..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Anýlar > Özlem Salman




14 Eylül 2012
Arþiv Belgelerini Kýbrýs'ta Aramayýn!  
Özlem Salman
Peki nerede aranmalý? Belgeler nereye aitler? Burasý neresi? Kýbrýs deðil mi? Kýbrýs’la ilgili belgeleri neden baþka bir yer de aramalý insan? Yoksa; arþiv belgeleri, tarihi eser ve kültürel mirasata mý göç eder? Sadece insanlar deðil midir göç eden? Ettiklerin ne olur? Ne yaparlar gittikleri topraklarda? Ne zor sorular bunlar...


:ADEG:
Günlerden 20 Temmuz... Girne Boðazý olarak adlandýrýlan bölgede St. Hilarion Kavþaðý’na yakýn Aðrýdað köyünden Kýrný’ya gitmiþ, içinden su akan, çýnar aðaçlarýnýn gölgelediði bir köy meyhanesinde yemek yemeðe koyulmuþtuk. Masanýn üzeri Kýbrýs’a özgü, çakýstes, humus, süzme yoðurttan yapýlmýþ cacýk, samarella -kurutulmuþ et- ve bilumum yeþilliklerle doluydu. Ana yemek öncesi gelen kýzarmýþ hellim, sigara böreði gibi ara sýcaklarý yerken sohbet koyulaþmýþtý.

Yýllar önce Ýstanbul’da Þehir Hatlarý Vapuru’nda tanýþtýðým, Kýbrýslý ilk arkadaþým...

Geçmiþ zaman mimozalarýna benzetmiþtim o halimizi... Onca yýlýn sonunda onunla, bu kez onun ülkesinde, yeniden bir aradaydýk. Akademi’den bir arkadaþýmla evlenmiþti. O gece oraya birlikte geldikleri diðer arkadaþlarýnýn daha sonra çocuklarýmýn babasý olacaðýndan habersiz; öðrenciliðimiz sýrasýndaki ortak arkadaþlarýmýzdan, Ýstanbul’daki yaþama deðin ne varsa konuþmuþ, arada espriler yapmýþ, ortamdaki gülüþme seslerine kendimizinkini katmýþtýk.

Kýrný, sýrtýný Beþparmak Daðý’na dayamýþ þirin bir dað köyü. Konumundan olsa gerek, temmuz gecesinin sýcaðý, yerini serinlikte yaþanan ýlýklýða býrakmýþtý. Bizden baþka bir kaç masanýn dolu olduðunu anýmsýyorum. Arkamýzdaki masada oturan üç bey, aralarýnda koyu bir sohbete dalmýþlar. Masaya oturmadan hemen önce iki arkadaþým, onlarla selamlaþmýþ, ayaküstü konuþmuþ, bu vesileyle ben de tanýþtýrýlmýþtým. Biri, bir siyasi partinin baþkaný... Diðer ikisi ise bir baþka partinin üst düzey görev yapan yöneticisiydi. Yemeðin ortasýna doðru servis edilen Gleftiko –Küp Kebabý- ile yeni tanýþmýþtým. Ýri iri kesilmiþ patatesler, yine iri et parçalarýyla -kuzu kolundan kesilmiþ- ile birlikte, toprak bir fýrýn içinde saatlerce piþirildikten sonra yemeðe hazýr hale gelmiþ ve önümüze konmuþtu. Ada’da yaþamaya baþladýktan sonra öðrendim ki, et ve patatesin kurutulmamasý, hafif sulu kalmasýna dikkat edilmeliymiþ. Yemeðin rayihasýný kaybetmemesi özelliðini yitirmemesi gerekirmiþ. Ýyi bildiðimiz Kuzu Tandýr’a benzemekle birlikte ayný olmadýðýný söyleyebilirim. Ana yemek olarak yenilen Gleftiko, yanýnda nefis bir tabak salata ve köy ekmeði ile servis edilmiþti. Salata tabaðýnda bizim bize yabancý tek bir ot vardý. Koliandro... Yapraklarý maydonoza benzediðinden ikisinin karýþtýrýlmasý ilk bakýþta mümkündü ama sadece otlarý tanýmayanlar için... Çünkü keskin kokusu ve lezzeti onu maydanozdan kolaylýkla ayýrýr.

Esmer köy ekmeðinden koparýlan bir parça suya bandýrýldýðýnda öyle bir emer ki lezzeti, daha et tadýlmadan aðza atýldýðý anda inanýlmaz bir lezzet hissiyle karþýlaþýrsýnýz. Kuzu eti aðýzda daðýlacak kadar yumuþamýþ, ortadan ikiye bölünmüþ patates dilimleri, et suyunda piþmekle edindikleri ikinci bir lezzetle çoktan birleþmiþtir. Kýbrýs’ta herhangi bir köy meyhanesinde yenen ve geleneksel mutfak kültürünün ürünü yemekler, deðme lokantaya taþ çýkartan bir lezzettedir. Yeter ki insan o lezzeti hissetmek istesin...

Kýbrýs’ýn o klasik köy meyhanelerine ve orada sunulan lezzetine þimdilerde, Kuzey’deki birkaçý dýþýnda ancak Güney Kýbrýs’a geçtiðim zamanlarda rastlayabiliyorum. Kuzey’deki yemek sunum kültürü de ne yazýk ki geleneksel olan diðerleri gibi özelliðini kaybetmekle yüz yüze kaldý. Eski, salaþ görünümlü, verigo üzümlerinin tenteler üzerinden sarktýðý, aralýklý dizilen ampullerin renkli loþ ýþýðý ile aydýnlanmýþ, hasýr sandalyelere oturulan ve ev yapýmý taze mezelerin sunulduðu küçük birer aile iþletmesi olan köy meyhaneleri... Onlarýn yerini, plastik masalarda servis yapan kebapçýlar aldý. Her ülkenin kendinden daha farklý mutfaklara ait lezzetleriyle tanýþmasý belki de globalleþmenin ilk yansýmasýydý. Kuzey Kýbrýs’ýn hâlâ tanýnmamýþ bir ülke olma gerçeðinin bu asimilasyonu etkilememiþ oluþu ise düþündürücü olmaya devam ediyor.

‘Peki o zaman yemek yeme kültürünü deðiþtiren gerçeklik ne?’ sorusu akla geliyor.

Yanýt basit. Kontrolsüz göç. Hatta ‘hafif yollu kültürel asimilasyon’.
Strabon, ünlü eseri ‘Strabon Coðrafyasý’ndaki anlatýmda anýmsadýðým kadarýyla þöyle yazmýþtý Kýbrýs için; ‘Kýbrýs o kadar sýk aðaçlarla kaplýdýr ki; tarým yapmaya uygun deðildir.’. Kýbrýs Muflon’undan bahsetmiþ midir (?) anýmsamýyorum. Ama zat-ý muhteremin Anadolu’yu anlatan betimlemelerden birinde; ‘Sinop’tan yola çýkan bir sincap ayaðýný yere basmadan Anamur’a gelir’ dediði aklýmýn bir yerinde kalmýþ. Verdiðim bu örneðin konu ile ne ilgisi olduðunu düþünmeye baþlamýþsýnýzdýr, eminim. Ýlgisini basitçe þöyle açýklamak mümkün.

Göç... Yani bir üst paragrafta sözü edilen olgunun tekrarý...

Göç olgusunun tanýmý sözlükte þöyle karþýlýk bulmuþ. ‘Ekonomik, toplumsal veya siyasî sebeplerle bireylerin veya topluluklarýn bir ülkeden baþka bir ülkeye, bir yerleþim yerinden baþka bir yerleþim yerine gitme iþi, muhaceret’.

Peki göç kontrollü olmazsa ve Ada ülkesi gibi küçük ölçekli bir yer için söz konusu ise, durum nasýl geliþir?

Göç olgusu o topraklarýn üzerinde halihazýrda yaþayan gerçek sahipler için bir trajediye dönüþme potansiyeli taþýr mý?

Malesef evet...

Peki sonra ne olur?

Ýnsanoðlunun, içgüdüsel vandalizmi içinde barýndýran benlik devreye hemen girer. Önce gidilmiþ yerin doðal dokusu tahrip edilir... Zaman içinde de yok edilip yeni gelen insanýn kendi kültürel algýsýný yaþatacaðý yer açýlýr. Sonra sýra, o topraklarda varolmuþ kültüre gelmiþtir. Göç eden, ilk karþýlaþtýðýnda þöyle durup uzaktan gýptayla baktýðý kültürü, bir leþ yiyici ustalýðý ile kemirmeye baþlar. Kendinden önce orada varolaný anlamak gibi derdi de yoktur. Çünkü göç edenler, bir þey kaybetme korkusu olmayan insandýr. Yeni yerleþtiði toprak ise henüz ona ait deðildir.

Kendine ait olmayan topraðýn kültürüne yabancý olmak...

Onun için deðer taþýmayan her þeye karþý duruþu gibi hoyrattýr karþýsýndakine. Onunki, göç ettiði yeni topraklarda bulduðu kültürü yok etmek üzerinden baþlamýþ bir hayattýr. Ýþe kendi gibi olan diðerleri ile biraraya gelerek baþlar. Böylelikle kendilerini, orada kendilerinden evvel yaþayana karþý korumaya alýr. Koloniler oluþturur... Toplumsal düzeni, kendi yaþam algýlarýna uydurmaya çalýþýr... Çoðu zaman da bunu pervasýzca yapar.

Sonraki aþama ise yýkýmdýr. Yaþamlarýný sürdürmek için, kendi dünyalarýný yansýtan mimari dile sahip alanlarda yaþar, varolan geleneksel mimari dokuyu tahrip ederler. Týpký Þehr-i Ýstanbul’u kocaman kimliksiz bir köye dönüþtüren varoþlar gibi... Yemek kültürüne uyum saðlamaktansa, kendi yemek yeme biçimini evin dýþýna taþýr, bir de o topluma mâl etmeye kalkar. Ýþ bununla da kalmaz; kendi beðenileri doðrultusunda giyinmeye, kendi dillerini konuþmaya devam ederler. Uyum saðlamak gibi bir dertleri yoktur. Hele eli biraz iþ tutanlar... Onlar kendilerini Arþimet’in suyun kaldýrma gücünü bulduðunda hissettiði kadar mutlu hissederler. Bir birey olduðunu keþfetmiþlerdir tesadüfen. Yeni keþif, kendilerini önemseyip, beðenmeye baþlamalarýnýn yolunu açar. Hayat boyu bekledikleri ve doðduklarý topraklarda elde edemedikleri fýrsatý sonunda yakalamýþlardýr. O topraklarýn gerçek sahiplerine karþý kullanacaklarý en büyük üstünlükleri iþ gücüdür. Kendi kendilerini göreli bir üstünlükle onurlandýrmýþlardýr.

Kültüre hor bakma, beraberinde yozlaþmayý ve gereken deðerin verilmemesini getirir.

Ada’ya geldiðim ilk günler... O, 20 Temmuz gecesi... Kýrný köyündeki o hoþ meyhanede yemek yerken, bu sýraladýklarýmla ilgili henüz bir fikrim yoktu. Meðerse Kýbrýs kültürünün horlanýþý çoktan baþlamýþtý.

Arþiv belgelerini Kýbrýs'ta aramayýn!

Anlamlý olduðu kadar etkileyici bir söz. Duyulduðu an, insan üzerinde soðuk duþ etkisi yapmasý ise iþin cabasý. Burada aranmazda nerede aranmalý?

Bu yazýnýn baþlýðý; o gece yan masamýzda oturmuþ yemek yiyen üç kiþiden biri olan bir siyasi lidere ait. Yazý da o gecenin üzerinden uzun yýllar geçmiþ olmasýna raðmen bir türlü unutmamýþ oluþumdan þekillendi. Geçen yýllar benim Kýbrýs ve Kýbrýslýlar’la ilgili öncesinde çok da geliþmiþ olmayan algýmý deðiþtirmiþ, bu ve buna benzer þahit olduðum durumlar yaþadýðým dönüþüme ivme kazandýrmýþtý.

O gece yemek sýrasýnda tanýdýðým Kýbrýslý siyasi ile kýsa, ayaküstü bir sohbet yapmýþtýk. Ýlk sorusu bana Ada’ya neden geldiðimdi. Þaþýrmýþtým, bu soru karþýsýnda. Hemen toparlayýp, Ýstanbul’da çalýþtýðým üniversiteden bir görevle geldiðimi söylemiþtim. Sonra da kaldýðým süre zarfýnda belki arþive gidip, Kýbrýs’la ilgili belgeleri tararým dediðimi anýmsýyorum. Aldýðým yanýt buydu;

‘Arþiv belgelerini Kýbrýs'ta aramayýn!’

Bu ne demekti?

Neden bu ülkeye ait belgeleri burada deðilde baþka bir yerde aramalýydým. ‘Baþka yer’ neresiydi? Tuhaf, bir o kadar da þaþýrtýcý ifade karþýsýnda bir þey diyemediðimi anýmsýyorum. Diyemezdim. Çünkü ne olup bittiði konusunda bir fikrim yoktu. Kýbrýs’a ait tüm arþivin... Bu ancak kötü bir þaka olabilirdi.

Ýlerleyen zamanda Ada’ya yerleþme kararým, o dönemde yapamadýðým araþtýrma fýrsatýný bana tanýmýþ. Girne Milli Arþiv’ne gidip gelmiþ. Arþiv belgeleri olarak karþýma çýkanlarýn çoðu orjinallerin mikrofilmleri ya da fotokopilerden ibaret olduðunu görmüþtüm. Lefkoþa’daki II. Mahmut Kütüphanesi envanterine kayýtlý belgeler Girne Milli Arþiv’e taþýnmýþtý. Doksanlý yýllarýn ilk yarýsýnda Ankara’dan görevle gelmiþ bir grup arþiv araþtýrmacýsý ile yine Milli Arþiv’de araþtýrma yaparken tanýþmýþ, onlarýn Kýbrýs’la ilgili belgelerin tasnifi için görevlendirildiklerini öðrenmiþtim. Kýbrýs’la ilgili çoðu belgeye de Ýstanbul Osmanlý Arþivi’nde doktora tezimi hazýrladýðým sýrada rastladým. Osmanlý belgelerinin Ada’da kalan orjinal kopyalarýnýn bir kýsmý da -bu gün Güney Lefkoþa’da kalmýþ, 1972 yýlýnda açýlmýþ- National State Arcives’de muhafaza edildiði ise çok sonralarý bildiklerim arasýna katýldý. Anladým ki; o söz arþiv belgeleri üzerinden baþka deðerlere dikkat çekmek için yapýlmýþ bir uyarýydý.

6 Temmuz 1996 günü akþamý gerçekleþip ertesi gün Kuzey Kýbrýs ulusal gazetelerinin manþetlerine taþýnan Kutlu Adalý cinayeti...

O gün Ada sanki yerinden oynamýþcasýna sarsýlmýþtý. Cinayetin faillerinin kim olduðu üzerine çeþitli spekülasyonlar yapýlmýþ olsada aradan geçmiþ on sekiz yýlda aydýnlanmasý mümkün olmamýþ. Kutlu Adalý cinayetinin Türkiye’de iþlenmiþ ve aydýnlanmamýþ benzerlerinden bir farký kalmamýþtý. Bedrettin Cömert, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uður Mumcu, Ahmet Taner Kýþlalý gibi öldürülmekle ölümsüzleþtirilenler ismi ilk akla gelenler...

Kutlu Adalý’nýn gazeteci, yazar, araþtýrmacý ve siyasi kimliði üzerine günlerce, aylarca ve hatta yýllarca yazýlmýþ, ancak bu cinayetin iliþkilendirildiði kültürel miras kaçakçýlýðý üzerine geniþ kapsamlý araþtýrma yalnýz Sayýn Tuncer Baðýþkan tarafýndan yapýlmýþtý. Çeþitli ulusal gazetelerdeki yazýlarýnda konu olarak geçen bu cinayetin arka yüzüyle ilgili inceleme sonuçlarýný Kýbrýslýlarla paylaþan deðerli arkeoloðun dikkat çekerek vurguladýðý; St. Barnabas Ýkonlarý örneðinde olduðu gibi kültürel miras üzerinden götürülmeye çalýþýlanýn salt ‘basit bir hýrsýzlýk’ olarak tanýmlanma güçlüðüydü. O dönemde Eski Eserler Dairesi Müdür Muavini olarak görev yapan Baðýþkan’ýn kaleme aldýðý yazýdan yapacaðým alýntýlar, Kýbrýs’ta yaþanmýþ tarihi eser yaðmasýnýn ne düzeyde gerçekleþtiðini örneklemek içindir.

St. Barnabas’ta yaþanmýþ hýrsýzlýk olaylarý sadece Kutlu Adalý’nýn katlinden bir kaç ay öncesi gerçekleþenle sýnýrlý deðildi ne yazýk ki... Geçmiþte de benzerleri görülmüþ, hatta Kuzey Kýbrýs’ýn diðer bölgelerinde yaþanmýþ, benzerleri de ulusal gazete sayfalarýna düþmüþtü.

O bölge ile ilgili çeþitli söylentiler kulaktan kulaða yayýlmýþ, yine alýntý yaptýðým araþtýrmacýnýn söz ettiðine göre de; ‘1974 savaþý sýrasýnda çevre köylerden ganimet edilen ziynet eþyalarýnýn St. Barnabas civarýndaki mezarlara saklandýðýna inanýlmýþ. Hatta kilisenin bazý kýymetli eþyalarýnýn o sýralarda kilisede görevli bulunan Chariton, Stephanos ve Barnabas adlý üç kardeþ papaz tarafýndan bu alandaki bir yerlere saklanmýþtý.’

Sayýn Baðýþkan’ýn yazýsýnda devam ettiði biçimiyle; ‘… ne acýdýr ki deri hastalýklarýna þifa veren bir ayazmasý bulunan St. Barnabas Kilisesi 1974 yýlýna kadar Hiristiyanlarýn sýkca uðradýklarý kutsal bir yer iken, 1974’den sonra Kýbrýs’ý yurtdýþýnda fazlasýyla ünlendiren eski eser kaçakçýlarýnýn bir uðrak yeri haline gelmiþtir. Bunun bir sonucu olarak kilise, 20-21. Mayýs 1980 gününün gecesi failleri hâlâ daha meçhul olan kiþiler tarafýndan soyulmuþtur. O günün gecesi kilisenin pencerelerini kýran hýrsýzlar kilisede bulunan 10.979 Kýbrýs Lirasý deðerindeki 36 adet tarihi ikonu alýp sýrra kadem basarlar. 11 tanesi Deðirmenlik köyünde terk edilmiþ bir evde bulunurken, 13 adedi Girne Kalesi’nden çalýnan ikonlarla birlikte Almanya’ya kaçýrýlýrken Ankara Esenboða Hava Limaný’nda yakalanýr.’.

Bellekte kalmýþ izi saðlamlaþtýran ise Kutlu Adalý cinayetinin iþlenme nedeni olarak gösterilen hýrsýzlýktý. Ada, içindeki kültürel deðerleriyle birlikte Adalýlar’ýn elinde hýzla kayýp gidiyor. Yazýyý kaleme alma nedenim olan aklýmdaki o soru yýllar içinde yanýtýný kendiliðinden bulmuþtu.

Yoksa göçle gelen mi?...

Ada’ya geldiðim ilk günlerden birinin sýcak yaz gecesinde, Kýrný’da bir köy meyhanesinde bana dolaysýz bir biçimde söylenmiþ o cümle...

‘Arþiv belgelerini Kýbrýs'ta aramayýn!’

Peki nerede arayalým?... Hatta yalnýz onlarý deðil, ikonlarý, Kapalý Maraþ’tan yükte ve pahada hafif ya da aðýr ayrýmý yapýlmadan gitmiþ onca þeyi nerede arayalým?

“Cogito ergo sum”… Düþünüyorum öyleyse varým (mý?) Burasý neresi? Biz ne yapýyoruz?

Özlem Salman
Kýbrýs, 14/09/2012



Yazar Notu:
Aþaðýda alýntý yapýlmýþ ifade, kaynaklar bölümünde yeralmýþ makalelerden alýnmýþ ve resmi belgelere dayanmaktadýr. Kýbrýs'ta hýzla bozulmaya yüz tutmuþ demografik yapýnýn kültürel miras ve toplumsal yaþam deðerlerinin dejenerasyonunu beraberinde getiriþine bir örnek olmasý amacýyla konulmuþtur. Kutlu Adalý cinayetinin arka planý olduðuna inanýlan St. Barnabas ikon kaçakçýlýðý failleri týpký cinayeti iþleyenler gibi bulunamamýþ. Türkiye, Kutlu Adalý cinayetini failleri bulunmadýðý için AHÝM’de 95 bin avro tazminat ödemeye mahküm olmuþtur.

“Eski Eserler ve Mizeler Dairesi Müdürlüðü,
Lefkoþa.

14.3.1996 akþamý saat 19.00 civarýnda soyadýnýn KOPARIR olduðunu nöbetçi bekçilerimize söyleyen albay ünüformalý bir kiþi ve beraberindeki iki çavuþ ve on askeri ile St. Barnabas Ýkon ve Arkeoloji Müzesine gelmiþ ve nöbetçilere kendilerini ilgilendiren bir durum olmadýðýný, ufak çaplý bir tatbikat yapacaklarýný söyleyerek içeri girmelerini söyledi.

Bekçiler içeri girdikten sonra yanlarýna bir inzibat býrakýp müze kapýsýna da bir inzibat dikildi.

Bu araba Beyaz renkli Toros marka, plakasý CV 765 olan bir araç daha gelerek Müze önündeki okaliptüs aðaçlarý altýnda durdu. Araçtan 4 sivil þahýþ çýktý. Bir müddet sonra yine Müze önündeki okaliptüs aðaçlarý altýna 3 aracýn daha geldiðini fakat plakalarýný ve içinden çýkanlarý tam olarak teþhis edemediklerini bekçilerden öðrendim.

Gelen þahýslar St. Barnabas’ýn mezarýna doðru gittiler ve saat 23.00 civarýna kadar orada birþeyler yaptýlar. Mezardaki olay devam ederken Albay ünvanlý kiþi sýk sýk bekçilerin bulunduðu yere gelip gitmiþ ve bekçilerle sohbet etmiþtir. Bekçiler saat 21.00’de polisi mutad olarak aramalarý gerektiði yönünde izin isteyip polise telefon açmýþlar ancak polise herhangi bir bilgi vermemiþlerdir.

Saat 23.00 sularýnda askerlerin ayrýlmasý üzerine telsizle bekçi kontrol görevlisi Þinasi Konur’u arayýp müzeye gelmesi yönünde bilgi vermiþlerdir. Þinasi Konur’un müzeye gelmesinden sonra durum kendisine anlatýlmýþ ve mezar kontrol edilmiþtir.
Mezarda yapýlan kontrol ve müzede yapýlan kontrolde herhangi bir olaðanüstü durum görmedikleri için polis veya Þube Amirliðini haberdar etmek gerekmediði kanaatine varmýþlardýr.

Sabahleyin olayýn bana intikal etmesi üzerine mezarda yaptýðýmýz incelemede bir miktar toprak ve iki adet taþýn mezar dýþýna dökülmüþ olduðunu gördük. Toprak ve taþlar mezarýn kuzey doðu tarafýndaki giriþ kapýsýndan alýndýðýný tesbit ettik. Olayý daire Müdürlüðü ve Maðusa Emniyet Müdürlüðüne aktardým. Maðusa Emniyet Müdürü yerinde yapmýþ olduðu incelemede ve Güvenlik Kuvvetleri Kurmay Baþkanlýðý ile yapmýþ olduðu görüþmeden sonra sözlü olarak bize büyütülecek bir olay olmadýðýný ve soruþturmayý daha ileri götürmememizi telkin etmiþtir. Konuyu bilgilerinize saygý ile arz ederim.

Nusret Mahirel
Bölge Þube Amiri (v)”

Kaynaklar:

(1)     http://www.cyprusaction.org/humanrights/terrorism/adali/tunceradalibelgeleri.html
(2)     http://www.stwing.upenn.edu/~durduran/hamambocu/haber/postnews/messages/mkl/mkl6_27_Sat%20Jul%2027%2000:05:17%202002.html
(3)     http://tumhaber.com.tr/HaberOku.php?haber_id=58483
(4)     http://www.afrikagazetesi.net/Afrika-Arsiv/Subat2012/26subat2012.pdf s: 7.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yeni Milenyumun Amazonlarý; Kýbrýslý Kadýnlar
"Yirmi Yedi Yaþýnda Ölen Ölümsüzler"den Biri; Amy Winehouse"un Ardýndan…
Orjinal Gýbrýslý'lýk Adalý Olmak mý?

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sizi Çok Seviyorum Sevgili Dostlarým : -) )
Görsel Bellek Oyunlarýndan Ýbarettir Belki de Hayat
Medya Öldü, Yaþasýn Sosyal Medya!
Kulaða Ne de Hoþ Gelir; Sil Baþtan!
"Hayat Bir Kutu Çikolatadýr. Ýçinden Ne Çýkacaðýný Bilemezsin". Forrest Gump
Kelebek Etkisi’yle Ýnsaný Dönüþtüren Bir Momentumdur Yaz
Pisi Pisine Kaybetmeyi Umarsýzca Geçiþtirme Telaþý
Bir Yaným Hep Chaplin ve O Beni Hep Çok Sevdim
Bir Zeki Müren Geçti Bu Hayattan

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bu Dünya’da Yaþamak Bazen Çok Aðýr Geliyor [Eleþtiri]


Özlem Salman kimdir?

‘Kurguda týpký hayat gibi; içinde binbir deðiþkenin rol oynadýðý bir döngü. . . ’ Yine týpký hayat gibi, o da doðrusal atýmlý bir hareketle deðil, zaman ya da ýþýk benzeri dalgasal bir karaktere sahipti. Hayatýn merkezinde doðanýn kendisi varken, roman kurgusunun merkezindeki yazardý.

Etkilendiði Yazarlar:
Shakespeare,Tolstoy,Nazým Hikmet, L. Aragon, Yannis Ritsos, Özdemir Asaf, Can Yücel,Nietzsche, C. Dikens, Pablo Neruda, Yevgeni Yevtuþenko..daha doðrusu dünyada iz býrakan edebiyatçýlar, filozoflar..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Özlem Salman, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.