Zarafet mevsiminin iki efsanesi, çay ve bardak. Bir taze nefes gibi iç açar hayali bile onlarýn. Bardak, çayýn billurdan teni, çay bardaðýn caný sanki. Hayatýn deðiþik anlarýnda bu ikili arasýndaki ünsiyete tanýk oluruz. Bu tanýklýk sýrasýnda ünsiyete dahil olmak ne büyük devlet olur. Taze nisan bulutlarý gibi haz bulutlarý geçer baþýmýzýn üstünden.


Ünsiyetin ýtýrý sarýnca ortalýðý, erguvanlar çiçeðe durur hayallerde. Buðu huzur ve sükun masalýna baþlar aheste aheste. Dinginlik sarayýnýn kapýsý sonuna kadar açýlýr. Berrak gamzeli periler tebessüm eder sarayýn pencerelerinden. Kimi dem firuze sabahlarda gümüþten sahillerde dolaþan Belkýs’týr, kimi dem gecenin koynundaki Leyla’dýr çay ve bardak. Kâh Süleyman’a, kâh Mecnun’a döndürürler aþinalarýný.


Bardak billurdan bir saraydýr, çay o sarayýn yakut bakýþlý ecesi. Suyun özüne süzülen peri yüzlü ay gibi doðar geceye; sabahý ve içimizi güneþ gibi aydýnlatýr. Bir mahur bestedir onlarýn arasýndaki ünsiyet. Binbir gece masallarýndan bir esinti gelir olduklarý mekana. Naz bulutlarýndan çiy damlasý düþer gül yapraklarýna adý þebnem olur damlanýn. Gül misalin, binbir gecede gördüðü berrak rüyadýr çay ve bardak. Bu rüya ki tabirini dudaklar yapar, anlamý damaklarda demirler.



Sükutun sükunla harmaný savrulurken inci mercan tanesi yayýlýr ünsiyet demlerinde. Dinginliðin ipek yumaðý sarýlýr hayal hayal. Derunumuzda bir yerlerde bir þeyler kýmýldar. “Telgýrafýn tellerine kuþlar mý konar, insan sevdiðine böyle mi yanar.”türküsü eþliðinde çaydan bir yudum alýrýz ünsiyet katmerlenir. Sýlada bir evin bacasý olamasak da gurbette çay ve bardaðýn ünsiyetine tanýk olmak yeter bize. Susarýz…
Ankara, 12.09.2012 Ý.K