..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > Canip Doðutürk




6 Nisan 2012
'Arabesk Yavþaklýðýndan Utanýyorum’’üzerine  
Canip Doðutürk
Geriye dönüp baktýðýmýzda haksýzlýða, yozlaþmaya, çürümüþlüðe, arabesk yavþaklýðýna karþý duran; halkýn iyiliði, güzelliði için onun deðerlerini evrensele katmaya çalýþan sanatçýlarýn sürgün yediðini, hapse atýldýðýný ve daha kötüsü yakýlarak öldürüldüðünü görürüz. Yani bizim arabeskimiz (!) evrenseli dýþlayan; ýrkçý ve ümmetçi bir anlayýþýn sonucudur.


:AHJC:



“Bilim tarihi; cehalet ve hurafenin miskinliðine, ikiyüzlülük ve yalana, aldatma ve aldanmaya; kýsaca, karanlýðýn tüm güçlerine karþý sürüp gelen, ama bir türlü bitmeyen, bir savaþýmýn öyküsüdür.”
George Sarton

’’Arabesk yavþaklýðýndan utanýyorum” dedi Fazýl Say… Bu, kendi ifadesiyle, “üst kültüre ait bir müziði”: Klasik müziði icra eden; dünya çapýnda tanýnan bir Türk müzisyenin kiþisel sitemi. Geç söylenmiþ bir söz olmasýnýn ötesinde bir karþý duruþ.

Fazýl Say’ýn eleþtirisi, þimdiye kadar Türkiye’de, toplumu ve sanatý Batý ve Doðu ikileminde çeliþkide býrakan; sosyo-politik anlamda ele alýnmasý gereken bir tartýþmanýn patlama noktasý aslýnda. Yüzünü Batý’ya dönmeye çalýþan bir Türkiye’den Batý ile kendi öz deðerlerini bir potada buluþturma çabasý içindeki Türkiye’ye gelinen noktada popüler kültür, varoþ kültürü, arabesk, kitch gibi deðerler kafa karýþtýrmaya devam ediyor. Bir orta deðer yaratýyor sanki. Ne Doðu’nun naifliðine ne de Batý’nýn yüksek estetiðine bir türlü -yakýþmýyor- uydurulamýyor! Baþka bir toplumsal sýnýfa, baþka bir deðerler sistemine, baþka bir dinleyici kitlesine ait bir müzik türü haline geliyor ‘arabesk müzik’… Aydýn ve Batýlý kavramlarla ilerlemeye inanan kesim için bir alay konusu, asla ait olmayacaðý bir ‘zihniyet’i temsil ederken; müziði bir kültür olarak deðil de bir eðlence aracý ya da ‘acýlý bir serzeniþ’ ten ibaret gören; ve ait olacaðý bir yer arayan düþük gelirli ve sonradan kentli olan kesimin ‘duygularýnýn tercümaný’ olma durumunu temsil ediyor. Amacýmýz bu tür bir toplumsal sýnýfý yok saymak deðil ancak toplumu ne kadar geri býraktýðýný vurgulamak…

Sosyo-politik açýdan arabesk müziðin temsil ettiði durum baþlý baþýna bir araþtýrma konusu olmakla birlikte; þu söylenmeli: Toplumda var olan deðerler gibi arabesk müzik de bir deðerdir. Ancak “Arabesk yavþaklýðý” Fazýl Say’ýn da ifade ettiði gibi; baþka bir durumu anlatýyor. Burada müziðin bir temsil siyaseti olarak nasýl kullanýldýðý ile müziðin –Arabesk müzik- bir toplumdaki olumlu ve olumsuz deðerler sistemini, kültür yapýsýný ve siyasetle kültür arasýndaki iliþkiyi nasýl anlattýðý; -olumlu ya da olumsuz- nasýl beslediði üzerinden konuþmak gerekir.

Ýlk olarak ortada bir yanlýþ var: Arabesk; ‘Arap tarzýnda’ anlamýna gelir. Türkiye’deki Arabesk kavramý ise; müzikten yola çýkýlarak birçok farklý durumu ifade etmek için bir etikete dönüþtürülmüþ durumda. Arabesk kelimesinin anlamýna bakarsak; öncelikle Arabesk Orta Doðu’ya ait kendine ait görsel ve formsal özellikler barýndýran; müzikte, süsleme sanatlarýnda ve mimaride kullanýlan bir stildir. Arabesk müzik ise; Arap tarzýnda müzik demektir. Bu noktada Türkiye’de yapýlan daha doðrusu ‘algýlanan’ Arabesk müzik ile Arap müziði arasýndaki farklarý müzik teorisyenlerinin yazýlarýnda bulmak mümkün…

Arap müziði aslýnda Kuzey Afrika, Ýran, Suriye ve Arabistan’daki Müslüman halk müziði olarak tanýmlanmalýdýr. Ýslamiyet’in kabulünden önce Arap müziði, kervan þarkýlarýndan (Huda) doðmuþ ve daha evrensel bir üsluba yani dünyevi þarkýlara (Nasp) dönüþmüþtür. Bu þarkýlara eþlik eden enstrümanlar ise; ud, zurna, davul ve tamburdur. Ýslamiyet’in yayýlmasýndan sonra Arap müziði, icracýlar tarafýndan geliþtirilir; 7. ve 9. yy’lar arasýndaki Emevi ve Abbasi Devletleri’nin kültürlerini destekleyen ve yansýtan önemli bir müzikal dile dönüþür. 10. yy’ýn din ve müzik kuramcýlarýndan biri olan Farabi (870-950) Kitab ül-Musik-ul Kebir (Müzik Üstüne Büyük Kitap) adlý eserinde Arap müziðinin kurallarýný (12 temel makam üzerinde geliþtirilen bir kuram) þimdiki kullaným biçimlerine yaklaþtýrmýþtýr. Böylece 16. yy’dan günümüze Arap halklarýnýn müziðinin temel kurallarý iki özelliðe baðlýdýr: Makam ve yinelenen ritim. Bu Arap yarýmadasýnýn sosyo-politik bir yansýmasýdýr da ayný zamanda… Seçilen bir makam içinde ‘doðaçlama’ yapýlan bir çalgý taksimiyle baþlayan müzik, dalgalý ritmiyle deðiþen doðasal döngüleri, gizemi ritimsel bir çözümlemeye tabi tutar. Örneðin, ud mevsimlerden yola çýkarak dört telli olarak icra edilir. Enstrümanlara ney, kanun ve tef de eklenir.

Tüm bu teorik bilgilere baktýðýmýzda Türk Arabesk müziðinde keman ve baðlamanýn da aðýrlýklý olarak kullanýldýðýný ve Arap müziðinden alýntýlanan unsurun da ritm ve makamlar olduðunu görürüz. Bununla birlikte Türkiye’de Arabesk kavramýna eklemlenen ve kavramý büyük ölçüde sýnýrlandýrmýþ olan acý, hüzün, yoksunluk, aþk acýsý, sefalet gibi temalarýn ‘aþýrýya kaçýlmýþ’ ifadeleri de aslýnda yine Türkiye’de dönemin toplumsal yapýsýyla birlikte biçimlenmiþ bir müziði bize gösterir. Elbette Arap müziði temalarýnda da bu duygular vardýr ama Türk Arabesk müziði bu aidiyetliði ‘müziðe sözü uydurmak’ tavrýyla yaklaþýr. Türk Arabeski’nin çaðdaþ kültürel arenada yer alamayýþýnýn nedeninin bu ‘kolay yoldan uyarlama’ olduðuna kuþku yok…

Bu durumda popüler arabesk müziðin Türkiye’de yüzeysel bir bilinçle dinlenildiði bir gerçek. Ýkinci bir gerçek de: Türkiye’de birçok þeyin, bilinçsizliðin, eðitime verilmeyen önemin kurbaný olduðu!

Yýllardan beri arabesk anlayýþ eleþtirilmiþ, doðru sanatsal bir eðitimden söz edilmiþtir. Bu anlamda Fazýl Say aslýnda hazin gidiþin ‘gerçeðini’ söyledi! Fazýl Say’a kýzanlarýn gerçekte durup uzun ve derin düþünmeleri gerek, ‘neden böyle’?

Fazýl Say’ýn eleþtirisini dikkate almak neden önemlidir? Çünkü Fazýl Say kendi alanýnda bir otorite, bir aydýn. O, müzik alanýnda Türkiye’de ve dünyada eðitimini tamamlamýþ; bir sanatçý olarak deneyim kazanmýþ ve bu konuda söz söylemek için yetkin bir müzisyen. Ben onun ne söylediðine bakarým. Neredeyse hiç emek vermeden sanatçý olmaya çalýþan bir pop starýna ya da bu insanlara iç çamaþýrýný atan bilinçsiz bir dinleyici kitlesinin sözüne deðil! Bu kitle nasýl olduysa ‘bence’ diyerek her konuda uzman olmayý öðrendi. Bu anlayýþ toplumsal bir müzik kültüründen çok bireysel zevklerin cehaletine dönüþtü.

Burada sorun þu; çoðunluðu oluþturan, müzik eðitiminden yoksun býrakýlan bu kitle giderek geniþ bir toplumsal kesimi oluþturuyor. Medya ise, yýllarca yaptýðý kamuoyu yoklamalarýyla halkýn ne dinlemek istediðini öðrenerek bir sistem geliþtirdi. Bu sistemi anlamak için televizyonu açmanýz yeterli. Her kanalda anlamsýz eðlence programlarý, çocuklarýn, gençlerin ve yetiþkinlerin eðitimine, kültürüne hiçbir katkýsý olmayan bir sürü program. (Evlilik, rüya tabirleri programlarý vb.) Bu programlarda, iyi müzik, doðru konuþma ve görgü kurallarý yoktur!

Televizyon çok etkili ve güçlü bir sanal kamusal alandýr aslýnda. Bireyler, aileler ve toplum televizyon yayýný aracýlýðýyla sanal ama ortak bir programda, filmde, açýk oturumda, haberde, eðlencede buluþur. Tam da bu nedenle medyanýn toplumsal ve evrensel bir içerik taþýmasý gereklidir. Televizyon ayný zamanda özel de bir alandýr. Ýstediðimiz an kapatýp izlemeyi býrakabiliriz. Ama dýþ mekândaki yaþamsal alanlarýmýza dâhil olan AVM’lerde, büyük marketlerde ve kamusal birçok alanda da ‘dinletilen’ müzik nitelikli bir müzik deðildir diye düþünüyorum. Bu daha çok gürültü kirliliði ve düzeysiz sözlerden oluþan kötü pop ve arabesk müziktir. Halk bunlarý duyuyor ve bununla, bu kirlilikle besleniyor. Kirliliðin dýþýnda olaný da kendince beðenmiyor.

Bu durumun en önemli nedenlerinden biri bir müzik eðitiminin yetersizliðidir ayný zamanda. Bu konuda, ‘eðitimin önemini’ vurgulamak açýsýndan çok önemli bir eðitim ve yaþam mekanýndan bahsetmek istiyorum: Köy Enstitüleri. Bu okullara kýsaca deðinmezsek ‘arabesk’ konusuna yeterince açýklýk getiremeyiz diye düþünüyorum.

Türk toplumu, Cumhuriyet kurulduktan sonra deðer yargýlarýnda bir çatýþma yaþar: Bilimsel olanla, geleneksel deðerlerin yerli yerine oturtulamadýðý bir çeliþki… Bu zýtlýklarýn getirisi olan karmaþýk yapýlanmayý çözüme ulaþtýrmak ve aydýnlanmanýn bilimsel yolunu açmanýn eðitimden geçtiðini anlayan aydýnlar, doðru bir eðitimi ve öðretmenlerin Türk yurttaþýný aydýnlatacaðý gerçeðini savunarak
1940’ da Köy Enstitülerini kurarlar.

Köy Enstitüleri açýlýp öðrenci alýndýktan sonra bu iþe önderlik eden eðitimcilerin katkýsýyla, bu okullar eðitim verecekleri binalarý tamamlamýþ ve eðitimlerine baþlarken, ilkeleri þudur: ‘Aydýn insan yetiþtirmek için, önce aydýnlanmak’.

Köy enstitüleri 1940 yýlýnda açýldýktan kýsa bir süre sonra, kendi yerleþkelerini kendi yapan, içinde marangoz, demir, taþ vb atölyeleri olan; geniþ tarým arazilerinin içinde baðcýlýk, hayvancýlýk, arýcýlýk yapýlabilen; kendi fýrýnýnda kendi ürettiði undan kendi ekmeðini piþiren, kendi elektriðini kendisi üreten; beden eðitimi için spor alaný, salonu ve aletleri olan; dünya halklarýnýn çaldýðý müzik aletlerinin olduðu müzik salonlarý olan eðitimin ve emeðin deðerini üreten ve gösteren okullara dönüþtü.


Dýþarýdan çok az ‘sanayi ürünleri’ alýnýrdý. Her þeyi uzman eðitimciler eþliðinde öðrenciler üretirdi. Bu kurumlar ayný zamanda yakýnýnda olan topluluklara da (köylere de) her türlü desteði saðlarlardý. Kýsacasý tüketici deðil üretici bir anlayýþ hakimdi; burada yetiþen birey sanatkardý, zanaatkardý, yazar, çizerdi, ressamdý, mimardý, heykeltýraþtý, köylüydü, kentliydi, iþçiydi, vekildi, doktordu; kýsacasý aydýnlýða doðru yol alan ve yol gösterendi. Bireysel olarak kendi varlýðýný üretimle birleþtirmeyi ve ürettiðini paylaþmayý öðrenirdi. Bu okullarda her þey uygulamalý ve yaþanarak öðretilirdi. Müzik derslerinde ‘kolay’ üretilen popüler müziðe yer yoktu. Dünya müziklerinin içinde Türk müziðinin yerine dair bir müzik kültürü verilmeye çalýþýlýrdý. Öðrenilen her þey gerçek anlamda müziksel bir sanat deðeri taþýmalýydý. “Ben yaptým, ben söyledim oldu” olmazdý. Öðrenciler bu okullarda zoru öðrenmek için vardýlar.. Örneðin, Ýstiklal Marþý’ný söyleyip çalamayan öðrenci öðretmen olamazdý, baþka bir mesleðe atanýrdý. Buna benzer bir sistemden bahsetmem gerekirse; Fransa’da lise eðitiminden sonra Bakalorya Sýnavý’ na girilir. Bu sýnav bir insanýn ilk gençliðinde kültürel yapýsýndaki yeterliliðini; hayata karþý yetkinlik ve baðýmsýzlýk potansiyelini ölçen bir sýnavdýr. Bu þu anlama gelir: Fransa’da her birey bilimsel, kültürel ve pratik anlamda nitelikli bir aþamaya geldikten sonra üniversite eðitimine baþlayacaktýr. Ayný þekilde Köy Ensitüleri de bir insaný insan gibi yetiþtirme okullarýydý. Burada cinsiyet ayrýmcýlýðý yoktu. Aydýnlanma, paylaþma ve sevgi vardý. Bu karma okullarda toplumcu düþünce egemendi. Bireyciliðe yer yoktu.

Köy Enstitüleri’nin insanlýk için yararlarý saymakla bitmez. Ama insanlýðýn düþmanlarý için zararlarý saymakla biter! Kendini sürekli yenileyerek, geliþip büyüyerek ve yaratýcýlýðýný hayata geçiren bu eðitim kurumlarýnýn, giderek yozlaþtýrýlýp, ezberci bir nitelik almasý bugünkü toplumu var etti. ‘‘Derse gir salla baþýný al maaþýný’’; ‘‘devamsýz kalma, ezberle al notunu, mezun ol, bir baltaya sap ol’’. Ýnsanlara verilen hayat bilgisinden yoksun niteliksiz eðitimin sonucu, bu. Çocuklara hayatýn bilgisi sanat eðitimi yöntemleriyle verilmezse ne yazýk ki içinde yaþadýðý toplum da zamanla niteliksizleþir. Bundan da insanlýk ve doða geri dönüþümü olmayan zararlar görür.

Bu anlamda her güzelliðin ve sevginin bilgiden geçtiðini düþündüðümüzde; ‘eðitim’ in öneminde hepimiz hemfikiriz ancak önem verilmeyen, kapatýlan Köy Enstitüleri gibi ‘deðersizleþtirilen’ bir çok kavram ve kurum da, bir ‘okul’ dan ‘ekol’ e dönüþemeden hayatýmýzdan çýkýp gitti. Gerçek bir müzik eðitiminden yoksun Türk halký þimdi müzik kültürü açýsýndan yalnýz ve çaresizdir. Bu nedenle öz deðerleri koruyayým derken Batý müziðini es geçip, kendi müziði diye ‘pop’ ve ‘Arabesk’ müziðe yöneliyor. Ancak neyi sevdiðini bilmeden, neye yöneldiðini bilmeden. Burada tarihin en önemli parçasý olan ‘iktidar’ olgusu devreye giriyor.

Gerek üretime dayalý, dinsel ya da gerekse askeri olan iktidar bir ‘güç’ ü simgeler. Halkýn üzerinde en etkili bir yaptýrým gücüne sahiptir. Bu ekonomik, ideolojik ve kültürel egemenliktir. Müzik de, kültürel egemenliðin en önemli araçlarýndan biridir. Sermaye ise, iktidarla at baþý giden, el ele veren parasal güçtür. Bu güç, en ucuz ve en kolay olaný ister. “Ne pahasýna olursa olsun” zenginleþmektir amaç… Egemen zihniyet toplumu kýskacýna alýr. Müziðin ne amaçla kullanýlacaðý da bu kýskacýn stratejilerinden biridir. Ýnsanoðlu bu zorlu yaþama savaþýnda da hep ‘güçlü olandan’ emir almýþ ve onun zihniyetine boyun eðmek zorunda kalmýþtýr. Bugün kapitalist sistemin dayattýðý demokrasilerde de seçim sistemi cehaleti iktidara taþýmýþtýr. Müzik de bir kültürel strateji olarak ideolojinin medyasý aracýlýðýyla bir metaya, siyasetin oyuncaðýna dönüþür. Toplumu vezir ya da rezil edebilir.

Egemen güç, Köy Enstitüleri’ni sonlandýrýp hayat ve sanat derslerine son vererek; ‘kendince arabesk’ bir müziði destekledi; yalnýz ve eðitimsiz bir toplumu ‘kültürle buluþturmuþ’(!) oldu. Çok uzun bir süre boyunca, var olan uygarlýklardan gelip evrensele ulaþan sanatsal deðerlerin mahkûm edilip; gücün egemen olduðu kurumlarda; despotizmin ve lümpenliðin ödüllere doymadýðý yerlerde, gazinolarda “her telden çalýndý”.

Geriye dönüp baktýðýmýzda haksýzlýða, yozlaþmaya, çürümüþlüðe, arabesk yavþaklýðýna karþý duran; halkýn iyiliði, güzelliði için onun deðerlerini evrensele katmaya çalýþan sanatçýlarýn sürgün yediðini, hapse atýldýðýný ve daha kötüsü yakýlarak öldürüldüðünü görürüz. Yani bizim arabeskimiz (!) evrenseli dýþlayan; ýrkçý ve ümmetçi bir anlayýþýn sonucudur.

Doðu – Batý arasýnda kalmýþlýk kendi dinamiklerini ‘kolaya kaçarak’ oluþturdu. 1970’li yýllarýn ithal edilen deðerleriyle ‘acýlý bir toplum’ kendini arabesk müzikte buldu.

“Çaðdaþ uygarlýk seviyesi” ne ulaþma yolundaki Türkiye bunu, teknolojik, ideolojik (devrimler), endüstriyel ve kültürel anlamda büyük ölçüde baþardý. 1950’li yýllarda baþlayan siyasetle iç içe olan kültürel hegemonya: 70’lere gelindiðinde; Türk Halk Müziði, Klasik Batý Müziði ve toplumcu üst kültür deðerlerini hiçe sayan bir baský aracýna dönüþtü. 1970 ve 80 dönemi bir çok tarihçi ve sosyolog için kayýp bir tarih ve kaos içinde geçen bir dönem olarak adlandýrýlýr. Bu dönem, Türkiye’nin Batý karþýsýnda kendi deðerinin farkýna vardýðý ve ekonomik açýdan serbest piyasa sistemiyle dýþa açýldýðý bir dönemdir. Ýstanbul’da geliþen sanayi Anadolu’nun toprak zenginlerini kente çeker, göçler yaþanýr ve nüfus artar. Bir yandan toprak zenginlerinin geliþtirdiði sanayi diðer yandan kentli çaðdaþlaþma yolundaki kesim ve ardýndan gelen siyasi karmaþa (80 darbesi) Türkiye’yi bir kaos ortamýna sürüklemiþtir. Dünyada da Dünya Paylaþým Savaþlarý’nýn ardýndan gelen kaos dönemlerinde toplumlar kültürel ve sosyal olarak bir çatýþma yaþar. Bu çatýþma asýl deðerlerden bir kopuþun travmatik sonuçlarýný doðurmuþtur. Bunun sonucu da: Eklektik, yüzeysel, yavan ve banal olanýn yaþamý ele geçirmesidir!

Þimdi daha net görüyoruz ki “arabesk yavþaklýðý” bir hakaretten çok aslýnda uzun bir yozlaþtýrma sürecinin geldiði noktayý ifade ediyor. Bu bugün içinde yaþadýðýmýz toplumun bir suçu deðil. Türk Arabesk müziði ayný zamanda bir yaþam biçimi ve davranýþ kalýplarý da yarattý. Bu Doðu ve Batý arasýndaki ülkemizde kendi tuhaf iç dinamikleri içinde geliþen bir ideoloji bile oluþturdu. Egemen güç bu ideolojiyi destekledi ve evrensel müziðin etrafýndaki çembere tutunamayan bir müzik kültürünü yarattý. Toplum ise, her zaman kendine benzeyeni ve basit olaný seçti. Hiçbir zaman zor olan þeyleri yapmaktan hoþlanmadý. Þimdi müzik kültürü: “Nasýl yaparým kolayýndan, yorulmadan, bilmeden, araþtýrmadan ve nasýl ünlü olur para kazanýrým.” anlayýþýnda “aþk acýsý” ndan ibaret olan bir sözelliðe sahip bir pop ve arabesk piyasasý içinde can çekiþiyor!

Son sözden önce vurgulanmasý gereken þu; Sermaye, toplumun zayýf yanlarýný hep kullana gelmiþtir. Kendi egemenliðinin sürekliliði için kendi yarattýðý figüran ve mankenlerini ileri sürerek ve destek saðlayarak toplumun yozlaþmasýna katký saðlamýþtýr. Bu yozlaþma için kendi tekelinde olan medyayý kullanýr. Tuhaflýk þurada ki: Sanatçýlýðýný her defasýnda belgeleyen kiþi, sanatsal deðeri olan bir müziði halka sunar. Ama iletiþim araçlarý bu sanatçýyý topluma dinletmek, tanýtmak istemediði için, toplum bu gerçek sanatçýdan ve ayný zamanda eserinden de haberdar olamaz. Buna karþýn halkýn aydýnlanmasýna karþý olan güçlerin elinde olan medya çok basit olaný, yoz olaný topluma sunmuþ ve toplum da buna göre biçimlenmiþtir.

Okullarýnda sanat eðitimi yöntemleriyle (müzik, resim, heykel, doðru yazma-konuþma sanatý vb.) doðayla barýþýk yaþamayý öðreten bir eðitim sistemi olsaydý eðer; kamuya ait yerlerde nitelikli müzik dinleyebilseydik, bir banka reklamýnýn, bir dershane duvarýnýn dibinin gölgesinde deðil de bir çýnarýn, bir ceviz aðacýnýn gölgesinde ve bir heykelin kaidesinin yanýnda otursaydýk elbet; böyle arabesk yavþaklýðý da yaþanmazdý! Yani yüzeysel, eðitimsiz, kolaycý, parayý ön planda tutan, kendi öz deðerlerinden habersiz, evrensel deðerleri hiçe sayan, deðer bilmeyen ve az bilen çok konuþan bir arabeskin yanlýþlýðý = “yavþaklýðý” !

Birçok þeyden utanç duyarak geldik bu güne; umarým bu utanç, son utanç olur.


Canip DOÐUTÜRK
2010

Kaynak:
[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6y_Enstit%C3%BCleri
[2] http://www.odatv.com/n.php?n=nedir-arabesk-kimdir-arabesk-0208101200
[3] http://www.ntvmsnbc.com/id/25115944/
[4] http://www.t24.com.tr/haberdetay/85291.aspx
[5] http://www.politikadergisi.com/makale/arabesk-yavsakligi-uzerine
[C.D] Canip Doðutürk



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Düþünen Adam’ý Kim Delirtti?
Kadýnlar Üzerine
Kamu Alanlarý ve Ýnsanýn Tutsaðý: ‘insan’ Üzerine
Nâzým Hikmet Ran Üzerine
'Kürtaj' ve Yaþam Hakký Üzerine

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Terör, Kaddafi, Van Depremi ve Ardýndaki Vahþet Üzerine
Terör Üzerine
Sivas Vahþeti Üzerine
Duvarlar Üzerine
Yaþama Davet Üzerine
Yýlmaz Güney, Castro, Stalin, Kýzlarý ve Halk Üzerine
Server Tanilli ve O’nun Aydýnlýðý Üzerine
Eðitimin Çýkmazý Üzerine
Obezite Üzerine
Düzen Üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Döner Faþizmin Kurþunu [Þiir]
Ýnsanlýk Anýtý Üzerine [Eleþtiri]


Canip Doðutürk kimdir?

Güzel sanatlarla uðraþan bir eðitimci ve heykel sanatçýsýyým. Ayrýca, deneme, makale, þiir yazarak duygu ve düþüncelerimi paylaþmaya çalýþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Karl Marx,Freud, Nietzsche, Adorno, Dostoyevski, Mayakovski, Anton Çehov,Marquez,Emile Zola, Bertolt Brecth, Kafka, Aragon, Neruda, Lorca, Ahmet Arif, Nâzým Hikmet, Orhan Kemal ...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Canip Doðutürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.