Sevgili okur, bu yazý dizisinin ikincisinde, emeðiyle yaþayan kadýn ve erkeklerin, farklý sýnýf ve katmanlarda bulunsalar da, sömürülenler, yönetilenler olarak, ortak sorunlarý olduðunu anlatmýþtýk.

Bu saptama, ayný zamanda bizi þu noktaya getiriyor: Yaþanýlan çaðýn üretimine damgasýný vuran araçlar kimin elindeyse, zenginlik, erk, yönetim de onun elinde. Ýnsanlarýn büyük çoðunluðu, aralarýnda farklýlýklar olsa da, genel anlamda, bu azýnlýðýn verdiði kararlara göre yönetiliyor. Onlarýn istediði kadar ve istediði biçimde, istediði yönde, refahtan, eðitimden, adaletten, tüketimden yararlanabiliyor.

Ýnsanlýk tarihinde, bu sistemi deðiþtirmeye yönelik olarak atýlan ilk büyük adým, Paris komünü’nden sonra, 1917’de, Ekim devrimidir. Bu devrimin etkisiyle yeryüzünün bir bölümünde, bu adaletsiz sistem deðiþtirilmeye çalýþýldý. Ancak, binlerce yýllýk sömürü deneyimi karþýsýnda, ömrü ancak yetmiþ yýl oldu. Ýnsanlýðýn rahminde, henüz döllenmiþ bir yumurta halindeyken katledildiðini düþünmek zorundayýz.

Sosyalist yumurta, cenin bile olamadý, doðup büyüyemedi. Ama bu kýsacýk dönemde bile, yarattýðý umutla, psikolojik rekabetle, dünya emekçileri bir uyanýþa geçti. Hem sosyalist ülkelerde hem de kapitalist ülkelerde, þimdi teker teker geri alýnan sayýsýz demokratik ve ekonomik, hak ve özgürlüklere kavuþtu.

Bu uyanýþýn önüne geçmek için, kapitalist sömürü sistemi, tarih boyunca kullandýðý yöntemleri, çaða uygun hale getirdi. Yeni taktiklerle geliþtirdi. Denetiminde tuttuðu bilim ve teknolojiyi alabildiðine kullandý.

Ýþte bu yöntemlerin baþlýcalarý:
_ Bu düzen, ilahi/tanrýsal bir düzendir, beþ parmaðýn beþi bir deðildir.

Binlerce yýldýr, insanlýðýn aklýný, din adamlarýnýn emirlerine, fetvalarýna teslim etmesinin altýnda yatan neden, bu tanrýsal korkudan kaynaklanmaktadýr.

Kendilerini Tanrý’nýn temsilcisi ilan eden din adamlarý, onlarla baðlaþýk egemenler, bir yandan korku salarken diðer yandan da korkan kitleleri, daha rahat çalýþtýrýp sömürebilmiþlerdir.

Ýnsanlar, Tanrý’yla, beyinleri ve yürekleriyle doðrudan asla bað kurmamalýdýr. Ýnsanlar, eðitimsiz býrakýlmalýdýr ya da din adamlarýnýn verdiði eðitimi almalýdýr. Din kitaplarýný kendileri okuyup yorumlamamalýdýr.

Egemenlerle din/din adamlarý baðlaþýklýðý, günümüzde de sürmektedir. Yalnýzca, toplumlarýn geliþmiþlik ve eðitim düzeyine göre, saðlanan itaatýn boyutu ve güdümlenme görecelidir. Bilim ve teknolojinin geliþimi nedeniyle zorunlu olarak çoðalan eðitimli kesimleri tatmin etmeyen geleneksel dinsel öðretiler, toplumun dayatmasýyla kimi yorum deðiþikliklerine giderler. Bununla tatmin olmayan kesimler için, modern, postmodern tarikatlar, new agens denilen yeni moda dinler yaratýlýr.

Eðitimli kesimlerin ilgisi; bilinmezlere, henüz insanlýðýn çözemediði konulara çekilir. Uzay dinleri, parapsikoloji, astroloji, modern büyücülük, falcýlýk, medyumluk, satanizm gibi alanlar sunulur, bugünkü sömürü gizlenir. Nabza göre þerbet yani.

Aydýnlanmayý yaþamamýþ Ýslam ülkelerinin, þeriatla yöneltilmesinin ve bizim gibi þeriat aþamasýný geride býrakmýþ olanlarda da þeriat istemlerinin yükseltilmesinin nedeni budur. Yukarda saydýðýmýz, geliþmiþ ülkelerden kaynaklanan gizemle uðraþma kültürü bu ülkelere de yansýr. Eðitimin, bilimin yerini; þeyhin, hacýnýn, hocanýn, büyücünün, adým baþýnda açýlan cafe’lerdeki falcýlarýn mesaisi alýr. Çalýþan, emek harcayan eðitimli insanlar, iþ çýkýþý buralara koþup hayallerini ararlar.

Eðitim sisteminde yapýlmak istenen deðiþikliklerin, iþsiz öðretmenler beklerken, öðretmen, doktor, hemþire ithalatýnýn, okullarda imamlarý görevlendirme giriþimlerinin ardýndaki gerçek budur.

Vatikan’ýn, yüzyýllardýr, hatta bugün bile dünyanýn en zenginlerinden olmasýnýn, dini kurumlara bunca yatýrým yapýlmasýnýn nedeni budur.

Bu gerçekliðe baþkaldýran düþünürlerin, sanatçýlarýn, din adamlarýnýn, tarih boyunca, engizisyonlarda cezalandýrýlmasýnýn, Nesimi’nin derisinin yüzülmesinin, Þeyh Bedrettin’in asýlmasýnýn ve nice Ýslam düþünürünün, din adamýnýn cezalandýrýlýp sonra da yok sayýlmasýnýn, kâfir, zýndýk ilan edilerek unutturulmasýnýn nedeni de budur.

_ Sömürü düzeninin, yaðmanýn, talanýn; zenginin daha zenginleþmesi için sürdürülmesinin ikinci koþulu, dinsel ve dinler içindeki mezhepsel ayrýlýklarýn sürekli körüklenerek diri tutulmasýdýr. Bir dini, mezhebi yüceltmek, sorunlarýn diðer dinlere, mezheplere inananlardan kaynaklandýðýný ileri sürmek, doðan düþmanlýklardan yararlanýp savaþlarda ölecek insanlar bulmak da yüzyýllardýr kullanýlan bir yöntemdir. Ýnsanlar, inançlarý için kolayca ölüme giderler çünkü.

_ Irkçýlýk ve etnik milliyetçilik : Emeðin sömürülmesinde gözboyayýcý yaklaþým ve yöntemlerden biri de ýrkçýlýk ve etnik milliyetçiliðin, þovenizmin diri tutulmasýdýr.

Bir ýrkýn diðerinden, bir halkýn diðerinden üstün tutulmasý yoluyla, insanlar arasýnda düþmanlýk oluþturmak, çoðunluðun azýnlýk üstünde hak gaspýna gitmesini saðlamak suretiyle, hepsinin ortak sorunu olan sömürüye nasýl maruz kaldýklarý gözardý edilmektedir. Böylece, bölünmüþ, düþmanlaþtýrýlmýþ kitleleri yönetmek kolaylaþmaktadýr.

ABD’de zenci-beyaz ayrýmý, bugün Kuzey Afrika, Ortadoðu ve bizim coðrafyamýzda yaþananlar bunun açýk örneðidir. Sürekli insanlar ölmekte. Halklar, birbirine kýrdýrýlýrken, yeraltý, yerüstü servetleri talan edilmekte... Silah sanayi ve ticareti alýp baþýný gitmekte... Yakýlan yýkýlan yerlerin inþasý için ülkeler borçlandýrýlmakta... Finans sektörü kâr üstüne kâr koymakta, bütün bu giderler, halklarýn sýrtýna yüklenmektedir.

_ Sevgili okur, sömürünün devamý, insanlarýn kolay yönetilmeleri için kullanýlan baþlýca yöntemlerin sonuncusu ise kadýn ve erkeðin cinsiyet farklýlýðýný kullanmaktýr.

Nihayet sýra, kadýnýn, emekçi erkekten çok daha fazla sömürülüp ezilmesinin, aþaðýlanýp þiddete maruz býrakýlmasýnýn kaynaðýna geliyor. Bunun temelinde de kadýnla erkeðin üreme organlarýnýn fizyolojik farklýlýðýnýn yanýsýra doðalarýndaki diðer biyolojik ve ona baðlý olarak psikolojik farklýlýklar yatýyor. Bu farklýlýklar, ustalýkla, toplumsal yaþamdaki konumlarda kullanýlýyor.

Bu fizyolojik, biyolojik, psikolojik farklýlýklar, nasýl kullanýlýyor da bedensel ve tinsel olarak birbirini tamamlamasý gereken bu iki cins karþý karþýya geliyor?

Neden erkeðin egemenliði sürekli körükleniyor, kadýnýn üzerinde süregen bir baský oluþturuluyor? Bu baskýnýn yeniden üretiminde kadýnýn rolü nedir?

Sonuçta, neden mutsuz, açýk ve gizli þiddetin hüküm sürdüðü evlilikler ve birliktelikler oluþuyor. Bunlardan kimler, nasýl kazançlý çýkýyor?

Bundan sonraki konularýmýz, bunlar olacak sevgili okur.

Esen kalýn...

05.03.2012
Vildan sevil

NOT:
1) 8 Mart yazýlarý-I
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106150
2) 8 Mart Yazýlarý-II
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=106151