Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Partiler, sistemin çarpýklýðýný ve sistemin delaletsizliðini (bir þeyin bilinmesiyle diðer þeyin bilinmesini) birbiri ile yarýþýrcasýna Kerbela olaylarýyla ya da Hz Ömer, adaleti ile dile getiriyorlar. Bu ne dejenerasyondur. Ýyi de Dünya'da Japonya, Çin, Kore, Rusya, Brezilya, Kanada vs. gibi onlarca Kerbela'sý, Hz Ömer'i olmayan ülkeler adaleti düzeni nasýl saðlýyorlardý? Bu sorularý sormayan halk, bu kabil izansýzlýðý duymaya müstahaktýr. Atatürk olmasa baþka kurtarýcýlar olamaz mýydý? Buna cevap vermek olmuþ bitmiþlik baðlamýnda olanaksýzdýr. Tarihi bilinç baðlamýnda bir cevap ve anlayýþý, oluþturmaksa; pek ala olasýdýr. Bu cevap ilerisi içinde bir seçme ayýklama kuralý oluþla çalýþýr. Bu cevap doðanýn kullandýðý mekanizmalarýndan sadece birisidir. Þu iki baðýntý hiç unutulmamalýdýr. Koþullar olgunlaþmadan, koþulun gereði olan sonuç ortaya çýkamaz. Koþulun gereði olanýn ortaya çýkabilmesi için de, koþulun gereði olacak tepkinin çevre içinde sesiz sedasýz ya da iþe yaramaz tuhaf mutantik sunum oluþla çevre verileri içinde, çevre þartlarýný okuyabilen bir denk düþme oluþla bulunmasý gerekir. Mozart bir Viyana koþullarý ürünüdür. Mozart, Viyana koþullarý belirdiðinde Viyana koþullarý ortamý içinde bir etkilenme bir giriþici ve okuyucu oluþla þartlara uygun veri, dönüt olarak var bulunmaktadýr. Viyana koþullarý Mozart'lýk için çevresel bir etkilenme ve seçme yapan dayatma ise Viyana ortamý belirinceye kadar Mozart gibi var olan enstrümanlar bir hilkat garibesi olarak, ne iþe yaradýðý bile bilinmeyen tuhaflýk olarak ve ender olarak var bulunacaktýrlar. Yani suyu görene dek yüzemeyecektir. Viyana þartlarýnýn belirmesiyle Mozart gibi ender tuhaflýklar bir deðer, bir üstünlük, bir aktiflik ve bir seçilim þansý elde edecektirler. Es kaza Mozart gibi hilkat garibeleri Viyana þartlarýnda deðil de Bambu þartlarýnda doðsa idiler yine Mozart olurlar mýydý? Eþ deyiþle Mozartlar, Mozart'lýk çevre seçilisine tabii olabilirler miydi? Þunu da unutmayalým. Her Viyana ortamý içinde doðan kiþi, Viyana þartlarý ortada var diye Mozart olamamaktadýrlar. Demek ki iç ve dýþ koþullarýn varlýðý bir seçilim dayatmasý oluþla ortaya çýkmaktadýrlar. Atatürk, Osmanlý'nýn daðýlýþ döneminde; Osmanlý'nýn kendi iç þartlarýyla doðan ve konjonktür sel geliþen bir diyalektiktir. Yurdun paylaþýmý ortaya çýkmadan Atatürk'ün bir önder bir kurtarýcý bir sistem kurucu ve bir önder olarak ortaya çýkmasý olanaksýzdý. Ýþgal þartlarý ortaya çýkana kadar Atatürk iyi mücadele veren ama verdiði mücadelelerle bu daðýlmayý önleyemeyen diðer her hangi bir sýradan çok deðerli komutanlar gibiydi. Osmanlý’nýn imparatorlukî yapýsýndan ötürü, uluslaþma sürecini baþlatabilecek her unsurlara Osmanlý’nýn sentezci var bulunuþu týpký Mozart’ý yetiþtiren Viyana þartlarý gibi verimli ve olumlu bir dýþ þarttýr. Osmanlý imparatorluðu uluslaþma süreçleri için dýþ þart oluþla, bir Sýrp, bir Makedon, bir Rum, bir Arap vs. için ulusal kültürlere her zaman basýnç olan bir dayatmaydý. Bütün imparatorluktu yapýlarýn kaderi budur. Sýrp gibi Rum gibi Arap gibi iç þartlara karþý direnç oluþla var olan bir çevresel etkiydiler. Batýdaki imparatorluklar içinde görece iç ve dýþ þartlar en az 16. yüz yýldan beri oluþmuþtu. Ama Osmanlý 600 yýl boyunca bu birçok milleti olan unsurlar içinde Atatürk (Mozart) gibi kurtarýcý az bulunurluk olanlar, ne çýkmýþtýr, ne çýkabilmiþtiler. Ývmenin gücü ile ve öznel yapýnýn bu öznel bilince uygunluðua dek dile getiriþlerle an kütlede kopmuþun düzen seyri içine girip oluþan iç özgüçle yapýlaþmýþlardý. Osmanlýda akýþýn seyrine olan aþýrý ve egemeni tutucu ikinci bir süreç nedeniyle, Atatürk gibi bir diyalektik biçimleniþ zorunlu olmuþtu.. Bu uðurda yüzlerce heves gedeler, bir macera; bir serüven olmaktan öte gidemezdiler ve gidememiþtiler de. Demek ki Atatürk gibi yapýnýn iç çevresel olgunluklarý bulunuyorlarsa da; sözüm ona bu kabil garip tuhaflýklarý; her zaman, her yerde, her çevresel faktör içinde bulunmaya biliyorlardý. Þunu da belirtelim çevresel seçilimin sadece tek bir öngörüsü yoktur. Bu nedenle çevrenin seçilimi içinde Atatürk gibi olmayan ama Atatürk te onlar gibi seçilim olmayan, yüzlerce farklý zenginlik sunumlu seçilimler vardýr. Her bir seçilim öznel nedenlerle diðerinin yerine rol oynasa bile, rol alsa bile; diðerinin yerini tutmazlar. Çevrenin sahip olduðu her hangi bir matematik sel ortamý da kuþkusuz ki Atatürk'ü seçmeyecekti. Atatürk ne kadar matematik bilirse bilsindi, bir Gauss, Bir Öklid, bir Labaçevski, bir Kartezyen uzmaný gibi asla olamayacaktý. Osmanlý içindeki alt bileþenli milleti unsurlar, Osmanlý daðýlýyor olduðu halde bile hala kolaylýkla bir kurtarýcýlarýný ortaya koyamamýþtýrlar. Adeta Osmanlý, dýþ sosyal konjonktürün egemen devletler etkisiyle bu ulusçu yapýlarý doðum yapmýþ olan bir ölüydü. Bir Yunan ulusu, bir Bulgar Ulusu, böylesi bir ölünün dönüþtürüldüðü ama önder yokluðundan cýlýz kalan, atýl kalan dirençleri; Osmanlý gibi konjonktüre imani kaygýlarýyla direnç göstermeyip konjonktür etkisiyle uluslaþmalarýný baþlatabilmiþlerdi. Osmanlý bakiyesi olan sözüm ona o günlerin hem moda, hem kukla uluslarý olan, ama yüzeysel olmayan diyalektiki bilinçe liderleri olmayýþla yönetilen; dayatma olan ve sorunsal olan yapýlar ortaya çýktýlar. Bunlarýn içinde tek bir yapý bu mücadeleci oluþuma; tek bir lider öncülüðünde alt bileþenlileriyle direnç verip ulus bilinçli bir ulus yapý kurmanýn kader birliðini ettiler. Eðer þartlar olgunlaþtý mý Atatürk'ler oluþsaydý; bu þartý okuyan padiþahýn saðduyusuyla baþta Osmanlý imparatorluðu daðýlmazdý. Ve Atatürk'ü, Atatürk eden iþgal süreci; en baþta ve en kolaylýkla padiþah Vahdettin'i Atatürk ederdi! Padiþah Atatürk olamazdý, çünkü imparatorluðun sürmesinden yana bir reel konjonktürel olmaktan çok imani bir istemci nedenlerle davranýþ oluþturuyordu.. Ýkinci olacakla da iþgale karþý ne bir etkin direnci vardý, ne de iþgale karþý alternatif bir yol üretmiþti. Atatürk þartlarý içinde, ayný koþullarýn etkisinde olanlar da Atatürk olamazdýlar. Çünkü onlarýn da istemleri (iradeleri) padiþahtan yana, ya da mandadan yana oluþla; konjonktür zamanýn tükenen unsuru olan imparatorluðun, her durumda sürmesinden yanaydýlar. En büyük handikaplarý da (açmazlarý da) Dünya konjonktürünün 200 yýllýk uluslaþma sürecini görememiþ olmalarýydý. Sanayi toplumunu ne anlayýp, ne de etüt etmiþlerdi. Ulus sürecini baþlatacak köleci sistemi demokratike eden adýmlarý dahi emperyal baskýlarla yapýyorlardý. Hala millet, ümmet mantýðý içinde gelgit yapýyorlardý. Bu ulusçu kader birliði bilincini, Atatürk eline alarak, sevk ve idaresini ortaya koydu. Oysa bu yapý kendisine, bu ulusu kuran kültürler bileþeni oluþla, "Türk Ulusu" adýný koydular. Türk ulusu artýk etnik ve dini kimlikli taným olan millet deðildi. Git gide emeði eksene doðru çeken aidiyetin inþasý olacaktý. Millet toplumsal vurgusu az, özde imani kiþilerdi grupsal, öznel cemaati sosyal bir dinsel anlayýþtý. Milletin devinme esasý, inanç anlayýþlý yaþantýlýmalar eksenine göredir. Millet insaný emeðine, insanlýðýna, yabancýlaþtýrýlmanýn kul yapýldýðý bir anlayýþ olaraktan; sorgulamayan itaati yapýlardý. Topluma ve sosyal yapýya geleneði teþmil kýlmýþtý. Uluslarýn en temel ve en belirgin özelliði sanayi toplumlarý olmalarýdýrlar. Yani sanayi toplumu oluþla üreten iliþkilerin bað ve düzenleniþi içindedirler. Yani, uluslar; demokratik kültürlü, bilim ve teknoloji ikame esasý üzerine, emek eksenli laik bir devinmenin öne çýktýðý deðerlerin oluþuydu. Oysa millet ve milleti oluþ, laikliði, emeði, demokrasiyi bir referans olarak almaz. Millet, esasen kendi milletinden olmayaný mevali görüþün anlayýþlarýyla dýþlar. Milleti özellik genelde oluþturulan insani özelliðin, yansýyýp; aþýlmýþ, geride kalan bir yanýdýr. Uluslar insanlarda ortak olan, zorunlu oaln emek, bilim ve yaþama sevinci üzerine inþadýrlar. Toplumlar ulus ekseninde üreten kültür ve uygarlýkla insanlýðýný inþaya devam eder. Ýnsanlýðý oluþturmanýn en dinamik yaný burasýdýr. Ama ulusun emekçisi kendi özel ya da sosyal hayatýnda bir millet aiti oluþla yaþar. Ancak milleti özellikleri toplumun ve ulusun öne çýkan özelliði deðildirler. Yani emek, demokrasi, laiklik, bilim ve teknoloji herkesle paylaþýlan ve kullanýlan bir bað ve baðlaç iken milleti olan Ýslam, Hristiyanlýk, Yahudilik vs. tercihler ve kullanýmlar; herkesçe ayný paylaþýlýp kullanýlmazlar. Uluslar milleti olmanýn ümmeti baðlacý ile ortaya çýkýp, ulus kültürünü oluþturamazlar. Ulus bilinci, özel de de Fransýz Ulusu gibi Türk ulusu bilinci de, apayrý bir öznel totem kültürüdür. Geçmiþteki adý esasen Türkmen olan öznel totemdi milleti bað ile hiç bir alakasý yoktur. Ne den mi? Devamý Var
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |