Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Ötzi’yi Habil Öldürdü… Baþlýðý okuyup da; “Ötzi de kimmiþ kardeþim, ne demek istiyorsun? Habil, Hz. Adem (as)’ýn küçük oðludur; masum ve maktuldür, hiç katil olur mu? Onu öldüren kardeþi Kabil’dir.” dediðinizi duyar gibiyim… Dinler tarihi konusunda doðruya ulaþmak istiyorsanýz; Tevrat’ýn verdiði bilgilerin tersini düþünmelisiniz. Bu nedenle Ademoðullarý hakkýnda Tevrat’ta verilen bilgilere tersinden bakmak faydalý olacaktýr. Habil ismi, tarihteki meçhul iki(!) Ademoðlundan birine nasýl din alimlerince verilmiþse; Ötzi ismi de Alplerdeki buzulda 5300 yýl saklý kalan bir cesede, bilim insanlarýnca verilmiþtir. Þayet tarihte avcý (çoban) bir Habil olduysa Ötzi’yi öldürmüþ olma ihtimali de yüzde yüzdür. Çünkü Ötzi, bir avcýnýn attýðý ok yüzünden ölmüþtü. (1) Kur’an’ý Kerim, Ademoðullarýnýn Tevrat’ta tahrif edilen öyküsünü (kýssasýný) Maide suresi 27. ayette þu giriþle düzeltmeye baþlar; “Onlara, Adem'in iki oðlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmiþlerdi de birisinden kabul edilmiþ, diðerinden ise kabul edilmemiþti. (Kurbaný kabul edilmeyen kardeþ, kýskançlýk yüzünden), ‘Andolsun seni öldüreceðim’ dedi. Diðeri de ‘Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder’ dedi.” Kur’an’ýn bu ayetinde geçen “gerçek” (bil-hakkî; بِالْحَقِّ) sözüyle baþlayan haber/bilgiler, tarihsel/arkeolojik bulgulara ve sosyal antropolojiyle örtüþen bir referansa doðru gider. Bu yüzden ayeti daha iyi anlamak için Tevrat’a deðil de tarihe bakmak gerekir. Evet, ayette de görüldüðü gibi Kur’an’da Hz. Adem’in oðullarýnýn adý geçmez. Ýslami kaynaklara yerleþmiþ olan bu Habil ve Kabil adý; Tevrat ilhamlý isimlerdir. Birinci bölümde de sözünü ettiðimiz Ademoðullarýnýn (dini kaynaklardaki) uðraþýlarý/meslekleri için, sosyo-ekonomik durum olarak yanlýþ birer (ters konumlarda) misyon tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Yani cinayeti iþleyen avcýdýr (çoban); öldürülen ise çiftçidir demiþtik. Aslýnda Ademoðullarýnýn (ilk insan topluluklarýnýn) isimlerinden çok, içinde olduklarý ekonomik faaliyetlerin konusu önemlidir. Çünkü ekonomik faaliyet tutumu, siyasal ve sosyal yapýlarý belirler. Verili tarih incelendiðinde uygarlýk öncesi ve hemen ardýndan gelen dönemdeki iktisadi faaliyetlerin ne olduðu da artýk kesin olarak bilinmektedir. Bu yüzden Kur’an’ýn bu ayrýntýlarý vermesine gerek yoktur da diyebiliriz… Ýslam’ýn ilk dönemindeki Arap din âlimleri, (Kur’an’daki Semitik/Ýbrani kökenli; Yecüc-Mecuc, Harut-Marut isimlerindeki gibi) ikilemli/birlikte kullanýlan ve ses uyumlu türemiþ isimlere benzeþtirerek, algýda dinselleþtirme yoluyla “Kabil ve Habil” ad sözcüklerini tefsir kavramlarý arasýna yerleþtirmiþ olmalýlar. Kur’an’ý Kerim’de olmayan bu isimler, aslýnda birer sembol olarak; anlamý veya tanýmý kýsaltma (özleþtirme) açýsýndan da yüz yýllar boyunca Kur’an’da varmýþ gibi oldukça kullanýþlý olmuþtur. Þayet bu isimler gerekli, belirli ve gerçek kiþiler olsaydý (örn. Hz. Nuh, Hz. Yunus, Hz. Musa -as- vd. gibi) bunlar da Kur’an’da mutlaka bildirilirdi… “Habil ve Kabil” isimleri, dini literatürümüzde tavizsiz bir saplantýyla kullanýlýr. Kabil adý, Yahudi kaynaklarýnda “Kain ya da Kayin” ismiyle “çiftçi” olarak; küçük kardeþi Habil ise “çoban” diye geçer. Ýnsanlýðýn bilinen/verili iktisat tarihine bakýldýðýnda bu iki sembol ismin, geçmiþin bilinen iki temel geçimlik faaliyetinin birer taraflarý olduðu görülür. Ýnsanlýðýn sosyo-antropolojik sürecinin bugüne getirdiði “ekonomik ve siyasal” düzenlerin kökenini, en iyi açýklamasý bakýmýndan bu iki farklý tutum büyük önem kazanmaktadýr. Tarihte; insan topluluklarýnýn önce avcýlýk, ardýndan da tarýma dayalý bir üretimle beslenme/yaþam tarzýna geçtikleri yaygýn ve kabul gören bir veridir. Bu yoruma en güçlü desteði/kanýtý, insanlýðýn baþlangýçta tek toplulukken sonradan iki farklý topluma ayrýlmýþ olduðunu Kur’an’da; Yunus suresi 19. ayette de okuruz; “Ýnsanlar bir tek ümmettiler, sonra aralarýnda ayrýlýða düþtüler; þayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiþ olsaydý, ihtilafa düþtükleri þeyler hakkýnda hüküm çoktan verilmiþ olurdu.” Bu yüzden mülkiyet kavgasýnýn merkezinde olan Ademoðullarý; “avcý ve çiftçi” þeklinde birbirlerinden ayrýþan ve çatýþan taraflarý olduðunun güçlü teziyle incelenecektir… Maide suresindeki 27. ayeti, Tevrat’ýn Tekvin bölümünden yaptýðýmýz þu alýntýyla karþýlaþtýrýrsak, kýssanýn tahrif edilmiþ yönlerini daha iyi görebiliriz; “Adem karýsý Havva ile yattý. Havva hamile kaldý ve Kayin’i doðurdu. ‘RAB’bin yardýmýyla bir oðul dünyaya getirdim!’ dedi. Daha sonra Kayin’in kardeþi Habil’i doðurdu. Habil çoban oldu. Kayin ise çiftçi. Günler geçti. Bir gün Kayin, topraðýn ürünlerinden RAB’be sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doðan hayvanlardan bazýlarýný, özellikle yaðlarýný sundu. RAB, Habil’i ve sunusunu kabul etti. Kayin’le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi suratýný astý. … Kayin kardeþi Habil’e ‘haydi tarlaya gidelim’ dedi. Tarlada birlikteyken kardeþine sarýlýp onu öldürdü…” (Kutsal Kitap; Yaratýlýþ-4: 1-8). Tekvin’in bu bölümündeki giriþ cümlesi sorunludur. Ýlahi öykülemeye uygun deðildir. Devamý da çeliþkilerle doludur. Kayin hem lanetlenir hem de ölümden korunur. Hem yeryüzünde aylak aylak dolaþmayla cezalandýrýlýr hem de Aden bahçesinin doðusunda Nod’e yerleþir, þehir kurar ve çocuklarý olur. Öldürülmekten korkan Kayin’i korumak için bir iþaret(!) koyan RAB, onu öldürmek isteyenden de yedi kez öç alýnacaðýný söyler vs. Tevrat’ta yazýlanýn aksine Kur’an’da; Ademoðullarýnýn isimleri, uðraþýlarý ve kurbanlarýnýn ne olduðu belirtilmez. Kur’an burada; insaný tarihsel sosyo-ekonomik ve siyasi süreçleri araþtýrmaya ve düþünmeye sevk eden bir suskunluðu tercih eder. Kýssanýn genelinde ise akýl sahipleri/araþtýranlar için, Ýslami bir tarih ve iktisat felsefesi oluþumuna ýþýk tutacak bilgiler vardýr. Maide suresinden bu kýssayý okumaya devam ettiðimizde, “katil” olan Ademoðlunun; bir “kargadan” gözlemlediði, “doðal hukuk dersi” diyeceðimiz bir sürecin/piþmanlýðýn (doðru olana; çiftçileri öldürmek yerine yönetmek) ardýndan, kendisini öncekinden daha fazla rahat ettirecek bir sosyo-ekonomik yapýya götüren; yeni bir siyasal düzene ulaþmasýdýr. Böylece Kur’an’ý ve verili tarihi birlikte izleyerek, katilin (avcýnýn) dünya üzerinde nasýl bir iktidar ve rýzýk/mülk düzenine giriþtiðini göreceðiz… Sosyal antropoloji ve iktisat bilimi, tarihi verilerle düþünür. Bu verilerin en güçlüsü arkeolojik olanlarýdýr. Kur’an bu konuya, birbirinin benzeri þu iki ayetle iþaret eder; “De ki: “Yeryüzünde gezin dolaþýn da (Peygamberleri) yalanlayanlarýn sonu nasýl olmuþ bir görün.” (Enam S.; 11). “Sizden önce(ki milletlerin baþýndan) nice olaylar gelip geçmiþtir. Yeryüzünde gezin dolaþýn da yalanlayanlarýn sonunun nasýl olduðunu bir görün.” (Âli Ýmran S.; 137). Buradan hareketle uygarlýðýn, yani yerleþik hayatýn baþlangýç öyküsünü ve öncesini tarihten izleyerek Ademoðullarýnýn; (bil-hakkî; بِالْحَقِّ) “gerçek öyküsüne” ulaþabiliriz… Bu konu incelenirken iktisat, siyaset ve devlet alanýnda en ciddi teorileri ve dönemine göre en geçerli tarih felsefesini ortaya koyan büyük Müslüman Bilge Ýbn Haldun akla gelmelidir. “Bedevi-Hadari (köylü-kentli) ya da göçebe-yerleþik toplum” analiziyle birlikte göçebe-çiftçi yaþam tarzlarýnýn getirdiði farklýlýðýnýn devlet idaresine etkisi ve mülkiyetteki sonuçlarýný temellendiren ilk sosyolog olarak, Batý ve Müslüman düþüncesinin yolunu açmýþtýr. (2) Aydýnlanma dönemi filozoflarýnýn birçoðunun etkilendiði gibi, Karl Marks’ýnda Ýbn Haldun’dan etkilenmemiþ olmasý mümkün deðildir. Marks’ýn, “Avcý-toplayýcý toplum dönemindeki mülksüz ve sýnýfsýz düzenin; tarým toplumu tarafýndan kurulan köleci, sýnýflý ve özel mülkiyetçi sömürü düzenini ortadan kaldýracak olan tarihsel materyalizm felsefesine” iskelet kabul ettiði kuramýný ileri sürerken, esinlendiði kaynaklarýn neler olduðu konusu düþünmeye deðerdir. Ayrýca Marks’ýn Yahudi bir aileye mensup olmasýnýn Tevrat’taki, “Adem’in (çiftçi oðlu) Kabil ile (çoban oðlu) Habil’in kurban (artý deðer/ürün) kavgasý” hikayesinden esinlenmiþ olmasý da ihtimal dahilindedir. Çünkü Marks’ýn “ilkel komünal toplumun” deðiþimine (avcý Habil’in ölümüne) sebep olan karþýt yapýsal durum; sýnýflý, eþitsiz ve köleci tarým toplumu (çiftçi Kabil ve kurduðu þehir; Hanok), Tevrat’taki durumla örtüþen bir yaklaþýmdýr… Günümüzdeki, Müslüman düþünür ve sosyologlarýn da yine Tevrat’a dayalý tefsirlerden yola çýkýp; tarihteki iktidar/mülkiyet kavgasýnda, sosyalizmin yanlýþ kurgu noktasýnda birleþen aciz tutumu ise hazýrcýlýk açýsýndan eleþtiriyi hak eder. Yahudi din alimlerinin Tevrat’ý tahrifleriyle Ademoðullarýnýn (insanlýk) tarihini; “gerçek haberden saptýran ve akýldýþý bir yöne çeken yorumunu” yine Kur’an’ýn düzelttiðini; “… Yeryüzünde gezin dolaþýn da yalanlayanlarýn sonunun nasýl olduðunu bir görün.” (Âli Ýmran S; 137.) ayetiyle Müslüman düþüncenin (arkeolojik verilere dayalý) “gerçek tarihe” döndürüldüðünü görürüz. Buradan, bugünkü sömürgeci ve sýnýflý kapitalist düzenin tarihsel köklerini tarým/çiftçi toplumunun sosyo-ekonomik duruþunda arayan sosyalist yanýlgýyý þimdi irdelemeye geçebiliriz. ... Devam ediyor... Kazým Bayar http://kazimbayar.blogspot.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kazim Bayar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |