Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Lefkoþa Merkezi Cezaevi Mahkûmlarý 1 Nisan 2012 tarihinde yönetmenleri Ýzel Seylani önderliðinde bir tiyatro kurdular. Bu tiyatroya da anlamlý bir isim buldular. Gündoðdu Tiyatrosu. Gerçekten de hayatlarýný dört duvar arasýnda geçiren kader mahkûmlarý için çok anlamlý bir isim Gündoðdu. Çünkü onlar hep dört duvar arasýndalar ve gün bu dört duvar arasýna hiç geçmiyor neredeyse. Hep karanlýk, hep acý, hep hüzün… Onlarý bu acýdan, bu karanlýktan, bu hüzünden bir nebze de olsa kurtarmak gerekti. Onlarýn da insan olduklarýný, ruh taþýdýklarýný, duygularý olduklarýný ve birer kalp taþýdýklarýný hissettirmek lazýmdý. Ýþte tam bu noktada sahneye Ýzel Seylani çýktý. Farklý düþünceleriyle, çizgi dýþý hareketleriyle, kimilerine öre uçuk kaçýk, kimilerine göre kahramanca projelerle çýktý er meydanýna. Örneði Avrupa’da yaþanmýþtý, Türkiye’de yaþanmýþtý. Kuzey Kýbrýs’ta da denenmiþ ama baþarýya ulaþamamýþtý. Neydi bu proje? Kader Mahkûmlarý dediðimiz hapishanede yaþayan, suç iþlemiþ ve çeþitli kiþilerle sanat yapmak, tiyatro yapmak ve onlara bu türü tanýtýp sevdirmek. Olur muydu bu? Denemekte fayda vardý. Ýzel, yüreklilikle çýktý. Gerekli makamlarý ziyaret etti. Beklenen onay hemen çýktý. Çünkü Ýçiþleri Bakaný Sayýn Nazým Çavuþoðlu da bu tür projelere çok sýcak bakan biriydi. Belki de kendisinin edebiyatçý olmasý bu onayý daha da çabuk gerçekleþtirmiþti. Olaya çok sýcak batý Sayýn Bakan. Her türlü yardým ve desteði saðladý. Gerisi teferruattý. Ýzel, hemen mahkûmlarla çalýþmalara baþladý. Hapishanenin Uzman Psikoloðu Sayýn Sevil Dahlameroðlu ile mükemmel bir ikili oluþturdu. Her þeyi masaya yatýrdýlar. Artýlar, eksiler bir bir konuþuldu. Ve sonuca gidildi. “Barýþ” adlý oyun sahnelendi. Hem de hapishanede. Koridorlarda. Seyircilere özel izin çýktý. Olur muydu olmaz mýydý? Herkes merak içindeydi. Ýsteyince oluyormuþ demek. Hem de pek güzel oldu. Mahkûmlar büyük bir heyecanla, istekle ve keyifle oynadýlar. Hapishaneden barýþ mesajlarý verdiler. Bütün basýn bu olayý anlattý günlerce… “Bitti mi?” denildi. Sadece bir defaya mý mahsustu. Yaptýk oldu ve bitti düþüncesi mi hakimdi? Birileri bir þey yaptýk demek için þov mu yapýyordu? Kendilerini ispat etmeye, göstermeye mi çalýþýyordu? Hayýr. Hiç de öyle deðil. Proje saðlam temellere dayandýrýlmýþtý ve akýcý bir üslupla da devam ediyordu. Ýzel Seylani bu sefer ayný oyunun devamý niteliðinde bir oyun yazdý. Savaþ aleyhtarý e yine barýþý, birlik beraberliði, insan sevgisini ön plana alan Kitabe-i Seng-i Mezar oyununu yazdý. Baþlýk bana hemen Orhan Veli’nin ünlü “Hiçbir þeyden çekmedi, ayaðýndaki nasýrdan çektiði kadar, öyle þikâyeti falan da yoktu or not tubi or nottan yazýk oldu Süleyman Efendi’ye” Belki bu þiirle bir alakasý yoktu oyunun ama yine de ilgi kuramadan edemiyor insan. Çünkü yaþam boyu yapýlan bir hata size çok pahalýya mal olabiliyor. Ve o hatadan çektiðiniz kadar hiçbir þeyden çekmiyorsunuz. Kim bilir bu mahkûmlar da nelerden çekmiþlerdir. Birçoðu da günahsýz yere içerdedir. Kim bilir? Gündoðdu Tiyatrosunun amacý, dört duvar arasýndaki mahkûmlarýn, mazgal deliklerinden nefes alýrken psikolojik ve ruhsal olarak özgürleþtirilmesi ve günlük yaþantýnýn insanileþtirilmesine bir pencere açabilmektir diye söz ediliyor broþürde. Yaratýcýlýk ve birlikte çalýþma genel ilke olarak benimsenmiþ. Ýzel Seylani dikkat çekmek istediði noktalarý ise þöyle sýralýyor: Toplumumuzda “suçlu” olarak damgalanan insanlarýn “suçlu” yerine “suç iþlemiþ” olarak kabul görmesine vurgu yapmak ve potansiyel suçlu diye bir kavramýn yanlýþ olduðunu, cezasýný çekmiþ her bireyin yeniden toplumun bir parçasý olacaðýný vurgulamak, Mahkûmlarýn topluma kazandýrýlmasý kavramýnýn ancak cezaevi dýþýndaki dünyanýn temel dinamikleri ve yaratma, geliþtirme, paylaþma, birlikte üretme gibi deðerlerin onlara aþýlanmasýyla mümkün olabileceðini göstermektir. Ýzel, düþünceleriyle etkiliyor insanlarý. Çünkü ben de ondan etkilenen kiþiler arasýndayým. Topu topu iki kez görüþtük, konuþtuk. O kýsa süre içinde öyle bir ikna ediyor ki sizi þaþýrýp kalýyorsunuz. Çünkü ona inanýyor ve güveniyorsunuz. Neticede Gündoðdu tiyatrosu duvarlar arasýndan güneþ ýþýnlarý gibi çýkýverdi. Gönlümüzü, ruhumuzu aydýnlatýverdi. Sanatýn yerinin, mekânýnýn, dilinin, dininin, renginin olmadýðýný gösteriverdi. Cezaevi koridorlarýnda alkýþlar gökyüzüne çýktý. Koridorda iðne atsanýz yere düþmeyecekti. Bu sefer, geçen defakinden daha kalabalýktý. Daha çok seyirci vardý. Ve herkesin gözünün içi gülüyordu. Oyun sonunda herkes ayaktaydý ve herkes elleri yýrtýlýrcasýna, patlarcasýna alkýþlýyordu. Çünkü zor denilen görev baþarýyla tamamlanmýþtý. Oyundaki tüm tasarýmlar mahkûmlar tarafýndan yapýlmýþtý. Kostüm ve aksesuarlar çok basit malzemelerden elde edilmiþti. Karton, tahta, kâðýt gibi cisimler kullanýlmýþtý hep. Efektler aðýz ve ellerle yapýlýyordu. Dekor zaten aranmýyordu burada. Buranýn kendisi bir dekor deðil miydi zaten? Oyun görevi þöyle yapýlmýþtý: Aksesuar tasarým uygulama- Özgür Atakerler, Kostüm tasarým uygulama: Hasan Çapan, Oyunda rol alanlar: Akýn Ulu, Erkut Latif, Hakan Karadeniz, Emre Keçecioðlu, Mehdi, Fýrat Baþak, Ahmet Can, Moohammed Abbas, Serkan Ýpek. Oyun baþlamadan önce seyirciyi hazýrlamak amacýyla Akýn Ulu kendi yazdýðý bir þiiri okudu. Etkilenmedim desem yalan olur. Duygu yüklü bu þiir, dört duvar arasýnda yaþayan bu insanlarýn hayata bakýþlarýný dile getiriyordu. Bu þiiri burada sizinle paylaþmak istedim. Akýn Ulu’ya bunu dediðimde gözleri ýþýl ýþýl etti. Saygýlý bir eda ile “Siz bilirsiniz” dedi. Ve arkasýndan ekledi. “Burada en büyük eksikliðimiz kitap. Bizlere kitap baðýþý yapmalarýný saðlayamaz mýsýnýz. Çünkü burada insanýn en büyük arkadaþý kitaplar oluyor. Onlar sayesinde yaþama tutunuyoruz. Lütfen bize kitap göndersinler. Bunu duyurabilirseniz çok memnun olurum.” Ben de söz verdim ve duyuruyorum. Lütfen okuduðunuz kitaplarý kaldýrýp atmayýn. O kitaplarý cezaevine baðýþlayýn. Kitapevleri ellerindeki fazla, eski kitaplarý buraya baðýþlayarak deðerlendirsin. Herkes bunu yaparsa orada büyük bir kütüphane olur. Ve bu kitaplar o insanlarýn dünyasýný aydýnlatýr. Onlarýn tekrar topluma faydalý bireyler olmasýný saðlar. Böylece bunda sizin de katkýnýz olur. Lütfen, bu sesi duyun ve bu sese kulak verin… Akýn Ulu’nun þiiri: “Mahkum ve sanat, demeyin bana, çok tezat Geldi geçti buralardan çok üstat Çoðu da zindanlardan doðdu heyhat Burada ne vakit geçer ne de saat Oysa dýþarda gümbür gümbürdür hayat Ýþ güç olmasa da yatýlmaz burada rahat Burnunda tüter ana, baba, haným, bir de evlat Okuman yazman varsa yoldaþ olur sana edebiyat Ýzel Hocam kaleminden kan damlat Bir dahaki oyununda esareti anlat Herkes sussa da susmaz sanatçý ve sanat Geldin ve gördün mahpusluk zor zanaat…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |