Þahin bakýþlý, ahu gözlü, þirin davranýþlý ve tatlý sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Pazar gününün tatil olmasý, bir de havalarýn aþýrý sýcak geçmesi insanlarý bunaltmýþ, dýþarýya çýkmasýna neden olmuþtu. Bizi götürecek olan otobüsler týklým týklýmdý. Ýki çocukla binmem mümkün deðildi, mecburen taksi çevirdim. Parkýn giriþindeki bilet giþesi de oldukça kalabalýktý: Biz on beþ dakika sýra bekleyip biletlerimizi almýþtýk. Lunaparkýn olduðu alan tam bir þenlik alanýydý. Satýcýlarýn bulunduðu alan, oyuncak, yiyecek içecek büfeleri, vs albeni der gibi rengârenkti her þey. Çocuklarýmýn mideleri boþ olmadýðýndan bir þey tutturmamýþlar, doðruca oyun alanýna koþturmuþtuk. - Anne þuna da binmek istiyorum. Çarpýþan arabaya hiç binmedim. - Oðlum sen o arabayý süremezsin, baksana millet deli gibi kullanýyor. Allah korusun sana çarparlarsa düþer kafaný kanatýrsýn. Allah’ým, delireceðim! Millet de üstüme üstüme geliyordu. Topluca almýþ olduðum lunapark oyun biletlerini avucumda tutmakta zorlanýyordum. Tüm dikkatim iki çocuðumdaydý. Bir yandan da elimdeki toplu biletler düþmesin/kaybetmeyeyim diye endiþelenirken, diðer yandan ele avuca sýðmaz afacan oðlumun elini sýkýca tutmaktaydým. Mahþer gibiydi çevremiz. Bende bu kalabalýkta çocuklarýmý kaybedeceðim kaygýlarý içindeydim. 2,5 yaþýna yeni girmiþ, sözden laftan anlamaz, ilk kez çarpýþan arabalarý gören oðlumun ýsrarýný nasýl savacaðýmý düþündüðüm an, kardeþinden sekiz yaþ büyük kýzým ýsrar etmez mi! - Anne ben sürerim kardeþim yanýmda otursun. - Hayýrrr, kaptan þüför ben olcam iþte, hem sen kýzsýnnn… Kýzlar ayaba sürmez… Erkekler sürer ayaba… Ben kaptan þüfor olacaðým iþte, bana ne… Bana neee! - Aman be ne yaparsan yap, sana da iyilik yakýþmýyor. Anne, ver bana bir bilet þu eteðe bineceðim. - Kýzým patlama sende! Dur sabret hele, önce þu afacaný ikna edelim, birlikte bineriz. Sende o koca þeye yalnýz binemezsin! Ben her ikinize nasýl sahip çýkacaðým yarabbi!.. Nereden getirdim ben sizi buraya? - Aman annee, senin de bir dediðin bir dediðini tutmuyor! Hem sen demedin mi, yemeklerinizi yerseniz, ben sizi hayvanat bahçesine götüreceðim, diye… O anda bir mucize gibi oðlum çarpýþan arabaya binmekten vazgeçmiþti. Elimden çýrpýnýp da terleyen ellerimden hýzla kayývermez mi! - Koþ bizi takip et kýzým, seni de kaybetmeyeyim bir de… Ýleriye doðru hamle yapýp kaçan oðluma yetiþmek için kalabalýðý yararak kovalamacaya baþlamýþtýk. Onu yakaladýðýmda nefes nefese kalmýþtým. Hava hala yazdan kalma sýcaklýðýný koruyordu. Üzerimdeki derimod kaban fazla gelmiþti. Afacan oðlumun ensesine deðen sarý bukle saçlarý terden ýslanmýþtý. Alný boncuk boncuk terlemekteydi. - Ah be oðlum, bizi de yoruyorsun kendini de. Bak terledin yine, hasta olacaksýn! - Ama anneciðim, ben maymunlarý görmek istiyodum… Sen söz veymiþtin bize… Hani neyde maymunlar? - Oðlum bu biletleri neden aldým size? Öncelikle þu lunaparktaki iþimizi bitirelim sonra gideriz hayvanlar bölümüne… Hem burada dev gibi yýlanlar, kaplumbaðalar, develer de var. Onlarý da göstereceðim sana. - Aa, ben koykayým yýlanlardan… Onlar beni ham yapar sonra… - Yapmaz yapamazlar oðlum, onlar çok kalýn cam kafesin içindeler, haydi gel sizi þu eteðe bindireyim, bak ileride zýp zýplar da var… Hem oðlumun, hem de kýzýmýn -oyun ve oyuncak- zevklerini/tercihlerini ayný anda yerine getirme telaþlarýmla bir saat gibi bir zaman geçirmiþtim. Geçen zaman içinde eþimin yanýmda olmama sebebi -bakan müsteþarý- aklýma geldikçe de bir yýðýn öfke biçmekteydim… Elimdeki biletler tükenince hayvanlarýn bulunduðu bölüme geçtik. Çocuklarýmýn hayvan sevgilerini tattýrmaktý. Onlarýn görsel heyecanlarý, çýðlýklarý muhteþemdi. Çocuklarýmýn boþalan enerjilerini bilmek, onlarý sevinçli, þen ve mutlu görmekten yorgun bedenimin yorgunluðunu hissetmiyordum bile… Kendimi bir tüy gibi hafif hissediyordum. Gülhane parkýnýn çýkýþýna geldiðimizde çocuklarýma pamuk þeker/helva almayý düþünürken, oðlum ileriye doðru coþkulu çýðlýklarýyla benden önce davranmýþtý. Pamuk þekerci küçük oðluma ve kýzýmýn eline birer tane tutuþturunca bende cebimdeki cüzdanýmý arýyordum. Aa, o da ne, cüzdaným cebimde yoktu! Çocuklarýma baktým; onlar çoktan pamuk þekerlerini parça parça kopartýp yemeðe baþlamýþlardý bile. Allah’ým ben þimdi ne yapacaktým! Yüksek sesle; - Cüzdanýmý çalmýþlar, Allah’ým ben þimdi evime nasýl gideceðim?! Pamuk þekerci yaþlý bir adamdý. Yýllarýn –insan sarrafý olduðunu bakýþlarýyla anlatýyordu. Satýcý, olsun/kalsýn- der gibi eliyle iþaret edip parasýný almaktan vazgeçmiþti bile… - Doðrudur. Pazar günleri Kasýmpaþa, Dolapdere yankesicileri buraya akar. Keþke cebinize koymasaydýnýz cüzdanýnýzý. Buralarý tekin deðildir! Onun teselli verici önerileri, bakýþlarýndaki anlayýþlý ifadeyi görmek bile beni rahatlatmamýþtý. Cüzdanýmda ne vardý, ne yoktu diye düþünürken alným boncuk boncuk terliyordu. Çocuklarýma boþ gözlerle bakýyordum: onlar hiçbir þey olmamýþ gibi pamuk þekerlerini yemekteydiler. Eyvah, az sonra benden –su isteyecekleri- düþüncesi de aklýma gelince benim –hey hey’lerim- iyice baþýma üþüþmez mi! Cüzdanýmdakileri de düþünmekten vazgeçip yaþlý satýcýya ‘kusura bakma, bir sonraki sefer borcumuzu öderim, helal et hakkýný,’ diye helallik alýp oradan hýzla çýkýþa doðru yöneldim. Çocuklarýmýn ellerini sýký sýkýya tutmaktaydým. Kýzým gergin halimi fark edince sordu: - Anne neden suratýn asýk, ne oldu ki? - Hiç sorma kýzým cebimden cüzdanýmý çalmýþlar, þimdi eve nasýl gideceðiz onu düþünmemiz lazým! - Aa, hiç mi paramýz yok? Eyvah, biz þimdi Beþiktaþ’a nasýl gideceðiz? Hadi ben yürürüm de biliyorsun kardeþim çok þiþko, onu kim taþýyacak? Oðlum hemen söz savaþýna baþlamýþtý. - Asýl þiþko sensin aptal abla, anneee þuna bi þey söylesene, bana þiþko dediii… - Caným oðlum rahat dur, biz eve nasýl gideceðiz onu düþünüyoruz, diye onu sakin tutmaya çalýþýrken bakýþlarým kalabalýk otobüs duraðýndaydý. Mümkün deðil binemezdik. Ýnsanlar üst üste sardalya konservesi gibi istifleniyordu. Hem biletimiz yoktu ki… O anda küçük oðlum ve kýzým ayný anda; - Anne bizde taksiyle eve gidelim, babaannemiz parasýný öder… - Bu harika fikrinizi, ne yazýk ki uygulayamam. - Neden anne? - Kýzým ne çabuk unuttun, babaannen bugün Cennet Mahallesine gidecekti! Cennet Mahallesi de taa Küçük Çekmece taraflarýnda… - Aa, sahi ya, unutmuþum! - Ya, kaldýk mý böyle! Yürüsek bile kardeþinle sabahlarýz yollarda… - Babam, babamýn iþ yerine gidelim bizde… - Baban Ankara’da be kýzým, uff yarabbi, ben þimdi ne yapacaðým þimdi!? Ýþte o anda olan olmuþtu, küçük oðlum baþka bir çocuðun elindeki su þiþesini kapmaz mý! - Ver o benim suyum, önce ben içeceðim!.. Su þiþesine baktýðýmda oðluma hak vermemek mümkün deðildi. O su matarasý, aceleden çýktýðýmýz evimizde unuttuðumuz su mataranýn týpa týp bir benzeriydi. Gel de þimdi suyu lýkýr lýkýr suyu içen oðluma ve su matarasý elinden alýnan aðlamakta olan kýz çocuðuna/annesine laf anlat. Her þey üst üste geliyordu… Olacak iþ miydi bu! -Devam Edecek-
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |