Bilmem ki neden anlamazlar
Böylesi kararmýþ gönüllerle nasýl bir sevda yaþarlar
Hangi hesabýn vadesinde nefes nefese kalýrlar, evlat adýna yüzü kýzarmayanlar
Ýçim titriyor, yüreðimin burukluðu gitmiyor, gözler nazar ederken hayret kuþatýyor


Hangi günler için sönmeyen umuttun
Ruhumdan ve gönlünden inþirah zerk ettiði muradýydýn
Sana nasýl bakardý, gözünden sakýnýr, her türlü meþakkati göze alýrdý
Sen naz ettikçe hoþlanýr, mütebessim eda içinde arkasýna yaslanýr ve ümitle yaþardý


O kadar yokluða raðmen, sabretti
Yaz demedi, kýþ demedi, gece gündüz mücadele etti
Senin geleceðini düþünerek, yemedi, içmedi, harçlýðýný eksik etmedi
Kim bilir arkandan ne kadar sevinirdi, geleceðin ana kadar düþlerin izindeydi


Ne yaptýn, anneni çaresiz býraktýn
Seksen beþ yaþýnda olmasýna hiç aldýrmadýn, umursamadýn
Güya sen de bir insandýn, imtihana tabi olacak hazandýn, hiç arlanmadýn
Köylünün “evladý varken bize yardým etmek düþmez” i duyuracak kadar sýkýlmadýn


Malatya’nýn Darende Ýlçesinin
Yavuzlar köyünde yaþayan bu biçare teyzeden bahsediyorum
Hazin hikâyesini köyün camisinde imamlýk yapan Abdullah hocadan dinledim
O kadar içli ve samimi anlatýyordu ki içim parçalandý, hocam siz ne gerekiyorsa yapýn dedim


Ýftariyeliðine hüzünle þahit olmuþ
Bir haftalýk tulumba tatlýsý ve yufka ekmek bulunuyormuþ
Duygulanmýþ, köylüye sual edince,“hocam evlatlarý varken bize düþmez” demiþ
Ve bu köylüler mutat Kur’an hatmeden, zikir halkalarýyla ibadeti yetine getiren kullarmýþ


Artýk bir söz söyleyecek ne kaldý
Nerede kaldý o civarýn takva timsalleri, feraset ehilleri
Bu seksen beþ yaþýnda ki zavallý teyze bu kadar düþkün býrakýlýr mý?
Söyle, hangi insanlýk, hangi duyarlýlýk bu kadar hüznün karþýsýnda çekimser kalýr


Ýnsan anladýðýný yaþamalý, aldanmamalýdýr
Adet ve töre üzerine din kaim edilmez, bilmem ki daha nasýl anlatýlmalýdýr
Dinin þer’i kaynaklarý ortadadýr, maslahatlar gözetilerek, akideler yýpratýlmamalýdýr
Köyle ne bilsin diyen kabalýða da söz hakký tanýnmamalýdýr, dünyalýðýndan taviz vermeyen, nafile yere simsarlýk yapmamalýdýr


Mustafa CÝLASUN