"Hayranlýðý o dereceye vardý ki; yere düþtü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Sen Kaç Kere Doðdun Sevgili Okur ?... Bugün benim doðum günüm sevgili okur. “Kaç yaþýna bastýn?” diyeceksiniz deðil mi? Þimdi size “Bir yaþýna bastým” desem, gülersiniz. Gülmeyin sakýn. Her insanýn yaþamýnda; aðýrlýðý, etkisi, sayýsý deðiþkenlik gösterse de uðradýðý/ atlattýðý/atlatamadýðý travmalar vardýr. .............. Sözünü ettiðim travma, TDK sözlüðünde, “Canlý üzerinde, beden ve ruh açýsýndan, önemli ve etkili yaralanma belirtileri býrakan yaþantý” olarak tanýmlanýyor kýsaca. Psikiyatri de ise travma, çok daha kapsamlý ve çeþitlendirilerek ele alýnýyor. Farklý görüþler tarafýndan incelenmiþ, incelenmekte. Kimi görüþlere göre, çocuðun dünyaya geliþi, ilk travma olarak nitelenmekte. Ergenlik, travmatik bir dönem olarak saptanmakta. Travmalarý atlatana kadar, kiþilere ve yaþadýðý ortama göre deðiþkenlik gösteren, çeþitli aþamalarda depresyonu yaþarsýnýz. Çoðu insan bunu yaþar da adýný koymaktan hiç hoþlanmaz. Oysa depresyonlarýn olumsuzluðu kadar olumlu yanlarý da vardýr. Öðretici ve geliþtiricidir. Aklýnýzýn, tinsel dünyanýzýn labirentlerinde dolaþtýrýr sizi. Bu yanýný öðrendiðinizde, birbirinizi kollayan, seven iki arkadaþ olursunuz onunla. Birlikte yaþarsýnýz; onu izler, ondan kendinizi, insaný, sýnýrlarýnýzý öðrenirsiniz. ............. Gelelim benim doðum günüme, yaþýma: Ben, her travmadan, depresyonlarýn yardýmýyla, alnýmýn akýyla çýktýktan sonra, kendimi kutlarým; o acýlý süreçte, yardýmýný, desteðini gördüðüm kiþilere þükranýmý yüklenir, bu þükran yükünü daha öncekilere ekler ve bu aðýrlýkla yeniden doðarým. Yaþým, altmýþ üç yýlda bu biçimde kimbilir kaç kez sýfýrlandý. Hay Allah !... Kadýnlarýn yaþý söylenmezdi deðil mi ? Neyse, varsýn, dursun... Nasýlsa o, “yaþ” deðil; “yaþanmýþ yýllar” alt tarafý. Travmalarýn sondan ikincisi, 12 Eylül 1981 darbesiyle yaþanmýþtý. Ama ne darbe !... Onbinlerce kiþi, iþkencehanelerden geçti, hapishaneler doldu, taþtý. Daraðaçlarýnda sallandýrýlanlar, hapishanelerde cayýr cayýr yananlar, ölenler oldu. Ülkenin daha adil ve demokratik bir yaþama kavuþmasý için uðraþan nice can telef oldu. Aþsýz, iþsiz kalanlar, anasýz babasýz çocuklar ... Bu alt üst oluþ sýrasýnda, ben de kendimi bir yerlerde bulup “Neler oluyor, kimim, neredeyim, burasý neresi?” derkeeennn... Aaaa... Ayaða kalkmýþým. Hiç bilmediðim bir mesleði öðrenmiþim. Kesiyorum, biçiyorum, dikiyorum, satýyorum... Borç bulmuþum, dükkân açmýþým. Atelye bile kurmuþum. Eee... Ne yapacaksýn?... Çocuklar aþ ister, okutmak ister... Baktým, düþmana inat, can havliyle yeniden doðmuþum. 63 yýlýn 35 yýlý orada sýfýrlandý mý?... Sýfýrlandý. Sonra yüce devletimiz dedi ki: “Size karþý ayýp etmiþiz, pardon, haydi okullarýnýza buyrun.” Çaðrýya uyduk, buyurduk, öðrencilerimize kavuþtuk, emekli olduk. Yaþam bu... Travmalar biter mi? Bitmez. Üç beþ yýl rahat edelim derken, yenisi geldi çattý. Tekrar, yýllar süren baþka bir travmayla; yine “Neden, nasýl olur, nerdeyim, ben kimim, o/onlar kim?” derkeeennn... 2011 yýlýnýn Þubat’ýnda ben yine yaþýmý sýfýrladým mý ?... Sýfýrladým. Bu kez nasýl mý?.. Yazý biraz uzayacak ama madem ýsrar ediyorsunuz, anlatayým: Hep saygý ve sevgiyle anacaðým iki arkadaþýmýn ýsrarý ve itici gücüyle ve bendenizde bulunan cahilin cüreti mi desem, genetik kodlarýmdaki anamýn babamýn da baþ edemediði gözüpeklik mi desem... Her neyse, þu sanal ortamda yazý yazmaya baþladým sevgili okur. “Yaz” dedi, “Anlat” dedi arkadaþlarým. “Yahu, onca yazar tanýdým, kitap okudum, ben kimim, nasýl yazarým?...” dediysem de bir ýsrar, bir ýsrar... Düþündüm taþýndým... “Terapi amaçlý olur” dedim. Tarihi; sýradan insanlar, neferler oluþturur. Koþanlar, düþenler kalkanlar... Konuþanlar susanlar... Düþünenler düþünmeyenler... Üretenler, üretmeden tüketenler... Baþkaldýranlar, boyun eðenler... Her þeye karýþanlar, hiçbir þeye karýþmayanlar... Yönetenler, yönetilenler... “Aslýnda tarihi sýradan insanlar yazar, onlar ‘parmakla sayýlmayanlar/ kýrmakla tükenmeyenler’ dir...” dedim. “Onlar, sonra unutulur gider, yöneten egemenlerin söylemlerini ve iktidar hýrsýný üfleyen soluklar kalýr geriye... Bir süre de onlarla uyutulur insanlar.” dedim. Ölüp doðmaktan ancak fýrsat bulup, “60 adet ‘yaþanmýþ yýldan’ sonra, hiç olmazsa, naçizane kalemimle, buna baþkaldýrmaya çalýþayým” dedim. “Yaþadýklarýmýzý mezara götürmemeli, internet ortamýndan yararlanýp, ama olabildiðince içtenliðimiz ve dürüstlüðümüzle biz de not düþmeliyiz.” dedim. Bu sözlerim, dileðim, umudum, kendim ve kadýn-erkek eli kalem tutan tüm sýradan insanlar ve neferler içindi. Evet... Ýnsanlýk; tarihi baþlattýðýndan bu yana, hiçbir zaman, iyilik güzellik, doðruluk dürüstlük, adalet egemen olmadý yeryüzünde. Ýnsanlýk hep bu deðerlerin özlemiyle yandý tutuþtu. Ama, hiçbir zaman kötülük de ayný biçimde sürüp gidemedi. Her þey deðiþti, dönüþtü. Þu dünyadan gelip geçen her bireyin olumlu ya da olumsuz katkýsýyla. Ben, dostlarýmýn yüreklendirmesiyle, aktardýðým deneyimlerin, kum tanesi kadar da olsa, geleceðin inþasýna olumlu katkýda bulunacaðýna inandým. Bunu azýmsamadým, küçümsemedim. Ýþte sevgili okur... Yine, otuz yýl öncesindeki gibi, tekrar, hiç deneyimlemediðim bir alana burnumu sokarak, tam bir yýl önce, özellikle doðum günümü baþlangýç alarak yazmaya baþladým. Anlayacaðýnýz, bir kez daha doðdum. Yazdýkça, az ya da çok, sizler okudukça benim iþtahým iyice kabardý. Kum tanesiyim ya, okur sayýsýnýn ne önemi var ki... Elbette çok olursa mutlanýrým ama azlýðýný da dert etmem doðrusu. Travmanýn yarattýðý artçý sarsýntýlarýn yanýsýra, baþ etmek zorunda olduðumuz, yaþamýn yüklediði türlü sorun arasýnda, bir yýlda, ben 53 metin yazmýþým. Bunlarý, ikisinde çok kýsa süre olmak üzere, herbirinin kullanýmý birbirinden farklý dört sitede yazdým. 53.373 okuma, 431 yorum almýþým. Bunlarýn anlamý nedir? Ýnanýn hiç bilmiyorum. Zaman gibi sayýlar da göreceli deðil mi? Dün, üþenmedim bir yýllýk dökümü yaptým. Ama sayýlarýn önemi var mý?... Kendimi, kimseyle kýyaslamaya hakkým yok. Sonuçta, hepimiz kum taneleriyiz. Kimimiz daha fazla sayýdaki kum tanesi kadar yer iþgal edeceðiz, ancak o kadar iz býrakacaðýz. Geldik, gideceðiz. Tasarýlarýmdan da geçilmiyor ayrýca... Ama hýzýmdan þikâyetim var. Hem okumaya hem yazmaya yetiþememekten þikâyetim var. Nereden tutacaðýmý bilememekten þikâyetim var. Bir de teknoloji ve sanal ortamý öðrenme sürecinin getirdiði zaman kaybý... Nasýl kaydolunur, nasýl yazý yüklenir bilmeden, bir yýðýn yaz boz ve yanlýþlýklar yaparak, kendi kendine öðrenmenin, alýþmanýn zorluðu... Daha önce mesleki ve demokratik görevlerin dýþýnda, yazýyla hiç uðraþmamýþ olmak... Ve bütün bunlarýn nasýl olduðunu “Bir de bana sor!” deme bakalým... Ne ki, her zorluðu aþmanýn keyfine diyecek yok. Bir baþka yükseliþ göðe doðru... Bir umut, bir güven... Kendine ve insana dair... Ýnsanýn dayanma, sýnýrlarýný zorlama gücüne dair... Sevgili okur, “Bunlarý neden yazdýn ki?” diye soruyor sunuz deðil mi?... Neden olacak?... Bu da böyle bir doðum günü partisi iþte... Haydi, bu arada bir de itirafta bulunayým: “Olduðu gibi yazmayayým da, gerçeküstücülüðe sýðýnayým; þöyle alegoriler, imgeler, büyülü sözcükler...” falan... Ne ki size kýyamadým sevgili okur. Zaten düþüneceðiz diye ödümüz patlayan bir halkýz, bir de sanat manat deyip hem kendimi hem de sizi neden uðraþtýrayým?... Diðer yandan, doðum günlerinde hep armaðan alýnmaz ki... Maksat, aykýrýlýk olsun. Bu kez, size ve geleceðe ben armaðanlar sunuyorum. Sýradan bir yaþamdan kýrýntýlar... Çam sakýzý çoban armaðaný... Belki sizin, belki çocuklarýnýzýn, belki torunlarýnýzýn iþine yarar. Kim bilebilir ?... Korkularýmýzdan korkmamayý öðrenmek, insanýn gizilgücüne güvenmek, yeniden ve yeniden doðarak, yaþamý güzelliklerle, hep birlikte üretmek dileðiyle... Ve... "Hep bir aðýzdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek aðý, demiri oya gibi iþleyip hep beraber hep beraber sürebilmek topraðý ballý incirleri yiyebilmek hep beraber yarin yanaðýndan gayri her þeyde her yerde hep beraber diyebilmek ÝÇÝN !...” (Þeyh Bedrettin Destaný/Nazým Hikmet) Vildan Sevil 21.02.2012
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |