..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En güzel özgürlük düþü, hapishanede görülür. -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




16 Mart 2012
Rüþvet  
Bizim Köyün Ayýlarý..

Kemal Yavuz Paracýkoðlu


mesafedeki Seyitgazi ilçesine çýktý. Aile büyükleri tarafýndan, Seyitgazi içinde küçük bir ev tutulmasýna, ablamýn hafta içinde orada kalmasýna, hafta sonu izninde de Eskiþehir’e gelebileceðine karar verildi. Ablam, alýþýncaya kadar annemin de onunla birlikte kalmasý için ýsrar ettiyse de, babamý razý edemedi. Benim okuldaki huzursuzlarýmý da göz önünde tutan babam, ikinci yarýyýlýmý Seyitgazi’de okumama karar vererek ablamla birlikte beni yolladý. Eskiþehir’deki arkadaþsýzlýktan uzaklaþmak hoþuma gitti. Annem de arada sýrada, hafta içlerinde gelecekti. Neresinden baksan bir saat bile çekmeyen bir mesafedeydik birbirimize.


:ACHG:

Yeni yýlda, ablamýn tayini Eskiþehir’e kýrk kilometre mesafedeki Seyitgazi ilçesine çýktý. Aile büyükleri tarafýndan, Seyitgazi içinde küçük bir ev tutulmasýna, ablamýn hafta içinde orada kalmasýna, hafta sonu izninde de Eskiþehir’e gelebileceðine karar verildi. Ablam, alýþýncaya kadar annemin de onunla birlikte kalmasý için ýsrar ettiyse de, babamý razý edemedi. Benim okuldaki huzursuzlarýmý da göz önünde tutan babam, ikinci yarýyýlýmý Seyitgazi’de okumama karar vererek ablamla birlikte beni yolladý. Eskiþehir’deki arkadaþsýzlýktan uzaklaþmak hoþuma gitti. Annem de arada sýrada, hafta içlerinde gelecekti. Neresinden baksan bir saat bile çekmeyen bir mesafedeydik birbirimize.

Seyitgazi’de ablama tutulan iki odalý eve taksitle yeni eþyalar alýndý.

Bahçe içinde tek katlý üç ayrý ev vardý. Evlerden birinde ev sahibesi oturuyordu. Onun sol yanýndaki tek odalý küçük evde benim kayýt edildiðim okulun öðretmenlerinden genç bir bayan oturuyordu. Ev sahibesi güleç yüzlü, konuþkan bir kadýndý. Altmýþý yaþlara yakýn bir yaþý vardý, ama öyle deforme olmuþ bir vücudu yoktu, boylu posluydu. Mahalle baskýsýný umursamadan dekolte kýlýklar giyiniyor, istediði gibi gezip tozuyordu. Onu dillere düþürecek herhangi bir iliþkisi yoktu… Ýlk kocasý öldükten sonra aþýk olduðu bir adamla da nikahsýz yaþamýþ. Nikahlý kocasýndan bir oðlu var, astsubay olmuþ. Nikahsýz yaþadýðý adamdan da iki oðlu daha olmuþ. Nikahsýz yaþadýðý adam, bir türlü nikah kýymaya yanaþmadýðýndan, en sonunda aþkýný yüreðinden silip atarak, adamý ve çocuklarý Bursa’da býrakýp gelmiþ, ilk kocasýndan kalma bu eve yerleþmiþ. Kadýn, kiraya verdiði iki evin kirasý, sahibi olduðu tarlalarda yetiþtirdiklerinin getirisi ve evin bahçesinde yetiþen meyveleri ve kendi yetiþtirdiði sebzeleri satarak geçiniyordu. Kýrk yýlda bir astsubay oðlu da üç, beþ, yardýmcý oluyordu.

Evimizin bahçesinde ev sahibi kadýnýn ölen ilk kocasýnýn hevesle dikmiþ olduðu fidanlardan meydana gelmiþ çeþitli meyve aðaçlarý vardý; adamcaðýza hiç birinin meyvesini yemek nasip olmamýþ.

Özellikle dutu çok seven adam, ölümünden az önce, “mezarýmýn baþý ucuna bir dut fidaný dik ki, üstüne konan kuþlar meyvelerini bol bol yesinler,” diyerek vasiyet etmiþ. Kadýn bu vasiyeti, nikahsýz kocasýndan kaçýp geldikten sonra yerine getirebilmiþ…

Evimiz oldukça geniþ ve rahat, zaten kirasý da öðretmeninkinden fazla. Genç öðretmenle, taþýndýðýmýzýn daha haftasý dolmamýþken dostluk kuran ablam, öðretmenin benim derslerime de yardýmcý olmasýný saðlýyordu. Burada da kýsa sürede çalýþkanlýðý ele almýþtým ve bu defa akýllanmýþtým, sýnýftaki kýzlarýn hiç birisine aþýk olmuyordum.
Ya kýzlar?

Þehirden gelen oðlan, kýzlarýn cazibe merkezi olmuþtu ve iþleri güçleri oðlanýn dikkatini çekmek için cilveler yapmak olmuþtu.

Seyitgazi’de ki sýnýf arkadaþlarýmdan kýzlarýn ilgileri, erkeklerin kýskançlýðýna ve benden uzaklaþmalarýna neden oluyordu. Oysa benim istediðim erkeklerle arkadaþ olabilmekti.
*
Ablamýn mesleði çok meþakkatli bir iþti. Kýzcaðýzýn doðru dürüst mesai saati yoktu, gündüzünü geceye katarak çalýþýyordu. Hafta tatillerinde de ya iþ için çaðrýlýyordu, ya da bir haftalýk yorgunluðun bitkinliði ile sere serpe yatýyordu. Bu karmaþa içinde hiçbir hafta sonunda Eskiþehir’e de gidememiþti.

Pazartesi günü baþlayacak Kurban Bayramý nedeniyle okullar dokuz gün tatilde olacaktý. Sýkýlýp da annemi, babamý özledim diye mýzmýzlanmaya baþladýðýmda Cuma gününden, “bunlar bu yýlýn ilk mahsulleri, götür anneme, babama,” diyerek elime bir çanta dolusu da yeþil erik tutuþturarak, Eskiþehir’e yolladý. Tam çýkýp gideceðim anda dörde katlanmýþ bir mektup kaðýdý aldý eline. “Bunu da Þaban’a verir misin? Lütfen!”

“Þaban kim yav?”

“Tanýyorsun ya…”

“Ha, þu emekli imamýn oðlu?”

“Evet, ona…”

Bana yaptýrmak istediði þeyin hoþ bir þey olmadýðýný hissediyordum. Bozularak, “Beni, aranýzda çöpçatan mý yapmaya çalýþýyorsun? Bana ne, git postaneden yolla!” diye söylendim.

“Kötü bir þey yok. Boþ bir mektup kaðýdý yolluyorum sadece, al, bak,” diyerek katlý kaðýdý açtý.

Gerçekten de üstünde hiçbir yazý olmayan bomboþ bir dosya kâðýdýydý. Niçin böyle bir þey yaptýðýný aklým almýyordu. “Bir þey yazmýyorsan, niye yolluyorsun ki, bu kâðýdý?” diye sordum.

“Var elbet bir anlamý.” .

“Neymiþ o anlam?”

“Þaban anlar.”

“Bana da anlat, yoksa götürmem…”

“Anlatýrsam götürecek misin?”

“Eh, kötü bir þey deðilse…”

“Tamam! Tayin olup, buraya gelirken ufak bir münakaþa geçmiþti aramýzda. Bu beyaz kaðýdý yollamakla ona, ben münakaþamýzý unuttum, temiz bir sayfa açtým aramýzda, demek istiyorum.”

Bu muymuþ anlamý? Amma da aptalca… “Demek istediðin þeyi iki satýrla yazýp belirtmek varken, böyle anlatmaya çalýþman…” Çok aptalca bir þey, diyecektim, demedim, sustum.

Ablam anladý demek istediðimi, cilvelenerek, “romantiklik olsun diye böyle anlatmak istiyorum…” dedi.
Aldým mektup kaðýdýný, ceketimin cebine sokuþturdum. “Ýyi madem, götüreyim.”
*
Evden çýkýp, Eskiþehir minibüslerinin duraðýna giderken, yolun sað yaný boyunca yer alan alanda mahallenin çocuklarýný maç yapmaya hazýrlanýrken gördüm. Ýçlerinde sýnýf arkadaþlarýmdan da vardý.

Minibüsün kalkma saatine daha vardý. Biraz dikilip onlarý seyredebilirimdim. Yok, yok… Ben de oynamalýydým onlarla. Minibüs kaçarsa kaçsýn, akþama kadar daha on tane minibüs vardýr gidecek; birine binemezsem ötekine binerdim.

Çocuklarýn yanýna sokuldum. Ýçlerinden ikisi ayaklarýný birbirinin ucuna ekleyerek, “aldým, verdim, ben seni yendim,” diye diye birbirlerine doðru ilerliyorlardý. Ýkisinden ayaklarýnýn buluþtuðu anda son adýmý atmýþ olan ilk önce bir oyuncu seçti, sonra öteki… Etraflarýndaki oyuncularý böyle böyle paylaþmaya baþladýlar.
Beni de seçseler ya!
Çantanýn içinden bir avuç erik aldým, iki elebaþýna uzattým. “Erik yer misiniz?”

Alýp yemeðe baþladýlar. Çevredekiler, onlara da ikram etmemi beklediklerini beli ederek, gözlerini bana dikmiþtiler. Onlara da üçer, beþer tane daðýttým.
Tamam iþte, rüþveti verdim; beni de seçerler artýk!
Oyuncu seçimi tamamlandý, ama beni seçmediler.
Yüzsüzlüðü ele alýp, “ben de oynasam ya!” diye laf attým.
Elebaþlýlardan birisi, “bu gün takýmlarý kurduk artýk, inþallah baþka zaman,” diyerek çantama eðildi. “Erikler de çok güzeldi. Versen ya biraz daha!”

Çantaya daldýrdým elimi, yeniden baþladým daðýtmaya. Belki bu defa, “hadi madem, oyna sen de,” deyiverirler.
Daðýttýðým eriklerden bir tane bile almamýþ olan bir çocuk vardý; giyim kuþamý ötekilere göre oldukça yeni biri. Yanýma sokulup kulaðýma, “sen enayi misin?” diye fýsýldadý; “Ne diye erik verip duruyorsun bunlara?”
“Olsun,” dedim.

Oðlan “o erikleri evinize götürmüyor musun? Büyüklerin ne der sana sonra?” diye devam etti.

Erikleri Eskiþehir’e götürmesem ne olur ki? Annemin, ablamýn erik yolladýðýndan haberi mi vardý sanki? Kimbilir ne zaman görüþürler, o zamana kadar da erik bollaþmýþ olurdu çarþýda pazarda, lafý bile edilmezdi. Þimdi, önemli olan bu çocuklarla arkadaþ olmak, oynamaktý…

Herkes çevremi sarmýþ, ne güzel, verdiðim erikleri bana gülücükler yollayarak yiyorlardý. Dostluklar böyle kurulur! Deðil mi, ama?

Ýyi giyimli oðlan da geveze bir þey galiba, susmak bilmiyordu. “Bunlara aðaçlarda ki bütün erikleri daðýtsan yaranamazsýn aslaným!” diye söylenerek yanýmdan ayrýldý. Ayrýlmamýþ olsaydý sabrým tükenecek, ben def edecektim yanýmdan.

Çocuklarýn çoðu verdiðim erikleri yiyip bitirdiler. Onlara, “biraz daha yer misiniz?” diye sorarak yeniden erik veriyordum. Eriði biten avucunu uzatýyordu. Ben avuçlara çantadan çýkarttýðým erikleri dolduruyordum. Erikler kapanýn elinde kalmýþ, böylece son erikler de bitmiþti.
Eriklerle birlikte, bana yoðunlaþmýþ ilgi de bitiverdi.
“Hadi!... Herkes yerini alsýn! Maç baþlýyor!”
Taraflar baþladýlar maça…
Ben bir kenarda kabak gibi kalakaldým.
*
Ýyi giyimli oðlan yanýma geldi. “Adýn ne senin?” diye sordu.
Ben, sinirli, “seninki ne?” diye karþýlýk verdim.
O, “benim ki, Mesut,” dedi. “Ya senin ki?”

“Benim ki de Kemal,” dedim mecburen.

Mesut, “üzülme Kemal,” dedi, kolumdan tutup çekiþtirerek, “bunlarla arkadaþlýk yapmaya bile deðmez.”

“Oynatmadýlar beni. Erikleri boþu boþuna vermiþ olduk.”

“Boþ ver eriðe… Þurada Þefika teyzenin bahçesi var Þimdi dalarýz bahçeye, daðýttýðýn erikleri gene doldururuz çantaya, evinize onlarý götürürsün.”

Þefika teyze dediði ablamýn ev sahibesi.

“Orasý bizim ev,” dedim. “Biz Þefika teyzenin kiracýsýyýz. O erikleri de Þefika teyzenin bahçesinden toplamýþtýk zaten.”
Gülmeye baþladý.

Ben de gülüyordum onunla.

Karþýlýklý gülüþmelerimiz artarak sürdü.

Seyitgazi’deki tek arkadaþýmý böylece edindim. Beni, evlerine davet etti. “Biraz, bizde oturalým mý? Seni dedemle tanýþtýrmak istiyorum.”

Bu öneri çok hoþuma gitti. “Tamam,” diyerek peþine takýlýp gittim.

Ev, bulunduðumuz yolun üzerinde, bir köþe baþýnda yer alýyordu. Küçük bir avlusu olan, müstakil bir gecekonduydu. “Burada mý oturuyorsun?”

“Dedemle babaannem burada oturuyor. Ben babam, annem, kardeþlerim Eskiþehir’de oturuyoruz.”

Eskiþehir’de oturduðunu öðrenmekten memnun, “Ya, öyle mi?” dedim. “Ne güzel… Ben, Eskiþehir’e geldikçe görüþürüz. Eviniz Eskiþehir’in neresinde?”

“Bahçelievler Mahallesinde. Bilir misin?”

Bilmiyordum. “Ben, Sütlüce Mahallesini biliyorum bir tek…
Evimiz orada ya, ondan…”

“Tamam iþte,” dedi; “Bahçelievler de sizin bir berinizdeki mahalle. Komþuyuz yani…”

“Yakýnmýþýz,” diyerek sevindim. “Hangi okula gidiyorsun orada?”

“Ben, Demir yollarýnýn çýrak okulunda okuyorum,” dedi. “Bu sene ilk senem…”

Bir þey anlamadýðýmý belli ederek, “çýrak okulu?” diye sordum.

“Orta okul gibi… Meslek öðreniyoruz orada, yani…”

O da okulunun nemenem bir þey olduðunu tam bilmiyordu,
galiba…

Eve girdiðimizde tanýþtýrýldýðým dede ve babaanne çok sýcakkanlý insanlardý. Biraz hoþ sohbet sonrasýnda Mesut’un odasýna geçtik. Babaannenin peþimizden getirdiði börekleri, çörekleri yemeye koyulduk.
Mesut, “erikleri Eskiþehir’e götürmediðin için kýzmasýnlar,” dedi.

“Eskiþehir’dekilerin erik getireceðimden haberleri yok ya, biþey olmaz,” dedim.
Gülüþtük.

Ceketimi cebindeki mektubu çýkartýp ona gösterdim. “Ablam sevdiði oðlana bu boþ kaðýdý yolladý, ver diye… Ne salak yaa… Vermeyeceðim, yýrtýp atacaðým tabii ki…”

“Ver bakayým,” diyerek kaðýdý elimden aldý. Pencerenin ýþýðýna tuttu, burnuna dayayýp kokladý. Sonra, “Boþ deðil …” diyerek iade etti bana.

Þaþýrarak, kaðýdý ona gösterdim. “Ýþte boþ ya!”

“Gizli mürekkeple yazýlmýþ.”

“Nasýl yani?”

Anlatmaya baþladý. “Bazý beyaz renkli sývýlar, ateþe tutulup ýsýtýlýnca renkleri koyulaþýr. Ablan da bu hileyi yapmýþ iþte; yani, beyaz kaðýtla ayný renkteki yazýyý böyle bakýnca okuyamýyorsun, ama ýsýtýrsan okursun…”

Anladým. Anladýðým hile beni salak yerine koymak için uygulandýðýndan öfkeleniyorum da… Ben, “Vay þerefsizler, vay!” diye söylenirken, Mesut gülmeye baþladý.

“Kýzma onlara… Maksatlarý seni aptal yerine koymak deðildir. Aleni yazamayacaklarý bir sýrlarý var ki, bu yolu denemiþler.”

Kaðýdý Mesut’a uzatarak, “Þu yazýyý okunabilir hale getirsen ya… Neymiþ þu mühim sýrlarý öðrenelim,” dedim.

Mesut, yadýrgayarak, “olmaz,” diye itiraz etti. “Baþkalarýna ait sýrlarý öðrenmeye kalkýþmamýz olmaz.”

“Niye olmasýn yav! Olur bal gibi…” diye çýkýþýnca;
Mesut, “sen de öðrendin iþte nasýl okunabilir yapýldýðýný. O kadar merak ediyorsan kendin yap,” diye söylendi. “Ama, baþkalarýna ait mektuplarý okumak kadar ayýp bir Þey olamaz…”

Yeni edindiðim arkadaþýmýn kabullenemediði bir þeyi yapmakta ýsrar etmek istemedim. Nasýl olsa öðrendim, Eskiþehir’de hallederim. “Yabancýlarýn mektuplarýný okumak elbet ayýptýr da, bu ablam olduðu için, kötü bir þeyler çeviriyorsa engel olayým, dediydim. Ama madem böyle de ayýp oluyor, tamam… Okumayalým…” diyerek mektubu tekrar katlayarak cebime sokuþturdum.
Beni Eskiþehir’e o yolcu etti.
*





























Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Babam…
Madam...
Büyük Öðretmen Boykotu…
Çöpçatan...
Tip Tip Tipsizler…
Anneanne...
Safinaz Abla...
Son Söz...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Krallarýn Kraliçesi
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Öpücük Tutkusu...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.