Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon |
|
||||||||||
|
Þeytan Ahmet uzun boylu, kývýrcýk saçlý biriydi. Kalýn kemer burnu, ablak suratýný süslerdi. Gök mavisi gözleri þeytanca parlardý. Gülünce aðzýndaki altýn kaplama diþleri parýldardý. Þeytanca gülmeyi fýrsat bilip, bolca diþlerinin reklamýný yapmýyor da deðildi… Çünkü kasabada tek bir Diþ Kliniði vardý, o da kardeþinindi. Ama o diþlerini parlatmayý ve diþlerin üzerini altýnla kaplatmayý bedavaya getirtmiþti. Kasabada baþýný þeytan Ahmet’in çektiði „altýn diþ modasý“ yüzünden Diþ kliniði önünde uzun kuyruklar oluþuyordu. Ahmet bu iþten oldukça memnun gözüküyordu.“Bir taþla iki kuþ vurmak buna“ diyordu. Müþterilerin günden güne çoðalmasý hem kardeþinin, hem de kendinin yararýnaydý. Diþçi kardeþi olsa da, bu onun yüzde onluk komisyon almasýna engel deðildi yine de. Ýs baþka kardeþlik baþka bir þeydi, ona göre. Ýkincisi altýna olan raðbet, kuyumcuya da iyi kar getiriyordu. Kuyumcu ile yaptýðý bir anlaþma sonucu paranýn bir kýsmý kendi cebine giriyordu. Para için yapmayacaðý þey yoktu. Kurnazdý, üstelik matematikten iyi anlardý. Mavi gözlerindeki kurnazlýk pýrýltýsý sürekli yanýp sönüyordu. Burnu hassastý, iyi para kokusu alýrdý. Ýþin doðrusu elini suya-sabuna deðdirmeden cebini þiþirmesini iyi bilirdi. Daha on yaþlarýnda var yoktu, kasabanýn kuytuluklarýna, koruluða dadanýr olmuþtu. Çünkü orada akrabalarýndan gizlice „Flört“ eden âþýklara rastlar, onlardan para ve yiyecek ya da ufak-tefek hediyeler kazanmasýný bilirdi. Hele bir vermesinlerdi sýkýysa, hemen o saatte tüm kasabanýn diline düþerler aðýzlarýnda sakýz olarak çiðnenirlerdi. Neredeyse tüm kasabadaki esnafla anlaþmasý vardý, onlara müþteri götürür el altýndan komisyonunu alýrdý. Kimsenin yakýndýðý yoktu zaten, Alan memnun veren memnundu çünkü. Hem kime þikâyet edecekti ki kasabalý. Bir olay vuku bulsa, emniyet müdürü oracýkta bitiveriyordu hemencecik. Hakli olarak adý „yýldýrým“a çýkmýþtý emniyet müdürünün. Bundan da müthiþ gurur duymuyor deðildi hani.''Bu iþte þeytanýn parmaðý vardýr'' diye düþünmüyor deðildi kasabalý. Ýþkilleniyorlardý ama ispat edemiyorlardý bir türlü. 1990 yýlý þeytan Ahmet’e yaramadý. Ayný yýl babasý vefat etti. Ölüm demek, paranýn elden uçmasý, masraf demekti. Ýlk önceleri istemeye istemeye Levazýmcýya gitti, babasý için gerekli tüm malzemeyi satýn aldý. Ama ‘baþkasýna alýyorum’ diyerek komisyonunu almayý ihmal etmedi. Levazýmcý gerçeði öðrenince, sinirinden gülmüþtü yalnýzca. Cuma namazýnda levazýmcýyla göz göze gelmemeye çalýþtý, kaçtý hep ondan. Kasaba halký yaz gelince, kasabanýn dýþýna taþýnýrdý. Üzüm, karpuz, kavun, domates, tütün toplarlardý. Þeytan Ahmet buraya da el atmýþ, tarla sahipleriyle önceden anlaþmýþ, gündelikçilerin yevmiyesinden para kazanýr olmuþtu. Bu iþten kazanýlan parayý, ‘Haksýz Kazanç’ olarak görmez, “gemisini yürüten kaptandýr“ derdi hep. Bir gün bir iþ dönüþü eve mutsuz bir halde döndü, nedeni maddi deðil hissiydi. Bir köy güzeliydi onu hisli kýlan, üzüntüye boðan. Köy güzeline bostanda rast gelmiþ, hemen oracýkta vurulmuþ, tutulmuþtu ona. Yürekti bu, sevebilirdi. Araya büyükleri koydu, kýzý istetti ailesinden. Verdiler kýzý. Hangi köylü kýzý kasabaya gelin gitmek istemezdi ki. Kýz kasabaya gelin gidecek, köydeki aðýr iþlerden kurtulmuþ olacaktý hem. Gözünde hep canlandýrdýðý kasaba yaþamýna kavuþmuþ olacaktý hem de… Derken düðün hazýrlýklarý baþladý. Þeytan Ahmet esnafla kýyasýya pazarlýk yapýyor, ucuza kapatýyordu alacaklarýný. Rahmetli babasýndan kalan evi kontrole gitti bir öðlen üstü. Ev virane olmuþtu, yýllardýr ihmal edilmiþti. Gördüðü manzara içler acýsýydý. Tavanda aþaðý sarkan kontrplaklar çürümüþ, her yaný örümcek aðlarý sarmýþ, çýr çýr öten yaðsýz kapý menteþeleri, yer yer sývasý dökülmüþ sararmýþ duvarlar, pis ve bakýmsýz bir bahçe, sulanmayan, kurumaya yüz tutan aðaçlar. Burnunun direðini kýran pis bir koku da iþin cabasýydý. Bu ürkünç görüntü, yýldýramadý onu. Hemen iþ koyuldu, kollarý sývayarak. Yanýna bir kaç yardýmcý iþçi aldý, evini kýsa bir sürede adam akýllý hizaya soktu. Aðaçlarý aþýlattý. Bahçeye yeni fidanlar ve fideler dikti. Bahçeyi çapaladý, topraðý ayrýksý otlardan temizledi. Ýþçilerin birlikte çalýþtýklarý adamýn Þeytan Ahmet olduðuna bir türlü inanasý gelmiyordu. Onu ilk kez böyle canla baþla çalýþýrken görüyorlardý. Daha önce kurnazca çakan mavi gözler, þimdi yanýndakilere sevgiyle, dostça bakar olmuþtu. Bu hali eski haline benzemiyordu hiç. Yine de iþçiler bir adamýn kýsa bir süre içinde deðiþeceðine inanamýyorlardý. Gerçi Þeytan Ahmet ne hýrsýzdý, ne de kimseyi kötü yola itmiþti. O yalnýzca aracýydý, komisyonculuk yapardý. Hem ne yapsaydý zavallýcýk?! Ruhunda vardý bu onun, vazgeçemiyordu. Derken dillere destan bir düðün ve muhteþem bir törenle evlendi. Karýsý onu kýsa bir süre içinde çözdü; nasýl bir yaradýlýþa sahip olduðunu gözlemledi. Ýç güzellikten, ruh güzelliðinden anlamadýðýný fark etti ama yine de vazgeçmedi ondan. O evine, karýsýna bakýyordu. Bir dediðini iki etmiyordu. Bu da yetiyordu kadýna. Önemli olan buydu zaten. Evliliklerinin ilk aylarýnda döl tuttu kadýn. Karný günden güne büyüyordu. Komsusu Cemile kadýn, ''Toprak iyi ama’ diyordu þeytanýn karýsý için. Topraða dökülen tohuma ise “yaramaz'' diyor ve saðda solda dedikodusunu yapýyordu. Karýsýnýn gebe kalmasýna seviniyordu Þeytan Ahmet. Bu gebelik açýlacak yeni bir kazanç kapýsý demekti. Kasaba yerinde bu kez bahisçilik hortladý. Bahis kendisinin doðacaðý çocuðu üzerineydi. Doðacak bebe, kýz mý yoksa oðlan mý olacaktý! Bahsin mihenk taþý buydu artýk. Bahise katýlanlarýn sayýsý gün be gün artýyordu. Bunda da kendi tuttuðu 100 kadar çýðýrtkanýn etkisi fazlaydý. Çýðýrtkanlar, kahve kahve, dükkân dükkân, pazar pazar, ev ev dolaþýyor ve bahsin iyi bir kazanç kapýsý olduðunu ballandýra ballandýra anlatýyordu. Hamileliðin sekizinci ayýna doðru bahisçilerin sayýsý bine varmýþtý neredeyse. Þeytan Ahmet halinden memnundu bu sayýnýn iki bine çýkmasýný arzuluyordu. Fazla adam fazladan para, gelir demekti onun için. “Kýz“ olur diyenlerin sayýsý 400, “Oðlan“ olur diyenlerin sayýsý ise 600 kadardý. Aklýna gelen ilk planý düþünmeden uygulamaya soktu hemen. Fýsýltý gazetesi sessizce Þeytan Ahmet’in karýsýný þehre götürdüðünü, orada röntgene soktuðunu, çocuðun cinsiyetinin ‘Kýz“ olduðu haberini yaymaða baþladý. Bunda baþarýlý oldu da. Kasabalý için kesin bir haber iyi bir kazanç demekti! Herkes parasýný bahiste ‘’Kýz“ için yatýrmaya baþladý. Her yerde konu doðacak olan bebecikti. Kadýnlar çocuklarýný ayaklarýnda ve beþiklerinde sallarlarken, söyledikleri ninnilerin bazý yerlerinde ufak deðiþiklilikler bile yapmýþlardý. ‘’Dandini dandini destana, Danalar girmiþ bostana Ýnþallah kýzý olur þeytanýn eee... eeee. Kocam tüm parasýný yatýrdý kýzýna... eeee. Eee “ Kýz olacak haberini duyan kasabalýlarýn dýþýnda bile gelip bahis oynayanlar vardý. Þeytan Ahmet bile ortaya attýðý, kendi yumurtladýðý yalana inanýr olmuþtu. Elindeki tüm servetini “kýz”a yatýrdý. Bu hareketi diðer bahisçileri kamçýladý.”Erkek” olacak diyenler bile paralarýn büyük bir kýsmýný bahisten çekip “kýz”a yatýrdýlar. Kasaba hareketlenmiþti. Ortaya Bunak bir ihtiyar çýkmýþ,”erkek olacak” diye baðýrýyordu: ”Bire on veriyorum.” Ama onu dinleyen, takan yoktu. Beklenen gün gelip çattý, kadýnýn doðum sancýsý sýklaþtý, evde doðum yaptýrmak en iyisiydi. Hem hastane masrafýndan kurtulmak demekti. Kadýn doðum sýrasýnda dayanýlmaz sancýlar çekiyor, acýdan kývranýyor, acýsýný bastýrmak için dudaklarýný ýsýrýyordu. Ebe bir saða koþturuyor, bir sola... Etrafýndaki kadýnlara emirler yaðdýrýyordu. Ebe “ yavaþ yavaþ nefes al-ver” diyordu.”ýkýn ýkýýýýn... Geliyor bebek ha gayret, biraz daha sýk dýþýný.” Kadýný sakinleþtirmeye çalýþýyordu ayrýca Ebe. Dýþarýda kapý önünde bekleþmekte olan yüzlerce meraklý insan vardý, sayý git gide artýyordu. Onlar beklemekten dokuz doðuruyorlardý adeta. Ýçerden bir bebek sesi duyuldu, ses dýþarýya taþtý, yerini ciyaklamalara býraktý. Herkes taþ kesti, sustu. Ortalýðý derin bir sessizlik sardý. Kapý açýldý, ebe elinde kundaða sarýlý bebek ile göründü. Gözleri þeytaný arar gibiydi:“Babasý koþ babasý… Nur topu gibi bir oðlun oldu.“ diyordu.”Müjdemi isterim!” “Yandým anam!” diye bir ses duyuldu. Ardýndan bir aðaç kütüðü gibi yýðýldý olduðu yere. Seytan Ahmet’ten baþkasý olamazdý bu. Ebe sevinçten, bayýldýðýný sandý onun. Ama yanýlmýþtý. Olayýn “ince” yanýný bilemezdi. Hem nereden bilecekti ki kadýncaðýz? Onun görevi kadýn doðurtmaktý, bahisçilik deðildi. Kalabalýk arasýnda fenalaþanlar, bayýlanlar oldu; “ah kalbim, bana bir þeyler oluyor!” diyenler, hatta aralarýnda dili tutulanlar oldu. Arý kovanýný andýran bir uðultu vardý. Ebe elinde bebek, þaþkýnlýktan iri iri açýlmýþ gözlerle dýþarýyý izliyordu hala.”Bana yavrumu getirin, göreyim!” diye seslenmese anasý, Ebe oracýkta dinelecekti hala... Kadýn aðlayan yavrusunu baðrýna basmak isterken, bir yandan da içten içe seviniyordu. Sevinmesi yerinde bir davranýþtý. Kocasýnýn ne denli hin fikirli olduðunu biliyordu. Bir gün kocasýndan “anneme gidiyorum “diye izin almýþ, doðruca Kadýn Doktoruna gitmiþ, orada gizlice röntgen çektirmiþ, oðlu olacaðýný öðrenmiþti.” Dedesiyle birlikte (kasabadaki bunak ihtiyar)kocasýna,”bir oyunda biz oynayalým ona. Hep o hin fikirli olacak deðil ya... görsün gününü..” deyip iþbirliði yapmýþlar. Birlikte uygulamaya sokmuþlar planlarýný. Tuttu da planlarý... Bir gün sonrasýydý, doðumun. Þeytan Ahmet ortalarda yoktu, kendine gelememiþti hala. Bunak ihtiyar, yan odada bahiste kazandýklarý para tomarlarýný sayarken, oldukça keyifliydi; bir gözünü kýsmýþ, torununun viyaklamasýna aldýrýþ etmeksizin,” Eee damat efendi;” diyordu kendi kendine. Sinsice gülerek ”Nasýlmýþ? Ne demiþler damat efendi,” Dinsizin hakkýndan imansýz gelirmiþ.”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |