Umutlar, tersine çevrilmiþ anýlardýr. -Anonim |
|
||||||||||
|
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamýn Eskiþehir Doðumevi Hastanesi’ne tayin olunduðuna dair bir yazýyla, Ankara’dan doðruca Seyitgazi’ye gelmiþti. “Saðlýk Bakanýnýn müsteþarý Gönen’den enstitü arkadaþým çýktý. Ziyaretine gidip, kýzým dört yýldýr Seyitgazi ilçesinde vazife yapýyor, artýk, þehir merkezinde, iyi bir yerde çalýþmak hakkýdýr, dedim. Hay hay, deyip naklini hemen Eskiþehir’deki Doðumevi hastanesine yaptýrdý.” Elindeki yazýyý ablama uzatýp, “bu da nakline dair yazýnýn bir nüshasý,” dedi. “Hemen yýllýk iznini yazdýrýp izine ayrýl ki, seni Eskiþehir’e taþýyalým. Ýzin sonunda da yeni görev yerine baþlarsýn.” Ablam, eline aldýðý nakil yazýsýný þöyle bir okuduktan sonra, hiç kimsenin beklemediði biçimde çýkýþarak, “Bana, þehir merkezine naklolmak istiyor musun, diye sordun mu baba?” diye sordu. “Ya da, þöyle sorayým: Sana, þehir merkezine naklolmak istiyorum, diye bir þey söyledim mi?” Onun bu çýkýþmasýndan evvela babam tedirgin oldu. “Senin de þehir merkezinde çalýþmak isteyeceðini düþünmüþtüm.” Ablam çýkýþmasýný daha da sertleþtirdi. “Yanlýþ düþünmüþsün! Burada kurduðum bir düzenim var benim. Onu ne hakla altüst ediyorsun ki! Burada bir doktor kadar itibar görürken, sen beni onlarca ebenin müstahdem muamelesi gördüðü bir binanýn içine týkýyorsun. Ne hakla? Ne hakla? Ha? Ne hakla?” “Sevineceðini ummuþtum. Þu hale bak… Meðer mutsuz olmana sebep olmuþum. Keþke önce sana danýþmýþ olsaydým.” Ablamý, babamýzýn içine düþtüðü üzüntü bile etkilememiþ, suratýný asarak söylenmeyi sürdürmüþtü. Babam, ablamýn karþýsýnda uðradýðý ezikliði, bana horozlanarak telafi etme gayretkeþliðiyle anneme, “senin bu oðlun var ya, bu oðlun, bize baþtan sona yalan söylemiþ,” diyerek anlatmaya baþladý. “Efendim neymiþ? Türkiye Ýþçi Partisinin gençlik kollarýna katýlmýþ, TÖS boykotunu desteklemek için, ‘iþçi memur elele, genel greve,’ diye bombalý afiþ asarken peþine polisler düþmüþ… Külliyen yalan! Tek tek araþtýrdýk, soruþturduk; ne TÝP’in gençlik kollarýyla bir iliþkisi olmuþ, ne de polis bültenlerinde adý geçiyor.” Annem, onun anlattýklarýndan ne anlamasý gerektiðine karar veremeyerek, “yani?” diye sordu. “Yani, peþinde polis molis yokmuþ! Namussuz herif, notlarý düþük olunca öðretmen olmayý silmiþ kafasýndan da, onun için gelmiþ.” “Çok mu düþükmüþ notlarý?” “Çok…” Annem, aþaðýlayarak, “zaten, ne zaman iyi oldu ki? Hep tembel bir talebeydi, hep…” diye söylendi. “Ben de zaten tastiknamesini alarak sildirdim kaydýný…” Oysa, notlarýmýn o kadar da kötü olduðunu sanmýyordum. Hele öðretmen olmayý kafamdan silmek gibi bir þey asla söz konusu deðildi. Tabii ki, bunlarý seslendiremezdim. Bu defa ablamýn yerine de yiyeceðim dayakla birlikte kesin birkaç kemiðim kýrýlýrdý. Sessizce ortamý seyretmeyi tercih ederek, oturdum. Babam, nihayet Ersin ile ilgilenmeye karar vererek, “gel bakayým, gel,” diyerek ona kucaðýna oturmasýný iþaret etti. Ersin, umursamadý bile, oturduðu yerden babamý tenkit etmeye baþladý. “Abimin baþý madem ki polisle molisle dertte deðilmiþ, kaydýný niçin sildirdin onun? Bir problem olmadýðýna göre okuluna döner, düþük notlarýný da bir gayret ile yükseltirdi.” Babam, týpký ablam gibi, onun karþýsýnda da aþaðýdan alarak, “ne yazýk ki, ben senin gibi ümitli deðildim Ersinciðim,” dedi. Hem ablama, hem kardeþime karþý takýndýðý bu müþfik tavrý bana da gösterir miydi acaba? Bunu sýnamanýn tam zamanýydý. “Yaþadýðým bu tecrübelerden sonra, mutlaka baþarýlý olurdum,” diyecek oldum; önce sert bir tokat yedim, sonra da küfür! “Siktir ol, git, eþþoðlu eþek!” O gün babamýn mutlu ettiði tek kiþi annem oldu. Türkiye Öðretmenler Sendikasý açýða alýnýp maaþlarý ödenmeyen üyelerinin maaþýný kendi bütçesinden ödeyecekti. * Seyitgazi’den Eskiþehir’e döndükten az sonra, babamýn kararý doðrultusunda, Nail amcamýn döküm fabrikasýnda çalýþmaya baþladým. Sabahtan akþama kadar ya kum eliyordum, ya da dökülmüþ parçalarýn üzerindeki çapaklarý taþa tutup temizliyordum. Patron, yeðenini öteki iþçilerden farklý bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalýþýrsa, ben onlardan daha çok çalýþmak zorunda kalýyordum. Tuðla ocaklarýndan aðýr iþçiliðe alýþýk vücudum için fazla yýpratýcý bir iþ deðildi. Ýþ saatlerimin dýþýndaki vaktimin tamamýný Nuri ile geçiriyordum. Kendisine bir elektronik solo gitar ile elli ‘watt’lýk bir amfi almýþtý. En büyük hayali bir orkestra kurmaktý. Kambersiz düðün olmayacaðýna göre, orkestrasýnda benim de bir yerim vardý elbette. Ben, orkestranýn bas gitaristi olacaktým. Baþlangýçta, bas gitarýn ne menem bir þey olduðunu bile bilmiyordum. Bir takým bas gitar ritm kalýplarý öðrendikçe, kendimi ‘bas gitarist’ sanmaya da baþlamýþtým. Sýra bir baterist ve bir orgçu bulmaya gelmiþti. Onlarý da tamamlar tamamlamaz, Emekli Ýmamýn son günlerde satýn almýþ olduðu düðün salonundaki düðünlerde çalmaya baþlayacaktýk. Amcama düðün salonlarýnda gitar çalarak para kazanacaðýmý, o nedenle yanýndaki iþten çýkacaðýmý söyleyince, yanýndan ayrýlmam için izin vermiþti. Ýlk elektro basgitarýmý bir maðazadan taksitle alacaktým. Maðaza sahibi yaþýmýn küçük olmasýný bahane ederek gitarý vermek istemedi, (o günlerde on yediyi tamamlayýp onsekizime girmiþtim) ama amcamýn arkadaþýymýþ; bana, “amcanýz kefil olursa veririm,” deyince, adama, “Mademki amcam arkadaþýnýz, kendisine kefil olup olmayacaðýný sizin sormanýzý rica ediyorum; çünkü ben kefil olmasýný rica ettiðimde, beni ret edebilir; ama sizinle konuþurken buna yüzü tutmayabilir,” demiþtim. Bu kurnazlýðý açýk sözlülükle ifade etmiþ olmam adamýn hoþuna gittiði için, “tamam, senden kefil mefil istemiyorum,” demiþti. Ama bu defa da ben, “amcama telefonla, bana kefil olup olmayacaðýný sormanýzý rica ediyorum,” diyerek ýsrar etmeye baþlamýþtým. Amacým, amcanýn yeðenine itimadýný ölçmekti. Böyle düþündüðüm için amcam beni mahcup etmiþti! Çünkü adama, ne istiyorsam vermesini söylemiþti… Sonradan, orkestra ile Ýnegöl’e çalýþmaða gitmiþtim. Ýþlerin sýkýþýklýðýndan iki ay Eskiþehir’e gelememiþtim. Eskiþehir’deki bir pavyonda iþ ayarlayýp Nuri’nin orkestrasýndan ayrýlarak Eskiþehir’e geldiðimde o maðazaya giderek, borcumu aksatýþ nedenimi açýklayarak özür dilemiþ ve ödeme yapmak istemiþtim. Maðaza sahibi borcun tamamýný amcamýn ödediðini söyleyince, kendimi küfür yemiþ gibi hissetmiþtim. Bir gün gelip amcamýn bu durumu kakýnç yapabileceðinden çekinerek, parayý amcama ödemek istemiþ; ama o, gitarý bana hediye olarak aldýðýný söyleyerek parayý kabul etmemiþti. Eskiþehir’deki Göksu Gazinosunda (üçüncü sýnýf bir pavyon) davulcu Topal Haydar, akordeoncu Ýlhami ile beraber çalýþmaya baþlamýþtým. Barýn sahibiyle yaþým küçük olduðu için polislerin sýkýþtýrmasý yüzünden (çalýþma karnesi için yirmi bir yaþýný doldurmuþ olmak gerekiyordu) ve ücret konusunda bazý ihtilaflar yaþamaya baþlamýþtýk. Adam, basgitar da neymiþ, bir davul, bir akordeon yeter, çýkartýn basçýyý, ona verdiðiniz parayý kendi ücretlerinize ekleyin deyince, yüzüme seninle çalýþmak istemiyoruz demekten utanan bu can yoldaþlarýmýn(!) aklýna gelen þeytanlýk þöyle olmuþtu: “Patron mademki ücretlerimize zam yapmýyor, býrakalým iþi…” diyerek yanýma gelmiþler, ben de olur demiþtim, býrakalým anasýný satayým! Tesisatlarýmýzý sökerek pavyonu terk ediyorduk. O arada ben kendi tesisatýmý eve nakletmek için bir taksi tutmaya caddeye kadar gidip, beþ dakika içinde bir taksiyle dönmüþtüm. O ne! O beþ dakika içinde, orkestra arkadaþlarým kendi tesisatlarýný barýn sahnesine gerisin geriye taþýmýþlar; benim tesisatlarýmý dýþarýda býrakmýþlardý. Bana da, “biz iþi býrakma kararýmýzdan vaz geçtik. Patrondan özür dileyip tesisatýmýzý içeri taþýdýk. Sen de istiyorsan, patronla bir görüþ,” diyorlardý. Numaralarýný yememiþtim. Onlara, “böyle bir numaraya kalkýþmak yerine adam gibi, biz seninle çalýþmak istemiyoruz deseydiniz, ben gene de ayrýlýrdým. Hiç olmazsa, gözümde böylesine küçülmezdiniz,” diyerek tesisatýmý eve götürmüþtüm. Çok sonralarý, bir gün Topal Haydar, vicdan azabýndan olsa gerek, o hareketleri nedeniyle benden özür dilemiþ ve tuzaðý patronun talimatýyla kurduklarýný itiraf etmiþti. Bu itirafý yaparken o iþsizdi, ben ise, gece 24:00’ e kadar bir düðün salonunda, 24:00’den sonra da bir pavyonda çalýyordum…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |