..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyaya geldiðinden, dünyada bulunduðundan, dünyadan gideceðinden hoþnut olan bir kimse görmedim. -Namýk Kemal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




29 Mart 2012
Küçük Saba…  
Bizim Köyün Ayýlarý..

Kemal Yavuz Paracýkoðlu


“Kaç yaþýndasýn?” diye sordum. “Beþ,” dedi,. “Ama beþ yaþýndaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya,” dedim. Aklý karýþtý. “Çý-ýh!” layarak itiraz etti. “Ben okula gideceðim.”


:AEAG:


Meryem teyze haftada bir gün on kilometre tutan Sakarya caddesi boyunca gidip gelerek, cadde üstündekidükkanlardan sadaka toplamaya baþlamýþtý. Esnaf onu iyice tanýmýþtý artýk. Kimisi avucuna birkaç kuruþ koyuyor, kimisi de dükkanlarýndaki kullaným süresi dolmak üzere olan mallardan birini çantasýna sokuþturuyordu. Bazen eve, taþýmakta güçlük çektiði fileler dolusu gýda çeþitleriyle dönüyordu. Bu iþi haftada bir gün yapýyordu, çünkü topladýðý paralar ve mallar, o haftayý bolluk içerisinde yaþamasýna yetip de artýyordu bile.
Günün birinde Meryem teyzenin evinde beþ yaþýnda bir kýz çocuðu peyda oldu. Öðrendik ki, Meryem teyze bu kýza para karþýlýðýnda bakmaya baþlamýþ. Kýzýn annesi bir pavyonda çalýþan konsomatrismiþ. Konsomatris her hafta Cuma günleri sabaha karþý bir taksiyle gelip kýzý teslim alýyor, ayný günün akþamýnda getirip teslim ediyor, sonra bir dahaki Cumaya kadar hiç uðramýyordu.
Bir gün üst kat merdivenlerinde otururken gördüðüm kýza, “adýn ne senin?” diye sordum.
“Sabah,” dedi bana gülümseyerek.
Saba, sabah güneþiyle yýkanmýþ, pýrýl pýrýl bir kýzdý. Saba olan ismini Sabah diye benimsediði anlaþýlýyordu, bu hoþuma gittiði için ben de ona Sabah diye hitap etmeye baþladým.
“Sabah! Sen okula gidiyor musun?” diye sordum.
“Ben küçüðüm,” diye karþýlýk verdi.
“Kaç yaþýndasýn?” diye sordum.
“Beþ,” dedi,.
“Ama beþ yaþýndaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya,” dedim.
Aklý karýþtý.
“Çý-ýh!” layarak itiraz etti. “Ben okula gideceðim.”
Onun kafasýný daha fazla karýþtýrmamak için, “tamam!” dedim; “sen okula gidersin madem ki…”

O günden sonraki günlerde de, Sabah ile pek çok defa karþýlaþtýk. Bizim tahta merdivenlerde oturup, orada oynamak çok sevdiði bir þeydi. Bazen ben de oturuyor, onun oyunlarýný paylaþýyordum.
Daha sonraki günlerde onu merdivenlerin baþýnda oturup benim okuldan dönmemi bekliyorken bulmaya baþladým. Okul kýyafetlerimi soyunur soyunmaz yanýna dönüyor, müsvedde defterime kendim yazdýðým masallardan okuyordum. Aramýzdaki dostluk iyice pekiþmiþti.
Meryem teyzenin oðlu Mehmet, gidiþinden tam bir yýl sonra çýka geldi. Gittiði günkü haline göre adeta beþ yaþ birden büyümüþtü. Baþýnda, hiç de moda olmamasýna raðmen bir fötr þapka vardý ve üst dudaðý ile çenesinin ortasýnda býyýk ve sakalý andýran seyrek kýllar vardý. Pek sýk deðillerdi ama arkadaþým tam bir erkek gibiydi iþte! Sýrtýnda kayýþýný omzundan geçirip astýðý bir akustik gitar taþýyordu ve elinde de lacivert küçük bir valiz… Önce bir yabancý sandým onu, sonra hatýrlayarak sevinçle kucakladým.
“Hoþ geldin Mehmet’ciðim!”
Kucaklaþma isteðime öylesine soðuk bir karþýlýk verdi ki, bir anda, ilk karþýlaþtýðýmýz zamanlardaki ezikliðe itiliverdim.
O, kibirli,soðuk bir sesle, “hoþ bulduk!” dedi. “Muhterem!” diye ekledi. Ben, ne demek istediðini anlayamayarak þapþal þapþal suratýna bakarken, o devam etti: “Benim adým Mehmet deðil, Muhterem artýk!” Hala bir þey anlayamamýþtým. O, “bana hitap etmek istiyorsan, Muhterem abi diyeceksin bundan sonra! Anladýn mý?” diyerek evin içine girdi.
Meryem teyze çýðlýk çýðlýða karþýladý onu: “Oðlum!... Yavrum!...”
Bir anda Mehmet’e öylesine yabancýlaþývermiþtim ki, ondan sonraki günlerde karþýlaþmamamýz için elimden gelen her þeyi yapmaya baþlamýþtým. Zorunlu olarak karþýlaþtýðýmýzda ise, o bana laf atmadýkça laf atmýyor, baþýmý çevirip görmezlikten geliyordum.
Ben, beni alýþtýrmýþ olduðu sigarayý avluda gizli saklý içiyordum, ama o, artýk alenen, herkesin önünde içiyordu sigarasýný.
O geldikten sonra, Sabah, merdivenlere çok seyrek çýkmaya baþlamýþtý. Evlerinin kapýsý önünden geçerek merdivenleri çýkarken, içerden gitar ritimleri eþliðinde Mehmet’in þarký söylediði duyuluyordu. Sabah, kendisine gitar çalýp þarkýlar söyleyen “Muhterem abisiyle” benden daha çok arkadaþlýk yapar olmuþtu. Bunu pek fazla önemsemiyordum aslýnda; kýz için yazdýðým masallar atýl kalmýþtý, ona üzülüyordum.
Ortaokulu bitirmek üzereydim. Babam nereden taktýysa kafasýna takmýþ, bana, “senin öðretmen olmaný istiyorum,” dedi. “Seni öðretmen okulu sýnavlarýna sokacaðým. Derslerine ona göre çalýþ, emi!”
Bu emri aldýðýmdan itibaren ders çalýþmaktan baþka hiçbir þeyle ilgilenmez oldum. Yoðun bir þekilde sýnavlara hazýrlandým. Babam öðretmen olmamý istemiþti. Olacaktým. Hýrslýydým.
Mayýs ayýnda babamla birlikte Ankara’ya gittik. Atatürk Orman Çiftliði içindeki okulda girdiðim yazýlý sýnav ve mülakat sonrasý, sýnavý üçüncülükle kazandýðýmý öðrendik. Sonra, okullar açýlmadan önce tekrar gelecek, okula kaydýmý yaptýracak ve okulun yurduna yerleþerek okumayý Ankara Erkek Öðretmen Okulu’nda sürdürecektim.
Sýnav stresi üzerimden kalktýktan sonra, babamýn da arttýrdýðý harçlýklarýmla gezip tozuyordum.
Küçük Sabah’ý da özlemiyor deðildim hani…
Eve döndüðüm bir gün onu gene merdivenlerde otururken buldum. Sandým ki, o da beni özlemiþ, dönmemi bekliyor. Fakat yanýldýðýmý az sonra anladým. O, Muhterem abisini bekliyordu.
“Nasýlsýn Sabah?”
“Ýyiyim.”
“Senin için yazdýðým masallardan birini getirip okuyayým mý sana? Ýster misin?”
“Çý-ýh! Ben sünnetçilik oynamak istiyorum. Muhterem abim gelince, onunla sünnetçilik oynaycaz…”
Küçük kýzýn ne söylediðini birden kavrayamadým.
“Sünnetçilik mi?” diye sordum tekrar.
“Sünnetçilik.”
Ýyice anlamaya çalýþarak, “nasýl oynanýyor sünnetçilik? Ben bilmiyorum,” dedim.
Elleriyle ve mimikleriyle tarif ederek anlatmaya baþladý: “Muterem abim sünnetçi oluyor. Bööle… Ben külotumu indiriyorum. Bööle… Pipimi, kesiyo, sünnet yapýyo, böle…”
Daha fazlasýný dinlemeye tahammül edemedim. “Böyle oyun mu olurmuþ be!” diye öyle bir haykýrmýþtým ki, kýzcaðýz o andaki halimden korkuya kapýlýp aðlamaya baþlamýþtý.
Öfkeden suratýmý ateþ basmýþ, suratýmýn kýpkýrmýzý kesildiðini hissetmiþtim.
Meryem teyze ve annem evlerinden fýrlayýp merdiven baþýnda toplaþtýlar.
“Ne var? Ne oluyor oðlum?”
Sinirden anlatmakta güçlük çekiyordum öðrendiklerimi.
Duyduklarýndan sonra Meryem teyzenin boþ bir çuval gibi yere yýðýldýðýný gördüm. Beti benzi bembeyaz…
Mehmet, olanlardan habersiz eve döndüðünde, onu bekleyen polisler tarafýndan göz altýna alýnýp bileklerine kelepçe takýldý ve semtin karakoluna götürüldü. Karakol önündeki insanlar galeyana gelmiþ, onu linç etmek istemekteydi.
Karakolda, içerde, Küçük Sabah’ýn annesi bir vahþi kedi gibi, çýðlýk çýðlýða saldýrmaktaydý ve polis memurlarý engel olmasa oðlaný paralayacaktý.
Mehmet, yaptýðý sapýklýðýn ortaya çýkmýþ olduðunu anlamýþ, bir medet umarcasýna, annesine bakýnmaktaydý.
Küçük kýzýn annesi hýçkýrýklarla aðlamakta, saldýrmakta…
Mehmet’in gözleri annesini aramakta…
“Annem? Annem nerede?”
Onu tutuklayarak getiren polis memuru, ona nefretle baktý ve “Annen, Devlet Hastanesinin morguna kaldýrýldý,” dedi.
*





























Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Babam…
Madam...
Büyük Öðretmen Boykotu…
Çöpçatan...
Tip Tip Tipsizler…
Anneanne...
Safinaz Abla...
Son Söz...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Krallarýn Kraliçesi
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Öpücük Tutkusu...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.