..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Her þey ancak sevgiyle satýn alýnabilmelidir. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




11 Haziran 2014
Demokratik Deliler Devleti (3d) - 1  
Ömer Faruk Hüsmüllü
-Delilerle ilgili masallarý ancak ve ancak bir deli anlatýrsa inanýn.-Sanki, masal anlatayým diye de insanlar deli oluyordu!


:ADFF:


-Delilerle ilgili masallarý ancak ve ancak bir deli anlatýrsa inanýn.
-Sanki, masal anlatayým diye de insanlar deli oluyordu!
**
Bir masal anlatacaðým, deli masalý. Masallarýn hayal ürünü olduðunu söylememe bilmem gerek var mý? Ama olsun, ben gene de söyleyeyim de bazýlarý üzerine alýnmasýn.
Masallarda olaðanüstü olaylar ve olaðanüstü kahramanlar vardýr. O nedenle de dinleyicinin aklýný zorlayýp hayal gücünü kullanmasýný saðlar. Bizim kahramanlarýmýz bu özelliklere sahip mi? Doðrusu bilmiyorum, en iyisi bu konuda kararý siz verin!
Bizler masallarla büyüdük. Çoðunlukla dedelerimiz, ebe(nine)lerimiz bazen de anne ve babalarýmýz bize masallar anlatýrlardý. Hele soðuk kýþ günlerinde sýcacýk sobanýn baþýnda o masallarý dinlemenin zevki bir baþkaydý. Bir de yanýnda soba üzerinde kýzaran kestanemiz ya da patlamýþ mýsýrýmýz varsa, gel keyfim gel! Kestane ve mýsýr bulamadýðýmýzda ya bütün olarak patatesi sobanýn sýcak külüne gömerdik ya da ince ince kesip sobanýn kýzgýn sacýna yapýþtýrýp kýzartýrdýk. Þimdikilerin cips dediklerini biz yýllar önce zaten keþfetmiþtik. Üstelik bizim cipsimizde gram yað yoktu ve tabii ki o nedenle de saðlýklýydý. Hiçbir þey bulamazsak mangaldan küçük bir köz alýp bir kesmeþekerin üzerine koyardýk ve eriyince de yerdik. Þimdilerde galiba buna karamel deniyormuþ.
Ayný masalý defalarca dinlediðimiz halde gene de býkmazdýk. Aksine bir kere daha, bir kere daha anlatmasý için dedemizi, ebemizi sýkýþtýrýrdýk. Bu sýkýþtýrma ya da ricayý sadece onlara yapabilirdik, anne ve babamýza deðil. Çünkü nazýmýzý ancak içlerinde torun sevgisi olan, bazen torunun çocuðundan da daha çok sevildiðini söyleyen bu yaþlý insanlar çekerdi.
Kaf daðýnýn arkasýna, periler padiþahýnýn ülkesine gitmekten hiç býkmazdýk. Beyaz atlý prens, pamuk prenses, cüceler, kýrmýzý baþlýklý kýz, süpürgesinin üzerine binerek uçan kötü kalpli cadý, insan baþlý yýlan, bir dudaðý yerde diðer dudaðý gökte olan dev, yedi baþlý canavar, gülyabani, þahmeran, Zümrüdüanka, çizmeli kedi, keloðlan adeta bizimle beraber yaþardý. Bazýlarýndan korkardýk, bazýlarýný severdik, bazýlarý gibi olmak isterdik…
Pamuk Prenses’e o zehirli elmayý veren Kraliçe’den daha doðrusu cadýdan nefret ederdik. Pencereden bakan Pamuk Prenses’e zehirli elmayý uzatýrken sanki sesimizi duyacakmýþ sanýp “Sakýn alma! O elma zehirli.” Diye baðýrýrdýk. Alýnca da “ah, vah” çekmeye baþlardýk. Kýrmýzý Baþlýklý Kýz’ý da hain kurttan kurtarmak isterdik ama gene baþarýsýz olurduk. Kurdun kýzcaðýzý bir lokmada yutuvermesi karþýsýnda ne yapacaðýmýzý þaþýrýrdýk. Neyse ki bu üzüntü ve þaþkýnlýðýmýz Kýrmýzý Baþlýklý Kýz’ýn ve büyükannesinin bir avcý tarafýndan kurdun karný yarýlarak çýkarýldýðýný duyduðumuzda sevince dönüþürdü.
“Bir varmýþ, bir yokmuþ” tekerlemesiyle masala baþlardý büyüklerimiz; “evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellal iken, ben ninemin beþiðini týngýr mýngýr sallar iken” diye de devam ederlerdi. Bunlar anlatýlýrken küçücük pirenin nasýl berberlik yapabildiðini daha doðrusu o kocaman makasý nasýl tutabildiðini düþünürdük. Ya devenin tellallýðýna ne demeli? Kim bilir ne gür çýkýyordur sesi? Belki de yeri göðü inletiyordur! Doðrusu tellallýk için iyi bir seçenek… Ninemizi beþiðe sýðdýrmak ise hiç de zor deðildi, çünkü insan yaþlandýkça küçülüyordu. Nineciðim de iþte ufacýk kalmýþtý artýk…
“Az gittik, uz gittik. Dere tepe düz gittik. Bir de dönüp baktýk ki bir arpa boyu yol gitmiþiz.” Sözünü duyduðumda “Öyleyse, niye gittik?” diye sorardým kendime.
Masallarýn sonunda çoðunlukla iyiler, doðrular kazanýr; adalet yerini bulur. Tersi olursa dinleyici hayal kýrýklýðýna uðrar, üzülür, içini bir sýkýntý kaplar. Gerçi sonunu dinleyemeden uykuya daldýðýmýz da çok olurdu ya…
Sahi, sevgili okurlar sizlerin de uykusu gelmiþ olmasýn? Lütfen çekinmeyin, geldiyse yataðýnýza uzanýp kapatýn gözlerinizi. Sizlere renkli rüyalar… (Rüyalarýmýzýn bir kýsmýnýn renkli olduðunu biliyorsunuz deðil mi? O nedenle bu dilek laf olsun diye söylenmemiþtir!) Uyumayanlar için anlatmaya devam edelim:
Bizim masalýmýz bir akýl hastanesinde geçiyor. Burada yaþayan altý yüze yakýn akýl hastasý ve yüz civarýnda da görevli personel vardý. Etrafý yüksek duvarlarla çevrili dikdörtgen þeklinde yüzlerce dönümlük bir bahçenin içerisinde çeþitli amaçlar için kullanýlan altý tane bina bulunuyordu. Bahçe duvarlarýnýn üzerindeki dört tane gözetleme kulesi ile burasý bir hastaneden ziyade adeta bir hapishaneye benziyordu. Birkaç metre yüksekliðindeki demir kapýsý ile ise dýþarýdan bakýldýðýnda bir kale izlenimi yaratýyordu.
Bu yüzlerce dönümlük arazi hanedan soyundan gelen bir bayana aitmiþ ve vakti zamanýnda burada bu ailenin bir av köþkü varmýþ. Zaten arazi yerleþim yerlerinden oldukça uzak bir yerde, ormanla çevrili. Bu bayan, üç çocuðunun üçünü de daha çok küçük yaþlarda iken çeþitli hastalýklar yüzünden kaybettiðinden bu araziyi hastane yapýlmak þartýyla devlete baðýþlamýþ. Uzun yýllar arazi boþ kalmýþ, geçen zaman içinde taþ yapý olmasýna raðmen sekiz odasý bulunan av köþkü bile tahribata uðramýþ. Neden sonra devlet buraya hastane inþa etmeye karar vermiþ, ayrýca av köþkü de restore edilmiþ.
Buranýn sakinlerini de size kýsaca tanýtayým: Hastalarýn hepsi erkek, kadýn hiç yok. Neden böyle bir uygulama yapýldýðýný bilmiyorum. Vardýr elbet bir sebebi! Hastalarýn içinde durumu çok aðýr olanlar bulunduðu gibi iyileþtikleri halde burada kalmaya devam edenlerin sayýsý da az deðil. Neden iyileþtikleri halde bu insanlar taburcu edilmezler? Çünkü bunlarý çoðu burada aileleri tarafýndan unutulmuþ. Bazýlarý da kendilerini unutturmuþ. Çünkü herhangi bir geliri ya da malý mülkü olmayan bir insan buradan çýkarsa hayatýný nasýl devam ettirecek? Burada yatacak yeri var, yemeði var, banyosunu yapabiliyor, çamaþýrlarý yýkanýyor. Dýþarý çýktýðýnda bunlarýn hepsinden yoksun kalacak.
Neyse, eksik kalan bilgileri daha sonra da anlatabilirim. Þimdi biraz kendimden bahsedeyim: Ben bu hastaneye geleli tam on bir sene oldu. Deliydim, ama þimdi iyileþtim. Ya da en azýndan ben öyle düþünüyorum, yani iyileþtiðimi zannediyorum. Arada sýrada zýrvaladýðým oluyorsa da bunun pek önemi yok. Hastanedeki insanlarýn hepsini olmasa bile çoðunu tanýyorum. Binalardaki odalarýn tamamýný dolaþtým, bahçede ayak basmadýðým yer kalmadý. Bir ara kaç tane aðaç olduðunu bile saymýþtým.
Bahçe dedim de aklýma geldi, anlatmadan geçmeyeyim. Bahçenin tamamýný dolaþmaya kalksanýz bu saatlerinizi alýr. Bu bahçede neler yok ki? Futbol, basketbol, voleybol sahalarý, onlarca çardak diðer deyiþiyle kameriye, yüzlerce üzerlerinde çeþitli belediye ve firmalarýn adý yazýlý oturma banklarý. Mevsimine göre her türlü çiçekler: Yani laleler, papatyalar, yaseminler, zambaklar, nergisler, kasýmpatýlar, hanýmelleri, menekþeler, sarmaþýklar, sardunyalar, lavantalar, karanfiller… Hangi birini sayayým. Aðaçlar da öyle. Mübalaða etmiyorum binlerce aðaç var bahçede.
Bahçenin hemen hemen yarýsý hastalarýn kullanýmýna verilmiþ. Ancak öteki yarýsýna hastalarýn geçmesine izin yok. Zaten ayrýlan kýsým hastalarýn ihtiyacýna yetiyor da artýyor bile. Diðer yarýsýna tel çit çekilerek görevlilerden baþkasýnýn girmesine izin verilmiyor. Çünkü o bölümde sebze ve meyve yetiþtiriliyor. Elde edilen ürün hastalarýn beslenmesi için kullanýlýyor.
Bahçeyi kýsaca tanýttýktan sonra tekrar kendime döneyim: Kendimi iyi hissettiðim halde niçin buradan gitmediðimi bana sorabilirsiniz. Yukarýda da izah ettim, bazý insanlarýn dýþarýdaki hayatla mücadele edebilecek güç ve imkanlarý yok. Benim için de bu geçerli. O yüzden birçok kiþinin yaptýðý gibi ben de hastalýk numarasý yapýyorum. Numara yapýyoruz da doktorlar bunu fark etmiyorlar mý? Sanýrým onlar her þeyin farkýnda olmalarýna raðmen bizleri idare etme yoluna gidiyorlar.
***
(Bu taslaðýn yani ön çalýþmanýn ileride kitap olarak yayýmlanmasý düþünülmektedir. O nedenle okuyucularýmýzýn eleþtiri ve önerilerine ihtiyaç duyulmaktadýr. ÖFH)
**
Devam edecek....



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.