Yaþam baþlangýcý olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Artýk dünyada olmasa da zihnin ve etrafýnýn devinimi sürdüðünden zamanýn hâlâ aktýðýný hissedebiliyordu. Birkaç dünya dakikasý geçmiþti ki sakinleþti. Gülümsemesi aðýr aðýr bir burukluða doðru söndü. Peki þimdi ne yapacaktý? Etrafta hâlâ kimse yoktu. “Mutluluk sadece paylaþýldýðýnda gerçektir.” diyordu Alexander Supertramp. Ne kadar da haklýydý! Yattýðý yerden doðruldu, etrafa bakýndý. “Keþke etrafta birileri olsaydý.” diye düþünmesiyle de karþýsýnda birden bembeyaz entarili, ak sakallý, asalý bir dede belirdi ve ona babacan bir þekilde gülümsedi: - Bir dileðin mi var evlat? Birden onu görünce irkilmiþti, ürkmüþ gözlerle “Sen de kimsin?” deyiverdi. Yaþlý adam ise babacan bir kahkaha atýp ona halinden beklenmeyecek diri bir neþeyle cevap verdi: - Ben cennette seninle ilgilenecek olan meleðim evlat. Çekinme, içinden bir dilek geçiyorsa hemen söyle ve dileðin gerçekleþsin. Ýþte keyfi yerine gelmiþti þimdi. Hem karþýsýnda melek de olsa biri vardý, hem de cennetteki sýnýrsýzlýðý hatýrlayýþýyla dilek konusunda hemen hayal gücünün sýnýrlarýný zorlamaya baþlamýþtý. Bir kadýndý o, hayal gücü ve duygularý çok güçlüydü, dünyadayken bile neler dilerdi de þimdi kendisini baðlayan hiçbir sýnýr olmayýnca neler dilemezdi ki? Ýlk aklýna gelen formunu korumak uðruna dünyada her istediðini yiyemediði oldu ve hemen çocuksu bir hevesle el çýrpýp gülümsedi: - O zaman hemen mükellef bir sofra diliyorum ve cennette kilo almak diye bir þey yoksa týka basa yemek istiyorum. Cümlesini bitirmesiyle yine karþýsýnda bir anda kocaman, upuzun bir yemek masasý belirdi ve yaþlý adam görünümündeki melek ona güven verici bir þekilde gülümsedi: - Merak etme, cennette istemediðin hiçbir þey olmaz evlat, istediðin kadar ye, doyma hissin bile olmayacak, yemek yemekten sýkýlana kadar yiyebilirsin. Karnýnda tatlý bir açlýk hissederken söylenenleri kulaðýnýn ucuyla dinlemiþ, koþup sofradaki yerini almýþtý çoktan. Cennetti orasý, hiçbir kural gibi orada görgü kurallarý da yoktu ya, kâh eliyle kâh çatal kaþýðýyla, kýtlýktan çýkmýþ gibi yiyordu. Etliler, sütlüler, sebze meyveler, caný hangisini çekse anýnda uzanýp yedi, yedikçe yedi, doymadý, daha da yedi. Ama sonra giderek ilk hevesi geçti, sonunda da yemekten sýkýldý, aðzýndaki son lokmayý yutarken mahzun bir þekilde önüne bakmaya baþladý. Yine eksik bir þey vardý sanki. Bunu düþünmesiyle yine karþýsýnda ayný melek belirdi ve bu sefer babacan bir hüzünle ona doðru eðilip sordu: - Neyin var evlat? Gerçekten de nesi vardý? Bu hüznü niyeydi? Daha önce yemediði kadar güzel yiyeceklerden hiç yemediði kadar yemiþti. Yemekten býkmasýyla karný da doymuþtu, daha neye aç olabilirdi ki? Sonunda buldu, yeme içmeyle ilgili bedensel hazza ulaþmýþtý, þimdi sýra baþka bir bedensel hazdaydý. Ama bunu düþünmesiyle utanýp kýzardý, yine de gülümseyerek önüne bakmaya baþladý. Melek ise bir þeyleri sezinlediðinden mi bilinmez imalý bir gülümsemeyle sordu: - Ne diliyorsun evlat, açýk konuþabilirsin? Leyla mahcupça dudaðýný ýsýrdý ve baþý öndeyken fýsýldadý: - Þey, erkek bir melek istiyorum, çok yakýþýklý, genç bir melek… Yaþlý melek yine babacan bir kahkaha attý: - Tabi ki evlat… Ya þimdi gözünün önünde birisini canlandýr, ya da bana özelliklerini tarif et de hemen sana öyle bir melek ihsan edelim. Yine kâh düþünüp kâh mahcupça konuþup anlatmaya baþladý: - Þey, bir kere sarýþýn olsun, hafif uzun, dalgalý saçlarý, sarý kirli sakalý olsun. Sonra gözleri mavi olsun. Aþýrý kaslý olmasýn ama atletik yapýlý olsun. Boyu 1.90 olsun. Sesi tok ama buðulu olsun. Bir de þey, erkekliði çok güçlü olsun. Yaþlý melek onu dikkatli bir þekilde gülümseyerek dinledi ve sonra havada garip bir hareket yaptý, karþýlarýnda Leyla’nýn tariflerine uyan bir adamýn hologram görüntüsü belirdi. Onu görmesiyle de Leyla daha da utanýp kýzardý, zira üzerinde siyah bir boxerdan baþka bir þey yoktu o adamýn. Yaþlý melek ise þefkatli bir dokunuþla Leyla’nýn baþýný çenesinden tutup kaldýrdý: - Artýk hiçbir þeyden çekinmene, utanmana gerek yok evlat. Bu görüntüyü iyice incele, üzerinde gerekli deðiþiklikleri yapalým, sonra da bu meleði ete kemiðe büründürelim. Heyecanýndan nefesi hýzlanýrken baþýný kaldýrdý, o görüntüyü dikkatlice inceledi. “Çenesi biraz daha çýkýk olsun, burnu biraz daha küçük ve kalkýk.” gibi en ince ayrýntýlarý da diledikten sonra karþýsýnda tam hayallerindeki beyaz atlý prens belirmiþti. Ýçindeki tutku, utancýna baskýn çýktýðý için de artýk onunla olmak için sabýrsýzlanýyordu. O görüntüye daha yakýndan bakmak için ayaða kalktý, ama diðer melek onu kolundan kibarca tuttu: - Dur bakalým evlat. Onunla sadece cima mý edeceksin, yoksa konuþarak da vakit geçirecek misin? Tabi ya, beyaz atlý prens dedikleri beyaz at ve prensten ibaret olamazdý, onu beyaz atlý prens yapacak baþka özelliklere de sahip olmalýydý ve gülümseyerek “Doðru ya.” deyip, dünyevi hayallerini süslemiþ olan o kiþinin karakter özelliklerini de tek tek saymaya baþladý: - Bir kere çok çok zeki olsun. Yaratýcý olsun. Esprili olsun. Kibar ve romantik olsun. Ýnce ruhlu olsun. Þair olsun, anlayýþlý olsun, çok güzel ve etkileyici konuþsun. Kadýn ruhundan anlasýn ve bir kadýný nasýl mutlu etmesi gerektiðini bilsin. Fedakâr olsun, gerekirse kendi canýný feda etsin benim için. Yaratýcý olsun, sanatçý bir kiþiliði olsun. Ne çok geveze olsun, ne de sessiz. Nerde ne diyeceðini iyi bilsin. Çok kültürlü olsun. Tam “Çok parasý da olsun.” da diyecekti ki cennette olduklarýný fark edip sustu. Yaþlý melek ise yine babacan bir kahkaha atýp onun susmasýný fýrsat bilerek araya girdi: - Doðrusu aradýðýn aþký dünyada neden bulamadýðýný þimdi anladým evlat. Fakat o buna bozulmuþtu. Hani cennette hiçbir kötü söz, hiçbir acý, hiçbir istenmeyen þey olmayacaktý? Yine de somurtup son bir eklemede daha bulundu: - Bir de patavatsýz olmasýn. Aradýðým özellikler bu kadar. Yaþlý melek yine görüntüsünden beklenmeyen bir çeviklikle baþýný sertçe öne eðip “hay hay” diyerek gülümsedi, ardýndan da hologram þeklindeki o görüntü canlanýp Leyla’ya doðru tarifi imkânsýz bir gülümsemeyle yürümeye baþladý. Leyla onun yürüyüþünden bile o kadar etkilenmiþti ki ona þaþkýn bir gülümsemeyle bakakaldý. “Sen þimdiye kadar nerelerdeydin?” diyecek olmuþtu ki cevabý hemen buldu. Þimdiye kadar dünyaya gelmemiþti ki o, hep cennetteydi. O muhteþem varlýk yürüdükçe Leyla heyecandan bayýlacak gibi oluyordu. Sonunda o muhteþem varlýk Leyla’nýn tam karþýsýna dikildi, onu alnýndan öptü ve gözlerinin içi bile ona gülümserken yine kusursuz bir ses tonuyla konuþtu: - Haydi Leyla’m! Beraber burayý cennete çevirelim. Artýk Leyla’nýn gözlerinin içine karþý koyulmaz bir tutkuyla bakarken bir elini yavaþça havaya kaldýrýp karizmatik bir þekilde parmaklarýný þýklattý ve etraflarýnda krallarýn hayatlarý anlatýlan filmlerden çýkmýþçasýna lüks ve ihtiþamlý bir yatak odasý belirdi. O yatak odasýnýn tam ortasýnda ipek tüllerle örtülmüþ görkemli bir yatak vardý. Ama Leyla anlýk bir bakýþla etrafýna baktýktan sonra tekrar o muhteþem varlýðýn gözlerine kitlendi. Ýçinden “Haydi, al beni!” diyordu ki dileði gerçekleþti. Karþýsýndaki o muhteþem melek sanki yapabildiði en iyi iþ, varlýðýnýn yegâne amacý seviþmekmiþ gibi bir ustalýklý tutkuyla onu öpmeye baþladý. Leyla seviþmelerinin ilk anýndan son anýna kadar þimdiye kadar hiç yaþamadýðý bir haz cümbüþü yaþamýþtý. Bir insan baþka ne isteyebilirdi ki? Sonunda seviþmekten de sýkýldý. Cennette olumsuz hiçbir þey olmadýðýndan yorulmasa da çok sýkýlmýþtý. Birden hâlâ onu dünyadaki en güzel kadýný öpermiþçesine tutkuyla öpen meleði durdurdu. Melek ise dileðini okuduðundan mý bilinmez hemen toparlanýp onun yanýna uzandý. Artýk tutkuyla olmasa da yine sanki aþkla gülümsüyordu. Leyla bu sefer de “Keþke biraz da sohbet etsek…” diye düþünmüþtü ki o kusursuz melek yüzünde çok insani bir içtenlik varken fýsýldadý: - Aþkým, o kadar güzeldi ki, o kadar güzelsin ki sanki cennetle ödüllendirilmiþ olan sen deðil de benim. Bana cennette olduðumuzu hissettirdin. Bu sözlerden etkilense de sanki onun yüzünde insani bir geçmiþin anýlarýnýn izlerini aradý. Bundan önce kimlerle neler yaptýðýný merak ediyordu, ama lanet olsun ki onun kim olduðunu bildiði için bunu az çok tahmin ediyordu. Yine de sohbet etmek istiyordu ya, umutsuz bir dalgýnlýkla sordu: - Þimdiye kadar neler yaptýn, bundan önce neredeydin, neler yapýyordun? O ise yine güzellik akan bir gülüþle cevap verdi: - Ben senden önce var olmamýþtým, yüce Tanrý’mýzýn beni senin için yaratmasýný bekliyordum. Beklediði cevap bu olsa da duymak istediði bunlar deðildi ve acý bir þekilde gülümsedi: - Benden önce hiçbir þey yaþamadýn, deðil mi? Gözünü açtýn ve karþýnda beni buldun. Yine gülümseyerek cevap verdi: - Bu gözler sýrf seni görebileyim diye yaratýldý aþkým, ben sadece seninim ve hep senin olacaðým. Ýçten bir þekilde gülümsese de söyledikleri Leyla’ya ne kadar da yapmacýk gelmiþti! Öyle ki, kendisini iþinin ehli ve rol erbabý bir jigoloyla berabermiþ gibi hissediyordu. Karþýsýnda kendisi için yaratýlan, kendisinden baþka hiçbir seçeneði olmamýþ bir þey vardý ve güya kendisini ne kadar da çok seviyordu ama karþýsýndakinin hiçbir hayatý olmayan insan dýþý bir varlýk olduðunu bilmek bu sevgiyi bir anda nasýl acý bir yalana dönüþtürüyordu! Dayanamayýp bu kez çýkýþýrcasýna sordu: - Peki bu iþten senin çýkarýn ne, bana güzel anlar yaþattýðýn için eline ne geçecek? O yine gülümsedi ve ustalýklý bir cevap verdi: - Senden daha iyi bir þey elde etmem mümkün mü hiç aþkým? Ben aþk için ve senin için yaratýldým ve senden daha iyi birini bulmam mümkün deðil. Tabi ki mümkün deðildi, baþka seçeneði yoktu ki! Belki de onu kovsa artýk var olmaya devam etmezdi bile, bir anda geldiði yokluða karýþýrdý. Karþýsýnda o kadar kusursuz bir varlýk vardý ki artýk bu kusursuzluðu Leyla’yý çýldýrtýyordu. “Keþke,” dedi içinden, “keþke bu kadar kusursuz olmasaydý da benim de ona katabileceðim bir þeyler olsaydý.” Ama yoktu öyle bir þey, yaþamýþ her erkekten muhtemelen çok daha iyi seviþiyordu, daha baþtan diledikleri nedeniyle de her konuda herkesten daha kusursuzdu. Ama yine de umutsuzca sordu Leyla: - Peki benden istediðin bir þey var mý, senin için yapabileceðim bir iyilik? Evrenin en mutlu erkeðiydi sanki: - Sen bir erkeðin sahip olabileceði en güzel kadýnsýn. Senden daha baþka ne isteyebilirim ki, sonsuza kadar böyle kollarýmda olmandan baþka... Benim var olma amacým sensin, hem sahip olduðum her þeysin, hem de sahip olabileceðim her þey… Senden baþka hiçbir þeyi istemem ki artýk. Ne kadar kusursuzca, bir çýrpýda ve inandýrýcý bir þekilde konuþmuþtu. Sesi de en az diksiyonu kadar etkileyiciydi. Fakat bu kusursuzluk Leyla’ya çok uzun zamandýr hatýrlamadýðý birini hatýrlattý, Mecnun’u… Bazen konuþurken nasýl da saçmalardý, hatta kimi zaman dili dönmez, kekeler, kekeledikçe de utanýp kýzarýr, gözlerini kýsar ve ondan kaçýrýrdý. Leyla onun o hallerini ne kadar da özlemiþti! Belki de asýl içtenlik onun o halleriydi, mükemmelliðe programlanmýþ kusursuz bir meleðin içtenliði deðil. Keþke Mecnun þimdi o kusursuz þeyin yerinde olsaydý da yine þapþallaþsaydý, saçmalasaydý ve Leyla tutkulu bir anaçlýkla onun o olabildiðince kusurlu yüzünü okþasaydý. Belki de Mecnun’u bu yüzden sevmiþti. Karþýsýndaki þey kusursuzdu, Leyla’nýn onda tamamlayabileceði hiçbir þey yoktu. Oysa Mecnun nasýl da her konuda kusurluydu da Leyla onu ne kadar güzel tamamlýyordu. Ayný þekilde o kusursuz meleðin kusursuzca söylediði yalanlarýn aksine Leyla da son derece kusurluydu ve Mecnun da onun eksik kalan yanlarýný kusursuzca tamamlýyordu. Deðil mi ya, aþk kendi baþýna bir varlýk deðildi ki, ne bir insana ne de bir meleðe karþýlýk gelirdi. Birbirini tamamlayan iki insan arasýndaki baðdý sadece, o kadar. Yoksa aþk kusursuzluktan ibaret olsaydý, dünyanýn en güzel kadýnýyla en yakýþýklý erkeði arasýndaki aþk dýþýnda bir aþk yaþanabilir miydi? O en tepedekiler dýþýnda her zaman daha güzeli, daha yakýþýklýsý vardý, her zaman karakter ve birikim olarak da daha iyisi vardý, ama bir insaný en iyi sadece bir insan tamamlayabilirdi ve o insanýn dünyanýn enlerinden birisi olmasý gerekmezdi. Nasýl ki yapbozun eksik parçalarýný sadece belirli parçalar tamamlayabilirse bir insaný da belirli bir insan tamamlayabilirdi, eksiksiz bir yapboz gibi kusursuz bir insan deðil. Ve Leyla’da eksik bir þeyler vardý, hiçbir mükemmelliðin tamamlayamayacaðý bir eksikti bu. Leyla belki de diðer yarýsýný özlüyordu. Ama neredeydi ki o? Mecnun neredeydi? Mecnun’dan kat kat yakýþýklý, kat kat zeki ve kültürlü bir varlýk yanýnda uzanýyordu, onun Leyla’ya yetmemesi söz konusu deðildi belki, fakat ya tamamlayamýyordu onu, ya da ona fazla geliyordu. Sonunda dayanamadý, kararýný verdi. Nasýl olsa bir dilek mesafesindeydi ya o muhteþem varlýk, Leyla mahcupça da olsa bu kez onun yokluðunu diledi: - Þey, beni biraz az önceki yaþlý melekle yalnýz býrakýr mýsýn? Ýþte, o varlýk o kadar kusursuz, ya da gayri insaniydi ki gülümseyerek “hay hay” dedi ve bir anda o da, etraflarýndaki yatak odasý da kayboldu. Leyla kendini çimlerde az önceki yaþlý meleðin karþýsýnda giyinik bir þekilde uzanmýþ buldu. Bu kez yaþlý melek meraklanmýþ gibiydi ve ona sordu: - Hayýrdýr evlat, bir sorun mu var? Leyla ayaða kalktý. Ne diyeceðini bilemiyordu. Her dileðinin gerçekleþeceðine güvenip o karþýsýndaki meleðe heyecanla gülümsedi: - Ben dünyadayken tanýdýðým Mecnun’u görmek istiyorum. O nerde? Fakat melek bir anda bocalamýþtý sanki. Yine de hemen toparlanýp ona acý bir þekilde gülümsedi. - Mecnun’un kendisi þu an cehennemde evlat. Ama hemen sana onun suretinde bir baþka melek ihsan edebiliriz. Ne kadar da kolay söylemiþti! “Mecnun cehennemde…” Ne olacaktý þimdi ona? Cehennem ateþinde yanacak mýydý? Leyla onun kusurlu ama narin tenini incitmemek için yanaðýný bile korka korka okþarken cehennem ateþi ona nasýl kýyacaktý? “Nasýl ya?” diye inledi. Üzüntüden hiçbir þey düþünemiyor, bu duruma hiçbir anlam veremiyordu. Yaþlý melek ise sanki onu daha fazla üzmemek için olacak dikkatlice konuþmaya baþladý: - Sen de biliyorsun Leyla kýzým. Mecnun inançsýzdý, Tanrý’mýza inanmýyordu, o yüzden de bu affedilmez günahý nedeniyle sonsuza kadar cehennem azabýna mahkûm edildi. Bu kadar kolay mýydý cehenneme gitmek? Oysa Mecnun hayatý boyunca karýncayý bile incitmemiþti. Her þeyiyle kusurlu olsa da belki de tek kusursuz yaný tertemiz kalbiydi. Hiçbir insanýn hakkýný yememiþ, kimsenin kalbini kýrmamýþtý. Evet, belki de iþlediði en büyük günah Tanrý’ya inanmamak olmuþtu, ama sýrf o günahý yüzünden Leyla’dan ayrý düþmüþtü ya, daha ne kadar büyük bir azap çekebilirdi ki? Tanrýya inanmazlýðý yüzünden Leyla’nýn ailesi onu istememiþti, Leyla da ondan vazgeçmiþti. Daha baþka bir cezaya ne gerek vardý? Severken ve sevilirken yaþanan ayrýlýðýn ateþinden daha beter mi yakacaktý cehennem ateþi? Leyla anlamýyordu, aðlýyordu. Yaþlý melek ise onu sözde teskin etmeye çalýþtý: - Üzülme evlat. Eðer onu özlüyorsan sana hemen onun suretinde bir melek ihsan ederiz. Bu muydu çözüm, bu teklif hiç Leyla’nýn acýsýný dindirebilir miydi? Onun suretindeki o melek Mecnun’un Leyla’yla paylaþtýklarýný paylaþmýþ mý olacaktý? Leyla’ya bakarken hissettiklerinin binde birini duyacak mýydý? Mecnun’un çektikleri ve tattýklarýndan haberi olacak mýydý, onun yaþadýklarýnýn sadece birini bile yaþamýþ mý olacaktý? Hayýr, bu kadar kolay deðildi. Mecnun’un birebir kopyasý karþýsýna dikilse bile Mecnun’u Mecnun yapan her þey cehennemde yanmaya devam edecekti. Oysa Leyla Mecnun’un sýrf görünüþünü istemiyordu, sýrf bunu isteseydi hayatý boyunca bile ondan bin kat daha güzel görünen bir yýðýn insan tanýmýþtý. Ama hiçbirisi Mecnun’un yerini tutmamýþtý. Leyla Mecnun’un ruhunu istiyordu, bir de baþka sadece kendisinin tamamladýðý o eksik ruhu tamamlayan eksik bedenini… Fakat hepsi þu an cehennemde kim bilir ne acýlar çekiyordu. Leyla hýçkýrýklarý arasýnda zar zor haykýrdý: “Hiçbir þey istemiyorum, yalnýz kalmak istiyorum!” Leyla hâlâ cennetteydi ve yapayalnýz aðlýyordu. Geç de olsa Mecnun’a âþýk olmuþtu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seyda Kesikoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |