"...öyküyü yazan bilge, beþinci ya da altýncý göbekten kral torunu olduðumu ortaya çýkaracak þekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Ah benim tatlý kabaðým, iþlemeli bakýr tabaðým, mis kokulu iðde yapraðým günlüðüm. Nasýlsýn, iyi misin? Ben hiç iyi deðilim. Günüm ayrý bir dert, gecem ayrý bir dert. Gündüz memleket meseleleriyle akþam oluyo. Geceleri de kâbus gibi üryalar görüyom. Dün gece yine saçma bir ürya gördüm sevgili günlüðüm. Bi uyandýysam, galbim, baþý kesilmiþ toðuk gibi çýrpýnýyo… Üryamda bizim torunun düðünü varmýþ. Bende bi sevinç bi sevinç, sorma gitsin. Torunumun mürüvvetini görecem diye içim gýpýr gýpýr. Torunla beraber davetiye daðýtmaya çýktýk. Bu yaþta, keklik gibi sekiyom yollarda. Hatta bazen torun benden geride bile kalýyo. Enercim o biçim. Neyse, uzatmayam. Devlet memurlarýnýn bulunduðu gocaman bi binaya giriyoz. Gaymakam ordaymýþ, hakim ve savcýlar ordaymýþ, emniyet amiri, pulisler, müdürler, þefler hep o binadaymýþ. Biz de bunlara ille de elden vermek istiyomuþuz davetiyeleri. Ürya bu ya, her türlü saçmalýk olur. Ellerimizde birer tomar davetiyeynen girdik binaya. “Düðünümüze buyrun, sakýn kalývermeyin.” diyecez. Ama ne mümkün sevgili günlüðüm, ne mümkün. Hiç birine davetiye vermek gýsmet olmadý. Önce gaymakamdan baþlayam dedik ama ara ki bulasýn. Daha üç ay önce Mudurnu’ya gelen gaymakamýn tayini çýkmýþ. Yerine gelen yok. Ayakkabý maðazasýndan ayakkabý alýrken, yerde duran ayakkabý gutusuyla fotoðrafýný çekmiþle gaymakamýn. Sadece çekseler iyi; fesbuk, tivýtýr mý ne iþte oralarda paylaþmýþla. Onu da baþbakan görmesin mi? Sen misin ayakkabý kutusuyla fotoðraf çektiren? “ Böyle muhalif gaymakamý süreyim de aklý baþýna gelsin.” demiþ içinden. Ýçiþleri Bakaný da, baþbakanýn içinden geçenler kendisine malum olmuþ olacak ki Allah tarafýndan; fotoðrafý tivýtýrda görür görmez, daha baþbakan emir vermeden, gaymakamý sürgün etmiþ. Leb demeden leblebiyi anlayan bi bakanmýþ senin anlayacaðýn. Velhasýl gaymakam beye veremedik davetiyeyi. Ordan çýktýk, vardýk emniyet amirinin odasýna. Ne amir var ortalýkta, ne memur. Þu saçmalýða bi bakýver hele.“Nerde bunlar?” diye sorduk; “ Her biri baþka bi yere sürüldü, hem de bu gýþ gününde.” dediler. Suçlarý büyükmüþ. Amir, polis memurlarý Fenerbahçe’nin maçýna gitmiþler. Her vakit olduðu gibi 34. dakikada “Her yer rüþvet, her yer yolsuzluk.” diye tezahürat yapmýþ taraftarlar. Ýþte bu taraftarlarýn narýna bizim amirle polisler de yanmýþ. Davetiye veremeden oradan da çýktýk. Bi düðün yapalým dedik, baþýmýza gelene bak. Ne malmüdürünü bulabildik yerinde, ne savcýyý, ne hakimleri. Hepsi sürülmüþ, yerlerine atananlar da henüz Mudurnu’ya gelmemiþler sevgili günlüðüm. Malmüdürünü Sözcü gazetesi okurken yakalamýþlar, sallamýþlar deyim yerindeyse. Savcý da meðer fesbukta iktidar aleyhine lâflar etmiþmiþ, aslý varsa. Nihat Genç’ten alýntý yapmýþmýþ. Hakimin biri, “Yargý baðýmsýzdýr” demiþ. Öteki hakim de, ” Biz iktidarýn deðil, milletin hakimiyiz.” demiþ. Cesarete bak. Ýþte bu yüzden her birini, çil yavrusu gibi daðýtmýþlar. Kimi Mardin’de, Kimi Hakkari’de, kimi Van’da almýþ soluðu. Tabi bu gýþ günü gidebildilerse. Derken sevgili günlüðüm, gittik postaneye. Uzaktaki eþe- dosta, akrabalara yolladýk davetiyeleri. Neyse ki akrabalar var, artýk onlarla beraber yaparýz düðünü. Derken efendim düðün günü geldi çattý. Giyindim, kuþandým iki dirhem bi çekirdek; heyecanla düðün salonuna girdim, uzaktan gelecek akrabalarý görecem. Onlara sarýlacam, hasret giderecem. Bi baktýysam, salonun yarýsý boþ. Uzaktaki akrabalarýn hiç biri gelmemiþ sevgili günlüðüm. Hadi birinin iþi çýktý diyelim, biri de hasta oldu; ya ötekilere noldu? Kýran girmedi ya hepsine. Meðer sevgili günlüðüm, bizim akrabalarý da sürgün etmiþler. Dedi ki torun: “Babannecim, davetiyelerin hepsi geri gelmiþ. Az önce postacý getirdi. Akrabalarý adreslerinde bulamamýþlar.” Siz misiniz Gezi Parký etkinliklerine katýlan, siz misiniz “Çarþý, her þeye karþý.”diyen, siz misiniz “Mitinglere katýlýp bayrak sallayan?...Ýþte böyle sürülürsünüz. Torunun düðününü de burnumuzdan getirdiler sevgili günlüðüm. Hýsýmsýz, akrabasýz, tatsýz tuzsuz bi düðün oldu. Akrabalar gelmedi diye düðün kalýr mý? Kalmaz. Orkestra baþladý çalmaya. “Vardar Ovasý” ný çalarken, polisler geldi. “Öyle rakýlý, içkili türkü söylemek yasak.” diye orkestrayý susturdular. Arkasýndan ahlak zabýtasý geldi.”Gelinin dekoltesi çok açýk. Derhal omzuna þal alsýn.” dediler. Ah sevgili günlüðüm, düðün deðil de sanki cenazemiz var. Öylesine sýkýntý çektik. Bilsem üryada olduðumu aldýrmayacam, ama bilmiyom ki. Daha sonra sevgili günlüðüm, gençler kýzlý erkekli oynarlarken, yine pulis dalmasýn mý içeri.” Baþbakanýn kýzlý- erkekli birlikteliklere alercisi olduðunu bilmiyo musunuz? Hem zaten dinimizce de caiz deðil. Ayrýlýn çabuk!” diye bas bas baðýrýyo. Polisin biri aldý eline tebeþiri, salonun ortasýna bir çizgi çekti.” Kýzlar- kadýnlar bu tarafta oynasýn, erkekler bu tarafta. Dönün sýrt sýrta. Aslýnda araya perde çekmek var da, neyse.” dedi. Allahým sen sabýr ver! Düðün yapmýyoz da sanki kabir azabý çekiyoz. Ýþte tam bu sýrada cinler iyice tepeme çýktý. “Size inat, erkeklerin sahasýna girip göbek atacam.” dedim. Torunlar beni tutacak oluyorlar ” Yapma- etme bubanne.” diye ama, dinleyen kim! Orkestraya; “Çalýn Mudurnu çiftetellisini.” dedim. Dikildim salonun ortasýna, baþladým þakkýdý þukgudu oynamaya. “ Sizin yasaðýnýza da , günahýnýza da….” diye söylene söylene oynadým. Keyfimden deðil, sinirimden oynuyom sevgili günlüðüm, inadýna oynuyom. O yasak, bu yasak dedikçe; inadýna oynayasým geldi. Hatta bi ara “Her yer rüþvet, her yer yolsuzluk.” diye slogan bile attým. Bu da benim tepkim olsun dedim. Gezi Parkýna, Taksim’e gidecek halim yok ya. Gerdan kýrarken, topuk vururken bi uyandýysam, yataðýmdayým. Ter içinde kalmýþým. Meðer gördüklerim hep üryaymýþ. Acý olan þu ki: Gerçek yaþamýmýzýn, üryamda yaþadýklarýmdan pek bi farký yok aslýnda. Üç aþaðý, beþ yukarý ayný. Hoþça kal sevgili günlüðüm. Öpüyom gözlerinden.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |