Gençliðinde müzik öðrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Ýyi dostu olanýn aynaya gereksinimi yoktur. Mevlâna Aynalar, günümüzde, genellikle cam levhalarýn bir yüzü, ince bir gümüþ tabakasý ile sýrlanarak elde edilir; yani aslý camdýr. Cam ýþýðý olduðu gibi geçirirken, ayna ýþýðýn hemen hemen tamamýný yansýtýr. Zihnimiz de bazen cama, bazen de aynaya benzer. Bazý kiþiler ken-dilerine gelen her þeyi, ya olduðu gibi, ya da deðiþtirerek karþýsýndakilere yansýtýrlar. Bazýlarý ise, cam gibi þeffaftýrlar sanki, kendilerine ulaþan her þeyin içlerinde geçip gitmesini yeðlerler. Aþaðýda, yaþamýmýzdaki yansýmalara, aynalarla olan benzerliði açýsýndan, ayna tutmaya çalýþtýk. Aynalar bulunulan yeri daha geniþ ve aydýnlýk gösterirler; yani bir ferahlýk sözkonusudur. Düþünceleri ayna gibi parlayan kiþilerin olduðu ortamlarda da, ferahlýk hissi hâkimdir; sanki orasý daha aydýnlýktýr. Aynalarla kaplý odada bir mum yakýnca, onlarca mum yanýyormuþ gibidir. Düþünceleri ayna gibi parlak olan insanlarla birlikte olunca, sayýsýz düþünce yansýmasý, düþünce zenginliði, fikir bolluðu yayýlýr etrafa. Yayýlma, yayýlmayý tetikler; farklý düþünceler ortaya çýkar da çýkar. Ýþte zenginlik bu deðil midir ? Bazý tür aynalar, görüntüyü olduðundan çok daha büyük veya küçük gösterirler. Yani gerçekleri deðiþtirirler. Ýnsanlardan bazýlarý bu tür aynalara benzerler, kendilerini olduklarýndan farklý gösterme çabasýndadýrlar. Bu çaba, genellikle de kendini olduðundan daha büyük gösterme þeklindedir. Daha büyük gösterme denince; kendini daha güçlü, daha zengin, daha akýllý, daha kültürlü, daha bilgili, daha sevecen…gibi bir çok konu akla gelir. Buna karþýlýk, kendini olduðundan daha küçük gösterme eðiliminde olan insan sayýsý daha azdýr. Kendini küçük görme ve gösterme derecesi arttýkça, psikolojik açýdan rahatsýz olduðu kabul edilir. Halbuki bu yaklaþým, kendini olduðundan daha büyük gösterme çabasýnda olanlar için, problem olarak kabul edilmez nedense. Problem yokmuþ farzedilir; çünkü büyük bir kesim böyledir de ondan. Mütevazýlik bu arada kaynar gider. Aslýnda alçak gönüllülük bir erdemdir, herkeste kolay kalay rastlanmaz. Günümüzde mütevazý, yani alçak gönüllü davranan kiþiler sayýca oldukça azdýr ve dikkate dahi alýnmazlar ne yazýk ki ! Aynaya baktýðýmýz zaman, sanki tersimizle karþýlaþýyoruzdur. Yani sað ve sol taraflarýmýz yer deðiþtirmiþtir. Daha açýk anlatýmla, aynadaki sað elimiz olarak algýladýðýmýz, aslýnda sol elimizdir. Bu da bize hiçbir þeyin aslýnda göründüðü gibi olmadýðý, ilkbakýþta kesin kanýya varmanýn insaný yanýltabileceðini göstermektedir. Bu nedenle bir fikir, düþünceyi, doðru olarak kabul etmeden önce, irdelemeli, araþtýrmalý, ona farklý açýlardan bakmaya çalýþýlmalýdýr. Aynalar cömerttir. Üzerine düþen ýþýðý, görüntüyü olduðu gibi geri iade ederler, bir bakýma vericidirler. Önemli olan kendine saklamak deðil, paylaþabilmektir. Paylaþma, verme, eðer gönülden olursa bir anlam taþýr. Verme arttýkça kiþi kayba uðramaz. Aslýnda, gönülden vermenin tadýna varýlmýþ olsa, alma ikinci plânda kalýr. Verme daha önce alýnan bir þeyi, iade etmektir . Etrafýmýza kýsa bir bakýþ, almanýn mý, yoksa vermenin mi çok yaygýn olduðunu bize gösterir. Ne yazýk ki, çoðumuzda alma, saklama, biriktirme, çoðaltma fikiri saplantý hâlindedir. Bir düþünürün çok sevdiðim bir sözünü burada tekrarlamak isterim : “ Bize vermenin gerçek anlamý deðil, görüntüsü öðretilmiþtir. “der. ” Allah versin “sözcüðünü de dilimizden hiç düþürmeyiz. Bu iki kelime, bize, vermenin görüntüsü öðretilmiþtir deyiþinin güzel bir örneðidir. Aynadakiler birer görüntüdür sadece. Asýl aktör içeridedir. Ýnsanoðlunun asýl aktörü, oyuncusu onun düþünceleridir. Her þeyimiz düþüncelerin dýþarý yansýmasýndan ibarettir. Bu da, görüntüyle uðraþmanýn faydasýz olduðunu, asýl aktöre, yani düþüncelere ulaþmanýn gerekliliðini gösterir. Düþünceye ulaþma da, ancak düþünce ile mümkündür. Diðer bir deyiþle, düþünce zengini olursak eðer, karþýmýzdakine ulaþabiliriz. Bu da ancak zihinimizi geliþtirmekle gerçekleþebilir. Zihin nasýl geliþtirilir? Farkýndalýk, herþeyi dikkatli izleme, okuma, yazma, gözlemleme zihnin geliþmesini saðlayanlardandýr; ancak irdeleme þarttýr. Bir þeyin olduðu gibi kabul edilmesi, zihni tembelleþtirir, körleþtirir. Yaþamýmýza etki eden her þey, gelenek, görenekler, inanýþlar, tüm dogmalar irdelenebilmelidir. Ýrdeleme zihnin geliþmesini, düþünce sisteminin saðlýklý çalýþmasýna yardýmcý olur; ama insanlar, genelde zihin tembelidir. Olduðu gibi kabul etmek, kolayýna gelir insanlarýn. Çevre de bizi etkiler. Bugüne kadar bize ezberletilen, dayatýlan, iletilenler eðer irdelenirse, yanlýþ çýkma olasýlýðý her zaman vardýr. Bu göze alýnmak istenmez ve karþý çýkýlýr irdeleme olayýna. Þimdi karþýmýzda iki seçenek var; ya her þeyi olduðu gibi kabul edeceðiz, böyle gelmiþ böyle gider diyeceðiz, tembel, âtýl bir zihinle yaþamaya mahkûm olacaðýz; ya da aklýmýza uymayan, bize ters gelen þeyleri irdelemeye çalýþýp ( neden, niçin, nasýl, niye sorularýna cevap arayarak ), zihnimizi her bakýmdan farkýnda, aktif, saðlýklý halde tutmaya çalýþacaðýz. Eðer ikinci seçeneði tercih ederseniz, çevrenin tepkilerini de göðüslemeye hazýr olmalýsýnýz. Aynayý ayna yapan arkasýndaki sýr’dýr. Sýr olmazsa ortada sadece cam kalýr. Cam ise arkasýndakini saklamaz, tüm açýklýðý ile gözler önüne serer. Iþýk camdan içeri süzülüp geçer gider, geri gönderilmez. Bir bakýma evrendeki “Karadelik” lere benzer. Karadelikler, enerji dahil herþeyi içine çeken, yutan oluþumlardýr. Cam da sanki tüm ýþýðý, enerjiyi içine çeker, içinden geçmesine izin verir. Ýade etme gibi bir özelliði yoktur; bir bakýma tepkisizdir. Ancak cam görünmez bir engeldir ayný zamanda. Bazen büyük alýþveriþ maðazalarýnda veya cadde-lerdeki maðazalarda, önünüzde bir þey yok zannedersiniz, camdan bölmelere çarparsýnýz. Görünmez engel oluþtururlar camlar. Halil Cibran :“ Öðretilerin çoðu pencere camý gibidir, arkasýndaki gerçeði görürsün, ama cam seni gerçekten ayýrýr.” der. Ne kadar doðru bir söz ! Zihnimizin yarattýðý görünmez engellere ne kadar çok benziyor. Zihnimiz bir takým dogmalara sahiptir. Bunlarý aþmak oldukça zordur: O denli zordur ki, büyük çabalar gerektirir. Yýllarýn birikimidir bu dogma bilgiler. Bu bilgiler çocukluðumuzdan beri zihnimize âdeta kazýnmýþtýr. Doðru veya yanlýþ orada durur. Bunlar âdetler, ananeler ve her türlü inanýþlardan kaynaklanýr çoðu kez. Bazý kiþiler de aynaya benzer. Ayna nasýl ýþýðý, görüntüyü yansýtýyorsa, tepki veriyorsa bu kiþiler de sizin yaklaþýmýnýza karþýlýk verirler. Bazý zihinler, her etkiye tepki gösterirler. Ver-dikleri tepkinin doðru veya yanlýþ olmasý önem taþýmaz onlar için. Bu kiþilerin zihinleri daima yorgundur; sanki devamlý savunmadadýrlar. Daima tetiktedirler, her an bir saldýrý gelebilir ve her saldýrýyý püskürtmek gerektiðine inanýrlar. Böyle bir durumu gözünüzde canlandýrýn lütfen. Ne kadar dayanabilir bu tarz bir yaþama, o zihin? Zihnimize dýþarýdan o kadar çok girdi hücum eder ki; zihin artýk her ataða cevap veremez hâle gelir. Sonunda zihinsel sorunlar baþgösterir. Bazý insanlar ise cama benzerler. Cam nasýl ýþýða tepki/ cevap vermezse, bu tür insanlar da sizin yaklaþýmýnýza cevap/ tepki vermezler: Sadece alýcýdýrlar. Sanki sömürülüyormuþ hissine kapýlýrsýnýz. Her etkinin, her girdinin içlerinden geçip gitmesine izin verirler. Tepki/cevap vermek onlarýn dilinde yoktur. Bu tür insanlar “ vurdumduymaz” , “ gamsýz” olarak tanýmlanýr. “Ne kokar, ne bulaþýr “ deyimi onlar için söylenmiþtir sanki. Bu kiþilerin zihinleri hiç yorulmaz, yorulmadýðý, yani iþlemediði için de parlamazlar. Gittikçe körelirler, donuklaþýrlar. En güzeli her halde orta yolu seçmektir. Hangi tür zihne sahip olan insanlar daha mutludur sizce ? Aynayý ayna yapan arkasýndaki sýr ise, insaný insan yapan sýr, onun düþünceleridir. Düþüncelerin niteliði ve niceliði sýr’rýn kalitesini belirler. Sýr kaliteli ise yansýtma mükemmeldir. Bunun için düþüncelerimizi yeni bilgi ve fikirlerle, yeni bakýþ açýlarý ile, yeni yaklaþýmlarla beslemeliyiz. Hiçbir bilgiyi dogma, olarak kabul etmemeli onu irdelemeliyiz. Bu tarz beslenme, zihnin farkýndalýðýnýn da artmasýna yol açar: Artýk herþeye daha farklý açýlardan bakýyoruzdur. Aynaya ne kadar sýklýkla ve süre ile bakýyoruz? Aynaya bakma sýklýðýmýz ve süremiz oldukça azdýr. Bu süre ve sýklýk bayanlarda fazladýr; ama onlarýn bakma nedeni, sadece fiziksel görünümlerini izlemek içindir. Aynada kendinizi dikkatlice izlediniz mi hiç? Sadece uzaktan deðil, yakýndan gözlerinizin içine, uzun süre baktýnýz mý? Bakmalýsýnýz! Gözler, kalbinize, düþüncelerinize açýlan bir yoldur sanki. “Gözler yalan söylemez” derler. Aynada gözleriniz size ne anlatýyor, dinlemelisiniz. Kendimizle yüzleþmenizi saðlayabilir; kalbimizin yumuþadýðýný hissedebilirsiniz. Ben ne yapýyorum diye sorun aynadaki size. Mutluluðunuzu, mutsuzluðunuzu, sevincinizi, üzüntünüzü paylaþýn aynayla. Gözlerinizdeki ifadeye bakýn, ne anlatmaya çalýþýyorlar size? Sadece bir defa bakmayýn; sýk sýk aynaya bakmaya ve kendinizle dertleþmeye çalýþýn. Bir süre sonra aynadaki sizin, size cevap vermeye baþladýðýný, zihninizde beliren düþüncelerden anlamaya baþlayacaksýnýz. Þimdi, aynada kendisi ile konuþuyor, üþüttü herhalde demelerinden korkuyorsunuzdur. Haklýsýnýz! Herkesin ortasýnda bunu yapmamalýsýnýz. Banyoda, odanýzda, müsait bir yerde ayna ile konuþabilirsiniz. Konuþmanýzý yüksek sesle yapmanýz da gerekmez, sessizce de yapabilirsiniz. “Ýyi dostu olanýn aynaya ihtiyacý yoktur. “ der Mevlâna. Ayna kadar, sizi, size tüm gerçekliði ile yansýtan bir dostunuz varsa eðer, çok þanslýsýnýz demektir. Böyle dostlar herkese nasip olmaz; onun kýymetini bilin. Ne yazýk ki böyle dostlarýmýz pek sevilmezler. Ýþin garip tarafý toplumda da pek de kabul görmezler. ” Doðrucu Davut “ diye adlandýrýlarak, bir çeþit tenkit edilirler bu kiþiler. Çünkü bizim görmek istemediklerimizi bize gösterirler, duymak istemediklerimizi bize söylerler. Hepimizin böyle dostlara ihtiyacý olduðu kesin. Ancak cesa-reti olanlar ve çekinecek bir þeyleri olmayanlar böyle dostlara sahip olmayý arzu ederler.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © sedat Yalçýn, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |