Açtý gözlerini. Kývrýlýp uyuduðu kanepesinden doðrulup duvardaki indigo mavisi saate baktý. Ne kadar uyuduðunu hesaplamaya çalýþýrken aklýnda bir soru daha oluþtu ; "bu saat ne iþe yarýyor?" Ne önemi vardý ki... Ne önemi vardý ki bu sorulanlarýn cevabýnýn... Sonuçta uyumuþtu ve boþluk kadar bile gerçek olmayan rüyalarý ona iyi hissetmeyi öðretmiþti. Gözleri doldu, iyi hissetmeyi ona öðreten rüyalarý idi, bu basit geldi ona. Acizce. Ýyi hissettiren boþluklar bile sýzlanmasýna neden oluyordu. Garipti. Penceresine vuran yaðmur damlalarýnýn sesini dinledi dikkatlice. Güzeldi, mavinin sesi bu olmalýydý. Büyüleyici mavinin, sýrlarla dolu huzurlu sesi... Çýplak bacaklarýný battaniyenin altýndan çýkardý ve elleri ile saçlarýný geriye attý, baþýný ellerinin arasýna alarak yere doðru eðildi.Ayak parmaklarýndaki ojeleri ile battaniyenin renk uyumsuzluðu dýþarýdan nasýl duruyordu acaba? Görüntüyü kafasýnda canlandýrdý ve battaniyesini üzerinden yavaþça sýyýrdý. Kalktý ayaða, mutfaða yöneldi. Bozulan kahve makinesi ile burun buruna geldi, gülümsedi. Kahve yapmaktan vazgeçtiði an buzdolabýna yöneldi, yan yana duran kola ve soðuk çay arasýnda bir seçim aþamasýndayken ikisini de çýkarýp bir bardakta birleþtirdi. Yaðmuru seyretmek için balkona çýktý, bardaktaki karýþýma damlayýp yok olan su taneciklerinde kaldý gözü. Ýç geçirdi. Bardaktan bir kaç yudum alýp kenara býraktý içeceði. Yaðmura kahve yakýþýrdý. Ýçini ve minik ellerini ýsýtacak bir fincan kahve. Sevmiþti bu kýsa yalnýzlýðý, onu üþüten yaðmuru ve sessizliðin içinden gelen buhran dolu kendi sesini, düþüncelerini.
Her þeyden kopup kaçtýðý, rahatlýk ve hüznün doðduðu evinde; oturup iliþkilerini düþündü. Müzik ile iliþkisi, mavi ile iliþkisi, yüreðine sýðdýramadýðý dostu ile iliþkisi, eski arkadaþlarý ve henüz yeni tanýþtýklarý ile iliþkisi, tanýþacaklarý ile, sadece yoldan geçene kadar yüzünü gördükleri ile olaný... Tüm bu saydýklarý iliþkilerin bir kadýnýn saçý ile olan iliþkisinden farksýz olduðunu düþündü. Farklýlýk isteyip saç rengini deðiþtirdiðinde ilk baþlarda sürekli aynaya bakýyordu, sürekli elleri ile onlarý okþuyordu, ilgi noktasý o oluyordu yani... Zamanla alýþýyordu ilgisi yok oluyordu ama ya hep ayný renge boyuyordu ya da kendine yakýþmadýðýný bir zaman sonra anlýyordu ve baþka bir rengi seçiyordu, okþadýðý, ilgilendiði saçlar ayný kalýyordu fakat tonu her seferinde deðiþiyordu. Bazende hoþuna giden bir renge sýrf cesareti yok diye bulaþmýyordu. Kurduðu bu paralellikte saçýn doðal rengi de insanýn kendisi oluyordu. Her ne kadar kýzýla karýþýp saçýnýn kýzýl görünmesini istese de diplerden geliyordu esas renk; siyah.