..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Anýlar > Hakan Yozcu




24 Aðustos 2013
Nevþehir Buluþmasý  
Hakan Yozcu
lk gezi duraðýmýz Kaymaklý’da bulunan yer altý þehri idi. Burasýný ben, daha önce görmüþtüm. Yer altýnda tehlikelerden ve düþmanlardan korunmak amacýyla bir maðara þehri yapýlmýþtý. Burasýný yýllar önce bölgeye gelen hristiyan misyonerlerin yaptýðýný öðrendik. Amaç tamamen güvenlik idi. Yer altý, dar geçitlerle birbirine baðlanmýþ ve kilometrelerce uzunlukta adeta bir þehir yapýlmýþtý.


:ACFB:


Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatý Bölümü 1984-1988 Mezunlarý olarak geleneksel hale getirdiðimiz ve her yýl bir bölgede gerçekleþtirdiðimiz Türkoloji Buluþmalarýnýn üçüncüsünü 16-19 Aðustos 2013 tarihleri arasýnda Nevþehir’de yaptýk.
Geçen yýl Erzurum’da yaptýðýmýz toplantýda “Trabzon Uzungöl” diye karar almýþtýk. Fakat organizeyi gerçekleþtirecek olan arkadaþýmýz Taþkýran Belediye Baþkaný Sayýn Refik Albayrak’ýn hayýrlý bir iþi nedeniyle mekânda deðiþiklik yapmak zorunda kaldýk. Nevþehirli Ýþadamý arkadaþýmýz Sayýn Yusuf Önlü’nün görevi üstlenmesiyle mekâný Nevþehir’e taþýdýk.
Bazý arkadaþlarýmýz, dinlenmek amacýyla Nevþehir’e bir gün önceden gelmiþler. Üstelik Nevþehir’in bir ilçesi olan Hacý Bektaþ’ta her yýl yapýlan Hacý Bektaþ Veli Törenlerine katýldýlar. Tabii ben, bir gün sonra gittiðim için bu törene yetiþemedim.
16 Aðustos sabahý Ercan Havaalaný’ndan Adana’ya uçtum. Yanýmda eþim de vardý. Çocuklar gelmek istemediklerinden onlarý köyde halasýna býraktýk. Ne de olsa çocuklar, artýk büyümüþtü. Bizimle çok sýk birlikte olmak istemiyorlardý. Köyde olmak onlara daha eðlenceli gelmiþti. Biz de onlarýn bu düþüncelerine saygý duyarak, onlarý köyde býraktýk.
Sabah Adana Havaalaný’na indik. Taksiye atlayýp Þehirlerarasý Otobüs Terminali’nin yolunu tuttuk. Bir otobüse atlayýp Nevþehir’in yolunu tutmak istiyorduk. Ama bu, hiç de kolay olmadý. Otobüslerde yer yoktu. “En erken yarýn akþama yer var” deniliyordu. Kara kara düþünmeye baþladýk. Hangi þirkete sorduysak geceden önce yer yoktu otobüslerde. Alternatif aramaya baþladýk. Þirketlerden birinde “Sizi Kayseri’ye gönderelim. Oradan Nevþehir’e geçebilirsiniz” denildi. Denildi ama onun da garantisi yoktu. Çünkü her yerde, asker yolcu ediliyordu. Ve bu nedenle bütün yerler önceden tutulmuþtu.
Yusuf’u aradým. Durumu kýsaca izah ettim. “Niðde otobüslerine bin. Oradan her saat baþý dolmuþ otobüsler kalkar. Rahatlýkla gelirsin” dedi. Niðde otobüslerinde de yer yoktu. Sadece bir þirkette öðleden sonrasý için en arka koltuklarda iki kiþilik yer vardý. “Ýsterseniz 45 ve 46 numarayý verebiliriz” denildi. Baþka çaremiz de yoktu. Biletleri aldýk ve hareket saatini beklemeye baþladýk.
Adana çok sýcaktý. Güneþ neredeyse tepemizdeydi ve amansýzca bizi yakýyordu. Bu sýcakta terleyerek bir öðle yemeði yedik. Sonra terminalin ortasýnda bulunan dinlenme sýralarýna oturduk. Otobüs saatini beklemeye baþladýk.
Ve o an geldi. Otobüse binip Niðde’ye doðru hareket ettik. Bu yolu daha önce defalarca gördüðümüz için fazla bir merak duymadýk. Oysa her yolculukta etrafý seyretmekten büyük keyif alýrým. Yeni yerleri görmek bende tatlý izler býrakýr hep. Bu defa neredeyse hiç etrafa bakmadým. Otobüste her koltuðun arkasýnda bulunan mini televizyonlarý izledim. Kanallardan birinde “007 James Bond” oynuyordu. Nedense bu filmin serilerine çocukluðumdan beri bayýlýrým. Hiç kaçýrmam. Üstelik izlemediðim bir film olduðunu görünce tüm Dünya ile ilgimi kestim. Kendimi tamamen filme verdim. Öyle sarmýþtý ki beni film, vaktin nasýl geçtiðini bile anlayamadým. Film bitince de müzik kanalýna geçip uyku haline girdim. Biraz kestirmiþtim ki eþim “ Niðde’ye geldik” dedi.
Yeni terminalden bizi eski otogara yolladýlar. Servise binip buraya geldik. Yarým saat sonra hareket edecektik. Orada oturup birer çay içtik. Adana’ya göre burasý daha serindi. Gölgede üþüdük desem yalan olmaz.
Tam vaktinde aracýmýz hareket etti. Tamamen doluydu araç. Hiç boþ yer yoktu. Nevþehir’e 10 km kalmýþtý ki eþim heyecanla bana bakýp “ Bak! Murat Hoca” dedi. “Murat Hoca kim?” dedim. Gösterdiði tarafa baktýysam da hiç kimseyi göremedim. Eþim “ Sizin Murat Hoca. Hani þu þair olan. Arabayý kenara çekmiþler, sigara içiyordu. Yanýnda eþi ve kýzý da vardý” dedi. Bu kadar detayý 2 veya 3 saniyede nasýl görmüþtü anlayamadým. “Benzetmiþsindir” dedim. “Ýnsan, insana benzer” Eþim ýsrarla “Onlardý” dedi. Sustum ve konuyu kapattým.
Nevþehir’e tam girdik. Önümüzden bir araç gidiyor. Eþim yine “Bak iþte onlar. Plaka da 33” dedi. Gerçekten de onlardý. Otobüs þoförü, bizi tam kalacaðýmýz otelin önünde indirdi. Altýnözü Oteli’nde kalacaktýk. Burasý 4 yýldýzlý güzel bir oteldi. 3 gün boyunca da personel bizlere büyük ilgi gösterdi. Her þey o kadar iyi ve güzeldi ki anlatmakla bitmez. Konfor, temizlik ve misafirperverlik dört dörtlüktü. Hiçbir eksiðimiz yoktu. Ýstediðimiz her þey yerine geliyordu.
Murat Arýcý, Mersin Erdemli’den geliyordu. Sýnýfýmýzýn tanýnmýþ Þairlerinden biriydi. Çýkardýðý þiir kitabý çok beðenilmiþti. Dergilerde, gazetelerde þiirleri yayýnlanýyordu. Artýk onu bütün Türkiye tanýyordu.
Murat Arýcý ve Ailesiyle kapýda karþýlaþtýk. Kucaklaþýp sarýldýktan sonra otele yerleþtik. Diðer arkadaþlar bir gün önceden gelmiþler ve o gün Hacý Bektaþ’ta yapýlan törenlere gitmiþler. Yusuf, telefonla arayýp, “Dinlenin, biz geliyoruz.” dedi. Yarým saate kalmadan hepsi geldi.
Biraz sonra otel lobisi bizleri almaz olmuþtu. Geçen yýl ki arkadaþlarýn hemen hepsi gelmiþti. Sadece Karadenizli arkadaþlar yoktu. Onlarýn fýndýk toplama zamanýna denk geldiði için gelememiþlerdi. Geçen yýl gelenlerden Ýhsan Tevfik Kýrca ve Eþi de yoktu. Oysa Ýhsan Tevfik’siz olmazdý. Onu göremeyince “Kamber’siz düðün mü olur?” dedim. Sanýrým baþka bir yerde etkinliði vardý. Bunlarýn dýþýnda Adnan Çakýcý, Haþim Özcan, Ekrem Özdemir de gelmemiþlerdi.
Gelenler arasýnda Osman Bölükbaþý Dara, Eþi, kýzý ve damadý, Müzeyyen Özcan, Sait Malacý, Eþi ve Baldýzý, Refik Albayrak, Mahmut Bal, Eþi ve Çocuklarý, Hacý Donsak, Filiz Kýrbaþoðlu, Ahmet Eser, Eþi ve kýzý, Sevilay Aksu, Eþi ve oðlu, Fatma Kýrbaþ, Neslihan Bayar, Nilgün Sönmez, Gönül Gümüþ gelmiþlerdi…
Ben, içlerinde toplantýya ilk defa gelen Gönül Gümüþ’ü hatýrlayamadým. “Merhaba Hakan” diyen kýsa saçlý, güleç yüzlü bayana þaþkýn þaþkýn bakmýþtým. “Hakan Beni tanýmadýn” deyince özür dileyip “Gerçekten de çýkaramadýðýmý” söyledim. Konuþtukça taþlar yerine oturmuþtu. “Tüh!” dedim kendi kendime. Sýnýfýn sevimli, hoþ ve tatlý kýzlarýndan biri olan, orta sýranýn arkalarýnda oturan Gönül’ü nasýl tanýyamamýþtým. Biraz da utandým kendisinden bu nedenle…
Gönül, yine her zamanki gibi içten, samimi ve içi sevgi dolu biriydi. Yüzünden gülücükleri hiç eksilmiyordu. Tabii kolay deðil 26 sene olmuþtu görüþmeyeli. Çeyrek bir asýr sonra bir araya gelmiþtik þairimiz Murat Arýcý’nýn o meþhur dizelerinde dile getirdiði duygular gibi…
Lobide oturup çaylar içilmeye baþlandý. Yine ayný heyecan, ayný duygular vardý yüzlerde. Gözlerin içinden pýrýltýlar yayýlýyordu otele. Bir mutluluk yumaðý oluþmuþtu yine geçen yýl Erzurum’da olduðu gibi. Gelmeyenler kýsa bir süre içinde hatýrlandý. Hocalarýmýz tek tek konuþuldu. Aramýzdan ayrýlan hocalarýmýz yad edildi. Saygýyla anýldý. Esrar Dede dediðimiz Haluk Ýpekten, Bölüm Baþkanýmýz Prof Muhan Bali ve geçenlerde acýsýný yüreðimize ektiðimiz Prof Dr Þerif Aktaþ gözlerimiz yaþlar içinde anýldý. Onlarla olan anýlar tek tek anlatýldý. Adeta geçmiþi halde yeniden yaþadýk.
Sohbetimiz akþam yemeðinde devam etti. Otelin salonunda afiyetle yenildi yemekler. Açýk büfede envai çeþit yemekler vardý. Ama en büyük sürprizi Erzurumlu arkadaþlar yaptý. Gerek Sevilay kardeþimiz gerekse Sait arkadaþýmýz Erzurum’un meþhur kadayýf dolmasýndan getirmiþlerdi. Herkes büyük bir keyifle yedi bu tatlýlarý. 26 yýl öncesine geri dönülmüþ ve anýlar belleklerimizde yeniden hayat bulmuþtu.
Yemek sonrasý otelin hemen karþýsýnda bulunan bir çay bahçesine geçtik. Burada da oturup ilerleyen geç vakte kadar sohbetler ettik. Ýçtiðimiz çaylarýn ne kadar olduðunu aklýmýzda dahi tutamadýk. Her þey o kadar güzeldi ki… Güzellikler içinde boðuluyorduk sanki…
Ertesi gün sabah kahvaltýsý için kalktýk. Mahmut Bal ve Eþi de yeni gelmiþlerdi. Sarýldýk, kucaklaþtýk. Mutluluðu bütün lezzetiyle yaþadýk. Hep beraber kahvaltýya oturduk. Kahvaltýdan sonra otobüsle gezi turuna çýktýk.
Yusuf Önlü Abimiz çok güzel organize yapmýþtý. Otobüs kiralamýþ ve profesyonel bir de rehber tutmuþtu. Rehberimiz, büyük bir enerji ile bütün gün bize Kapadokya’yý anlattý.
Ýlk gezi duraðýmýz Kaymaklý’da bulunan yer altý þehri idi. Burasýný ben, daha önce görmüþtüm. Yer altýnda tehlikelerden ve düþmanlardan korunmak amacýyla bir maðara þehri yapýlmýþtý. Burasýný yýllar önce bölgeye gelen hristiyan misyonerlerin yaptýðýný öðrendik. Amaç tamamen güvenlik idi. Yer altý, dar geçitlerle birbirine baðlanmýþ ve kilometrelerce uzunlukta adeta bir þehir yapýlmýþtý. Tabii geçitler dar olduðu için bana sýkýntý vermiþti. Bu nedenle ben tekrar inmeye cesaret edememiþtim. Ýlk defa görecek olanlar rehber nezaretinde inmiþler ve o güzelliði doya doya teneffüs etmiþlerdi. Biz de birkaç arkadaþla orada bulunan bir çay ocaðýna oturmuþ sohbetin en derin bölümlerine dalmýþtýk.
Rehberimiz, zamaný o kadar iyi ayarlamýþtý ki bir güne bütün Kapadokya’yý gezmiþtik. Yolda ilerlerken bölge hakkýnda geniþ bilgiler veriyordu. Kapadokya “Güzel atlar diyarý” anlamýna geliyordu. Zamanýnda burada çok güzel atlar beslenirmiþ. Bu nedenle buraya Kapadokya denilmiþ.
Yollarda sarý taþlardan yapýlmýþ evler görüyoruz. Belediye, bunu þart koþmuþ. Yeni yapýlan tüm evler bölgenin dokusuna uygun olarak bölgeden çýkarýlan sarý taþlarla kaplanmak zorundaymýþ. Bu, yapýlmadýðý taktirde izin verilmiyormuþ. Bu nedenle bütün evlerin taþlarla kaplanmýþ olduðunu görüyoruz.
Yol boyunca tarlalara rastlýyoruz. Mevsime göre kavuna benzer ürünler görüyoruz. Büyüklü küçüklü sarý sarý ürünler. Önce biz bunlarý kavun sanýyoruz. Ama deðiller. Bunlar kabaktan baþka bir þey deðil. Fakat bildiðimiz bal kabaðý veya evlerde yemek olarak piþirilen kabaklar deðil. Bunlar çekirdekleri için yetiþtirilen kabaklar. Bölgede kabak çekirdeði çok meþhur. Rehberimiz bölgede, tarým ürünleri olarak öncelikle patates, kabak çekirdeði ve lahana yetiþtirildiðini söylüyor. Bunlarýn bölge ekonomisine katkýsý büyük diyor. “Kabaklar yetiþtiriliyor ve kurutuluyor. Sonra süte batýrýlarak fýrýnlarda piþiriliyor. Bu da ürünün çok lezzetli olmasýný saðlýyor. Türkiye’nin kabak çekirdeði ihtiyacý buradan karþýlanýyor.”
Nevþehir’e girerken dað eteklerinde evlerin terk edilmiþ olduklarýný görüyoruz. Bunlar virane görünümünde olan evler. Eskimiþ ve köhne durumundalar. Tamamen terk edilmiþ. Akabinde ileriye yeni Nevþehir kurulmuþ.
Ýkinci gezi yerimiz Göreme. Göreme, Nevþehir’e çok yakýn bir ilçe. Buranýn en büyük özelliði Göreme Kalesi’nin olmasý. Aslýnda burasý bir kale deðil. Doðal olarak daðýn aþýnmasýyla kale görünümünü almasýndan dolayý halk buraya kale demiþ. Gerçekten de uzaktan bakýldýðýnda kale gibi görünüyor. Muhteþem bir görüntüsü var. Çok azamatli duruyor. Daðýn içi, odalar ile oyulmuþ. Kat kat odalar yapýlmýþ. Tercümanýn dediðine göre burasý, dünyada kullanýlan ilk apartman biçimi imiþ. Apartman evleri dünyada buradan doðmuþ.
Göreme’ye girmeden önce Güvercinlik Vadisi’ne geçiyoruz. Burasý iki dað arasýnda kalan bir vadi. Özelliði ise güvercinlerin yer almasý. Vadiye güvercinlerin yaþayabilmesi için birçok yuvalar yapýlmýþ. Güvercinlerin yaþam dünyasý olmuþ burasý. Köylüler de güvercinlere gözü gibi bakýyorlar. Çünkü yýlda bir defa, köylüler, güvercinlerin gübrelerini toplayarak tarým alanýnda kullanýyorlar. Bu nedenle buraya Güvercinlik denmiþ.
Harika bir manzaraya sahip. Ýlk bakýþta karlarla dolu bir dað izlenimi veriyor. Oysa kar falan yok. Tamamen doðal bir olay. Daðlarýn binlerce yýl içinde aþýnmasýndan dolayý ortaya çýkan bir durum bu. Kayalarýn etrafý beyaz kalmýþ. Bu da kar gibi görünüyor. Bu güzellik karþýsýnda hayranlýkla duruyor ve bol bol hatýra resimler çekiyoruz.
Öðle yemeði için Göreme’ye geçiyoruz. Burada bulunan Hanem Art Center’daki Silene Restaurant’ta testi kebabý yiyeceðiz. Bölgeye has güzel bir yemek türü bu. Yemekten sonra da burada imal edilen Onyx Taþlarý mamullerini göreceðiz.
Restaurant kýsmý çok kalabalýk. Baþka misafirler de var. Bunlarýn birçoðu da yabancý turistler. Masada mezeler, salatalar bizi bekliyor. Patlýcan ezmesi, ne olduðunu bilmediðimiz bir çeþit köfte, pilav, salata bizlere gülümsüyor. Bunlarý atýþtýrýrken ateþler içinde yanan bir el arabasý geldi. Arabanýn içinden su testisi diye bildiðimiz testiler çýkarýldý. Hala ateþ halinde alevler içinde yanýyorlardý. Testilerin kapaðý adeta bir törenle kýrýldý. Ýçinden çýkarýlan yemekler yine burada yapýlmýþ çömleklere kondu. Yemeðin içinde kuþbaþý doðranmýþ et, domates, soðan, sarýmsak, yeþilbiber gibi sebzeler vardý. Tadýna diyecek yoktu doðrusu. Nefisti. Parmaklarýmýzý yedik neredeyse.
Yemekten sonra Art Galery bölümüne geçtik. Burada Onyx taþlarýndan ürünler imal ediliyordu. Onyx taþý deðerli ve zor bulunan mavi bir taþtý. Edindiðimiz bilgiye göre 6 çeþit rengi varmýþ. Iþýðýn durumuna göre bu renkler kendini gösterirmiþ. Bunu tecrübe etmek için taþlara ýþýk verildi. Ve renginin deðiþtiðini gördük. Onyx taþlarý dünyada aranan bir taþmýþ. Çok az yerde çýkarmýþ. Nevþehir de bunlarýn bulunduðu yerlerden biriymiþ. Gerçekten çok güzel ürünler, süs eþyalarý yapýlmýþ. Bazý arkadaþlarýmýz hatýra olmasý bakýmýndan bütçelerine göre bu taþlardan aldýlar.
Bundan sonraki duraðýmýz Göreme’nin hemen çýkýþýnda bulunan “O Aðacýn Altý” denilen dinlenme mekânýydý. Burasý alabildiðince geniþ ve güzel bir manzaraya sahip alandý. Aþaðýsý alabildiðince Peribacalarýyla dolu bir görüntüye sahipti. Rehberimiz burasý hakkýnda da kýsa bilgiler verdikten sonra dileyenlerin burada kahve içebileceklerini ve bölgede en güzel kahveyi buranýn yaptýðýný söyledi. Bunun üzerine biz de oturup birer sade kahve içtik. Kýsa bir süre de olsa dinlenme fýrsatýný yakaladýk. Kahve gerçekten de denildiði kadar güzeldi.
Bundan sonra istikametimiz Çavuþin Ýlçesi ve Avanos’tu. “Çavuþin Seramik” bölgenin tanýnan çömlek yapan imalathanesi. Burada çanak ve çömlekler yapýlýyor. Sadece çanak çömlek deðil, birçok ürünler de el emeði göz nuru yapýlýyor burada. 4 bin yýldýr bu geleneðin devam ettiðini söylüyor rehberimiz. Burada çanak çömlek iþleri babadan oðula geçmiþ. Çýraklýk-ustalýk iliþkisi ile günümüze kadar sürüp gelmiþ. Ve bu gün bölgede Turizme bu alanda büyük hizmetler veriliyor.
Atölyede bize bir gösteri yapýlýyor. Bir çanak çömlek ustasý, tezgâhýn arkasýna geçip bir vazo yapýyor. Ayaklarý ile çarký döndürüyor. Çark döndükçe önündeki çamur da dönüyor. Elleriyle bu çamura istediði gibi þekil verebiliyor. Saniyeler içinde ürün, bin bir þekle giriyor. Ve en son bir vazo olarak karþýmýza çýkýyor. Usta, ince bir iple de altýndan keserek vazoyu bulunduðu yerden alýyor, Piþmesi için fýrýna gönderiyor. Bundan sonra içimizden birini denemek üzere yanýna alýyor. Tabii Müzeyyen arkadaþýmýz bu iþe gönüllü çýkýyor. Daha önce bu iþi hiç denememiþ. Ýlk defa deneme yapýyor. Ayaklarý ile çarký çeviriyor. Elleriyle çamura þekil veriyor. Müzeyyen, kendinden o kadar emin ki sanki bu iþi daha önceden yapmýþ izlenimini veriyor. Yaptý ürünü önce bir þeye benzetemiyoruz. Arkadaþlar gülerek: “ Simit oldu” diyorlar. Sonra ustanýn da yardýmýyla ortaya bir bardak çýkýyor. Bardak piþirilmek üzere fýrýna gönderiliyor. Müzeyyen görevini baþarýyla yerine getiriyor. Böylece sýnýfýmýzdan bir çanak çömlek ustasý da çýkmýþ oluyor.
Burada o kadar güzel ürünler var ki hayranlýkla onlarý seyretmekten kendimizi alamýyoruz. Desinatörler elleriyle renk veriyor þekillere. Sonra bunlar fýrýnlarda piþiriliyor ve satýþa sunuluyor. Biz de buradan bazý hediyelik eþyalar alýyoruz. Eþimin dikkatini yoðurt çalýnan çömlek çekiyor. Bu çömlek yoðurdun suyunu çekermiþ ve çok lezzetli bir yoðurt olmasýný saðlarmýþ. Gerçekten de eve geldiðimizde eþimin yaptýðý yoðurtlarý yediðimizde bu güzelliðe þahit olduk.
Çavuþin’de ilk fireyi veriyoruz. Ahmet Eser ve ailesi Düzce’ye gitmek üzere bizden ayrýlýyorlar. Yusuf, þaka yollu Ahmet’e kýzýyor: “Aynýsýný Ankara’da yaptý. Gecenin tam ortasýnda býraktý bizi. Geçen sene de Erzurum’da bunu yaptý. Þimdi de burada erken gidiyor. Seneye yine yaparsa dövelim bunu” diyor. Gülüþmelerden sonra Ahmet’i ve ailesini yolcu ediyoruz. O, kendi yoluna giderken biz de otobüsümüzle kendi yolumuza devam ediyoruz.
Çavuþin’den sonra Ürgüp’e geçecektik. Fakat Yusuf Önlü’nün Eþi Hacer Haným, “Avanos’u görmeden kesinlikle olmaz” dedi. Rehberimiz “Zaman geçiyor. Yetiþtiremeyiz” dediyse de Hacer Haným “ En azýndan asmalý köprüde bir yürüyelim” diyerek galip geldi ve otobüsü yarým saat de olsa Avanos’ta durdurmasýný baþardý.
Aavanos, Nevþehir’in belki de en büyük, en güzel ilçesi. Buraya Kýzýlýrmak hayat veriyor. Hem de ne hayat!
Kýzýlýrmak þehrin tam ortasýndan geçiyor ve þehri ikiye bölüyor. Yýllar önce geldiðim Avanos ile þimdiki Avanos arasýnda daðlar kadar fark var. Þimdi daha modern, daha güzel ve daha çekici bir þehir olmuþ Avanos. Yýllar önceki çamurlu, kýrmýzý görünümlü Kýzýlýrmak gitmiþ, yerine yemyeþil, bakýmlý, modern, kalyonlarla donatýlmýþ, etrafý terbiye edilmiþ, bir mesire haline getirilmiþ bir ýrmak oluvermiþ. Belediye Baþkaný çok güzel bir proje ile buraya yeniden hayat vermiþ. Artýk burasý tüm þehir halkýnýn gezdiði, piknik yaptýðý, dinlendiði, misafirlerini getirip gezdirdiði bir alan olmuþ. Parklar, restoranlar ve çay bahçeleri doluvermiþ ýrmak kenarýna. Hele de Ýtalyan usulü kanolar büyük bir romantiklik kazandýrmýþ ortama. Gerçekten de dinleniyorsunuz. Ýçtiðiniz çay büyük keyif veriyor size. Çünkü burada huzur var. Cenneti dünyada görmek istiyorsanýz mutlaka Avanos’a gitmelisiniz diye düþünüyorum.
Günümüzün son duraðýnda Ürgüp var. Burasý, bildiðimiz peribacalarýnýn olduðu yer. Aslýnda burada, bu bölgede o kadar çok peribacasý var ki sayýp bitiremiyorsunuz. Dünyanýn hiçbir yerinde bu kadar yan yana, iç içe peribacasý var mý bilemiyorum.
Ürgüp’ün tam çýkýþýndaki üç peribacasý dikkatleri çekmiþ. Ve burasý herkes tarafýndan tanýnan, bilinen alan olmuþ. Televizyonlarda, kitaplarda, broþürlerde hep burasý yer almýþ. Buraya “Üç Periler Heykeli” deniliyor. Üç tane peribacasý yan yana. Ýki tane büyük, bir tane de diðerinin kucaðýnda olan üç kaya parçasý. Tabi baþlarýnda da þapkalarý… Týpký bir aile gibi. Anne, baba ve çocuktan oluþan bir aile.Yüzlerce insan buraya geliyor. Resimler çekiliyor. Hatýralar alýnýyor. Unutulmaz günler yaþanýyor.
Yolda giderken kayalar size farklý farklý biçimde görünüyor. Kimi tavþana, kimi ata, kimi deveye benziyor. Sanki birileri özellikle ellerine kazma küreði almýþ ve kayalarý deve biçiminde yontmuþ. Görünce aðzýnýz açýk kalýyor. Ve “Aaaa olamaz” demekten kendinizi alamýyorsunuz.
Akþam olunca otele geliyoruz. Duþlar alýnýp, elbiseler deðiþtirildikten sonra tam yemek saati yemekhaneye iniyoruz. Otelde yemekler açýk büfe þeklinde veriliyor. Ne ararsanýz var. Ne kadar arzu ederseniz alabiliyorsunuz. Herkes tabaklarýný bol kepçeden dolduruyor. Yemek tatlý bir sohbet içinde geçiyor. Anýlar yine tazeleniyor. Gelmeyen arkadaþlar eleþtiriliyor. Seneye ne yapýp ne edip gelmeleri için uðraþýlmasý isteniliyor.
Yemekten sonra otelin konferans salonu bize ayrýlýyor. Burada veda gecemizi yapacaðýz ve seneye nerede toplanacaðýmýza karar vereceðiz.
Yusuf Önlü ve Saygýdeðer Eþleri Hacer Haným, her an ve her saat hep bizimle oldular. Bizimle çok ilgilendiler. Bunlar yetmemiþ ki bir de bütün herkese birer hediye hazýrlamýþlar. Çanak ve çömlekten olan bu hediyeler hepimizi çok sevindirdi. Teþekkürler ettik kendilerine. Unutulmamak, hatýrlanmak güzel þeydi doðrusu…
Gecede Murat Arýcý kardeþimizin bu toplantýlar için yazdýðý “Vuslat Ateþi” adlý þiiri Ekrem Akköse’nin bestesi ile hep beraber söyledik. Böylece artýk bir marþýmýz da olmuþtu. Ekrem Akköse, sanki de bizim içimizden biriymiþ gibi, bizlerin duygularýný hissederek bestelemiþ þiiri. O kadar çok duygulandýk ki anlatmaya kelimeler yetmiyor…Gözlerimiz yaþlara boðuluyor…
Çekilen fotoðraflar bilgisayarda toplandýktan sonra yatmaya gittik. Ne de olsa çok yorucu bir gün yaþamýþtýk. Ama yaþadýðýmýz heyecan ve mutluluk bu yorgunluðu aklýmýza dahi getirmemiþti.
Ve ayrýlýk aný…
Her güzelliðin olduðu gibi bu güzel anlarýn da bir sonu vardý. Ve o son an, ayrýlýk aný gelip çatmýþtý. Pazar günü hemen herkes geldiði diyarlara geri gidecekti. Sabahýn ilk saatleri hüzünlü anlara sahne oldu. Gidenleri burukluk içinde yolcu ettik. Herkes birbirine o kadar içten ve candan sarýlýyordu ki, adeta karþýsýndakini býrakmak istemiyordu.
Neticede önce Mahmut, sonra Sait, Murat, Müzeyyen, Neslihan, Osman Bölükbaþý ve diðerleri bir bir ayrýldýlar.
Geride ben, Yusuf Önlü ve Hacý Donsak kalmýþtýk. Þimdi ne yapacaktýk? Hiçbir plan yoktu. Ama Yusuf onu da düþünmüþtü. Geçen yýl Erzurum’dan miras kalmýþtý. Son gün geride kalanlar bir pikniðe götürülmüþtü. Yusuf da bu geleneði bozmadý. “Arkadaþ, geçen sene biz ayrýlýnca, geride kalanlar bir pikniðe gitmiþ, öyle bir kýskandým ki anlatamam. O nedenle ben de sizi pikniðe götüreceðim” dedi. Ve þehir dýþýnda bað evi diye bilinen bir eve gittik.
Burasý, dinlenmek için hazýrlanmýþ bir köy evi idi. Evin bahçesinde ördekler, kazlar vardý. Bir de küçük bir köpek bunlara eþlik ediyordu. Onlarýn koruyucusu idi sözde. Arka taraf bahçe idi. Her þey yetiþtirilmiþti. Domates, patlýcan, biber, salatalýk, sonra erikler , þeftaliler, elmalar, ilk göze çarpanlardý.
Hacer Haným, kendilerinin “Bazlama” dedikleri bizim ise “Kýymalý börek” diye tanýmladýðýmýz bir börek yapmýþtý. Aman Tanrým ! O ne börekti öyle? “Yemede yanýnda yat derler ya” iþte öyle. Ben bu böreði on beþ yýl önce yine burada Avanos’ta Hacer Haným’ýn annesinin evinde yemiþtim. O gündür bu gündür, tadý damaðýmdan hiç çýkmamýþtý. Ah bir de diyet’te olmasaydým keþke. Emin olun ki bütün böreði ben yerdim. Ama maalesef yiyemedim. Çünkü eþim, Azrail gibi baþýmda duruyordu. Aylardan beri uyguladýðýmýz diyeti bozmamam için gözlerimin içine bakýyordu. Eh “Hanýmdan korkmayan baþka bir þeyden korkmaz” derler. Biz de korkumuzdan o börekleri doyasýya yiyemedik. Bir tane hanýmýn izniyle, iki tane de kaçak olarak yedim. Diyet de bir tarafta kalýversindi o an. Bu lezzeti kaçýrýr mýydým hiç. Ýþin içinde on kat kilo almak varsa da onu göze almýþtým.
Yusuf, bahçeden patlýcan, domates ve salatalýk getirmiþti. Eþim bu malzemelerle bir salata yaptý. Hacer Haným çok güzel bir çay demledi. Yusuf mangalý yakarak tavuklarý ve köfteleri piþirdi. Patlýcanlarý da köze attý. Havasýndan mý, suyundan mý neden bilemem ama burada yediðim yiyecekler de çok lezzetliydi. Salata ve kebabýn tadýna diyecek yoktu. Hele hele de üzerine içtiðimiz çay, tüm gezinin finali oldu.
Akþam üzeri Hacý Donsak’ý Ýstanbul’a gitmek üzere yolcu ettik.
Ertesi gün de sabah sabah biz eþimle birlikte Ankara’nýn yolunu tuttuk.
Sevgili Yusuf Önlü, Nam-ý Diðer Ýhtiyar, bizlere unutulmaz anlar yaþattý. Tabii bunda saygýdeðer eþleri Hacer Haným’ýn da payý büyüktü. Hacer Haným, o titiz, içten ve samimi davranýþlarýyla hepimizi kendisine baðlamýþtý. Kendilerine sonsuz bir sevgi ve saygýyla teþekkür ediyoruz.
Bizlere ömrümüzce unutamayacaðýmýz bir Nevþehir Anýsý yaþattýnýz…
Seneye ya Kýbrýs ya da Trabzon da buluþmak üzere…
Çünkü karar eylül veya ekim ayýndan sonra verilecek…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýstanbul Notlarý
izmir Günleri
Güvercinlik Köyü Mezarlýðý
Mahmut Bal'ý Aðýrlýyorum
Adana Kültür Gezisi
Maðusa’da Ýkram Çadýrý
Siz Hala Sigara mý Ýçiyorsunuz?
Aðabeyim Geldi
Beyaz Melekler

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir "Mavi Köþk" Yazýsý
Kýbrýs'ýn Ýlk Yerli Komedi Filmi
Kadýn Olmak Zordur
Öyle Bir Dünyada Yaþýyoruz Ki!
Girne’de Kahve Ýçimi
Ben Olsam
Meyhi Keyf
Nerede O Eski Ramazanlar?
Muhtarlarýmýzýn Ýstekleri
güvercinlik’te Hafta Sonu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.