..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sýrtýnda elbise yok." -Mevlana
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > Hakan Yozcu




18 Temmuz 2012
Erzurum Buluþmasý  
Hakan Yozcu
24 yýl aradan sonra Erzurum'a ilk defa geliyordum. Hep kafamda o mu deðiþti yoksa ben mi eskidim sorusu vardý. Daha þehre girmeden deðiþiklikler baþýmý döndürmüþtü. Bu muydu benim bildiðim Erzurum. Kalbimi býraktýðým, gençliðimi teslim ettiðim Erzurum. Caddeler deðiþmiþ, binalar deðiþmiþ, kentler kurulmuþ, bilidk tanýdýk bir tek bina kalmamýþ, hepsi yerle bir olmuþ. Erzurmu büyük, modern br þehir olmuþ.


:AGAE:


          
Geçmiþi Yâd edip görürken düþte
Çeyrek asýr sonra buluþtuk iþte
Erzurum ilinde kýrklý bir yaþta
Vuslat ateþini yakmaya geldik
Maziye uzaktan bakmaya geldik
      -Murat ARICI-

Buluþma Günü
     Atatürk Üniversitesi 1984-88 Öðretim Yýlý Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Öðrencileri olarak ikinci buluþmamýzý Dadaþlar Diyarý, Yiðitler, Kahramanlar Diyarý Erzurum’da yaptýk. Çünkü Erzurum, bizler için çok önemliydi, çok özeldi. Bizler için çok baþkaydý. Dört yýlýmýzý verdiðimiz, en güzel gençlik yýllarýmýzý harcadýðýmýz ve birçok þeyi býraktýðýmýz þehirdi. Dostluklarýmýzý, kardeþliklerimizi, aþkýmýzý, sevdalarýmýzý geride býraktýðýmýz þehirdi.
     12 Temmuz 2012 tarihinde Erzurum Öðretmen Evi’nde toplandýk önce. Öðretmen Evi’ne vardýðýmda Filiz Kýrbaþoðlu karþýladý beni önce. Bu organizenin baþ aktörlerinden biriydi. Kendisi Erzurumlu idi. Sýnýfýmýzýn sessiz, kendi halinde, haným kýzlarýndan biriydi. Üniversiteden sonra akademik kariyer yaptý. Yýllarca mezun olduðu okulda ve ayný sýnýflarda hocalýk yaptý. Þimdi Yardýmcý Doçent olarak Erzincan’da görev yapýyor.
     Sonra Sevilay Aksu geldi eþiyle birlikte. O da bu toplantýyý düzenleyen kiþilerdendi. Eþi Alpaslan Bey de bütün toplantý boyunca bizlerle bir oldu. Hiç yalnýz býrakmadý bizi. Sanki yýllar öncesinden bizleri tanýyormuþ gibi, sanki o da bizim sýnýfýn bir ferdiymiþ gibi davrandý hep. Ýçten, samimi ve yardýmsever biriydi. Çabucak kaynaþýverdik kendisiyle.
     Ýlk gün Yusuf Önlü, Refik Albayrak geldi eþleriyle birlikte. Yusuf Nevþehir’de iþadamý, Refik de Taþkýran Beldesi’nin Belediye Baþkanýydý. Öðretmen Evi’nin dinlenme salonunda buluþup kucaklaþtýk. Gözler sevinçten parlýyordu. Mikail Kadak geldi sonra. O da aslen Erzurumlu idi. Ama yýllardýr Ödemiþ’te öðretmenlik yapýyordu ve oraya yerleþmiþti.
     Sýnýfýmýzdan yetiþen þairimiz Murat Arýcý da eþi ve kýzýyla birlikte Erdemli’den gelmiþti Erzurum’a. Ýlk toplantýya gelemediði için buradaki toplantýyý kaçýrmak istemedi. Ailesi ile birlikte geldi bu nedenle.
     Yine Erzurumlu arkadaþlarýmýzdan Haþim Özcan ve Hasan Özkaya geldi. Antalya Serik’te görev yapan Erzurumlu arkadaþýmýz Sait Malacý üç gün boyunca rehberimiz oldu. Bizlere mihmandarlýk yaptý. Kendine has üslubu ile yeni Erzurum’u tanýttý bizlere. Hemen arkasýndan Düzce’den Ahmet Eser geldi. Yine Düzce’den vefalý dostumuz caným kardeþimiz Müzeyyen Özcan ve Kocaeli’nden Nilgün Sönmez geldi. Kadro yavaþ yavaþ tamamlanýyordu.
     Öðretmen Evi’nin bahçesine geçtik. Çünkü oturma salonuna sýðmaz olmuþtuk. Ýlk gün serbest idi herkes. Çünkü ikinci gün ve hatta üçüncü gün gelecek olan arkadaþlarýmýz vardý.
     Akþam yemek saatinde tüm arkadaþlar “Aspava’ya gidelim” dedi. Aspava, o zamanlar bizler için en uygun pideci yeriydi. Burada her çeþit pide ve lahmacun bulunurdu.
     Yine pide yemeðe gittik. Ama Erzurum o kadar deðiþmiþti ki bizim býraktýðýmýz þehir kesinlikle deðildi. Yeni caddeler, yeni sokaklar, yeni binalar, yeni kentler, yeni þehirler yapýlmýþtý. Hem büyümüþtü hem de çok deðiþmiþti Erzurum. Þehre taksi ile girerken þaþkýnlýklar içinde kalmýþtým. Tanýyamamýþtým dört yýlýmý verdiðim ve kalbimi býraktýðým bu þehri. Erzurum deðildi sanki burasý. Batýda büyük bir þehirde hissetmiþtim kendimi. Her þey o kadar modernleþmiþti ki kendimi Ýstanbul, Ankara veya Ýzmir’de sanmýþtým.
     Ýlk gece yine þaþkýnlýkla geçti. Aspava da bu deðiþiklikten nasibini almýþtý. O, bizim bildiðimiz Aspava deðildi. Her þey yenilenmiþ ve tepeden týrnaða deðiþmiþti. Yemekte, geçmiþ konuþuldu hep. Herkes anýmsadýðý, Aspava ile olan anýsýný anlatýyordu. Geç saatlere kadar oturduk. Anýlarý yeniden canlandýrdýk bir bir. Ve kalkýþ vakti geldiðinde öðrencilik yýllarýndaki gibi Alman usulü yapacaktýk. Yani herkes kendi hesabýný kendi ödeyecekti. Kimse aðalýk yapmayacaktý. Ve bu üç gün boyunca hep böyle olacaktý. Bu konuda çok iyi anlaþýldý ve herkes de bu kurala uydu.
     Yemekten sonra yürüyerek, bizim, o yýllarda adýna “Mecburiyet Caddesi” dediðimiz Cumhuriyet Caddesi’nden yürüyerek Çaykara Caddesi’ne indik. Öðretmen Evi buradaydý. Bu noktada þunu belirtmeden edemeyeceðim. Cumhuriyet Caddesi tanýnmaz þekilde deðiþmiþ. Bildiðimiz birçok lokantalar, kahvehaneler yýkýlmýþ, yerlerine daha büyük Ýþhanlarý veya oteller açýlmýþ. Oysa o yýllarda bu caddede hiç otel yoktu. Dadaþ sinemasý da görüntü olarak deðiþmiþti. Yerine modern bir bina yapýlmýþ, ama Dadaþ Sinemasý adý deðiþmemiþti. Cadde, gece boyunca çok iþlek, çok kalabalýktý. Oysa bizim zamanýmýzda belirli saatlerden sonra bu caddede in cin top oynardý. Böyle kalabalýk, sadece Ramazan Gecelerinde göze çarpardý.
     Öðretmen Evi’nde geç saatlere kadar oturuldu. Erzurum’un en büyük özelliði olan çaylar içildikçe içildi. Çok geç vakitlerde yatmaya gidildi. Öyle ki yýllarýn hasreti bitmiyordu. Ve kimse yatmak istemiyordu.
Ýkinci Gün
     Ertesi gün buluþmanýn ikinci günüydü. Seyithan Temel geldi. O da Adana’da öðretmen idi. Yine ayný gün þairlerimizden Ýhsan Tevfik Kýrca ve eþi Hülya geldi. Hülya da bizim sýnýfýmýzýn bir öðrencisiydi. Daha aralarýnda o yýllarda baþlayan aþk, evlilikle sonuçlanmýþtý. Sevdiðine ender kavuþanlardan biriydi Þairimiz Ýhsan Tevfik Kýrca. O Sivaslý idi. Su Þehri’nden. Daha öðrencilik yýllarýnda þiirleriyle tanýtmýþtý Ýhsan bizlere Suþehri’ni.
     Sabah saat 10.00’da toplandýk. Þehir gezisi yapacaktýk. Arkadaþlar bu iþ için çok güzel program hazýrlamýþlardý. Her þey ayrýntýlarýna kadar düþünülmüþtü. Otobüs bile kiralanmýþtý. Kendi aramýzda anlaþtýk. Otobüs ücretini de bütün arkadaþ sayýsýna böldük. Böylece çok cüzi bir rakam düþtü herkese. Kimsede þikayet yoktu ve herkes büyülü bir ortamda baþlarý dönercesine geziyordu.
     Ýlk önce Erzurum’a olimpiyatlar için hemen kaldýðýmýz yurtlarýn arkasýnda bulunan tepeye atlama kulesi yapýlmýþtý. Bizim zamanýmýzda bu kule yoktu. Tepe için sadece çeþitli rivayetler atýlýyordu ortaya. Kule, tüm Erzurum’a hakimdi. Bütün þehir ayaklarýmýzýn altýndaydý. Nereye bakarsak bakalým Erzurum’u bütün azametiyle görüyorduk.
     Burada sabah kahvaltýsýný yaptýk. O kadar mutlu idik ki vaktin nasýl geçtiðini anlamadýk. Yine hep geçmiþte yaþanan olaylar hatýrlanýyordu. Birinin unuttuðunu bir baþkasý hatýrlatýyordu. Kahkahalar tüm salonu inletiyordu.
     Kahvaltýdan sonra Erzurmu’un önemli ziyaretlerinden biri olan Abdurrahman Gazi Türbesi’ne gittik. Burasý gerek Ezurum Halký için, gerekse Ýslam dini için önemli bir ziyaretti. Abdurrahman Gazi ermiþ islam alimlerimizden biriydi ve kerametleri olduðuna inanýlýyordu.
     Daha okul yýllarýnda Erzurum Halkýnda ve tüm öðrenciler arasýnda þu inanýþ hakimdi : “Görevi veya öðrenciliði sýrasýnda Erzurum’da olup da Abdurrahman Gazi’yi ziyaret etmeyen her kim olursa olsun er veya geç Erzurum’a mutlaka yine gelirmiþ.” Belki de þu anda benim burada olmamýn nedenlerinden biri de bu inanýþtý. Çünkü öðrenciliðim boyunca o ziyareti, bir türlü gerçekleþtirememiþtim.
     Vakit öðle üzeriydi. Ezan okununca namaz kýlmak isteyen arkadaþlarýmýz o uhrevi havayý teneffüs etmek için camiiye gittiler. Bizler de hemen aþaðýda bulunan çay ocaðýna gittik. Bir demlik çay getirildi ve o tavþan kaný çayý yudum yudum içmeye baþladýk.
     Biraz sonra Karslý olan Sakine Bakýrtaþ arkadaþýmýz eþi ve çocuklarýyla birlikte gelip bizlere katýldýlar. Sakine yine aynýydý. Sima olarak hiç deðiþmemiþti. Hareketli ve canlýydý eskiden olduðu gibi.
     Biraz sonra toplanarak þehre doðru yola çýktýk. Ama Abdurrahman Gazi’yi iner inmez, otobüsümüz, bir toprak yola saptý. Biraz sonra o kadar þaþýracaktýk ki belki de bu þaþkýnlýðýmýz ömür boyu baþýmýzdan gitmeyecekti. Sait Malacý “Arkadaþlar burasý meþhur mekanik gücü olan yol. Burada arabalarý yolun baþýnda boþa alýyorsunuz. Frenden ayaðýnýzý çekiyorsunuz ve biraz sonra araba kendiliðinden geri geri giderek hareket ediyor.” dedi. Ýnanmamýþtým. Öyle þey mi olurdu? Ama gördüklerim beni hayrete düþürdü. Þoför arabayý durdurdu. Vitesi boþa aldý. Ayaðýný gazdan ve frenden çekti. Direksiyonu dahi tutmadý. Biraz sonra o koskoca otobüs geri geri gitmeye baþladý. Herkes “Aaaaa” çekmeye baþladý. Gerçekten inanýlacak gibi deðildi. Bunun sebebini sorduðumuzda Sait þöyle anlattý: “Halk arasýnda inanýþa göre Abdurrahman Gazi Hazretlerinin manevi güçleri olduðu ve bu güç sayesinde araçlarý kendisine çektiðine inanýlýyor. Bilimsel olarak ise burada bir manyetik gücün olduðu ve doðal olarak da bu manyetik alanýn araçlarý kendisine doðru çektiði söyleniyor”
     Þaþkýnlýðýmýz devam ederken otobüsümüz Karskapý’daki þehitliðe doðru gitti. Burada aziz vatanýmýz için þehit düþen askerlerimiz vardý. Arkadaþlarýmýzdan Sevilay’ýn kardeþi de þehitlik mertebesine ulaþan askerlerimizdendi. Hep beraber burada yatanlarý ziyaret ederek onlara Fatiha okuduk. Burukluk ve üzüntü içinde þehitlikten ayrýldýk.
     Yorulmuþtuk. Belediyenin otantik tarzda yaptýðý Tebrizkapý Çarþýsý’na gittik. Burasý ahþaptan yapýlmýþ ve özellikle antika tarzýndaki eþyalarla turistlere hitap eden çok güzel bir yerdi. Dileyen burada dinlenip çay içti, dileyen de hemen karþýda bulunan ve Erzurum’un simgelerinden biri olan Üç Kümbetleri gezmeye gitti. Ben de burayý gezmeye gidenler arasýndaydým. Küçük bir geziden sonra biz de Tebrizkapý Çarþýsý’na oturup çaylarýmýzý yudumladýk. O büyülü havayý çayýmýza katarak yudum yudum içtik.
     Çaylardan sonra þehir yürüyüþüne çýktýk. Kuyumcular Çarþýsý’na indik. Erzurum’un her tarafýndan boþalýrcasýna akan kaynak çeþmelerinden, o, buz gibi sularýndan içtik. Çarþýda yürürken duyduðumuz sesle hepimiz irkildik. Gökyüzünde bir avaz çýnlýyordu. Nereden ve kimden geldiði belli olmayan bu sesi aradýk hep beraber. Taa gerilerden gelen yanýk bir sesti bu. Ama ne ses! Gönüllere ilmek ilmek doluyordu sanki. Nakýþ nakýþ yüreðimize iþliyordu. Biraz sonra kime ait olduðu ortaya çýktý bu sesin. Gözleri hafif ama olan, yaþý biraz ilerlemiþ beyaz saçlý, zayýf bir hacýdan geliyordu. Sanki irticalen okuyordu þarkýsýný. Ýlahiye benzeyen, sevgi, barýþý konu edinen bir terennümdü bu. Makamýný da o kadar ahenkli söylüyordu ki deðme konservatuvar mezunu müzisyenlerden daha iyiydi. “Sofi” diye sesleniyordu herkes. Yanýndan geçenler üç-beþ lira harçlýk sokuyordu cebine. O kadar içten, o kadar yanýk bir sesi vardý ki beni büyülemiþti. Gözlerim dolmuþtu. Aðlamayý beðenmemiþtim. Tam yanýma geldiðinde cüzdanýmý çýkarýp uygun bir para da ben soktum cebine. Ýçimden de “Helal olsun sana bu para” dedim
     Yürüyerek meþhur Oltu taþlarýndan teþbih yapýlan Tarihi Taþhan’a geldik. Burada nostaljik bir gezi yaparak Oltu Taþlarýndan yapýlan takýlarý, süs eþyalarý ve teþbihleri gördük. Birçok arkadaþýmýz hatýra olarak aldýlar bu ürünlerden.
     Cað Kebabý Ve Kadayýf Dolma
     Yürüyerek tekrar Öðretmen Evi’ne geldik. Akþam yemeði için terminal yolunda bulunan Kadayýfçý Muharrem Usta’nýn yerine gidecektik. Burada Erzurum’un iki meþhuru olan Cað Kebabý ve Kadayýf Dolma yiyecektik. Ama bir saat kadar odalarda dinlendik. Çünkü çok yorulmuþtuk.
     Bir saat sonra ise Muharrem Usta’nýn yerinde buluþtuk. Buraya sýnýfýmýzýn kurmaylarýndan dediðimiz Yavuz abimiz de eþiyle birlikte geldi. Kurmaylarýndan diyorum çünkü Yusuf Önlü, Osman Bölükbaþýdara Yavuz Güllülü, Mesut Akben, Adnan Çakýcý ve Naci Önal yaþ bakýmýndan bizden biraz büyük olduklarý için onlara kurmaylar diyorduk.
     Doðrusu bu gece ziyafet bakýmýndan doruk noktasýna ulaþtý. Cað kebabý geçekten harikaydý. Diyette olmama raðmen o gece için kendime izin vermiþ ve deyim yerindeyse cað kebabýný götürmüþtüm. Tabii cað kebabý, ünlü Erzurum Lavaþ ekmeði ile bir baþka lezzetli oluyordu. Üzerine de yöreye has kadayýf dolmanýn tadýna lezzetine diyecek yoktu doðrusu. Herkes birer tane yerken ben iki hatta üç tane yedim. Ve geceyi çay ile noktaladýk. Çaysýz olmazdý. Çünkü Erzurum denildiði zaman akla gelen ilk þeylerden biri de çaydý. Lokanta önünde çektiðimiz hatýra fotoðrafý da o geceyi ölümsüzleþtirdi. Hatýralarýmýzýn en güzel karesini oluþturdu.
     Üçüncü Gün Ve Mahmut Bal
     Üçüncü gün Kadim Dostum, biricik kardeþim Mahmut Bal geldi. Onu terminale almaya Yusuf Önlü, Refik Albayrak, Ahmet Eser ve ben gittik. Terminalin önündeki buluþmamýz ise görülmeye deðerdi. Nasýl da sarýldýk öyle birbirimize. Yýllardan intikam alýyorduk sanki. Ýþte Mahmut yine yanýmýzdaydý. Hiç yanýmýzdan ayrýlmayan, her türlü þakalarýma katlanan ve bana asla küsmeyen mert, adam gibi adam, Anadolu yiðidi, Adýyamanlý Mahmut Bal…
     Son olarak da Giresun’dan Ekrem Özdemir geldi. Gelmeye söz veren bazý arkadaþlarýmýz ise ellerinde olmayan nedenlerden dolayý son anda çýkan iþleri nedeniyle aramýzda olamadýlar. Bir Mustafa Altunok, bir Yakup Yayla, bir Osman Bölükbaþýdara, bir Naci Önal, bir Hacý Donsak, Bir Ayþe Akturan, bir Serpil Sak, bir Fikriye Demir yoktu toplantýmýzda. Ama onlar hep bizimle birlikte oldular.
     Otobüsle önce Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Botanik Bahçesi’ne gittik. Gerçekten de güzel bir yerdi. Görülmesi gereken yerlerden biriydi. Tabii bu arada yolda giderken her gün yanýndan defalarca geçtiðimiz Havuzbaþýný unutmamak gerek. Yine ayný güzelliði ile halký selamlýyordu. Karþýsýnda o zamanlar Halk Eðitimi Merkezi vardý. Ama bu gün yerinde yeller esiyor. Çünkü yýkýlmýþ. Yine yol üzerinde bulunan Elif Pastanesi, Orkide Çau Bahçesi yerle bir olmuþ. Hemen ilerde bizim üç kazýklar dediðimiz anýt, yerli yerince duruyor yýllara inat. O zamanlar hep “Bu kazýklardan biri askeri, biri öðrenciyi, biri de burada görev yapan memurlarý temsil ediyor, onlarý nasýl kazýkladýklarýný göstermek için de bu anýtlarý yapmýþlar” derdik.
     Botanik Bahçesinden sonra Üniversiteye ittik. Üniversite de çok deðiþmiþ ve çok modern binalar ile ortama uyum saðlamýþtý. Deðiþmeyen sadece bizim fakülte idi. Ayný yerinde idi. Ve ayný bina ile bize hoþ geldiniz diyordu. Bu sefer ön kapýdan girdik. O yýllarda buradan öðrencilerin girmesi yasaktý. Sadece hocalar giriyordu. Arkadaþlardan bunun þakasýný da yapan oldu. “Yani bu kapýdan geçebilmek ancak 24 sene sonra gerçekleþti. Allah bize bunu da nasip etti.” dediler.
     Ve fakülteye girdik. Önce hocalarýmýzýn odalarýný gezdik. Rahmetli Muhan Bali’nin odasý, koordinatörümüz Mustafa Ýsen’in odasý, Rüzgarýn Oðlu Recep Toparlý’nýn odasý, Saim Sakaoðlu Hocamýzýn, Kemal Yavuz’un odasý, yine sevdiðimiz hocalarýmýzdan Þerif Aktaþ’ýn odalarý ziyaret edildi. Turgut Karabey Hocamýz sevgi ile anýlan hocalarýmýz arasýndaydý tabii. Hocalarýmýz yoksa da adlarý orada yaptýklarý ile yad edildi.
     Sýnýflarýmýza gittik. Önce altta bulunan Anfideydik. Ýçeri girdik. Hepimiz þaþkýnlýktan neye uðradýðýmýzý þaþýrdýk. Sýralar deðiþmiþ ve modern cihazlar konmuþtu. Akýllý sýnýf görünümündeydi. Ama hepimiz de þu soruyu sormadan edemedik: “Burasý bu kadar küçük müydü yaa?”
     Ýkinci ve üçüncü katta bulunan o zamanlar “6” ve “12” numara olan odalarýmýza çýktýk. Ayný þaþkýnlýðý burada da yaþadýk. Ýçerde birkaç öðrenci ders çalýþýyordu. Meðer sýnýflarýmýz þimdi Tarih Bölümü öðrencilerine verilmiþ. Ve buralarý Tarih Bölümü olmuþ.
     Hepimiz ayný yerlerimize oturduk. 24 yýl önceki gibiydik. Baþka bir deyimle 24 yýl sonra yine öðrenci olduk. Neler geçmedi ki o an aklýmdan. Baþým yine týpký 24 yýl önceki gibi sað tarafa kayýverdi. Gözlerim, o boþ kalan o sýralarda, birini aradý. Dört yýl boyunca her defasýnda göz göze geldiðimiz ve her defasýnda beni tir tir titreten, buz gibi donduran, o bakýþlarý, o büyülü gözleri aradý. Ama yine o yýllardaki gibi 24 yýl sonra da bakýþlarým boþluða takýldý. Ýçim cýz etti. Kalbim yine o yýllardaki gibi hýzlý hýzlý, yerinden fýrlayacakmýþçasýna çarpmaya baþladý. Ýþte tam o sýrada Refik demez mi “Þu sýnýf ne aþklara sahne oldu. Bazý arkadaþlarýmýzýn sað tarafa doðru olan bakýþlarý hala gözlerimin önünde. Hakan, ders boyunca hiç tahtaya bakmazdý. Hiç hocalarý dinlemezdi. Hep sað taraftaydý gözleri.” deyince ben de “Oðlum bi sus, deþme yaramýzý” dedim. Sen misin bunu söyleyen, bir kahkaha tufaný koptu sýnýfta. Öyle ki meþhur olan, Leyla ile Mecnun’u, Ferhat Ýle Þirin’i bile kýskandýracak gizli sandýðým aþkýmý hepsi biliyordu.
     Artýk herkes sýnýfta yaþadýklarýný anlatýyordu. Bazý hocalar taklit ediliyordu. Adeta geçmiþ, halde, yeniden yaþanýyordu. Biraz sonra, bizden bir üst sýnýfta olan ama bazý derslerini bizimle alan, þimdi okulumuzda bir akademisyen olan arkadaþýmýz Prof Dr Kazým Köktekin geldi. Bizimle sarmaþ dolaþ oldu. Kucaklaþtýk. O da hemencecik ortama uyuverdi. Hatýrladýðý anýlarý bizimle paylaþtý. Geçmiþte yaþadýðýmýz ortak anýlar bizi bütünleþtirdi. Sima olarak hiç deðiþmemiþti. Ve o da ayný þeyi bizim için söyledi. Uzun bir sohbetten sonra yurtlara gitmek üzere fakülteden ayrýldýk. Çünkü yurtlarý görmeden yapamazdýk.
     Yurtlar da deðiþikliðe uymuþtu. Yeniliðe dayanamamýþlardý. Bazý binalar yýkýlmýþ, yerlerine yenileri yapýlmýþtý. O zaman kýz yurdunun arkasý, bizler için futbol sahasýydý. Orada sabahýn ilk saatlerinden itibaren maçlar yapardýk. Ve gün boyunca o saha hiç boþ kalmazdý. Þimdi yerinde bahçe var. Yapay dere yapýlmýþ. Aðaçlandýrýlmýþ ve çok güzel olmuþ. Kantinler ve restoranlar çoðalmýþ. Çok modern mekanlar haline gelmiþ. O kadar lüks olmuþlar ki þaþkýnlýklarýmýzdan gözlerimiz dönmüþtü.
     Tatil olduðu için yurtlar tenhaydý. Sadece yaz okulu için kalan öðrenciler boy gösteriyordu tek tük. Hevesimizi aldýktan sonra Mediko Sosyal’a gittik. Burasý, o zamanlar bizim yemekhanemizdi. Bütün okul burada öðle ve akþam yemeði yerdik. Ucuz olduðu için genelde burayý tercih ederdik. Özellikle Ramazan Ayýnda çok güzel yemekler çýkardý. Salý günleri benim için bayramdý. Çünkü o gün makarna ve tavuk çýkardý. Ve o günü ben sýrf makarna olduðu için hiç kaçýrmazdým. Yemekleri koyan arkadaþ olduðu için bana makarnayý doldururdu. Tepsi adeta taþardý. Bütün gözlerden makarna akardý. Görenler kendi arasýnda “yer-yiyemez” diye iddiaya girerlerdi.
     Ve son olarak Palandöken Kayak Merkezi’ne gittik. Tabii bu arada yeni yapýlan kentleri de otobüsle hýzlý turladýk. Yeniþehir, Palandöken olmuþ, bizden sonra Dadaþkent ve Yýldýzkent yapýlmýþ. Buralarý da yýldýrým hýzýyla gezdikten sonra Palandöken’e gittik. Burada hazýrlatýlan döner kebaplarý yedik. Evden yaptýrýlýp getirilen Kadayýf dolmalarýn tadýna diyecek yoktu yine.
     Yemekten sonra isteyen arkadaþlarýmýz Kondollara binerek Palandöken zirvesine nostaljik bir gezi yaptýlar. Tabii bende yükseklik korkusu olduðu için, bu zevkten yine mahrum kaldým. Mahmut ile beraber bir köþeye oturarak geçmiþi konuþtuk. Dertleþtik. Adeta yýllarýn acýsýný çýkardýk.
     Son Gece Ve Müceldili Kültür Evi
     Hiç bitmeyecek sandýðýmýz rüya hýzla sona doðru yaklaþýyordu oysa. Biraz sonra akþam olmuþtu. Ve öðretmen evine dönmüþtük. Akþam ise son buluþma gerçekleþecekti. Güzel bir akþam yemeðini hep beraber yiyecektik. Erzurumlu arkadaþlarýmýz bunu da en güzel þekilde planlamýþlar ve bize gerçekten unutulmaz bir gece yaþatacaklardý. Ve nihayet son buluþma vakti geldi.
     Erzurum Buluþmasýný süpsüper bir gece ile noktaladýk. Erzurum Müceldili Kültürevi'nde Erzurum'a yakýþýr bir güzellikte unutulmaz, duygu yüklü bir gece yaþadýk. Erzurum yemekleri, kadayýf dolma, çay, Erzurum Barý, þiirler ve Erzurum Türküleri geceyi ölümsüz yaptý.
Müceldili Kültür Evi ilgi çeken bir mekan oldu benim için. Tarihi bir binada yer alýyor. Müceldi, Erzurum’da bir köy adýymýþ Ve Müceldili olan bir kiþi de bu binayý alarak, Erzurum Kültürünü ve sanatýný yaþatmak istemiþ. Burayý bu hale getirmiþ. Zamanla burasý Erzurum’un Kültür ve Sanat Evi haline gelmiþ. Erzrurum’un gelenek, görenek ve adetlerini tanýtmaya çalýþýyor. Kendine has bir havasý var. Etkilenmemek elde deðil.
Erzurum yöresine has yemekler getirildi. Dolma, suböreði, ve kýzartmalar… Tabii ki vazgeçilmez kadayýf dolma ile demlik demlik çaylar…
     Yemekten sonra Erzurum’un yiðitlik simgesi olan Erzurum Barý gösterisi bizi derinden etkiledi. Hele býçaklarla yapýlan gösteri yüreklerimizi aðzýmýza getirdi. Oyun gereði oyuncularýn “Tey tey tey” naralarý kulaðýmýzýn pasýný giderdi.
     Þairlerimizden Ýhsan Tevfik Kýrca ve Murat Arýcý’nýn þiirleri bizi duygu selinde boðdu. Son olarak Erzurum Türküleri bizlere tam bir Erzurum Gecesi yaþattý. Özellikle Erzurumlu arkadaþýmýz Haþim Özcan, o yanýk sesiyle “Kadem Bastý a sultaným” derken bizleri yine 24 yýl öncesinde yaptýðýmýz Türkoloji gecelerine götürdü.
Ve Ayrýlýk
Ve Yine ayrýlýk... 24 yýl önce Erzurum'u yaðmurlu bir günde terk etmiþtim. Sanki Erzurum, benim gidiþime aðlýyordu. Gözyaþlarýna hakim olamamýþ ve sel olup boþalmýþtý. 24 yýl sonra Erzurum buluþmasýnýn ardýndan yine burukluk, yine üzüntü, yine ayrýlýk...
Ýtiraf etmem gerekirse üç gün boyunca Erzurum sokaklarýnda kendimi aradým. Daha sabahýn saat 06.00’sýnda kalkýp ýssýz sokaklarda kendime ve o vefasýz sevgiliye baktým. Onlarý aradým. Ama nafile. Anladým ki eski aþklar tarihe mal olmuþtu ve þanla þerefle yüreklere gömülmüþtü. Oysa son sevgili, hep benimleydi, hep yanýmdaydý. Her an aklýmdaydý ve hep onu düþünüyordum. Aklýmdan çýkmayan sadece oydu…
Doyumsuz, unutulmaz 3 gün yaþadýk Erzurum'da... Belki o yýllardaki kendimizi, eski sevdalarýmýzý, kaybettiklerimizi bulamadýk... Belki Eski Erzurum'u da bulamadýk. Ama o dostluðumuz, sevgi baðýmýz, kardeþliðimiz, yarenliðimiz hala dünkü gibi; hatta daha da kuvvetlenmiþ, perçinlenmiþ olarak duruyor. Sýmsýcak sevgimizi bulduk. Erzurum dostluðu, misafirperverliði yýllara meydan okurcasýna ayakta duruyor.
Erzurum, bizi 24 yýl öncesi gibi yine baðrýna bastý. Kucakladý. Misafir etti. Asla yüksünmedi. Sevgisini paylaþtý. Bu sefer aðlayarak deðil, gülerek, sevgiyle, muhabbetle ayrýlýyoruz. Baþlangýcý olan her þeyin mutlaka bir de sonu var. Ve biz üç günlük buluþmamýzýn son demindeyiz. Özellikle final gecesi muhteþemdi. Ömrümüz boyunca unutamayacaðýmýz kültür dolu, sanat dolu, sevgi dolu, yürek dolu, dostluk dolu bir gece yaþadýk.
Bu gecenin mimarlarý olan Filiz Kýrbaþoðlu, Sevilay Aksu, Haþim Özcan ve bizleri hiç yalnýz býrakmayan, buluþma boyunca mihmandarlýðýmýzý yapan Sait Malacý'ya kendim ve tüm arkadaþlarým adýna sonsuz teþekkürlerimi sunuyorum. Bu arkadaþlarýmýz, bütün yükü omuzladýlar. Ve bizlere muhteþem üç gün yaþattýlar. Seneye Trabzon Uzungöl'de buluþmak üzere hoþçakal dost Erzurum, yar Erzurum, can Erzurum, Yahþi Güzel Erzurum, TEÞEKKÜRLER ERZURUM



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn günlük olaylar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Girne’de Kahve Ýçimi
Ben Olsam
Meyhi Keyf
Muhtarlarýmýzýn Ýstekleri
önce Saðlýk
Nkl Sanat Gecesi
Mehmet Ersöz’ün Ardýndan
Lefke"de Kahve Sohbeti
Ýnsan Azim Ederse
Müjgan ve Naile Haným’larý Aðýrladýk

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir "Mavi Köþk" Yazýsý
Kýbrýs'ýn Ýlk Yerli Komedi Filmi
Kadýn Olmak Zordur
Öyle Bir Dünyada Yaþýyoruz Ki!
Ýstanbul Notlarý
Nerede O Eski Ramazanlar?
güvercinlik’te Hafta Sonu
Farklý Bir Yönetici,
"Kod Adý Venüs" Getto Çadýrlarý
ipek Amber Ýle Gurur Duyduk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.