyordu. Hemen herkes bir konuda hemfikirdi. Yalçýn abi gerekeni yapmýþtý. Ýnsan en yakýn arkadaþýnýn karýsýný hiç becerir miydi? Memlekette sanki karý mý kalmamýþtý?

Yalçýn abinin sürekli artan bu gücünü bu performansýný aslýnda takdir etmekten baþka bir çarede yoktu. Altmýþýný geçmesine raðmen bu adam hala gücünün zirvesinde sayýlýrdý. Ýnsanlarýn anlayamadýðý beklide anlamak istemediði bir durum vardý ki bazý eskiler bu sorunun cevabýný arýyordu. Evet Yalçýn abi eski Ýstanbul delikanlýsýydý.O yetmiþli yýllarýn Eyüp ilçesinde namlý kabadayý, harbi delikanlý bir adamdý. Mahallenin karýsýna, kýzýna yan bakaný, ters, düz bakaný döverdi. Dýþarýdan gelen yabancýlarý, serserileri, esrarkeþi, hapçýyý, hýrsýzý bu yüzden hiç acýmadan ezerdi.

Bir vaka var ki birçok kiþi bir olayý hala çok iyi hatýrlar. Bir gün adamýn birine çok öfkelenmiþti. Sadece bir yumruktu. Adamýn çenesi kýrýlmýþtý. Kýrýlmasý neyse de adam üç ay boyunca bitkisel bir hayata giriyordu. Aldýðý iki yýl hapis cezasýný Trakya'da bir cezaevinde çekerken Kasýmpaþalý eski bir kabadayý olan geleceðin baþbakaný ile tanýþacaktý. Yalçýn abiye gelen ziyaretçilerde ona gelenler kadar kalabalýktý. Cezaevine hemen her gün Eyüp ilçesinden Kasýmpaþa’dan araç konvoylarý geliyordu.


Sonralarý uzun süren bir olgunluk, tecrübe dönemine girmiþti. Kýrklý yaþlarda artýk o daha çok sevilen saygýn bir adamdý. Çevresi sürekli olarak eski, yeni insanlar ile doluyordu. Ýriyarý gövdeye, o kalýn býyýklara, kalas gibi kollara, o demir yumruða insanlar gereken saygýyý, sevgiyi gösterdi. Sonra birden bire üstelik ellisinden sonra eskiye dönüþ yaparak yine sahneye çýkmýþtý. Meyhanede , kahvede, minibüste, bazen sokakta nerede rast gelirse insanlarý tekme, tokat çarpýyordu. Tuhaf olaný ise insanlar onu tahrik ediyordu. Bu insanlar acaba delirmiþ miydi? Eli çok aðýr ve sertti. Bazen bir tokat yeterliydi. Bazen de bir yumruk. Üçüncü aþama ise kesinlikle bir hastanenin acil servisi olurdu.

Ýnsanlar resmen göz göre göre ona çatýyordu. Bazýlarýnýn kafasýnýn iyi olmasý neden gösterilse de hiç içmeyenler bile bazen önüne çýkýyordu. O yüzden çoðu anlarda sýk sýk bu insanlara “Yahu bir türlü anlayamýyorum. Hep ben mi bulur bu belalar” diye sitemde bulunurdu. Üstelik dövdüðü insan profilleri de sürekli deðiþecekti. Serserilerin, suçlularýn yerini þimdiler de iþçiler, memurlar, emekliler, esnaflar bazen de eski arkadaþlarý da dayak listesinde yer almaya baþlamýþtý. Üstelik bu listeye girip nasibini alanlar onu daha çok seviyor daha çok arýyordu. Yalçýn abi aranan bir adam olmuþtu. Kahvede otururken, meyhaneye, ya da herhangi bir yere giderken çevresi sürekli insanlarla dolup taþýyordu.

Neler oluyordu?

Bu soruyu sorma cesaretine ulaþabilen tek bir insan vardý. Bu olaylarý gözlemleyen ve düþünen bir adamdý Tilki Selim. Bir dönemin yakýþýklý. hýzlý, zampara gençlerinden üniversite mezunu eski þirket müdürü þimdilerin sefil adamý, þarapçýsý, berduþu olan Selim’in bir tezi vardý. Onu düþüncesi insanlarý hayrete düþürmüþtü. Olayý geçmiþte aramak gerekliydi. Yalçýn abinin fark edilemeyen gizli bir müritler ordusu vardý. Aralarýnda emeklisinden, memuruna, esnafýna, iþçisine, suçlusuna kadar hemen her kesimden insanlardý bunlar.Evet insanlar sürekli onu takip ediyordu. Bu insanlar askeri darbeleri, mahalle Nazi karakollarýný görüp yaþamýþtý. Onlar yetmezmiþ gibi birde o eski kültürün olduðu yýllardaki semt kabadayýlarýnýn þiddeti yok muydu? Elbette vardý. Bu toplumun bireyleri bu süreçte hangi makama, mevkiye, konuma ve belli yaþlara gelseler de o acýlarýn vermiþ olduðu zevkin dayanýlmaz hafifliðini o hazzý unutamamýþtý.

Artýk askeri darbeler, kabadayýlar, yoktu. Polis, asker sokakta dayak atmýyordu. Peki bu adamlara bu saatten sonra kim dayak atacaktý? Bu insanlar artýk mazoþist olmuþtu. Tanrýnýn Yumruðu ise ortaya çýkan bir mucizeydi. O geçmiþten kalan acý çektiren tek unsurdu. Tilki Selim eski solculardan üstelik günümüzün sýký Atatürkçülerinden birisiydi ve teorisinde haklý olduðunu ýsrarla söylüyordu. Acý çekme sýrasýnda kuyruða girilmiþti. Emekliler, iþçiler, suçlular, solcular, Atatürkçüler hemen herkes…Selim bunun farkýna vardýðý anlarda Yalçýn abinin bir tokadýna denk gelmiþti. O alaný hemen bir fare gibi sessizce terk etmek zorunda kalmýþtý. Yalçýn abi ayný zamanda dindardý. Ayrýca yeni iktidarýn fanatik bir taraftarýydý. Hem içki içen müsait olduðunda namazýný kýlan entelektüel bir boyuta ulaþabilen nadir insanlardan birisiydi. Selime göre hastanelerin acil servislerinin ücretsiz olmasýnýn tek nedeniydi Yalçýn abi….

Geçmiþ dönemin insanlarý günümüz deðiþiminde eski bir eþya gibi bir kenara atýlmýþtý. Artýk kimse kimsenin makamýný, ünvanýný iplemiyordu. Bir þarapçý ile bir polisin, bir hýrsýz ile bir avukatýn, bir serseri ile öðretmenin arasýnda hiçbir fark yoktu. Bunlarýn küçük bir versiyonu tarihi Dumlupýnar kýþlasýnýn terk edilmiþ arazisinde buluþuyordu. Onlarca, yüzlerce insanlar gruplar halinde içerken Tanrýnýn Yumruðu’nun önünde diz çöküyordu. Ona yanaþmak için içki ýsmarlama kuyruðuna girebilenler çok mutluydu. O saatlerce hiç durmadan geçmiþten geleceðe doðru giden süreci ve insan yolculuðumuzu ateþli söyleviyle anlatýyordu.

Bir gün polis bu araziye büyük bir operasyon yapmýþtý. Onlarca motorlu yunus ekiplerinin genç hýzlý, kahraman polisleri kimlikleri toplarken þok geçiriyordu. Toplumun bütün katmanlarý iç içe girmiþti. Yaþlýsý, genci içerken hem aðlýyor, hem gülüyordu. Birçoðu gözaltýna alýnmak için adeta dayak yemek için polislere yalvarýyordu. Ak saçlý birisi “ Evladým ben emekli bir karakol amiriyim” diyordu. Yanýndaki þarapçý Kýbrýs gazisi emekli subaydý. Bir diðer þarapçý ise ünlü gazino sahibiydi. Bir diðeri eroinman, diðeri biri ise hýrsýzdý. Genç polis memuru þaþkýndý.” Ama baþkomserim” derken o ise “ Beni kader bu hale getrdi ” diyordu. Tarýnýn Yumruðu ise koca gövdesiyle ayaða kalkmýþtý. Kalýn, boðuk sesi ile polislere çýkýþýyordu.

“ Evet doðru söylüyor. Kader bu insanlarý bu hale getirdi ” diyordu.










Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Pavyon Sokaklarý
Gel Abi...
Ýblis Yeryüzünde
Çöp Kamyonu
Ýsyankar Ruhlar
Toplum Düþmaný
Genelev
Midyeci Raci

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Güzel Ýstanbul
Ýdam Ýsteriz
Dilenciler Köyü
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt
Þairler Çýkmazý Sokaðý
Ayþe Aþk Arýyor
Köpekler Sokaðý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.