..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Zaman dostluðu güçlendirir, aþký zayýflatýr. -La Bruyere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > Mehmet KELEBEK




5 Kasým 2012
Sevimli Çakal  
göçebe hayat tarzý ve günümüzün yýkýlan aþklarý

Mehmet KELEBEK


okunmasý gereken akýcý bir uslup kullanýlmýþtýr...


:ADEA:


Sevimli Çakal
(ROMAN)


Yaþamýn umrumda olduðu zamaný kollarken kimse dokundurmuyor düþlerini bana diye yakýndý… bitkindi… aþký üleþmek istiyordu fakat lanet olasý herifi keçi gibi inatçýydý…hiç soluk aldýrmýyor ve seversem ancak ben severim diyordu…oysa genç kýzlýðýndaki hayallerde gel-git yaþýyordu... eþi evlilik öncesi ve sonrasýyla sonuna kadar kendine sadýk ve sonuna kadar yanýnda olmalýydý... ölümün soðuk nefesini ensesinde hissedinceye kadar vijdaný merhameti ve sadakati býrakmamalýydý... kendine aþýrý düþkün bir sorumluluk olmamalý fakat baðlýlýk sonuna kadar olmalýydý…son neydi? ölüm mü?.. ayrýlýk mý?.. sarmal düþler mi?.. sýradanlýk mý?.. kaybetme korkusu mu neydi son?... ah yine þirrek çýkmazlardayým … diye düþünürken aklýna evet yoksa son bu olmasýn diye fýrladý yerinden… evet ! evet ! bu olmalý son diye kendi kendine konuþmayý birkaç defa tekrarladý… iþaret parmaðýný kaldýrarak uzaklarý gösterip evet son þirrek çýkmazlardýr ve bununla mücadele baþlamalýdýr artýk dedi…ama birden omuzlarý çökkün , üzgün , buruþuk yüzlü sanki az önceki vakarlý ve kararlý kýz gitmiþ harabe biri gelmiþti…derin düþüncelerin kýsa kýsa çaðrýþýmlar getirip götürdüðü zaman sürecine girdi... bu kýsa çaðrýþýmlardan biri aklýna takýlý kaldý... mutlu olmalýyým... arkasýndan yine lanet olasý bir soru daha ama nasýl dedi... birden bire aklýna çocukluðu geldi…evet bununla mutlu olabilirim ve beni bir müddet oyalar diye düþündü…ilk aklýna gelen portakal gilliðinin aðzýna sýkýþmasýydý ve kýsa bir gülücükle geçiþtirdi…
Köyün bütün çocuklarý birbiriyle yarýþ eder portakal gilliklerini aðýzlarýna sokmaya çalýþýrlardý… tabiî ki büyük aðýzlýlar kazanýrdý... kendisi her yarýþýn deðiþmez sonuncusuydu... bir defasýnda sondan ikinci olmaya çalýþtýysa da baþarýlý olamadý… gilliðin aðzýna girmeyip üst ve alt çenesinde kenetlenerek kalmasý az kalsýn derin facialara yol açacaktý…
Köy bakkalýnýn kýzý olmasýnýn avantajlarý vardý…aþaðý mahallede kavgadan maðlup dönünce gün boyu bakkalýn önünde dayak yediði kýzlarý beklerdi…kýzlar görününce eline bir çubuk alarak ve ucuna tavuk pisliðini sürerek onlarý kovalardý…onlarsa kendinden elbette büyüktü… kendi mahallende gubarýyon deðil mi ? elbet bizim oraya gelirsin diye gözdaðý verirlerdi…ama bizimki günün hakkýný vermiþ ve mutlu bir þekilde koska yürüyüþüyle evine dönmüþtü…
Evet mutlu olmanýn yollarýný buluyorum diye arada bir kendine gelip tekrar çocukluðuna daldý…tarlaya pamuk ekmiþlerdi ve çapaya annesi ve halalarýyla birlikte giderlerdi…büyük halasýnýn oðlu Ýbrahim deli dumrul gibi yerinde durmaz , haþarýlýkta üstüne yoktu…bir de üstelik yanlarýnda kalýrdý…at arabasýný sürer pamuk çapasýna kendilerini götürürdü…bir gün at arabasýný hýzlý sürmeye kalkýnca köyün deresine döktü milleti... Allahtan çok derin izler býrakacak vukuatlar olmadý…sonra evine postaladýlar ibrahimi.
Ne güzel… kaygýlarým yoktu diye iç geçirdi… orta okulu okuyan ilk kýzdý köylerinde…babasý ben kýzýmý okutacaðým dedi fakat dedesi kýz çocuðu okur mu hiç diye karþý çýktý…
Annesi okula gönderirken saçýný iki örgü yapar tiril tiril göndereceðim derken o güzelim saçlardan her gün bir buket yolmak zorunda kalýrdý… ne isterdi kýzýnýn saçlarýndan… yoksa evin ilk kýzý olmasý ve annenin çocuðuyla ilgili hayallerinin bir neticesi miydi?.. evet öyle olmalýydý diye düþündü…
Veli çocuk çobanlarýn baþýydý... kýzlar ise köyün deresinden geçemezlerdi…veliye yalvarýrlardý dereden geçirmesi için…velinin istekleriyse tükenmek bilmezdi…kýzlar velinin kokar ayaðýný ovalamak zorunda kalýrlardý…yoksa derenin karþý yakasýnda kalmak zorundaydýlar…çaresiz velinin ayaðýný köyün kýzlarý sýradan ovalardý ama burunlarýný tutarak…
Babasýnýn alacaklýlarý artýk borçlarýndan dolayý rahatsýz edici boyutlarda evlerini tehdit eder hale gelmiþti…bu yüzden kendisini feke’ ye teyzesinin yanýna okumaya göndermiþlerdi…orta sonu feke’de okuduðunu ve eðitim seviyesinin düþük olmasýndan dolayý sýnýfýnýn en baþarýlý kýzý olduðunu düþündü ve mutlu oldu…vay be ne çalýþkan bir kýzmýþým dedi kendi kendine…içine kapanýk halin vermiþ olduðu psikolojiyle elini çok sevdiði incir pestiline uzatamazdý , elikirdi…fakat eniþte gözü bol bir adamdý… bunu fark eder ve çekinmemesi için evi gibi rahat etmesini sýk sýk hatýrlatýrdý... teyzesi týrlaktý... .ne konuþtuðunu bilmez zaman zaman zýrvalardý... herkes onun o halini bildiðinden aldýrýþ etmezlerdi…eniþte ikinci evliliðini yapmýþ diye söylentiler duyulurdu zaman zaman... ama eniþte neden bunu onaylamazdý bilinmez…
Bir an aklýna annesinin “kýzýmý esema mamayla büyüttüm” demeyi sýk sýk tekrarladýðýný düþündü… yoksa annemde mi týrlak diye kahkahalara boðuldu... merhameti ve þevkati fazlacaydý bu iyi huyuna raðmen aðzýnda bakla ýslanmazdý... köyün berbat olasý laf ebesiydi…gerçi bende de yok mu tabii ki az da olsa var dedi kendi kendine…baþýný geriye doðru çekerek annemde de fazlasý var ya!... diye söylendi... öylesine kendi iç dünyasýnda bir müddet oyandý durdu...
Anneanesi dedesi ve dayýlarý furkan ve þevket tavþantepesinde otururlardý…portakal bahçeleri , tarla ve inekçilikle geçinirlerdi... küçük dayýsý furkan entel konuþmalara meraklý olduðundan , öyle konuþmaya gayret ederdi…fakat zaman zaman becerse de çoðu zaman iþin içinden çýkamazdý... anneannesini tavþantepesinde kimse sevmezdi…eþeðin kýçýna kazýk sokar gibi laf sokuþturduðundan dolayýdýr mý ? bilinmez kimse sevmezdi... doksanlýk dedesi hala dinç ve makinasýnýn hala týkýr týkýr iþlediði söylenirdi köyde... bir defasýnda gece yüksek sesli çatýþmanýn yaþandýðý kýyamet kopmuþtu... kamil dede anneannesinden gece yatak istemiþ kadýncaðýz vermek istemeyince doksanlýk dede köyü velveleye vermiþ…herkes yataðýndan uyanmýþ ne oluyor diye… oðlu furkan bunlarý barýþtýrmaya çalýþmýþ... ya anne ! demiþ þu adamdan bir kuru …ükünü mü esirgiyon demiþ…ver gitsin de kurtul demiþ…neyse kadýncaðýz razý olmuþ ki ses kesilmiþ... ertesi günün sabahý köye yayýlmýþ tabi…gerçi dedede hararetin olduðu o yaþýnda kanalda çimmesinden belliydi denip durmuþ... dedede çok hýzlýymýþ horoz gibi kadýncaðýza tüner dururmuþ... ne yapsýn kadýn çareyi kavga çýkarmakta bulmuþ heralde... kimi dedeyi haklý bulurken kimi de nineyi…köyü ikiye bölmüþler. Tavþantepesinin laf ebesi de furkan dayýsýnýn karýsý cemile gelindir.bu yüzden midir bilinmez cemile gelinle onun görümcesi olan annesi iyi anlaþýr dillerinin þiþkinliðini bir araya geldiklerinde alýrlardý…
Büyük dayý þevket Allahýn adamýydý…temiz kalpli imam izindeyken köy imamý , imam görevdeyken müezzin , aðzý olup dili olmayan bir adamcaðýzdý…Furkan dayý ile þevket dayý birbirine tam zýt karekterli adamlardý…biri þeytana pabucunu ters giydiren , diðeriyse Allahýn adamýydý yani…
Anneannesi ben eniþteleri sevmen deyip dururdu… birgün babasý da bu lafa sinir olup eniþteler de seni sevmez deyiverdi... ortalýk bir müddet sus pus oldu…o günden sonra da babasý kayýnvalidesinin yanýna gitmez oldu... ama çocuklarý bayramda seyranda salardý…
Babasý kendince kazaktý... inatçý etçil ve otçuldu ayný zamanda... ete dayanamaz ve yanýnda da yeþillik yemesi meþhurdur…evlerinin önündeki yeþillik bahçesi sýrf kendine iþlerdi…dýþardan gelen misafirler lopçu cemilin evinde rahat ederlerdi…çok gözü ve gönlü bol bir adamdý…ama lafýný pek bilmezdi…en son söyleyeceðini ilk baþta söylerdi…yani lafý tangadak tepeden inmece söylerdi... köy de bunun huyunu bildiðinden aldýrýþ etmezdi…önemsenmediðini anladýðý zaman küplere binerdi…deli dolu bir adamdý…
lopçu lakabý dedesinden babasýna babasýndan da kardeþi ahmet’e geçmiþ bir lakaptý..heralde ahmedin çocuðuna da geçecekti... babadan oðla lakap silsilesi vardý köyde... küçük kardeþi israfilin ismi köyde tek olduðundan tanýnmasýnda güçlük çekilmiyordu…bu yüzden israfile lakap takýlmamýþtý... Kardeþi þipþip sude de annesinin izinden gidiyor ve iki adam kardeþçe geçiniyorsa birbirine düþman etmeyi çok iyi beceriyordu…ama onun da baðrý yufkaydý... güzel de bir kýzdý ama kendince olumlu taliplileri gelmemiþti... belki de bu laf ebeliði yüzünden talipliler uzak olmuþlardý... þeriban kardeþi çok uysal efendi haným hanýmcýk bir kýzdý…oturmasýný kalkmasýný ve itidalini korumasýný bilen bir kýzdý…millet þudenin yoldan çýkmasýný beklerdi…þude þeriban ve ahmet üniversite lisans mezunlarýydý.israfil çok hovarýç olduðundan okumamýþtý…sima radyoloji uzman tabib bir kýzdý…kardeþlerini okutmada büyük katkýlar saðlamýþtý…ailenin bütün fertleri sima ablalarýný paylaþmakta nerdeyse kavga ederlerdi.
Sima bu defa genç kýzlýk anýlarýna daldý... kardeþi ahmet ile buluð çaðýnýn vermiþ olduðu kavgalarý aklýna geldi…bir defasýnda ahmet ile kavgasý sonucunda yenik düþmüþtü ve bunun hýncýný nasýl alabilirim diye düþünüp dururken ahmet’in duþ almak için banyoya girdiðini gördü ve tam fýrsatý dedi…biraz bekledikten sonra ahmet’in su dökündüðünü ve sonradan sabunlandýðýný fark edince eline naylon bir terlik alarak ahmet’i sabunlu halde iyi bir benzetti…ve köyün meydanýna doðru kaçtý…tabi ki banyodan o halde çýkýp onu kovalayamazdý fakat çok sinirlenmiþti ahmet…sabýrla bekledi…akþam üzeri komþudan geldiðini gördü ve pusuya yattý yakalayýp iyi bir kendisini benzetti…yine yenik düþmüþtü sima... yoksa kaderimiydi bu yenilgileri bilinmezdi.
Akþam aile fertleri bir araya geldiklerinde göçebe anýlarýný anlatýrlardý…babaannesi çok sabýrlý ve hassas bir kadýndý... kendisini çok severdi…dedesi ise çok aksi ve obsesif kompolsif bozukluðu olan yani toplumda temizlik hastalýðý olarak bilinen bir hastalýða sahip adamdý... fakat o zamanlar kimse bilmezdi böyle bir hastalýðýn varlýðýný…hatta bu durumun hastalýk olduðunu…zaten doðru dürüst kimse doktora gitmezdi…sadece ölüm anýný yaklaþýnca vicdanlar rahatlasýn diye götürülürdü…dedesi babasýyla hiç geçinemezdi…akþam ders çalýþtýrmazdý dedesi... çocuklarýn ýþýðýný söndürtürdü... elektrik faturasý fazla gelecek diye... en çok da babaannesine eziyet ederdi…ama babaannesi sabýr yüklü kaderci bir yapýsý olduðundan buna dayanýrdý…
Yörük kabilesi olarak saçýkara Yörüklerinin gelebekler mahallesindendiler.gelebekliler yereleþik düzene yaðmurun sepkin bir þekilde yaðmasý gibi belirli aralýklarla yerleþmiþ devletten hiçbir yardým almamýþlardý yerleþik düzene geçmek için.ticari yönleri geliþmiþ bir kabile olarak yerleþik düzene intibaklarý kolay olmuþ kabilelerdendi.gayri resmi tarihçi ve toplum bilimci olarak kölemenlerden Mehmet aslan toplumlarýn geliþimlerini þöyle sýnýflandýrmýþtý.toplumlar maðra devrinden sonra göçebe yaþamýþlar sonra tarým hayatýyla intibak olmuþlar sonra ticari hayat geliþmiþ sonra da sanayi devrimi.
Gelebeklilerin toplam olarak kozan ve havalisi, Maraþ ve havalisi, ve Ýslahiye olarak üç yere yerleþmiþler…ilk yerleþenler islahiyeyi yurt edinmiþler... toprak almalarýna raðmen hiçbir zaman leçbercilikle uðraþ vermemiþler baþtan beri ticaretin içinde olmuþlardý…bu yüzden tarým hayatýný Ýslahiyedekiler direk atlamýþ.maraþ ve havalisindekiler de ayný yolu takip etmiþlerdi…fakat kozan ve havalisindekiler önce kýsa bir müddet olsa da 20-25 yýl gibi tarým hayatýnýn içinde olmuþlar fakat ticaret hayatýný direk atlayarak sanayileþme yoluna atölyelerle baþlayarak gitmiþlerdi…bu kabilenin bir ferdi olan simanýn zenginleþmedeki iddia süreci her zaman yaþanmýþtý…kiþilik olarak atýlgan iddiacý realist ve müteþebbislik ruhu hakimdi onda... ne yazýk ki memurluk hayatýna girmesiyle hayalleri ve þevki biraz kýrýlsa da hep içinde müteþebbislik kýrýntýlarýný yaþatmýþtý…bir gün mutlaka lazým olacaktýr diye düþünürdü…zaman zaman iþ arkadaþlarýna kurtlu peynir satmasýný saymazsak tabii ki... Bir de israfil kardeþiyle kurmuþ olduðu azgöçerler mandýra fabrikasýnýn akibetinin iflas olduðunu saymazsak tabii…
Dedesinin temizlik hastalýðýndan kendisinde de vardý... evlerinde bir dirhem toz bulsa bu ev pislikten geçilmiyor ne böyle ya diye yakýnýrdý... kendiside babasý gibi etçildi…kavurmayý ve kebabý ayý buldurmadan mutlaka yemeliydi yoksa gözleri halka halka kendinden geçerdi…sebze yemeklerinin içindeki etleri et yedim saymazdý... güzel giyinmesini severdi... zamanýndan ne bir önce ve ne de bir sonra yaþardý…bu yaþam standardý için gerekli olan metalarý yarýn için tutmaz zamanýnda yaþardý…yarýn yaþlandýðým zaman neyleyim paranýn bolluðunu para gençlikte lazým derdi…
Saf kalpliydi milletin hakkýnda hep hüsn-i zan taþýrdý... kimsenin hakkýnda kötülük düþünmezdi ve herkesi de kendi gibi bildiðinden kendisine zarar gelmeyeceðini düþünürdü…bu özelliðiyle müteþebbislik ruhu birleþince zenginlik hayalleri elbette suya düþecekti…
Zaman kurtlar sofrasýydý... babasý zaten tam keklik adamdý…biraz pof pofladýðýn zaman elinden ekmeðini al tarzýnda biriydi yani…iflaslarýný dahi nedenleriyle araþtýrmayýp kendi çýkarýný býrakýp karþýdaki adamýn çýkarýyla hareket ederdi…bu yüzden bilirlerdi ki lopçu cemilin elinde parasý olmasa da ona ticarette güvenle yaklaþýlabilirdi…
Kendine gelen bir yaþantýnýn ekstralarý neler olabilirdi diye düþündü sima... mesela evlat sevgisi… mutlu bir yuva özlemi… ya da bütün sevdiklerinin yaný baþýnda olmasý… ya da bütün sevdiði þeylerin varlýðýnýn kendisini mutlu etmesi gibi…sevmek umrundaydý ve sevgi her þeyi hallederdi...
Aranmayýp sorulmamak kadar daha kötü ne vardý þu özge dünyada…þarký sözlerinde arabeks naðmelerin verdiði acýlar gizliliðini kalbinin derinliklerinde hýnca hýnç dolduruyordu... aðlamak acýtmýyor ve acýktýrmýyordu…tokum yani diyebildiði boðazýna düðümlenen hüzzam þeylerin varlýðýyla kendiliðinden çöküntüye uðruyordu…kýrýk dökük bir sarsýntýnýn son noktasýydý bu…evlilik öncesine dönüþtü belki... ya da hayatýn geriye dönük tekrar yaþanmasýydý…hayat tekerrürden ibarettir diye dilinden klasik bir sözün dökülmesiyle kendine gelmeye çalýþtý sima…fakat arkasýndan nafile duygulardýr nafile bakýþlarýn bedeli diye bir anlamsýz söze kafasýný yordu…acaba hangi duygular nafileydi…eþ sevgisi mi ? anne , baba kardeþ sevgisi mi ? yoksa çocuðunun sevgisi miydi?... neydi nafile duygu?.. nafile duygunun arkasýndan gelen kelime dizinine bakmalýydý... nafile duygulara bedel olan neydi? Nafile bakýþlardýr… o zaman nafile duygular eþi için söylenmiþ olmalýydý…nitekim hak ediyor diye söylendi kendi kendine…
“Gönül ne çay ister ne çayhane gönül hoþ bir sohbet ister çay bahane”… sözünün aklýnda oluþturduðu kurguda gönlüm eþimden mi ? anne ve babamdan yana mý ? gel-gitini bir müddet içinde taþýdý… nitekim istediðim hep hoþ bir sohbet olmuþtu... .lanet olasý herifim neden bunu bana vermedi çok þey mi istedim dedi…yok ya frekanslarýmýz uyuþmuyordu herhalde…nedendir hep bana sen boþ þeyler konuþuyorsun derdi…acaba konuþtuklarým incir çekirdeðini doldurmayan mevzular mýydý ki!…yooook ! diye mýrýldandý…kýyafetlerden çok konuþmam boþ þey miydi?..kiþiler hakkýnda olumlu ya da olumsuz yargýlarda bulunmam ya da konuþmam küçük þey miydi… yine yooooooooooooook ! dedi…bu defa yok kelimesinin o’sunu uzatýnca kafasýna bir söz takýlý kaldý…yoksa ben küçük insan mýyým? diye mýrýldandý…küçük insanlar kiþilerle uðraþýrdý…evet evet ben küçük insaným… kiþilerle çok uðraþýyorum… dediðini defalarca tekrar etti durdu.
Çocuðunun babasý oðlunu sevimli çakal diye severdi…bu duygu eþinin neyde üflediði sultan-i yegah makamýnýn vermiþ olduðu garip dalgýnlýktan daha beterdi... kahrolasý hatalarým hiç beni bu kadar berbad etmemiþti dedi…çok zamandýr kilo vermek istiyordu fakat veremiyordu…ama içine giremediði eteklere girer olmuþtu…son birkaç aydýr avare hallerin kaynaðýnda bocalayýp durmuþtu... sözlerinde tutarsýzlýk , hareketlerinde asabiyet , sevdiklerine kýrgýnlýðý vardý…yaþamanýn umrunda olduðu zamaný kolluyordu yani... yoksa kahrolasý anksiyeteleri azacaktý…evi burnunda tütüyor fakat kimseciklere bildiremiyordu…kendim ettim kendim buldum kime ne diyebilirim diyebildi ancak…kahrolasý piþmanlýklarý yakasýndan düþmüyordu…hep kendiyle beraberdi… kurtulacak olsa kovalanýyordu…kendine piþmanlýklarýný hatýrlatacak olanlara canhýraþ çýkýþlar yapýp milleti kendine güldürüyordu…hayat çekilmez olmuþtu kendince…kendince zurnanýn zýrt dediði deliðe gelmiþti…
Telefon zincirlerine takýlýp kalýyordu…piþmanlýklarýnýn bedeli sayýyor fakat gururuna yenik düþüp bir defa olsun konuþamýyordu eþiyle... eþinin kendisi ve çocuðu için göstermiþ olduðu fedakarlýklarý düþündükçe kahroluyordu... eþi çok duygusal kendisine aþýrý düþkün sanatçý ruhu geliþmiþ kýrýlgan bir yapýya sahip bir adamdý…öðretmenlik mesleðinde 10. yýlýna yaklaþýyordu.yani mahkemede þahitliðinin kabul olmamasýna az kalmýþtý…çünkü öðretmenler meslekte 10. yýlý geçince çocuklaþýrlarmýþ denirdi... bu söz gerçekten eþine çok yakýn bir sözdü…kendisini çocuðundan bile kýskanýrdý… aziz burak’a gösterdiðin ilginin onda birini bana göstersen sana dünyalarý verirdim derdi... fakat ayný anneannesinin özelliðini alma yoluna girmiþti kendisi… eþek kýçýna kazýk sokar gibi “sen kimsin lan çocuðumun yanýnda” diye eþini üzerdi…eþinin morallarini bir anda alt üst eder sadist bir kiþiliðe bürünürdü…eþi kendisine sýfýr ev ve araba almýþ… eline kredi kartýný vermiþ… kendisine araba kullanmayý öðretmiþ… kendisi ise dolmuþla iþe gider olmuþtu... fedakarlýðý hep eþi gösterirken kendisi kadýnlýk görevini dahi doðru dürüst yapmamýþtý. buna raðmen adamcaðýz çocuðunun psikolojisini düþünerekten evde huzursuzluk çýkarmamaya gayret gösterirdi…belki de iþ ortamýndan aldýðý radyasyon simayý geriyordu... hele de özel kadýnlýk hallerinde daha da bir gergin oluyordu… adam bunun farkýnda olmasýna raðmen sima kendinden fedakarlýk göstermeyerek gittikçe düzenlerini kötüleþtiriyordu…eþinin bir arkadaþýna tedavi ol demesine kýzarak bende bir þey yok diyordu…içli olan adamcaðýz artýk arasatta kalmýþtý…depresif haller sarmaya baþlamýþtý... son bardaðý taþýran olayda sima eþinin suratýna kavunu fýrlatýnca acýnýn ve erkeklik gururunun vermiþ olduðu hýþýmla simaya bir tek tokat vurdu ve üzerini deðiþtirmek için yatak odasýna geçince vay sen nasýl bana vurursun deyip çocuðu kaptýðý gibi eþinin halasýnýn oðlunun evinde yatýp köye annesine gitti…adam pijamasýný giydiði vakit baktý ki eþi yok... herhalde karþý komþuya gitti diyerek bir müddet bekledi…yarým saat geçtikten sonra adamcaðýz komþularýnýn kapýsýný çaldý…sima ordaysa gelsin artýk dedi.ama komþularý hamiyet abla valla kenan bey sima gelmedi dedi…nasýl olur ya size gelmedi mi dedi…komþusu yooook dedi…tamam abla deyip evine döndü ve telefona sarýldý…eþini aradý sima cevap vermedi... halasýnýn oðlunun hanýmýný aradý o da yok buraya gelmedi diyerek yalan söyledi…adamýn halasýnýn oðlunun hanýmý , yalaný bol aðzý gevþek dedikodu diye geberip giden bir kiþilikti…tam bir klinik vakaydý…sima saf kalpli olduðundan Zeynep in dolduruþuyla hareket etmiþti... kayýn validesini aradý onlar da nerde olduðunu bildiði halde adama söylemeyince iþ çýðýrýndan çýktý…adam merak içinde eþinin ve çocuðunun nereye gittiðinden bihaber evde avare gibi dolanýp durdu... ertesi gün öðrendi köye gittiðini ama adam hazmedemedi kendine yapýlan haksýzlýðý ve yalanlarý... kimselere söylemedi yaþananlarý….ablasý tavþan tepesinden öðrenmiþ bütün olanlarý bitenleri fýsýltý gazetesi iyi iþlemiþti doðrusu... adamýn ablasý telefon açarak abim bir þeyler duydum doðrumu dedi ve anlattý... ve sonra ekledi moralini bozma anneme haberdar edelim dedi…Kenan bey , abla yok ya sorunlarýmla yaþlý anamý ve babamý üzmek istemem dediyse de ablasý o zaman ben ararým dedi... yok arama dediyse de on dakika sonra annesinden telefon geldi ve oðlum trene bin ve gel dedi islahiyeye…Kenan bey , çaresiz islahiye’ ye saat altý trenine bindi….kenan trenin hareket etmesiyle birlikte geçmiþine daldý…önce mutlu bir çocukluk geçirmiþti onunla hasbihal oldu…
Ýslahiyenin tanýnmýþ ailelerindendiler…belli bir disiplinle yetiþtirilmiþti…annesi çok duygusal merhametli hediyeleþmeyi ve çocuklarý sevindirmeyi severdi…bütün çocuklarýnýn duruþundan geliþinden ve hareketlerinden aklýndan geçenleri okur ve hemen teþhisi koyardý…hepsinde de yanýlma payý neredeyse sýfýrdý…bu yüzden annelerinden kendisi ve kardeþleri bir þey saklayamazlardý çünkü bilirdi annesi..tam bir Osmanlý kadýnýydý yani...
Amcalarýnýn kiracýsýný çocuklarý naci ve Necati ikizlerini kendisi ve ikiz kardeþi bahriyle birlikte kendilerinden büyük olmalarýna raðmen dövmüþlerdi…ikizlerin annesi nimet haným evlerine gelerek ayþe haným sizin çocuklar bizimkileri dövmüþler diye þikayete gelince annesi ben size kavga yok demedim mi diyerek kendilerini iyi bir benzetmiþti... doðrusu mahalle çocuklarýyla kavgada dövünce niye elin çocuðunu dövüyorsunuz, dövülünce niye dayak yiyorsunuz diye annesi iyi bir benzetirdi kendilerini…sonradan bu iþ böyle olmayacak bari kavga etmeyelim de kendimizi bu iþten temize çýkaralým demiþlerdi…nitekim doðrusu da oydu…
Annesi ayþe haným çok uyanýk bir kadýndý... eltileri esma ve Fatma hanýmlar çocuklarýný þeker ya da prinç gibi þeyler aldýrmak için bakkala yolladýklarýnda amcaoðullarý belirlenen gramajdan daha azýný alarak kalanýný sinema parasý yaparlarmýþ... bu iþi büyük aðabeyleri Halil Ýbrahim e “bak biz böyle böyle yapýyoruz annemgil hiç anlamýyor sinema paramýzý buradan çýkarýyoruz sende öyle yap” demiþler... ama Halil ibrahim abisi ! mustafa abi Ýbrahim abi annem vallah anlar demiþ… onlar da yok lan nerden anlayacak bak bizimkiler anlýyor mu demiþler…neyse annesi abisini bir kilo þeker almaya yað bayram emminin bakkalýna yollamýþ…abisi bir kilo yerine yedi yüzelli gram almýþ farkýný da cebine koymuþ…neyse eve getirmiþ… annesi þekeri eline alýr almaz anlamýþ tabi... bu þeker bir kilo deðil demiþ…anne önümde tarttý ben gördüm bir kilo demiþ... annesi de o zaman bu þekeri geri götür bir kilo deðil de demiþ eline geri verince foyasý ortaya çýkmýþ…valla anne amcamýn oðullarý Mustafa ile Ýbrahim aðabeyler böyle böyle yapýyorlarmýþ sen de yap dediler annen anlamaz dedilerse de ben vallah annem anlar dedim yok yok yap dediler deyince annesi bak oðlum anneler her þeyden anlar onlarýn annesi de anlýyordur demiþ…halbuki nerden anlayacak herkes ayþe haným gibi midir ki…
Göçebe yaþantýlarýnda evi çekip çeviren azimle çalýþan gelin annesi olduðundan kayýnbabasý kaynanasý çok severlermiþ... kayýnvalidesinin de ayný zaman da yeðeniymiþ annesi... göç kalkacak, göç konacak, çekibi, çarpana, golan, dokunacak,kuzular emiþtirilecek, süt saðýlacak, makinede süt çekilecek,peynir çalýnacak, dolaz , peynir, tuluma basýlacak gibi iþlerin bütününün cengaveri anneleridir…babasýnýn evham hastalýðý çektiði dönemlerde daha fazla gayretli çalýþmasýna raðmen kayýn ve eltilerinin eziyeti hep annesine binermiþ…bir defasýnda bu eziyetlerin birinde çadýr yaþantýsýnda yayladayken topalaklý yahni yapýlýr bu yahniyi de büyük kaynýnýn hanýmý esma yapar fakat topalaklý yahninin topalaðýný tutturamaz yahnide daðýlýr ve pilav halini alýr... kayný hacý gelince yahninin önüne o halde konulmasýndan sinir olarak annesinin önüne fýrlatarak fýrçalamaya kalkýnca annesi o sahaný alda karýna çarp o yaptý demiþ ve aðlayarak çýkmýþ dýþarý…bir yanda eþinin rahatsýzlýðý bir yanda milletin eziyeti çok çileler çekmiþ kadýncaðýz…
Göçebe hayat tarzýnda kadýnýn bir deðeri yoktur…zaman gösterecektir o fedakarlýklarýn deðerini…babasý inatçý bir adamdýr…gece kuzu kesilince annesine bu kuzuyu yüz demiþ… annesi de þu iþlerimi bitireyim de öyle yüzeyim demiþ…ama babasý yok hemen yüzeceksin deyince annesi lan niye aksilik ediyon iþim var iþte þu iþimi bitireyim de yüzeceðim demiþ... babasý yarým saat annesini dövmüþ koyunu yüzmesi için…annesi de pintiþmiþ yüzmemiþ... babasý vursa da hiç acýtmazmýþ... .çünkü pintiþince kesse dahi acýtmazmýþ... böyle aksi bir adammýþ babasý…
Babasýnýn çok cesaretli olmasý kendisine iþ açmýþ…birgün büyük amcasý çoban, babasý da yamaðýymýþ... yeni yetme olduðundan kendini ispatlama kaygýsý taþýrmýþ... millet kendisine vay be ne cesur desinler diye... hacý amcasý yaylada kaya karaltýsýnda bir sesle kaçýp gelmiþ babasýnýn yanýna…noldu lan demiþ hacý emmisine... hacý emmisi þurada biþi var demiþ…ama adýmlarýný kýsarak yürümüþ arkasýndan... önce parpýyý yemiþ ya…neyse bizimki kepeneðiyle ve elinde sopasýyla cenge gider gibi yürümüþ…eski zamanýn adamlarýysa bilmedikleri þeylere þeytan diye korkarlarmýþ…neyse cesaretiyle beraber yürüyerek giderken kayanýn karanlýk yerine gelince çýyak bir ses çýðlýk çýðlýða havlamýþ…koyunlar ürkmüþ kaçmýþ hacý emmisi evvelden kaçmýþ… bizimki kaçacak ama dizinin baðý çözülmüþ korkudan…koyunun birini tutsa baþýna geçirecekmiþ ama nafile tutamamýþ…sonra ilerleyen zamanlarda anlamýþlar ki köpek gibi havlayan fakat çýðlýk çýðlýða deðiþik bir ses çýkaran bir kuþmuþ... ondan sonra o kuþa babasý hevhev kuþu ismini takmýþ…
Neyse bir gün babasý yeni yamaklýktan çobanlýða terfi ettiði dönemlerde kýþlada koyunu otlatýrken uyku kendisine musallat olmuþ…koyunlar da çok uyanýkmýþ… çobanýn uyuduðunu anladýklarýnda hemen ekinlere dalarlarmýþ... dedesi de ziyan ödemek zorunda kalýrmýþ... koyunlarý ekine salmamak için uykuya bir çare bulmasý gerekiyormuþ…o anda aklýna incir aðacýnýn kalýn bir dalýna asýlmak gelmiþ aklýna... . Neyse ayaklarýný ve ellerini sarmalamýþ aðacýn dalýna…uyumamak için bir çare demiþ... çünkü uyursam düþerim bu aklýmda kalýr ve uyumam diye düþünmüþ…birde türkü çaðýrmaya baþlamýþ... türkü çaðýrýrken yine uyku musallat olmuþ oracýkta uyuyakalýnca koyunlarda akýllý ya çobanýn sesinin kesildiðini anlamýþlar ve ekine dalarken meleþmiþler…bizimki yerde olduðunu sanarak birden irkiliyor ve yere kötü bir düþüþ yapýyor…o günden sonra uykuyu kendine haram ediyor…bir daha uyur muyum hiç o bana ders oldu diyor...
Babasý çok duygusal adammýþ... yaþýtlarýna aþýk olurmuþ ama tavþan daða küsmüþ daðýn haberi yok misali aþklarý varmýþ…neyse bir gün hastalýktan yeni kurtulduðu zamanlarmýþ... yaylaya yeni konmuþlar... amcasýnýn baldýzý ümmüye aþýkmýþ babasý... ama kýzýn haberi yokmuþ…gençler kendi aralarýnda göreþ meydanýna çýkarmýþ ve kiminle kimin güreþeceðine büyükler karar verirmiþ... neyse büyükler çingilli hasanýn çobanýyla velicelerin ali güreþsin demiþler... ama oradan hasan amcasý ali hasta demiþ olmaz dediyse de gencin hastasý mý olurmuþ diye karþý itiraz gelince meydana çýkmýþlar... babasý bu iþe hiç sevinmemiþ…çünkü daha önceleri kendi aralarýnda güreþirken rakibi kendisini yýkýyormuþ…bir yandan karþýda güreþi izleyen aþýk olduðu kýzda dolaz basýyormuþ tuluma... neyse meydana çýkasýya kadar bildiði tüm dualarý sureleri okumuþ ve allahým beni mahcup etme demiþ... güreþe tutuþmuþlar… Çingillinin karýsý yani babasýnýn sevdiði kýzýn anasý demiþ ki eðer bizim çoban yýkamazsa verdiðim ekmeðe yazýklar olsun ... yýkamazsa her bildiðim yalan demiþ…büyük konuþmuþ eniþtesine... eniþtesi de babasýnýn abisi ya…
Neyse güreþe tutuþunca çingillinin çobaný her zaman yýkýyor ya önemsemeden üzerine gelince babasý tuttuðu gibi çelmeyi takýnca yere vurmuþ ve yýkmýþ onu... millet kýzýþtýracak ya olmadý olmadý eþek güreþi oldu demiþler… tekrar meydana davet etmiþler….babasýna biraz cesaret gelmiþ ya... iyi bir konsantreyle tekrar tutuðu gibi yere vurmuþ ve yýkmýþ adamý…ama sonrasýnda dünyalar sanki kendisinin olmuþ sanki sevdiði kýzý almýþ gibi sevinmiþ babasý…
Ara ara trenin tünellere girince gürültünün artmasýyla kendine geldiði oluyordu Kenan beyin... fakat fazla uzun sürmeden tekrar geçmiþe yol alýyordu…babasýnýnda kendini sevimli çakal benim oðlum diye sevmesini, kendisinin de oðlunu öðle sevmesiyle baðdaþtýrdý... Demek ki hayat tekerrürden ibaret yalnýzca deðiþenin insan kisvesindeki beþeri görüntüsündeki deðiþimiydi diye düþündü…babasýnýn hayatýndaki deðiþimin ileriki hayatýnda kendisinde de olacaðýný ve burada yalnýzca madde kavramýndan yani araçlardaki deðiþimden farklý bir þey olmayacaðý düþüncesinin hakimiyetinde bocaladý durdu... mesala ulaþýmýn eskiden atla ve deveyle olmasý þimdilerde ise otomobillerle olmasý gibi…yoksa insan yalnýzca ten dünyasýndan ibaret deðildi… elbet ruh dünyasýnýn hakimiyeti insaný insan yapan unsurdu…ruh dünyasý ne kadar zenginse insanýn sosyal bir varlýk olarak o kadar zengindir diye düþündü…yoksa zenginlik sosyallik miydi... herkes zenginliði madde zenginliði olarak algýlarken kendisinin yaptýðý iþe bak…insanýn sosyalliði zenginliðiydi diyordu... doktor arkadaþlarýndan birinin söylediði gibi toplumumuzun yüzde altmýþý anti-sosyaldir dediði aklýna geldi… o zaman kendi kanaatince insanlarýmýzýn yüzde altmýþý fakirdi…sonra sosyallik kavramýný üniversite hocasý , arkadaþý , kemal beyle tartýþtýðý mevzuyu düþündü... þu noktalarda birleþmiþlerdi…sosyallik açýsýndan insanlarý üç gruba ayýrmýþlardý... birincisi sosyal insanlar..:bu gruptaki insanlar meziyetleri vardýr ve bu meziyetlerini toplumla paylaþýrlar üretkendirler... ikincisi sosyal deðil dedikleri grup : bu gruptaki insanlarýn yetenekleri vardýr… üretirler… fakat ürettiklerini toplumun fertleriyle paylaþmazlar…üçüncü sýnýfa anti-sosyaller grubu giriyordu... anti-sosyaller ne yetenekleri vardýr ne de bu yeteneklerini toplumun fertleriyle paylaþýrlardý…sýradan bir yaþam idame ederlerdi... kendini bu gruplarýn içinden ikinci gruba uyuyorum herhalde derdi...
Babam da mý sosyal deðildi... hayýr babam hayatýna dair bütün meziyetlerini diðer insanlarla paylaþabiliyordu diye mýrýldandý…anlatýyordu…güldürüyordu… düþündürüyordu… sevdiði þeyleri paylaþýyordu… kýsacasý hayatý ve insanlarý seviyordu…bundan daha güzel sosyallik olur muydu diye düþündü…
Tren týkýrtýlarýný kafasýnda melodileþtirirken yeniden çocukluk anýlarýna daldý… aksi taktirde yolun bitmesi mümkün deðildi… baðbozumu zamanlarýndan bir gündü… yani mevsimlerden güzdü… üzümden pekmez yapýlacaktý… hazýrlýklar erken saatlerde baþlamýþtý… bir gün evvelinden antep karasý, kabarcýk, hatun parmaðý vs türlerden baðdan toplanan üzümler yýkanmýþtý… ateþ üzerine kara kazanlar kurulmuþtu… üzümler çiðnenmeye baþlanmýþ suyu posasýndan ayýklanmýþtý… annesi hortumun çeþmeye takýlmasý için Kenan beyin kendisine “oðlum hortumu çeþmeye tak da gel” demesi üzerine Kenan bey “bana ne… bana ne…" deyip þýmarýk tavýrlar sergilemesi annesini kýzdýrýr... ve annesi oradan bir çakýl taþýný kavradýðý gibi korkutmak amaçlý oðluna savurur... hal bu ya! taþ döner dolaþýr Kenan beyin topuðunu kanatýr… sanki kurþun yemiþ gibi kan fýþkýrýr damarlarýndan… belli ki ters yerine gelmiþtir… bir yandan annesi tentirtiyotla kaný temizlerken bir yandan da "oðlum sakýn babana bunu anlatma" der… babasý ikiz oðullarýný çok sever… ikiz teki olan Kenan bey babasýnýn sevimli çakalýdýr… babasýndan annesi bu sebepten çok çekinir…

Yine bir tünel ve yeniden zaman ileri döner... ama mazi hep tatlý gelir Kenan beye… çocukluk ne güzel…kaygýsýz olmak ne güzel… dertsiz tasasýz olmak ne güzel diye iç çeker… hiç istemez þimdiki zamanýn zerzavatlý, kasevetli anlarýný… ama mücbir sebepler peþindedir Kenan beyin… yine kaçmak isterken çocukluk zamanlarýnýn ortasýnda bulur kendini…

Üç aðaç mevki, gözbaþý, yukarý mahalle-aþaðý mahalle maçlarý… dedi kendi kendine… önce üç aðaç mevkine daldý… mahallesindeki amcasýnýn oðullarý ve komþularýnýn çocuklarýyla birlikte bir grup oluþturup kuþ avlamaya çýkarlardý o mevkiye… ama attýðýný vuran hacý emmisinin oðlu memiþin yakýn pozisyonunda olsa bile kuþ avlamayý bir türlü öðrenememiþti Kenan bey… ama kuþ lastikleriyle rastgele de olsa üç kuþ avlamýþtý o zamanlar… kýrlangýç da avlarlardý fakat eti yenmezdi… ama avladýklarý kuþ sayýsýnda , sayý teþkil ederdi… avlanma yolunda yýlanlar çýyanlarla da baþ ederlerdi… bir keresinde kenan mezarlýktan geçerken surdan atlamasýyla birlikte az kalsýn çýngýraklý yýlanýn üzerine basacaktý... sonrasý silkinerek kendine geldi… doðrusu tesadüfler ile bu zamanlara gelinmiþti… belki de melekler korunaklarýydý bunu düþündü…

Mahalle arkadaþlarýyla birlikte haftanýn bir günü göze çimmeye gitme günleridir… artezyen suyunun önünün böðülmesiyle su yolu derinleþtirilirdi… tüm ilçe çocuklarý o suda kendilerini serinletirlerdi… keþke serinletmek olsa dondururlardý diyelim… sudan tiril tiril kaçan kýzgýn kayalarda sýrtlarýný çýslatýrlar… cýs cýs cýslatýr… oradan yine suya kendilerini atardý çocuklar… günün ikindi vakti dönüþ baþlardý… dönüþ yolunda kölemen dedesinin incirleri talan edilirdi… sonra yukarý mahallenin çocuklarýyla mahalle savaþýna girilir kimi zaman galip kimi zaman maðlup dönülürdü… ama annelerin haberi olmazdý… annelerin haberi olsa maðlup da olsalar galip de gelseler annelerden artý bir de dayak vardý kesin…

Yukarý ve aþaðý mahalle maçlarý ise kendi evinde ya da deplasmanda olmasýna baðlý olarak bol gollü geçerdi…bazen ise uzak mahalleden maç alýndýðýnda yukarý ve aþaðý mahalle karmasý uzak mahalleye göre ayarlanýrdý… boþ sahalar hemen futbol sahalarýna dönüþtürülür yeni tesisler olarak çocuk dünyasýna hizmet ederdi… okul yollarý ekin tarlasýnýn içinden yol bularak tesis edilirdi… keza o yollar kestirme yollar olurdu… aþaðý yamaçlý okullarýndan ilk çýkma ve eve ilk ulaþma yarýþlarý düzenlenirdi… bazen de okul çýkýþý uzak mahallelerden arkadaþlarýyla sýnýf maçlarý yapýlýrdý… maça kendilerini kaptýrýrlardý… o kadar abartýlýrdý ki topu göremeyecek kadar havanýn kararmasýna kadar oynanýrdý…

Hayvan sevgisi, insan sevgisi, doða sevgisi o çocuk dünyasýnýn vazgeçilmezleriydi… güvercin besleme sevdasýna düþtüðü günlerden biriydi… emmisinin oðlu memiþin bu hususta mahallenin çocuk önderi olmasý Kenan beyin kendisini bu sevdaya da sürüklemiþti… taklacý, istabullu, paçalý vs güvercin cinsleri ya da markalarý vardý… emmisinin oðlu “bak Kenan havada kandýrdýklarýn senin oluyor” demesi kendine cazip gelmiþti… haftasonu çýktýðý tatlý satmadan elde ettiði karlarý biriktirip parayý güvercin almaya aktarmýþtý… uzak mahalleden bir adamdan bir çift paçalý güvercin almasýyla sevda baþlamýþ oldu…güvercin bir kaç ay beslendikten sonra yavaþ yavaþ yuvasýna alýþtýrýlýp uçmaya yönlendirilmeliydi… ama bizimki bir hafta besledikten sonra uçurunca güvercin eski arkadaþlarýna kanýp gitmiþti… güvercin sahibi “bu son ha! bi daha kandýrýrsam vermem” diyerek kendilerine kuþu tekrar verdi… sonrasý yine kanýnca bu sevda da bitmiþ oldu… kendisinde bir çocukluk deneyimi olarak bu sevda ileriki hayatýnda bir detay olarak kalmýþtý… karabaþ köpeðinin akibeti de annesinin köpeði avludan uzaklaþtýrmasýyla son bulmuþtu…

Hayvan sevgisi para etmeliydi annesi ve babasý tarafýndan bu böyle bilinirdi… bu yüzden kurban bayramýna bir iki ay kala babasýnýn almýþ olduklarý sürüye bakmak zorundaydýlar… koyunlarý otlatmada üçgül otunun bol olduðu yerler tercih sebebiydi… toprak sevgisi de vardý hakeza… bahçelerinde patlýcan, darý, bamya, domates, ve envai türden sebzeler ve yaz meyvesi veren aðaçlarý vardý… su deðirmenlerinin altýnda olan tarla ve bahçelerini ikiz kardeþi bahri ile birlikte dönüþümlü olarak haftada bir sularlardý… ne güzel günlerdi derken hayallerinin sýðlaþmýþ olduðunu ve yolu yarýlamýþ olduðunu farketti… trenin çýkardýðý gürültüler olsun týkýrtýlar olsun tekrarýndan þimdiki zamana kendini getirmiþti… ”zavallý oðlum sevimli çakalým benim! yaþadýðým bu güzellikleri ne yazýk ki o tadamayacak” diye düþündü… “ben babamýn sevimli çakalýydým yoksa benim oðlum benim sevimli çakalým olamayacak mýydý” diye iç geçirdi… omuzlarý birden çöktü Kenan beyin gözleri doluktu… ama erkekler aðlamazdý… aðlayamazdý… lakin aðlasa bir nebze olsun rahatlayacaktý…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sevimli Çakal

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Aþk Eksersizleri 5... [Þiir]
Demek Sendin Üftadem… [Þiir]
Aþk Eksersizleri 4... [Þiir]
Aþkýna Ýktifa… Ruhuna Ýktisa… [Þiir]
Aþkýn Ýle Tebah Vü Periþaným [Þiir]
Aþk Eksersizleri 1 [Þiir]
Aþk Eksersizleri 3... [Þiir]
Aþk Eksersizleri 2... [Þiir]
Aþk - I Pinhan [Þiir]
Yar Diye Diye Ey Sevgili… [Öykü]


Mehmet KELEBEK kimdir?

Mehmet KELEBEK 1973 yazýnda Gaziantep’in Ýslahiye ilçesinde beklenmedik bir anda mutfakta dünyaya geldi… Çünkü o ana kadar ikiz çocuk dünyaya getireceðini hiç tahmin edememiþti annesi… Dünyanýn beklenmeyen misafiri, yazmaya lise yýllarýnda; susmaya ise evlendikten sonra baþladý… 6 yýl boyunca sustu… Dili açýlalý gönül sarhoþu oldu þimdilerde… 1999 yýlýnda “Onüç Bahar” adlý þiir kitabýndan 4 þiiri bestelendi… Türkiye’nin en saygýn edebiyat dergilerinde ve sitelerinde yazdý, yazýyor… Þiir, deneme, hikaye ve roman türlerinde yazmaya devam ederken neyzenliðine bir de bestekarlýk bulaþmýþtýr… Hacettepe Üniversitesi Saðlýk Ýdaresi mezunu olup 2000 yýlýndan bu yana Adana’da yönetici/öðretmen olarak yaþamaktadýr… Þimdilerde ise sufi anlayýþýný sevmekte ve onunla dirilmektedir…

Etkilendiði Yazarlar:
yazar ve yaþar...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet KELEBEK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.