..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > Canip Doðutürk




14 Mart 2012
Eðitimin Çýkmazý Üzerine  
Canip Doðutürk
Eðitim tarihimizde, Halk Evleri ve Köy Enstitüleri, toplumdaki eðitimin ne kadar önemli olduðunu ortaya koydu. Bu kurumlarýn varlýðý eðitimin öncesi ve sonrasý arasýndaki farklýlýðý net bir þekilde gösteriyor. O zamanki sistemle birlikte sorgulandýðýnda, Cumhuriyet döneminin eðitim alanýnda yaptýðý devrimlerin önemli yansýmalarý olarak bu oluþumlarýn; geliþmiþ dünya ülkeleriyle paralel, yeni siyasal yapýlanma ve yeni üretim biçimleri önerileri bugün daha iyi anlaþýlmaktadýr. Bu kurumlarýn varlýðýndan rahatsýz olanlar hemen müdahale edip kapatýlmasýna karar verdiler. Onun yerine sisteme uygun, uysal kiþiler yetiþtiren bir sistemi var ettiler.


:AHHB:
Kuþkusuz ki eðitim olgusu, Düþünce Tarihi’nin ve yüzyýllardýr yaþama soluk veren felsefi sistemlerin en can alýcý konularýndan biri… Modern pedagojinin tanýmýna göre; “Eðitim geniþ anlamda, insan yeteneklerinin, özellikle ahlak yetilerinin geliþtirilmesi için, ona yön ve biçim verilmesi; bu yolda yapýlan bilinçli ya da bilinçsiz etkilerin tümüdür. Yani bireyde istenilen davranýþlarýn yerleþmesi, olumsuz davranýþlarýn sonlandýrýlmasý amacýyla sürdürülen sistematik bir programdýr. Eðitim; kiþiyi aklý, duygularý ve davranýþlarýyla bir bütün olarak ele alan bir oluþturma, yönlendirme ve toplumsallaþtýrma sürecidir.’’ [1]

Yaþamýný, doðadaki bilinmezler ve kendisi arasýnda bir çeþit diyalog/monolog oluþturarak sürdüren; hayatta kalabilme gücünü, doðanýn öðretisinden alan, deneyen ve bulan ilk insanlardan; bilgi aðacýnýn meyvesini yiyerek dünya cehennemine sürgün edilen Adem ve Havva öðretisine; Antik Yunan felsefeleriyle Batý’ya ve sonsuz bilgelik ile Doðu’ya, çaðlarýn iktidarýna, savaþlara, dinlere, ekonomik doktrinlere doðru yolculuðu boyunca bilgi; bir ‘araç-amaç’ çeliþkisinde yön buldu: Bilgi ve eðitim, insana öz-bilinç ve yaratýcýlýk kazandýran dinamik bir süreç midir? Yoksa insanýn benliðine, kararlarýna, seçimlerine, davranýþlarýna ve nihayetinde varlýðýna müdahale ederek, toplumun ve iktidarýn zorunlu gidiþatýna uymayý dikte eden bir sistem midir? Bu çeliþkiye dair yükselen seslere bir göz atalým:

Sokrates, erdemli bireylerden oluþan bir toplum temelinin ancak iyi bir eðitim ve ‘bilgi’ ile atýlacaðýný savunur. Platon ise; hocasý Sokrates’in zamanýn iktidarý tarafýndan cezalandýrýlmasý ve ölüme mahkum edilmesine karþý duyduðu öfke ile ‘bilgi’ yi hocasýnýn sezgisel bakýþ açýsýyla yeniden yorumluyordu: Platon bilgiyle donatýlmýþ örgütlü yapýyý yüceleþtirdiði ‘Devlet’ adlý yapýtýnda; eðitimi, çeþitli yetenek ve hevesleri olan bireyleri ‘bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adalet’ erdemleriyle donatmayý savunur. Dünyayý yorumlama ve birlikte yaþayabilme pratiklerine baktýðýmýzda; Antik Yunan’da, rahat giysileriyle ve peþlerinde öðrencileriyle ormanlarda ya da heykeller arasýnda dolaþarak, düþünce üreten filozoflarýn buraya sýðdýramayacaðýmýz kadar çok ve önemli söylemlerinin yüzyýllarca Doðu’da ve Batý’da iktidar, eðitim, bilginin paylaþýmý, okul ya da ekol kavramlarýna ýþýk tuttuðunu görmekteyiz.

Öyle ki tüm dünya ‘bilgi’nin peþinde koþar. Çünkü bilgi ‘güç’tür. Güç kavramýnýn iktidarla, devlet yapýsýyla, hükümetlerle, medyayla, dinle, toplumla ve bireyle olan iliþkisini yaþamýmýzýn her anýnda anlýyor ve hissediyoruz. Sözel kültürün egemen olduðu ilk toplumlarda daha yaþlý ve daha deneyimli insanýn daha küçük insana verdiði eðitimden, dinsel eðitimle özdeþleþen Ortaçaða, oradan bilimsel buluþlara, kültür ve sanatýn en yüce deðer olduðu Rönesans ve Reforma, ekonomik, askeri, endüstriyel ve siyasal yapýnýn öne çýktýðý Modernizme geldiðimizde de insan ve insan çeliþkisi ile tüm bilgi sistemlerinin yeniden tartýþmaya açýldýðý yepyeni düþüncelere doðru yola çýkýyoruz. Dinsel eðitim, aristokrat ve seçkin eðitimi, hümanist eðitim, teknoloji, sanayi devrimi, aydýnlanma, modernizm ile geldiðimiz noktada küreselleþme ve büyük bir hýzla büyüyen bilgi teknolojileri bu yolculuðun duraklarýný anlatýr.

Ve anlýyoruz ki; her toplum kendi deðerleri içinde, kendine özel kiþilikler yetiþtirmek için çaba gösterir. Eðitim; kiþinin genleriyle baþlayýp yaþamýnýn bitimine deðin süren zaman aralýðýnda, sosyal ve bireysel geliþimin saðlandýðý, toplumun deðer yargýlarýnýn ve yaþama kolaylýklarýnýn edinildiði bir süreçtir.

Ýktidarýn devlete deðil, halka ait olduðunu savunan 18. Yüzyýl düþünürü Jean –Jacques Rousseau, bu yolculukta dünyaya çok önemli bir þey söylüyordu: Rousseau’ya göre eðitim, toplumun, dini, felsefi, ahlaki ve politik sistemlerinin çocuða kabul ettirilmesi açýsýndan deðil; çocuðun serbest geliþimini, "doðal geliþimini" saðlayýcý bir düzen yaratmak ile mümkündür. Þimdi kendimize dönüp bakalým.

Eðitim tarihimizde, Halk Evleri ve Köy Enstitüleri, toplumdaki eðitimin ne kadar önemli olduðunu ortaya koydu. Bu kurumlarýn varlýðý eðitimin öncesi ve sonrasý arasýndaki farklýlýðý net bir þekilde gösteriyor. O zamanki sistemle birlikte sorgulandýðýnda, Cumhuriyet döneminin eðitim alanýnda yaptýðý devrimlerin önemli yansýmalarý olarak bu oluþumlarýn; geliþmiþ dünya ülkeleriyle paralel, yeni siyasal yapýlanma ve yeni üretim biçimleri önerileri bugün daha iyi anlaþýlmaktadýr. Bu kurumlarýn varlýðýndan rahatsýz olanlar hemen müdahale edip kapatýlmasýna karar verdiler. Onun yerine sisteme uygun, uysal kiþiler yetiþtiren bir sistemi var ettiler. Ancak örgün eðitimin 5 yýla çýkarýlmasý ve sonraki yýllarda anaokulu eðitiminin yaygýnlaþmasý ile görece daha iyi bir sistem oluþtu. Anaokullarý program ve yapýsal biçimleri açýsýndan çok iyi ve bilimsel olmasa da; çocuklar, müzik, resim ve oyun aðýrlýklý, özgür ve sýnavsýz eðitim almaktan mutluydular. Her sabah sevinçle okullarýna gidiyorlardý…Ama ilköðretimle birlikte bu sevinç bir süre sonra ‘okul fobisi’ne dönüþür.

Okul, sanat dallarýnýn varlýðýný kabul eden programlarýyla yeni düþüncelerin deneysel alanlarýnýn yaratýldýðý ve deneysel alanlardan yeni özgürlüklerin ve nesnelerin var edileceði yerler olmalýdýr. Oysa bugün okul ailelerin ve toplumun çocuklarýný hapsettiði bir yer olma iþlevini sürdürmektedir.

Okulun, öðrenciler tarafýndan sevilen yönü: arkadaþ gruplarýnýn, oyun alanýnýn varlýðý, yaparak ve yaþayarak öðrenmektir. Sevilmeyen yönü ise; militarist anlayýþla, dayatma, özgürlüðün olmayýþý, sýnavlarýn varlýðý ve ezberciliðin düþünme, yorumlama ve yapmanýn önüne geçmesi… Okul açýldýðýnda öðrenciler bir süre mutlu olurlar. Ortamýn deðiþikliði, sosyalleþme, yeni gelenleri tanýma, oyunlar ve öðretmenler ilgilerini çeker. Daha sonralarý bu duygu yerini disipline, ezberciliðe, zil seslerine, aþýrý yazma, çizme iþine býrakýr ki; artýk sevinç ve mutlu olmanýn azaldýðý, sýkýcý anlar baþlamýþtýr. Oyun, beden eðitimi, müzik eðitimi, resim ve diðer sýnýf içi çalýþmalar yerini okumalý ezberciliðe býrakýr. Böylece yaþamsal olan derslerin ve bilgilerin yok oluþuyla eðitim iflas etmiþ; eðitilenin kiþiliði dumura uðramaya baþlamýþtýr. Artýk bu öðrenciler, okuldan, kitaplardan nefret etmeye baþlamýþlardýr. Sabah kalkmak istemez, okula gitmek istemez, okulla ilgili her þey onu yaþamdan soðutmaya baþlar. Ders saatleri bitmez, zil bir türlü çalmaz. Zil çaldýðýnda da arenaya çýkan bir boða gibi kapýya koþarlar. Hafta sonu ve kar tatilleri, sel ve deprem felaketleriyle girilen zorunlu tatiller, bayram tatilleri kýsacasý ‘okulsuz hayat güzeldir’ hali, çocuklarý sevince boðmuþtur hep. Yýlsonu geldiðinde ise, o duyulan heyecan, kitaplarý ve defterleri parçalayarak, oturduðu sýralarý devirip yazý tahtasýný tekmelemeye, çöp kovasýný dolaplarýn camlarýna atmaya dönüþür ki görülmeye deðerdir. Öðretmenlik yaptýðým yýllar boyunca gözlemlediðim bu eylemlerin düþünülmesini ve bunun altýnda yatan gerçeðin açýklanarak topluma sunulmasýný isterdim. Neden böyle? Öðrencilerin bilinçaltýnda ne var? Oysa çocuklar þöyle de olabilirdi; okula severek gidiyorlar, yaparak yaþayarak öðreniyorlar. Ürettikleri þeylerle övünç duyuyor ve erdemli olma yolunda aydýnlýða doðru barýþ içinde dengeli bir yaþam sürüyorlar.

Beþ yýllýk zorunlu eðitim 1997 yýlýnda geliþmiþ ülkeler baz alýnarak 8 yýla çýkarýldý. Bunun anlamlý ve açýklanabilir en önemli yaný; öðrencinin seçeceði meslek grubu hakkýnda bilgi edinmesi, kendini bir sonraki adýmýna hazýrlamasý ve en önemlisi zorunlu eðitim yaþýnýn 7 yaþtan 15 yaþýna kadar sürmesi idi. Bu yaþlar arasý çok önemlidir. Çünkü öðrenciler her ne kadar ‘cinsel eðitim‘ programda olmasa da ‘ergenlik dönemini’ okullu yýllarda yaþýyor ve aþýyorlardý. Burada arkadaþ iliþkileri önem kazanýyor; toplumsal ve sosyal olma hali onu sokaktaki rastgele bilgilerden kurtarýyordu. Bu sosyal ortamda bilen bilmeyen ikilisi birbirlerini eðitiyorlardý.

Peki ya þimdi? 4+4+4=? Dört artýlar çocuðun geliþim ve deðiþim yaþlarý baz alýnarak hazýrlanmýþ bir program. Ýlk dört’e baþlama yaþý aþaðý çekilerek, erken çocukluk eðitimi kaldýrýldý. Burada amaç çocuðun çocukluðunu yaþamadan ömür boyu çocuk kalmasýný saðlamak olsa gerek! Açýlýmýna baktýðýmýzda bir insan ve toplum kronik olarak nasýl yok edilirin formülü bu. Kýyým þurada baþlýyor: altý yaþýnda bir çocuk sabah erken uykusundan kaldýrýlarak, zorla bir okul yaþamýnýn içine atýlacak; okuma yazma, sýnavlar, idareciler, müdürler, müfettiþler, büyük çocuklar, servisler, kar, yaðmur, soðuk, çantanýn aðýrlýðý, ödevler vb. büyük ve tekinsiz bir dünyanýn içine atýlacak. Tam özgürce eðitildiði çaðda bu sýkýcý militarist öðretilerin içinde kalmasý düþündürücü… Ýki, üç, dört ve sonunda “oh be zorunlu gidiþ bitmiþtir!” diyecek. Ýþte ileriki yaþlarda okuldan, kitaplardan, okumadan, yazmadan nefret edip; kitaplarý yýrtýp þiddet yaratacaðý dönemlerin tohumu böylece atýlmýþ oluyor.

Açýktan, uzaktan, sanal okuma döneminin ikinci dörtlük dönemi baþladýðýnda ise, kitaplar ve bilgisayar gereklidir. Öðrenci görünürde özgürdür. Baþka iþler de yapabilir, sokak onundur, iyisi ve kötüsüyle. Kontrollü sosyal alandan (okuldan) kurtulmuþ aileye ve sokaðýna býrakýlmýþtýr. Baþýboþ ve doludur. Oysaki okul; her ne kadar olumsuz yanlarý olsa da sosyal bir kurumdur. Ve en iyi sokaktan çok daha iyidir. Bu ikinci dört yýlda öðrenci ve ailesi þaþkýn haldedir. Ýlk dört yýlda edindiði arkadaþlarýnýn kimisi bir iþte çalýþtýrýlýyor, kimisi evliliðe hazýrlatýlýyordur…

Dört artýnýn son parçasýna gelelim; kimler kalmýþ kimler elenmiþ belli deðildir. Kim sýnavý verdi kim nereye girdi; kocaman bilinmez bir kýrýlma. Kimisi evlendirilmiþ, kimisi çocuk iþçi, kimisi hatip, kimisi imam, kimisi kör, topal kalmýþ. Kimisi gelmiþ yirmi yaþýna ama henüz daha ‘açýk dört’ artýnýn 2. sýnýfýnda sayýyor. Ýþte dört artý dört artý dört artý dört’ün, 12 yýllýk zorunlu eðitimin hazin sonu bu! Güle oynaya ömür boyu okullu olundu; ya da daha doðru bir tanýmla 4+4+4= 4 oldu. Ýktidar ard arda yeni referandumlar yaparak mevcut sistemi sorgularken, bir yandan militarist anlayýþa eleþtiri getiren önlemler alýrken, neden eðitim için daha özgürleþtirici bir sistemi savunmadý ve getirmedi?

Gelinen noktada eðitim sistemi de sömürü düzeniyle birlikte dönüþüm geçirir. Sistem, kendine göre insan yetiþtirmek için, eðitimle istediði gibi, günün koþullarýna göre oynayarak insanýn kiþiliðini zedeliyor. Burada insan yaþamýnýn saðlýðý hedefleneceðine, otoritenin çalýþma ve sömürü diþlileri daha iyi dönsün diye çalýþýlmýþtýr. Eðitimin en büyük hedefi olan ‘insanýn toplumsallaþmasý’ yerine, daha tutucu, kapalý, sorunlu, bencil, köleleþtirici, ötekileþtirici, cinsiyetçi, sýnýfsal katmanlara ayýrýcý hastalýklý bir toplumun var edilmesi mi amaçlanmýþtýr?

Ekonomik ölçüsüzlüðün yaþandýðý toplumlarda eðitimden söz edilebilir mi? Þunu sormalýyýz: Neyin eðitimini vereceksiniz insanlara? Daha çok sömür zengin ol, önüne geleni ez, yok et eðitimi mi? Diðer yoksul kesime de; yaþamak için sebat et, ekmek çal, su bulursan elini yüzünü yýka, ekmeðin içine katýk olarak ot koy, karnýný doyur, bu dünya varlýklýnýn o ebedi dünya senindir eðitimini mi?!

Eðitim, düþüncenin eyleme dönüþme halidir. Günümüz eðitim sisteminin, yaþamsal yanýnýn olmadýðýný, üretici eyleme dönüþmeyen; kýsýr statükocu bir anlayýþýn depolandýðý beyinler yetiþtirdiðini görmek zor deðil. Peki bu deðiþim programýnýn mimarý kimler olmalý? Eðitim programý tarihsel süreç içerisinde deðerlendirilmeli ve aydýnlarýn eðitim alanýnda söylemleri incelenerek; öðrencinin kendine ve doðaya karþý bilinçlenmesine yönelik çalýþýlmalý. Hazýrcýlýðýn yerine; çantasýný kendisi taþýyarak, yaþadýðý çevredeki olanaklarýn farkýndalýðýyla öz- yaratýcýlýðýný geliþtirip; var olan araç ve gereçleri kullanarak; yeni þeyler var ederek; kendi emeðinin deðerini bilmesi ve emeðiyle var ettiði nesneye bakarak mutlu olmasý amaçlanmalý. Okul eðitimi, deneme- yanýlma yöntemleriyle; yaratýcýlýðý odak alan bir sistemle, içinde hiçbir zorlamanýn olmadýðý bir programla yürütülmelidir. Çocuklara özgürce düþünebilecekleri, yaratýcýlýklarýný geliþtirici ortamlarda, sýnav korkusu yaþatmadan eðitim verilmelidir. Her çocuk kendine özeldir ve her çocuða göre pedagojik donanýmlý öðretmenler olmalýdýr.

Romanlardan, öykülerden ve anýlardan duyup bildiklerimizin ötesinde hala yaþanan bir talihsizlik vardýr: köylerde ve kýrsal çevrede kýz çocuklarýný öðretmenler görüp okula kaydetmesin diye sekilerin altýna saklarlarmýþ. Okula gider okuryazar olur, erkeklere mektup yazar, iþ bulur baþkaldýrýr düþüncesiyle okumasýný istemezlermiþ.

Þimdi ise, tüm çocuklar cahil kalma özgürlüðüne terk edildiler!

Yazýmý Bertolt Brecht’in ‘’Öðrenmeye Övgü’’ þiiriyle noktalýyorum.

Öðrenmeye Övgü

En kolaydan baþla öðrenmeye
Zamaný þimdi, vakit geçti deme!
Öðren ABC’yi.
Yeterli deðil bu, ama öðren onu!
Baþla öðrenmeye, sabýrla!
Sen her þeyi bilmelisin.
Yönetimi sen almalýsýn.

Sen sefaletteki adam, Öðren!
Sen hapisteki adam, Öðren!
Sen mutfaktaki kadýn, Öðren!
Sen atmýþ yaþýndaki, Öðren!
Yönetimi sen ele almalýsýn.
Siz evsizler barksýzlar-Okula gidin!
Siz soðuktan titreyenler bilimle donanýn!
Siz açlar al kitabý eline silahtýr O.
Yönetimi sen ele almalýsýn.

Utanma sor, yoldaþ!
Býrakma baþkalarýnýn sana anlatmasýný, git kendin öðren!
Eðer kendin öðrenmediysen bir þeyi onu bilmiyorsun demektir.

Hesaplarý kontrol et, Onu sen ödeyeceksin.
Parmaðýný hesaptaki bütün kalemlerin üstüne koy,
Ve sor, nereden çýktý bu?
Yönetimi sen ele almalýsýn.


Bertolt Brecht
Çeviren: Anna Çelikel-Murat Çelikel


Gelecek güzel günlere.


Canip Doðutürk

Kaynak:
1.     B. Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüðü, _Ýnkýlâp Kitabevi, _Ýstanbul, 1998, s. 68.

   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Terör, Kaddafi, Van Depremi ve Ardýndaki Vahþet Üzerine
Terör Üzerine
Sivas Vahþeti Üzerine
Server Tanilli ve O’nun Aydýnlýðý Üzerine

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kadýnlar Üzerine
Düþünen Adam’ý Kim Delirtti?
Duvarlar Üzerine
Yaþama Davet Üzerine
Kamu Alanlarý ve Ýnsanýn Tutsaðý: ‘insan’ Üzerine
Yýlmaz Güney, Castro, Stalin, Kýzlarý ve Halk Üzerine
Nâzým Hikmet Ran Üzerine
Obezite Üzerine
'Kürtaj' ve Yaþam Hakký Üzerine
'Arabesk Yavþaklýðýndan Utanýyorum’’üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Döner Faþizmin Kurþunu [Þiir]
Ýnsanlýk Anýtý Üzerine [Eleþtiri]


Canip Doðutürk kimdir?

Güzel sanatlarla uðraþan bir eðitimci ve heykel sanatçýsýyým. Ayrýca, deneme, makale, þiir yazarak duygu ve düþüncelerimi paylaþmaya çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Karl Marx,Freud, Nietzsche, Adorno, Dostoyevski, Mayakovski, Anton Çehov,Marquez,Emile Zola, Bertolt Brecth, Kafka, Aragon, Neruda, Lorca, Ahmet Arif, Nâzým Hikmet, Orhan Kemal ...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Canip Doðutürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.