Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Bir Akþamüstü, Bir Tekinsiz Gece Ýzmit Kapalý Cezaevi’nin, upuzun, hep loþ, ne kadar havalandýrýlýrsa havalandýrýlsýn, temiz havadan gelince öðürten kokusundan kaçýlamayan kadýn koðuþu. Olaðan bir akþamüstü… Çift katlý ranzalarýn alt ve üst katlarýnda ikili, üçlü, dörtlü gruplaþmýþ kadýnlar… Þarký, türkü tutturanlar, sohbet edenler, kavga edenler… Gürültü, gürültü, uðultu… Epeydir tencerelerin, tavalarýn uçuþtuðu büyük kavgalar yok. Hapisanelerin vazgeçilmezi, oralarý ikinci mesken edinmiþ, yýlda birkaç kez girip çýkan çingene kadýnlardan biri, ters çevrilmiþ bir tencerede ritim tutarak açýk saçýk manilerini kendine özgü bir ezgiyle söylüyor. Bir memesi dýþarda, çukulata renkli bebek pörsümüþ memeyi somurmaya çalýþýyor. Süt kýt, sinirleniyor, baþýný saða sola atýp aðlýyor, meme bebenin aðzýna hýrsla, azarlayarak tekrar týkýlýyor, manilere davam… Yürüyen çukulatalar ise ranza aralarýnda dolaþýp sevgi, ilgi aramakta. O patýrda, bir ranzanýn alt katýnda, elinde kalemi, çiziktire çiziktire kitap okuyan, yanýndaki sarý kâðýtlý defterine notlar almaya çalýþan genç bir kadýn. Oysa okurken sessizliði seven, hatta yalnýz okurken deðil, her zaman sessizliði seven bir kadýn. Üst ranzadayken ýþýðý daha rahat alýyor, rahat okuyordu. Alt ranza hayli loþ. Üst ranzada da gece sönmeyen ýþýklara katlanmak zor. Ayrýca uyumayan çukulata bebeleri “Abam, yine huysuzlandý be bu, uyutursan sen uyutursun” diye kucaðýna attýklarýnda, üst ranza tehlikeli oluyor. Çocukla birlikte, sürekli uykusuzluðun getirdiði denetimsizlik nedeniyle, kucaða kucaða sýzýp kalýnabiliyor. Alt ranzada ise geceleri, mahkumlar uykudayken koðuþ ziyaretinde bulunan koca laðým farelerinden korunmak gerekiyorsa da yukardan düþmekten daha az tehlikeli. Çünkü farelerin, bütün dikkatlerine karþýn, yüzünüze deðdiklerinde nemlerini, minicik adýmlarýný hissediyorsunuz. Vardiya deðiþmiþ, akþam nöbetçisi gardiyan, koðuþu turluyor. Kadýn, gardiyaný askeri cezaevinden de tanýyor. Lise mezunu. Gazete, roman okuyan biri. Siyasi mahkumlarla arkadaþlýk iliþkileri geliþtirmeye çalýþýyor, onlara nasýl davranacaðýný biliyor. Gardiyan, genç kadýnýn yanýnda durdu, hal hatýr sordu, ranzanýn ayak ucuna iliþti. Hep yapar bunu. Karavana saati yaklaþýnca da kalktý, gitti. Gardiyanlar, istedikleri saatte ve sýklýkta koðuþta dolaþýrlar. O gece biraz sýk dolaþtý. Gece yarýsýna doðru tekrar kitabýna gömülmüþ kadýnýn yanýna gelip oturdu. Sohbet ettiler. Okunan kitaplar, Güllübahçe’deki durum, ailesindeki sorunlar, geçim derdi falan… Siyasi mahkumlar, hem adli hükümlülerin hem de kendilerine saygýlý davranan gardiyanlarýn dert anasýdýr, Marko Paþa’dýrlar. O sýralar kadýn, kadýnlar koðuþunun tek siyasi mahkumuydu ve yükü hafif sayýlmazdý bu nedenle. Sohbet uzadý da uzadý. Gün ha doðdu ha doðacak. “Hay Allah, seni de uykusuz býraktým.” dedi ve gitti gardiyan. Gardiyanýn dertleriyle iyice aðýrlaþan gözkapaklarý kapandý, uykunun þefkatli kollarý sardý bedenini. ………………………………………… (Ertesi Gece) “O gece yarýsý, hemen hemen ayný saatlerde Ankara'da bir, Ýstanbul'da üç evin kapýsý çalýndý. Kapýyý açanlara ayný cümleler kuruldu: Oðlunuz infaz edildi, cenazelerini alacak mýsýnýz? Cenazeler ayný günün bitim saatlerinde ailelerine verildi. Yeni güne baþlanan saatlerde dört ayrý mezarlýkta, dört mezar kazýldý. Askeri battaniyeler içindeki dört genç beden en yakýnlarýnýn gözyaþlarý içinde mezara býrakýldý. Yakýnlardan iki kadýn gözaltýna alýnýp sorguya götürüldü, biri anne, diðeri kýz kardeþti. Suç, acýnýn içinden çýkan ama gerçeði bütün çýplaklýðýyla sunan sözcüklerdeydi: "Katiller." Anne on dört gün, kýz kardeþ bir buçuk yýl hapis yattý. Hem idamlar, hem idam edilenlerin yakýnlarýnýn hapisliði 12 Eylül darbesinin aynasýydý. Dört gencin; Ömer Yazgan, Ramazan Yukarýgöz, Erdoðan Yazgan ve Mehmet Kanbur'un da aralarýnda bulunduðu kýrk dokuz kiþi idam edilmiþti. Tarih 29 Ocak 1983'tü. (…………..) Aralarýnda sadece soyadý benzerliði bulunan iki Yazgan ile Yukarýgöz ve Kanbur'u idama götüren süreç 17 Ocak 1981'de baþladý. Darbenin olanca aðýrlýðýna, binlerce insanýn gözaltýna alýnmasýna, iþkence görmesine, iþkencede yaþamýný yitirmesine ve tutuklanmasýna raðmen bir avuç genç bir araya gelip eylem kararý aldý. Siyasal düþünceleri deðiþik örgütlerde biçimlenmiþ, sonunda daha çok askeri okullarda kendisine yandaþ bulan "Sanayi Dev Genç"de karar kýlýnmýþtý. Bu isim daha sonralarý Nikaragua'dan esinlenerek, Dev-Sol, Dev-Yol ayrýmýna bir eleþtiri anlamýnda "Üçüncü Yol" olarak mimlenecekti. Eylemin ismi konulmuþtu, Akyazý'da iki kuyumcu soyulacaktý. Elde edilen altýn ve para silah alýnmasýnda ve hâlâ ayakta olduklarýný gösterecek yeni eylemlerin hazýrlýklarýnda kullanýlacaktý. Yedi kiþiydiler. Ýki gruba ayrýlýp, ayný anda iki kuyumcuya daldýlar. Bir grup sorunsuz çýktý altýnlarla dýþarý, diðerinde ise kuyumcu direndi, üst katta oturan oðlu, seslerden olup biteni kavrayýp polise telefon ettikten sonra silahýna sarýldý. Kuyumcunun önündeki arabada bekleyen ve içlerinde otomobil kullanmasýný bilen tek kiþi olan Ali Aktürk'e ateþ etti. Bir kurþun da kuyumculardan Hasan Kahveci'ye isabet etti. Aktürk ve Kahveci öldü. Çatýþma saatler sürdü. Metin Adil Toraman vuruldu. Arkadaþlarý bir süre kollarýnda taþýdýlar, ama yapýlacak bir þey yoktu, o da ölmüþtü. Mehmet Kanbur kalçasýndan vurulmuþ, çevresi sarýlmýþtý. Erdoðan Yazgan da uzun süre kaçamadý. Ramazan Yukarýgöz ile Ýsmail Gökalp, yaralý olan Teðmen Ömer Yazgan'ý da beraberlerinde sürükleyerek izlerini kaybettirdiler. Bir köyün giriþindeki inþaata sýðýndýlar, ama sabaha karþý çevreleri kuþatýlmýþtý. Bu çatýþmada ise polis Mustafa Kýlýç yaþamýný yitirdi, Ramazan aðýr yaralandý. Askeri hastanede kýsa süreli tedaviden sonra Gayrettepe'ye götürüldüler. Yaralarý henüz kapanmamýþtý, bir ay iþkencede tutuldular. Selimiye'de tutuklandýlar, Gölcük Askeri Cezaevi'ne (Gölcük Güllübahçe Askeri Cezaevi. V.Sevil) konuldular. 30 Mart'ta iddianame hazýrlandý, 20 Nisan'da karar açýklandý: Ýdam. Ýsmail Gökalp'in cezasý yaþýnýn küçüklüðü nedeniyle yirmi yýl aðýr hapse çevrildi. 25 Kasým günü Askeri Yargýtay kararý onayladý. Bu arada idam kararýný veren hâkim yine bir siyasi davada rüþvet alýrken suçüstü yakalanacak, buna raðmen dört arkadaþýn avukatlarýnýn davanýn yeniden görülmesi istemi kabul edilmeyecekti. 3 Mayýs'ta Danýþma Meclisi de Askeri Yargýtay'ýn onayýna katýldý. Asýlacaklardý. Yanlarýnda ne kadar para varsa diðer koðuþlara ziyafet verildi, vedalaþýldý. Vasiyetler yazýldý, organlar Organ Nakli Kurumu'na baðýþlandý. Her gece gün ýþýyana kadar biri nöbet tuttu. Geldiklerinde diðerlerini uyandýracaktý. Gelmediler. Her þey normal seyrine dönmüþ gibiydi, ölüm giderek uzaklaþan bir ihtimaldi. 28 Ocak, Ömer Yazgan'ýn doðum günüydü. Gardiyanlarla voleybol maçý yaptýlar, yorgun düþtüler. Nöbetten de vazgeçilmiþti artýk ama Mehmet'in mide aðrýsý tutmuþ, koðuþta volta atýyordu. Geldiler. Ýzmit Kapalý Cezaevi'nde yapýlan infaz ne yakýnlarýna haber verildi ne de avukatlarýna. "Gömüldüler. ” 10 Eylül 2000/ Cumhuriyet Dergi/ Berat Günçýkan …………………. Berat Günçýkan’ýn kaleminden, yaþý otuzu bulmamýþ dört genç insanýn, Ýzmit Kapalý Cezaevi’nde, bir gecenin sabaha yakýn karanlýðýnda, gencecik ve dimdik boyunlarýna, yaðlý bir urganýn geçiriliþine yürüyen süreç böyle anlatýldý yedi yýl sonra. Karýma Mektup’ta “zavallý bir çingenenin kýllý, siyah bir örümceðe benzeyen eli geçirecekse eðer ipi boðazýma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boþuna bakacaklar Nazýma!” diyordu Nazým. Ýnfazý gerçekleþtirenler, bekçi Mehmet Kambur’un, teðmen Ömer Yazgan’ýn, Ramazan Yukarýgöz’ün, Erdoðan Yazgan’ýn gencecik gözlerinde korkuyu görmediler. Kardeþi Yýlmaz Yukarýgöz “Ailemize mektup yazýldýðýný biliyorduk. Yalnýz organ baðýþý ile ilgili olmasý gereken bir tane daha mektup yazýlmýþtý. Cenazeleri almaya gittiðimizde bu mektup babamýn önünde bir albay tarafýndan yýrtýlýp atýldý. Mektubu aldýðýmýzda özlem yaþadýk, bunun yanýnda orada da 12 Eylül Cuntasý’na karþý nefretimiz biraz daha büyüdü, daha da arttý. Onlarýn yargýlanmasýný talep ediyoruz.” diye anlattý esirgenen mektuplarýn öyküsünü. Ramazan Yukarýgöz, “Okumadan ölmeyeceðim” diyerek annesinin peþini býrakmadýðý ve tam yirmi altý yýl sonra ailenin eline geçen son mektubunda, “Biz tarihi görevimizi yerine getirirken en azýndan seni görmek isterdim. Öyle sanýyorum ki hiç haber verilmedi. (...) Ben hayatým sürecinde özellikle birlikte olduðumuz zamanlarda gerçek anlamda bir þeyler anlatmaya çalýþtým. Son olarak da ülkemin özgürlüðü uðruna canýmý severek feda ediyorum.” diyordu. “ülkemin özgürlüðü uðruna canýmý severek feda ediyorum” ……………………………………… Tekinsiz, Unutulmaz Bir Sabah Kadýn, uykuya doymamýþlýðýn aðýrlýðýyla kahvaltý gürültüsüne uyandý. Musluk baþýnda kuyruða girip elini yüzünü yýkadý, ayýlmaya çalýþtý. Ranzasýna dönerken, dostluk kurduðu yaþlý, mahpusane kýdemlisi bir mahkum teyze, yavaþça kenara çekti. “Duydun mu, akþam, dört infaz varmýþ, kimsenin haberi olmamýþ” dedi. Kadýn sendeledi. Yaþlý teyze yakaladý, kolundan tutup çekti, ranzaya oturttu. Koðuþun gürültüsü, uðultusu birden dindi. Koðuþ, kapkaranlýktý. Demir parmaklýklý pencereler yoktu. Günýþýðý yoktu. Elektrik ýþýðý yoktu. Çukulata bebekler, çukulata çocuklar, kadýnlar yoktu. Ranzalar yoktu. Karanlýk, kapkaranlýk, kapkaranlýk... Yoðun kolonya kokusuyla gözlerini araladý. Bulanýk, gri, kirli bir günýþýðý. Güllübahçe... Ýki kadýn koðuþu, iki erkek koðuþu ve bir hücrenin aðýr demir kapýlarýnýn, havalandýrma, mahkemeye sevkler, sayým zamanlarý ve ancak özel durumlarda açýldýðý kare biçiminde Malta denen geniþ hol. Dört byakýþýklý genç, neþeyle, þakalaþarak hücreye dönüyor. Ýdamla yargýlanýyorlar. Olaylarýnda ölüm var ama kimin silahýndan çýkan kurþun kimi öldürmüþ kesin belli deðil. Kendileri de yaralanmýþ, arkadaþlarý ölmüþ. Bir de bir kuyumcu, bir polis ölmüþ. Taammüden öldürme yok. Çok iþkence görmüþler yaralý halde. Hukuksal açýdan delil denen þeyler çok yetersiz. Ama idamla yargýlanýyorlar. Delil arayan kim? El insaf! Bu delillerle ölüm cezasý vermeleri imkânsýz. Ne kendileri inanýyor ne de diðer tutsaklar inanýyor bu hükmün verileceðine. Ama idamla yargýlanýyorlar. Ýþte yine, neþeyle, þakalaþarak, gülerek dönüyorlar havalandýrmadan. Ya voleybol ya da basket oynamýþlardýr. Herhalde ýsýnma voltasý da atmýþlardýr önceden. “Oturtalým” diyor bir ses. Kolonya kokusu, bardak, su... Su göðsüne doðru akýyor kadýnýn, soðuk, soðuk bir su... Yaþlý dost teyzenin elleri dolaþýyor yanaklarýnda. Onu görüyor, sonra baþka kadýnlarý ve gardiyaný. Gardiyaný... “Onlar mý?” diyor kadýn birden. Gardiyan aðlamaklý, baþýný önüne eðiyor. “Beni oyaladýn, oyaladýn beni!” diye haykýrýyor kadýn. Gardiyan baþýný yana çeviriyor. “Görev mi verdiler sana, söyle, görev mi verdiler ha?” diyor kadýn. Gardiyan, kadýnýn elini sýkýyor, kalkýp gidiyor. Yaþlý dost teyze, “Ýsyan çýkartýrsýn diye korkmuþlardýr” diyor. “Siyasilerin her þeyden haberi olduðunu bilir onlar. Duyulurdu ama bu sefer, ne erkek ne de çocuk koðuþunun haberi olmuþ. Sessizce, gizlice görmüþler iþlerini namussuzlar.” Yoktu ki... Onun da haberi yoktu. ………………………………….. Mahpusane söylencesi, sonra þöyle dolaþtý dillerde “Slogan atmýþlar, susturulmuþlar; atmýþlar, susturulmuþlar…” Ýnfazý gerçekleþtirenler, bekçi Mehmet ‘in, teðmen Ömer ‘in, Ramazan’ýn, Erdoðan’ýn gencecik gözlerinde korkuyu görmediler. Yurt sevgisinin, adaletsizliðe ve sömürüye, ülkeyi ve insanlýðý boðan uðursuzluklara duyulan hýncýn, kiþisel mutluluktan, kiþisel çýkarlardan vazgeçiþin öyküsünü, isyanýn onurunu gördüler. 28.01.2014 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |