Þiir, duygularýn dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Sokakta son hýz yürüyorum. Çýlgýn bir koþturmanýn tam ortasýndayým. Bir an zaman donuyor. Sokakta yürüyen insanlar, sesler, görüntüler siliniyor. Karþýmda, Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesi olmasý gereken bir boþluk. Çürük bir diþ gibi bana sýrýtan bir hayalet var. Ve binlerce aný. Bir an geçmiþi anýmsýyorum. Kaç oyun seyrettim burada. Üstelik ayný binada iki tiyatro salonu vardý. Karþýyaka Ragýp Haykýr Tiyatrosu ve Oda Tiyatrosu. Tam iki yýl oldu yýkýlalý. Þu an boþluðun olduðu yerde sayýsýz oyun, binlerce aný ve dinmeyecek alkýþlar var. Oda Tiyatrosunda Behiç Ak’ýn “Ayrýlýk” Oyunu, “Kadýn ve Memur”. Sonra aþaðýdaki sahnede unutulmazlar arasýnda yer alan “Barut Fýçýsý”. Ve son oyunu anýmsýyorum. Son gün suare matine izlediðim yýkýmdan önceki son oyun. “Peron” oyunu. Hayat bir yolculuk. Peronlar da bu yolculukta nefes aldýðýmýz, diðer yolcularla karþýlaþtýðýmýz duraklar. O gece Ýzmir Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesi de bir “perondu”. Hayatýnýn yolculuðunda son duraðýna gelmiþ bir tiyatro binasý. Son durakta, son nefesini görkemli bir oyunla “Peron” la veriyor. Bizler de bu “peronda” nefeslenen yolcular, oyuncular ya da seyircileriz. Koltuklarý son kez doldururken, bu peronda söylenecek son þarkýlara, sahne üzerindeki oyuncularýn söyledikleri son repliklere tanýklýk ediyoruz. Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesi yýkýlmadan önceki son oyununda bir tarihe tanýklýk ederken Vincent ve Kornel gündelik hayatta aklýmýzdan geçip de dillendiremediklerimizi bizim adýmýza söylüyorlar. “Affedersiniz…..” Vincent (Ýbrahim Raci Öksüz) banka yan gelip yatmýþ Kornel’in (Fatih Özyiðit) kulaðýna baðýrýyor. Amacý onu uyandýrýp banka oturmak. Kornel oralý olmayanca bu sefer sahneye getirdiði kocaman el arabasýndan bir megafon çýkarýp baðýrýyor. “Affedersinizzzz… Saat kaç?” Uykulu Kornel’den homurtu bulutu içinde bir cevap “Ýðrenç bir zaman. Sanýrým dün ile geçen hafta, geçen ay bu zamanlardaki ayný saat.” Vincent merakla sorar. “Siz filozof musunuz?” Kornel “Küfretme!” der. Neden Kornel felsefeyi “küfretmek” olarak algýlar? Bu bile baþlý baþýna bir tartýþma konusudur. Vincent “itiraf etmeliyim ki çok azýnýn gözünü açacak cesareti vardýr. Ýtiraf edeyim bir zamanlar “gizlice” felsefe okumuþtum” diye devam eder. Kornel’in alaycý yanýtýný duyarýz. “Beni korkutma peron filozofu.” Vincent espriyi ciddiye alýr. “Peronun felsefi bir kategori olduðunu mu düþünüyorsun?” Ve anlamlý bir saptamada bulunur “Bilgiden asla korkma”. Bilinmeyen bir istasyonda, “iðrenç bir zamandayýz”. Vincent ve Kornel bir tren istasyonun unutulmuþ peronunda yollarý kesiþen iki filozof. Aslýnda onlar “evsiz” dediðimiz, mülkiyet ve aidiyet duygusunu çoktan aþmýþ insanlar. Yani, hayatta kaybedecek hiçbir þeyleri yok. Kýssadan hisse “peron filozoflarý” olarak iþtigal ediyorlar. Hayat, algýladýðýmýz gerçeklik, birey, toplum, kamu, demokrasi, saygý, felsefe, bilgi, rüyalar, hayaller, kader, aþk, sevgi, umut, aile, farkýndalýklar üzerine konuþurlar. Yolu perona düþen en az kendileri kadar garip insanlarla tartýþýrlar. Bu süre içinde biz de hayata ve görünen gerçekliðe bu iki peron filozofunun gözünden bakarýz. Türkiye’de ilk defa sahnelenen, Slovak yazar Milos Karasek’in kaleme aldýðý “Peron” u Ýskender Altýn sahneye koyuyor. Semih Çelenk’in dilimize kazandýrdýðý oyunda baþrolleri Ýbrahim Raci Öksüz (Vincent), Fatih Özyiðit (Kornel), Þuayip Ünsal (Tiyatro Yönetmeni), Canan Erener Þen (Sahte Peygamber), Mesure Tahir (Gelin), Ozan Yýldýrým (Melek), Ceyhan Gölçek (Dominatriks) ve Musa Zindan (Ýntihar / Ayakkabý Boyacýsý) paylaþýyorlar. Dekorlarýný Savaþ Çevirel’in, kostümlerini Buket Baþaran’ýn hazýrladýðý oyunda, ýþýk tasarýmýný Kemal Gürgün yapýyor. Sahnede canlý orkestra eþliðinde seslendirilen müzikler Cem Ýdiz’in besteleri. Oyun güçlü ve zengin dramatik yapýsýyla bize “Godot’yu bekleyen” Vladimir ve Estragon’un sohbetlerini anýmsatýyor. Burada Vladimir ve Estragon’un yerini Vincent ve Kornel alýrlar. Perona uðrayan birbirinden renkli karakterlerle tartýþýrken içinde yaþadýðýmýz toplumu ve sistemi de kýyasýya eleþtirirler. Oyun olaylara farklý bir gözle bakmayý hedefler. Toplumun sözde deðer yargýlarýna ve gel geç ahlak anlayýþýna ironik göndermeler yaparlar. Mesela, oyunun bir yerinde Kornel isyan eder. “Zavallýlar da insandýr. Bu dünyada herkesin bir yeri vardýr. Zavallýlarýn bile bir yeri vardýr. Bir tren istasyonunun bir peronu da bu zavallýlar için uygun bir yer olabilir.” Çok basit bir soruyu tartýþýrlar “ben kimim?” Vincent “Ben, kamuyum” der. Kornel olayýn üstüne gider. “Bir kiþiden kamu mu olurmuþ. Kamuyu tarif et o zaman.” Vincent hiç istifini bozmadan kocaman el arabasýndan çýkardýðý ciltli bir kitaptan okumaya baþlar. “Birbirinden çok farklý kültürel geçmiþleri, zekalarý ve yetenekleri olan bireyler kendi kimliklerini kaybetmeksizin kamuyu oluþtururlar. Demokratik bir toplumda kamunun haklarý vardýr ve haklarý gözetilir.” Vincent konuyu çözdüm diye düþünür ama baþý þimdi çok daha ciddi bir belada. Çünkü baþ etmesi gereken, toplum, kimlik, birey, haklarýn gözetilmesi ve demokrasi gibi kavramlar var. Oyun perona gelen karakterlerin söyledikleri þarkýlarla çok güzel bir müzikale dönüþüyor. Sahnenin saðýnda yer alan canlý orkestranýn seslendirdiði müzikleri Cem Ýdiz bestelemiþ. Piyanoda Levent Günay, viyolonselde Ayþe Gizem Dilbaz, klarnette Fevzi Onur Ustabaþ ve flütte Feyza Nur Saðlýksever Peron oyunun metninden alýnan parçalarýn üzerine Cem Ýdiz’in bestelediði þarkýlarý büyük bir baþarýyla seslendiriyorlar. Fuayede oyuna girmeden önce Peron hakkýndaki ilk izlenimleri, bir masanýn üzerinde sergilenen küçük bir tren istasyonundan, karakterlerin büyük boy karton fotoðraflarýndan ve Romalý bir askerden ediniyoruz. Tepeden týrnaða altýn sarýsýna boyanmýþ Romalý asker heykel gibi duruyor. Ancak önündeki kaba para atýldýðýnda kolunu bir robot gibi hareket ettirip selam veriyor. Çocukluðumuzun kýrmýzý oyuncak treni, bir masa üzerindeki yeþil bir alanda sürekli hareket eder. Trenin geçtiði duraklarda, oyunda emeði geçen sanatçýlarýn adý ve fotoðraflarý görülür. Seyirciyi de dersine çalýþmaya davet eden bu tasarým sýra dýþý bir oyunun habercisidir. Basit, çarpýcý ve iþlevsel dekor tasarýmýnda Savaþ Çevirel’in imzasý var. Oyun boyunca sahneye döþenmiþ raylar üzerinde hareket eden küçük bir platformda insanlarýn sürekli gidip geldiðini görürüz. Tiyatro yönetmeni, gelin, sahte peygamber, intihar etmek isteyen bir adam, ayakkabý boyacýsý, vamp bir kadýn, melek hep bu platform üzerinde sahneye gelir ve giderler. Karakterler taþýdýklarý aksesuarlarla çýlgýn bir dünyanýn habercisidirler. Rengarenk balonlar tutan bir adam, akordeon çalan bir baþkasý, havaya balon köpükleri savuran bir kadýn, tek bir bisiklet üzerinde seyircileri selamlayan karakterler bizi hayallerle örülü bir dünyaya davet ederler. Mesela, Vincent’ýn kullandýðý el arabasýný biz dünyanýn bütün sokaklarýndaki evsizlerden tanýyoruz. Arabanýn önünde yanan farlar, karanlýkta týpký iki göz gibi parlar. Ayakkabý boyacýsýnýn kullandýðý altýn sarýsý boyama sandýðý, vamp kadýnýn bavulundan dört bir yana saçýlan bebekler, Vincent’ýn ýþýl ýþýl parlayan floresan rengi ayakkabýlarý oyunun hoþ sürprizleri olarak karþýmýza çýkarken anlam bakýmýndan da oyunu zenginleþtirirler. Oyunda bölüm aralarýnda, karanlýkta arka plandaki beyaz perdenin üzerine düþürülmüþ kýrmýzý bir tren son hýz geçer gider. Bu görüntü, oyun sýrasýnda hem bölümleri ayýrmak hem de mekan açýsýndan bir gerçeklik yaratma konusunda kullanýlýr. Durmadan hýzla geçip giden transit kýrmýzý trenler seyirciye bir tren istasyonunda olduðu gerçeðini sürekli anýmsatýr. Ayný zamanda, hayat da ayný bu kýrmýzý tren gibi hýzla geçip gitmiyor mu? Biz bir peronda beklerken zaman da aynen böyle uçup gidiyor. Gündelik hayatýn kýsýr döngüsünde debelenirken kaçýmýz çemberi kýrýp bu trene atlayýp uzak diyarlara gidebiliyoruz. Ve biz peron filozoflarýyla birlikte bu peronda hala bekliyoruz. Godot’yu bekler gibi. Bölüm aralarýna konan kýrmýzý tren görüntüsü “bir noktada sýkýþýp kalma duygusunu” baþarýyla seyirciye yansýtýyor. Angel, Blues gibi grafiti yazýlarla süslü fayans duvarlar modern zaman gençliðinin baþkaldýrýsýnýn izlerini taþýyor. Aslýnda bakýldýðýnda, peronda var olan tek dekor bir türlü paylaþýlamayan banktýr. Giysi tasarýmýný Buket Baþaran’ýn yaptýðý oyunda, abartýlý renkleri, çarpýcý tarzýyla kostümler dikkat çekiyor. Söylemek istediðinin altýný kýrmýzý kalemle çizen çýlgýn kostümler hayal dünyasý atmosferini baþarýyla yakalýyor. Tiyatro yönetmeni (Þuayip Ünsal) kýrmýzý kemer, kýrmýzý papyon, kýrmýzý çoraplar ve gri parlak ceketiyle kesinlikle fark ediliyor. “Ben, tiyatro yönetmeniyim. Önemli bir gösteriden önce mutlaka bir fincan soðuk kahve içince kendimi daha iyi hissediyorum” der. Israrlý kýrmýzý vurgusuyla, kendine entelektüel ve seçkin bir görünüm vermeye çalýþan taklitçi aydýnlarý alaya alýyor. Yazarýn toplumdaki aydýnlara ve sanatçýlara bir gönderme yaparken özelikle tiyatro yönetmeni karakterini seçmesi de ayrýca bir ironi taþýyor. Kostümlerin tasarýmýnda, karakterin kimliði ile ilgili bir sistem eleþtirisi de var. Dominatriks (Ceyhan Gölçek) beyaz trençkot, siyah deri bustiyer, siyah mini etek, siyah çizmeler ve siyah küt kesim peruðu ile tipik bir vamp görünümündedir. Kadýn ile adamýn itiþ kakýþ sahnesinde özellikle kadýnýn siyah kýsa peruðu yere düþer ve kadýnýn gerçek saçý ortaya çýkar. Burada “hayatta hiçbir þey göründüðü gibi deðildir” ilkesini anýmsýyoruz. Gerçeði bulmak için bazen görünenin ardýna bakmak lazým. Kostümler ayný zamanda iþlevsel olarak tasarlanmýþ. Kornel’in taktýðý þapkanýn içinde sakladýðý ayçiçekleri var. Vincent baþkaný ve ailesini kurtarma hayalini anlatýrken, Kornel bu çekirdekleri çýkarýp çitleyerek yemeye baþlar. Ayakkabý boyacýsýnýn (Musa Zindan) Vincent’ýn ayakkabýlarýný boyadýðý sahnede, Vincent’ýn ayakkabýlarýnýn neon ýþýklarýyla donatýlmýþ olarak yeniden ortaya çýkmasý, bize Vincent’ýn o an boyanmýþ ayakkabýlarla kendini “ne kadar iyi hissettiðini” gösterir. Bu ayný zamanda ayakkabý fenomeni ve bireyin toplumdaki statüsüne bir gönderme niteliði taþýr. Ayakkabý boyacýsý “tarihin temiz ayakkabýlý insanlar tarafýndan meydana getirildiðini anlamak zorundasýn” der. 16. yüzyýl saray kýyafetlerini anýmsatan gösteriþli yeþil bir elbise giymiþ, kýrmýzý saçlý sahte peygamber (Canan Erener Þen) orkestra eþliðinde þarký söylerken masal dünyasýndan fýrlayýp gelmiþ gibidir. Abartýlý kostümler karakterlerin gerçek mi yoksa hayal mi olduðunu düþündürür. Bu karakterler Vincent ve Kornel’in hayallerinde yarattýklarý hayali karakterler mi, yoksa perona gelip trene binen gerçek yolcular mý? Hangisi? Peron oyununda bütün oyuncular baþrol oyuncusu. Aslýnda oyunun ana karakteri peronun ta kendisi. Oyuncular ve seyirci koltuklarýný dolduran izleyiciler bu ana karakterin yazdýðý oyunun ayrýntýlarý gibi duruyor. Peron çok iyi bir ekip çalýþmasýnýn sonucunda ortaya çýkmýþ. Oyuncularýn çok seri olarak sahneye girip çýkmalarý, duraðan anlarda bile oyunun iç ritminin hiç düþmemesi, sürekli hareketlilik, beklenmedik sürprizler, canlý müzik yapan orkestra, harika þarkýlar, baþarýlý ýþýk tasarýmý, hýzla deðiþen planlar, iþlevsel dekor ve çarpýcý kostümler seyircilerin oyuna baðlý kalmasýný saðlýyor. Oyun iki perde olduðu halde verilen araya raðmen seyircinin oyuna olan ilgisi hep canlý kalýyor. Bunu oyun arasýnda ve sonrasýnda seyircilerin aralarýnda oyuna dair yaptýklarý konuþmalardan anlýyoruz. Sürekli sorular sorup cevaplarý üzerine tartýþýyorlar. Kornel oyunun bir yerinde Vincent’a “gerçekliðin farklý yüzlerini birbirine karýþtýrmýþsýn sen. Bizim rüyalarýmýz acýklý, tuhaf gerçekliðin demode fragmanlarý. Bize hep kullanýlmýþ ucuz kopyalar kalýyor. Zenginler rüyalarýmýzý çaldýlar” der. Peron ortak kaygýlarý, umutlarý, korkularý ve beklentileri çok insani bir dille yansýtýr. Mesela Vincent “aþk, sevgi bekliyorum, tüm hayatým boyunca yeterince sevgi görmedim. Daima hayatýmda köklü bir deðiþiklik yapmak istedim” derken sessiz bir çoðunluðun da sesi olur. Bir an gelir. “Veda edelim bakalým, üzülecek miyiz?” diye sorar. “Elveda Pazartesi mesaisi / Elveda aptal, salak kurallar / Elveda post modernizm / Depresyon elveda / Elveda soðuk sýcak ara renkler / Elveda edebiyat eleþtirisi / Elveda tiyatro / Elveda perde / Elveda Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesi / Elveda...” Veda ettiniz, çok üzüldük. Henüz hazmedemedik o vedalarý. Aptal Pazartesiler ve salak kurallara eyvallah da. Yýkýlan o güzelim tiyatromu çok özlüyorum ben. Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesini geri istiyorum. Tiyatro binamýzdan çok memnunduk. Yenisini yapmadan, Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesini baþka bir yere taþýmadan hangi akla hizmet tiyatro binasýný yýktýnýz? Yýkýmýn üzerinden kocaman iki yýl geçti. Karþýyaka iki yýldýr tiyatrosuz ! Bunun hiçbir özrü yok ! Alternatif tiyatro sahnesini Karþýyaka’ya kazandýrmadan bu yýkýmdan sorumlu olanlarýn tiyatro severlere bir özür borcu var !!! Bir zamanlar tiyatromun olmasý gereken yerdeki sefil boþluða bakýp iþte bunlarý düþünüyorum. Geçmiþe uzanýp yýkýmdan önceki son temsili ve “Peron” oyununu tekrar anýmsýyorum. Hangi “Peron”’da býraktýk, Karþýyaka Ragýp Haykýr Sahnesini?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |