..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye baðlý deðil. Devam etmek için F11'e basýn...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam > Zeliha DEMÝREL




7 Ocak 2003
Civan Perçemi  
(Mavi Ayakkabýlý Kýz)

Zeliha DEMÝREL


Adým neden Yasemin deðil de Þerba?, Naylon atkýlý ayakkabýlarým ayaðýma neden sýðmýyor?, Kaç yaþýndayým?, Steinback’in ‘kýzýl saçlý azize’ sinin ne iþi var benimle?...Pastel boya resimlerime neden eskimiþ tahta terliklerden çerçeveler yapýyorum? Yaðmur ha


:DJHI:
On sekiz temmuz sabahý uyandýðýmda kendimi çok yorgun bir o kadar da dingin hissediyordum. Beynim boþalmýþ gibiydi. Baþýmý hissetmiyordum. Sadece göz çukurlarýmda derin sessiz acý vardý. Gözlerimi yokladým ellerimle gözlerim yerinden çýkarýlmýþtý. Kocaman kocaman boþluklar kalmýþtý göz çukurlarýmda... Burnum hala yerindeydi, dudaklarým da...Uyanmýþ mýydým? Bunu düþündüm neredeydim? Nikah törenin de mi? Evde mi? Otobüste mi?... rüya içinde miydim? Rüya dýþýnda mý? Yoksa rüya ile uyanýklýk arasý garip bir durum mu yaþýyordum? Yüzlerce mekan, deðiþik insanlar, tanýmadýðým bilmediðim yerler, yoksa bu yerler de mi yaþýyorum ben hepsinde birden. Marul saçlý çisel nereye kayboldu? Raziye Nine ile mi yolculuk yapýyorum?, Adým neden Yasemin deðil de Þerba?, Naylon atkýlý ayakkabýlarým ayaðýma neden sýðmýyor?, Kaç yaþýndayým?, Steinback’in ‘kýzýl saçlý azize’ sinin ne iþi var benimle?...Pastel boya resimlerime neden eskimiþ tahta terliklerden çerçeveler yapýyorum? Yaðmur hala yaðýyor mu? Minik dutpaze ýslandý mý? O da yaðmuru sever mi?


Gözlerimi avuçlarýma alýyorum. Soru sorar gibi bakýyorlar bana. Bizi neden çýkarttýn der gibi?.. Açýk kahverengi sehpanýn üzerine býrakýyorum onlarý. Birdenbire bir elimde maket býçaðý diðerinde biraz eski sürünmüþ paspartu kartonu beliriveriyor. Kartondan parçalar kesiyorum, kestiðim parçalar teker teker gözlerime ulanýyor; kollarý, elleri, bacaklarý, ayaklarý oluveriyor o anda gözlerimin Kendi oldular þimdi diye geçiriyorum içimden. Aklým, mantýðým, bedenim,iradem,... bende kalýyor. “Artýk gözlerim özgür, gördükleri gibi görebilecekler, görmek istedikleri gibi deðil. Kimse onlar için ‘gözlerini benden kaçýrdý’ diyemeyecek. Onlar da gördüklerini görmezden gelemeyecekler artýk. Çocuk tartýcýlarý, selpakçý kýzý, kartoncu dede ve nineyi, .... Onlarý karton bedeniyle baþ baþa býrakýyorum. Arada bir yanlarýna gidiyorum. Fýsýltýlarýný dinliyorum. Beni istemiyorlar. Karton beden yaptýðým için kýzýyorlar.

Geceyi yýkýk dökük geçiriyorum. Ellerimi uzatýyorum geceye deðiyorlar... Saat kaç? Bu kaçýncý uyanýþým? Neden bu kadar aðýrlaþtý bedenim? Saða sola dönemiyorum. Hala midem bulanýyor. Bacaklarýmdan her lifi baþka biri çekiyor sanki. Lifleþmiþ aðrýlar bütün bacaklarýma yayýldý. Lif çekicilerin hepsini öldürmek geçiyor aklýmdan. Falçatam nerede?... Kýpýrdanamýyorum. Saçlarým neden rengarenk? Her telini baþka bir renge kim boyadý?

Bir hayalin peþinden koþuyorum yillardir. Þehir þehir dolaþiyorum bu hayalim için. Sanki daha önce de dolaþtigim, gezdigim, kara dut yedigim, çaglayanlarindan sular içtigim, denizlerinden maviyi çektigim, yildizlarindan dolunayi seçtigim, aynalarina saçlarimi saçtigim þehirler bunlar. Elimle koymuþ gibi buluyorum her yeri. Çok yaklaþtigim fakat þimdiye kadar bir türlü bulamadigim o çocukken giydigim nötr mavi renkli naylon ayakkabinin peþindeyim hala. O kadar çirkin ve rahatsiz ayakkabilar ürettiler ki, yillardir ayaklarimin rahatsizligindan terlikle dolaþiyorum sokaklarda... Bir de terliklerin içlerini tahta yapmazlar mi? Adim yakin çevremce ‘ tahta terlikli’ ye çikti. Ne iþe yaradigini hala anlayamadigim küçük ayak parmaklarim nasirdan görünmez oldu. Çocukluk rahatligimi ariyor ayaklarim sokaklarda, çarþilarda, camekanlarda... Tamam naylon olmasindan vazgeçiyorum fakat rengi ille de cobalt mavisi gibi nötr mavi olmali. Belki de rengi ayaklarimi mutlu kilacak. Ya da ben ayaklarimi kandirabilirim...Tam yaklaþtim derken ya som maviye rastliyorum ya da prusya mavisi atkili ayakkabiya....

Adým Þerba. Tam kýrk yaþýndayým. Bu ne biçim isim dediðinizi duyar gibiyim çoðunuzun. Doðup büyüdüðüm köylerde Þehriye ismi yaygýn olarak kullanýldýðýndan ve bu adý taþýyanlara Þehriye abla demek hem uzun hem de zahmetli geldiði için kýsaltýlýp Þerba diye söylenegelmiþ yýllardýr. Bana da þerba adýný böylece koymuþlar. Anneannemin adý. Nüfus cüzdanýmda da Þerba yazar adým. Belli ki altmýþlý yýllarýn baþlarýnda nüfus memurlarý bu isme alýþýktýlar ya da Þehriye Abladan haberleri yoktu....

Bugün gene hayalimi belki bulabilirim umuduyla dýþarý çýktým.Yol düzenlemesi yapýldýktan sonra hiç geçmediðim Kale Ýçi’ni de dolaþtým. Sevgili Cengiz Bektaþ Hocamýzýn yoðun çalýþmalarý ve belediyenin öncülüðünde gerçekleþtirilmiþ olan Kale Ýçi’ndeki düzenleme buranýn dokusuyla adeta özdeþleþmiþ. Ýrili ufaklý kýrýlmýþ granit taþlarla arnavut kaldýrýmý havasýnda yapýlmýþ yeni düzenleme hoþ yaþamlara gebe... Iþýðýn kýrýk kýrýk çarpmasýyla granit taþlara, þemsiyeleri birbirine karýþmýþ kadýnlar beliriveriyor taþlar üzerinde. Bir de taþ divan sinileri var ortalarda. Divan sinilerini bilir misiniz? Eskilerden etrafýna en az on beþ yirmi kiþinin oturup yemek yediði yuvarlak çoðunlukla bakýr siniler. Ýþte burada da taþ siniler iþlenmiþ küçük elips taþlardan ara ara...Tam ortasýndan da sularýn fýsýldadýðý; dar çeperli, çarþý içindeki ana cadde boyunca salýnarak ilerleyen, granit grisinden biraz bürünmüþ, oldukça minik bir ýrmak gülümsüyor yürürken sizlere... Masallardaki ya da hayallerdeki büyülü sular geliveriyor aklýnýza hemen. Hayaller dedim de; gözlerinizi kapatýp bir tepecik hayal edin ve tepeciðin en tepesinden baþlayýp eteklerine kadar yürüyen sokaklar düþünün ve de sokaklarý birbirine kavuþturan ara sokaklar... Veya bir örümcek aðýný tam da ortasýndaki minik çokgenden tutup mandalla çamaþýr teline astýðýnýzda alacaðý þekli düþleyin...Aðýn yatay ve düþey her bir çizgisi að çarþýnýzýn sokaklarý olsun. Sokaklara hayal ettiðiniz kadar dükkanlar maðazalar vitrinler yerleþtirin. Mutlaka sizin hayal dükkanlarýnýz kale içindedir. Hatta bakýn, hanýmeli kokan þekercinizle, revani kokan çiçekçiniz tam da koyduðunuz yerde duruyor. Siz de önündesiniz þimdi....

Kale Ýçi böyle bir masal çarþýsý Denizli’de. Hani her þehrin ilk izlerini taþýyan eski çarþýlarý vardýr ya; bir türlü vazgeçemediðimiz, her yüzyýlda karþýlaþtýðý hoyrat ellere meydan okuyan, baþlarýndan geçen onca felakete raðmen inatla yaþama direnen kadýnlar gibi yýllandýkça buram buram gizem kokan çarþýlar. Her þeyin eskitilmiþ kokusuna kadýn kokusu karýþýr bu çarþýlarda. Yeni eþyalar bile eski izler taþýr, bilmem kaçýncý yaþamlarýnda yaþamýn ve zamanýn neresinde duracaklarýnýn meraklý yüzleriyle bakarlar size... Canýnýz karabiber çektiðinde dövülmemiþinin orada mutlaka olduðunu bilir de arada bir uðrarsýnýz, ya da özlediðiniz geçmiþinizden bir naftalindir, bazen saatlerce çýkmaz ayný aralardan defalarca gelir geçer ve aradýðýnýzý mutlaka bulursunuz. Bu çarþýlarda; rezeneden banyo kesesine, gelin tellerinden ýhlamur kokulu misklere; kirmandan makreme boncuklarýna, cezeryeden civan perçemine kadar her þeyi ama her þeyi bulursunuz ya Kale Ýçi iþte tam da içimizde bu tadý býrakan bir çarþý. Çarþýyý içinde bulunduran semte de Kale Ýçi adýný vermiþ olmalarý sanýrým bu tada doymamýþlýklarýndan olacak.

Her biri diðerinin dizinin dibine yaslanmýþ yüzlerce mekanýn önünde geçit resmi yapacaðýnýzý düþünür hangi taraftan yürüyeceðinize kendi kendinize kararsýz kalýrsýnýz. Kiminden acý badem kokusu, kiminden ise niþadýr buðusu yükselen irili ufaklý beyazlý, sarýlý, kýrmýzýlý, kahverengili,...çok ama çok dükkan. Hatta acý sarýya boyanmýþ olanlarýný bile görmeniz mümkündür. Bazýlarýnýn ahþap olan kapý ve pencere doðramalarý yýllarýn yorgunluðunu her bir oyuðunda hissettirir. Bazýlarýnýn ise kapý ve pencereleri yoktur. Bütün samimiyetleriyle karþýlarlar sizi. Arada bir baþýnýzý kaldýrýp gökyüzünü gördüðünüz de olur, elektrik tellerinin naylon brandalarý diktiði, çinkolarýn fiberglaslara ayna tuttuðu, yaðmurlarýn galvanizli saçlarý içtiði deliklerden...Kasnakçýnýn urgancýya yaslandýðý, urgancýnýn ipe un yerine yumurta serdiði de rivayet edilir bu çarþýda. Yýllar öncesinden burada yaþamýþ olan bir kasnakçýya dair öykü dilden dile dolaþýr durur. Anlatmadan edemeyeceðim.


Rivayete göre; kasnakçýnýn köyüne bir yabancý gelir o akþam vakti. Kasnakçý orta yaþlý, hali vakti yerinde, çocuksuz, kendinden yaþça oldukça küçük olan üçüncü hanýmýyla evli, sabah iþinde akþam köyünde yaþamýný sürdürmektedir. Diðer iki hanýmýný da þaibeli bir þekilde yok olmuþlardýr. Çocuk doðuramadýklarý için mahcubiyetle yaþayamadýklarýný ve çekip gittiklerini söylemiþtir köyde herkese. Köylüler genellikle inanmýþlardýr bu söylenenlere sadece arada bazen þüpheyle konuþanlar olmaktadýr. Öyle ya kýrk yýllýk kasnakçý hem de þehirde dükkaný olan biri yalan söyleyecek deðildir. Hem de gerçekten hiç çocuðu yoktur. Þimdiki hanýmýyla anlý þanlý bir düðünle evlenmiþtir. Düðününde çocuk doðursun diye geline; yedi daðdan getirdiði yedi ayrý ottan kaynatýlmýþ çaydan içirmiþ, yedi çocuðun elini öptürmüþ, yedi köþeye susam , çörek otu serptirmiþ, büyüklerinden duyduðu bildiði ne varsa bu konuda hepsini uygulamýþtýr. On yýldýr evli olmasýna raðmen yine çocuðu olmamýþtýr. Kaderin kendisine oynadýðý bu kötü oyunun öcünü felekten bir gün mutlaka alacaðýný, þöyle iri yarý çok çocuk doðurabilecek bir kadýn bulduðunda bir düzine çocuðu olacaðýný söyleyip durur. Kader ona hep oyun oynamýþtýr. Bütün kýsýr kadýnlarý onun kýsmetine yazmýþtýr felek. Her þeyi vardýr köyde kimsenin sahip olamadýðý büyüklükte iki katlý evi, çift koþulu at arabasý, yüzlerce dönüm arazisi, beþ kat urbasý, yedi sülaleye yetecek kadar erzaký, hatta iki kere haramilerden kurtardýðý bir testi dolusu altýný... Tek eksiði çocuðudur. Þöyle avluda koþuþturan, itiþip kalkýþan, baðýrýp çaðýran bir düzine çocuðu olsa daha ne isterim ki diye hayýflanýr yakýnlarýna. Þehirde dükkaný olduðundan köyün hatýrý sayýlanýdýr. Bir de varlýklý ipekçi vardýr köyde ama onun üç çocuðu olmasýna raðmen kasnakçýnýn eline su dökemez.

Bu yüzden gelen yabancýyý misafir etmesi için köylüler kasnakçýya götürür. Ayrýca kimse onun kadar misafiri memnun edemez diye düþünür köylüler. O çok varlýklýdýr ve evinde her zaman her çeþit yiyecek içecek bulunur. Bu çok onur verici bir durumdur köyde. Ýtibarýn ölçüsü gelen misafirin memnun ayrýlmasýyla doðru orantýlýdýr çünkü. Hanýmýn kýrk kiþiyi doyuracak kadar çok çeþitli yiyeceklerle kurduðu sofrada neler yoktur ki?... ebe gömeci tatlýsýna kadar yapmýþtýr yirmi altý yaþýndaki kadýn. Yemekler yenir, çaylar, kahveler içilir, sohbetler edilir derken vakit epeyce geç olmuþtur. Yabancý biraz da yorgun olduðu için esnemeye baþlar. Bu arada kasnakçýnýn hanýmý da gün boyu bað bahçe iþleriyle uðraþtýðýndan yorgun düþmüþ, gözleri süzülmeye baþladýðýndan da esnemeye baþlamýþtýr. Esnemeler karþýlýklý sürer gider. Bir türlü yatacaðý yeri göstermezler. Kalkýp gitsin diye beklemektedirler. Yabancýnýn zaten gideceði yer yoktur. Orada yatýp sabah da sattýðý öte berinin parasýný toparlayýp gidecektir. Bir an önce yatýp derin bir uyku çekmek istemektedir. Bu arada kasnakçý bir süre esnemeleri seyreder, daha sonra hanýmýný dýþarýya çaðýrýr ve samanlýða götürür. Kadýn kocasýnýn çok öfkeli olduðunu fark eder. Neler olup bittiðini anlayamadan adam kadýna baðýrýp çaðýrmaya baþlar. Yabancýyla arasýnda bir þekilde iliþki olduðunu ve karþýlýklý esneþerek birbirlerine mesaj verdiklerini düþünmektedir. Kadýný hiç dinlemez ve o anlýk öfkeyle oracýkta öldürür. Baþýný keser, baþsýz olarak samanlýkta bir köþeye oturtur. Hiçbir þey olmamýþ gibi geri gelir ve yabancýnýn karþýna oturur. Yabancý esnemeye devam etmektedir. Yabancýya döner ve: “ Esnek esnek getirir, esnek kasnak getirir, karý samanlýkta kellesiz oturur” der ve yabancý durumu hemen anlayýp apar topar evden uzaklaþýr. Kasnakçýnýn bu sözü bir tekerleme gibi dilden dile dolaþýr ve günümüze kadar gelir....

Kuzey doðu taraftan çarþýya girip dolaþmaya baþladýðýnýzda ilkin sizi birkaç kýrýk dökük görünümlü ama her birinde dolu yaþamlarýn olduðu dükkan karþýlýyor sizi. Hemen peþ peþe ve karþýlýklý sýralanmýþ kavafiye vitrinleri gözünüze takýlýyor. Bu arada konfeksiyon maðazalarý da aralara serpiþtiriliver miþ gibi. Vitrinlerdeki mankenler de eskitilmiþ olduklarýndan ilk bakýþta hiç de albenileri yokmuþ gibi geliyor. Her kapýdan kýzlar oðlanlar çýkýp o klasik davet aðzýyla “buyrun hanfendi ya da beyfendi yardýmcý olalým” tarzýndan laflarla müþteri çekmeye çalýþýyor.

En çok da karton bedeniyle saða sola bakýnarak gezinen gözlerime laf atýyorlar. Her kafadan farklý bakýþ, her dudaktan farklý deyiþ yayýlýyor ortalýða. Meraklý gözler hemen yanýndakine “geçene bak” bakýþý fýrlatýyor, can havliyle. Merak, korku, þaþkýnlýk, ürkeklik, heyecan dolu bir çok gözün birbirine bakýþmalarý çarpýþýyor havada. Meraklý dudaklar soruyor “Bu acayip kýlýklý þey de nedir? Canlý mý cansýz mý? Bazýsý çizgi film karakterlerine benzetiyor bazýsý da cansýz mankenlere... Meraklý eller dokunmaya çalýþýyor... O aldýrýþ etmeden çarþýdaki gezintisine devam ediyor. En çok da “Uzaylý” diye baðýranlar oluyor. Ýçinden “hepimiz uzaylýyýz” diye cevap vermek istiyor fakat dudaklarý olmadýðý için konuþamýyor.

Dükkanlarda çalýþan ve kapý aðýzlarýnda konu mankeni gibi duran bazý delikanlýlar geçen güzel kýzlara imalý laflar atýyor... Burma býyýklý, yarabantçý ortalýkta dolaþarak býyýklarýyla hiç de baðdaþmayan (burma olmayan) ses tonuyla baðýrýyor “ üçtanebeþyüz üçtanebeþyüz... Bitki çaylarý satan dükkanýn önünde tomar tomar duran ada çaylarýndan birine bir haným eli uzanýyor, kokluyor, bunu alýyorum diyor. Oyalý çemberiyle gencecik bir kýz ve yanýndaki gözlüklü kývýrcýk saçlý delikanlý bir sarrafiyenin vitrininden bir þeyler bakýyorlar. Ýrili ufaklý kýzlar tokacýnýn önünde birikmiþ, günlerdir panoda asýlý kalmaktan yorulmuþ renk renk tokalardan seçiyorlar. Biraz daha yürüyünce Buldan dokumalarýnýn kokusunu duyumsuyorsunuz. Buldan bezinden yapýlmýþ ve yine eskitilmiþ, ninelerimizin nakýþlarýndan kondurulmuþ iþlemeleriyle boy boy, çeþit çeþit masa örtüleri, sofra bezleri, perdeler,tüller, gömlekler, gecelikler,... kullanýldýklarý yüzyýldan çalýnýp getirilmiþ ve dükkan önlerine asýlývermiþ gibi dururlar... Çarþýnýn sakinlerinden simitçi teyze her zamanki çiçekli basma uzun eteðini giymiþ simit arabasýnýn baþýnda simitçi gözleriyle gelen gideni süzüyor. Kasetçi çocuk kasetlerinin dýþýný parlatmayý sürdürüyor derken kýz yada oðlan olduðu anlaþýlamayan tiz bir ses yükseliyor “üç çorap bir milyonnnn”. Kuruyemiþçiden yükselen kavrulmuþ nohut kokusu bu sese karýþýyor. Ara sokakta bir teyze bakýr iþlemeli gümüþi çaydanlýk için pazarlýk ediyor. Bu arada hemen her kapýnýn önünde bir kovalýk ýslaklýk olduðu gözünüze çarpýyor. Islak betonlardan birine oturmuþ þiþman teyze yanýndaki küçük tezgahýna birkaç parça el iþi yerleþtirmiþ onlarý satmaya çalýþýyor.

Ara sokaklarýn bazýlarýndan bardak fincan sesleri gelirken bazýlarýndan da teneke muþamba sesleri yükseliyor. Ama en çok annesinin eteðine yapýþmýþ nötr kobalt mavi naylon ayakkabýlý, tombul suratlý, abaküsteki kadar çok sayýda gözyaþý döken, saçlarý kirden kýtýrlaþmýþ kýz çocuðunun feryat eden sesi yankýlanýyor gittikçe daralan sokakta. Neyi iþaret ettiði belli olmadan iþaret parmaðýný uzatýp “bunu isterim “ diye çýðlýk atýyor yürüyen annesinin eteðini çekiþtirirken.... Güneybatý yönündeki kapýsýndan çýkarken çarþýnýn; çýðlýklarý hala kulaklarýmda hissettim biraz hüzünlü, biraz buruk en çok da çaresiz...









Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yaþam kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
[[K]]Buruk Turuncuyu Beklemek
Dutpaze
At Kestanesi Zamaný

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sarýmpatý Ve Ýhtiyar Dilenci
Elma Þekerleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Savaþsýz bir dünya düþlediniz mi? 'Ebruli' [Þiir]
Sevgiliye... [Þiir]
Mavi Çocuk ve Savaþ [Þiir]
Eflatun Sokak [Öykü]
Kýrýtan Gün [Öykü]
Ferforje Hanýmlarýn Rujlu Pencereleri [Eleþtiri]
Bu savaþýn çýðlýklarý bir tabloya sýðmayacak sevgili Picasso [Eleþtiri]
Su Gelini Oyunu [Ýnceleme]


Zeliha DEMÝREL kimdir?

Ýnþaat mühendisiyim. Þu an mühendislikle uzaktan yakýndan ilgim yok. Amatörce plastik snatlarla uðraþýyorum. Okumayý ve yazmayý çok seviyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
M.Mungan, Ali Atmaca, A.Altan, I.D. Yalom, Picasso


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Zeliha DEMÝREL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.