..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilen sever. -Leonardo da Vinci
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Gök Taner




11 Þubat 2015
Merhemci  
Bazý görevler, istenmeden edinilir. Kendini, kendinden uzaklaþtýrýr ve yok olup gidersin sonunda…

Gök Taner


Kanýyordu ve yardým etmek, kendini öldürmekti. Bundan vazgeçti, üzgün olsa da.


:ADAI:
Kýrýkyünler Haný bölgenin en eski, fakat en küçük hanlarýndan biri olsa da buraya takýlan yabancýlarýn ürkütücü görünümlerinden dolayý kasabalýlar, ancak çok mecbur kaldýklarýnda hana girerler. Þehir korumalarý bile haný genellikle es geçer, çok önemli birini aramýyorlarsa uðramazlar.
Nebe Slunce Stoupá Voják, hana girdiðinde güneþli havadan loþ ýþýða geçtiði için bir an gözleri karardýktan kýsa süre sonra ýþýða alýþtýðýnda büyük salon netleþti. Salondaki masalar, koyu renk tahta, yuvarlak masalarýn ikiþer tanesi bir araya getirilmiþ, her masa ikilisine altý tane rahat görünen yine tahta sandalyeler, oturak kýsýmlarýna ince, siyah minderler yerleþtirilmiþ halde duruyorlardý ve henüz ikisi doluydu. En dipteki masa da aðýr zýrhlarýný duvara dayamýþ üç savaþçý oturuyor, bunlardan bir tanesi boþ masanýn üzerine uzun yayýný, ok çantasýný yerleþtirmiþ kolunu üzerine koymuþ ve diðer savaþçýlara aðzýný yayarak bir þeyler anlatýyordu. Diðerlerinin kýlýçlarý ise kýnýndaydý ve kemerlerine takýlýydý. Diðer dolu masada ise kafasýnda geniþ, ilginç bir þapka geçirmiþ kalýn sakallý adam, ayaklarýný masanýn üzerine koymuþ, siyah birasýnýn dolu olduðu büyük kulplu bardaðýný elinde tutuyordu.
Bara doðru yaklaþtý. Barýn arkasýnda tombul, kambur ve tek göz kapalý olduðu için etrafý doðru düzgün göremediði belli olan bir hancý karþýladý. Hancýnýn suratýnda çok büyük bir hançer izi vardý. Yara çoktan iyileþmiþti, fakat izi þakaðýndan yanaðýna doðru iniyor, sol yanaðýnýn ortasýnda aðzýna doðru bir kavis yapýp duruyordu. Nebe, yaraya baktýðýnda çok kötü bir iz býraksa da becerikli bir adamýn yapmadýðýný anlamýþtý. Aslýnda büyük ihtimalle kaçarken atýlmýþ, son dakika darbesinin sonucuydu bu iz. Yaklaþýp kollarýný göðüs hizasýndaki masalarla ayný renk nemli bara yasladý. Hancý kafasýný yana eðdi ve tek gözünü kýsarak baktý. Nebe, baþýyla hancýyý selamladý. Sakin ve yumuþak bir ses tonuyla “Yatacak yer ve yiyecek güzel yemek arýyorum,” dedi.
Nebe’nin üzerindeki bembeyaz ve zýrhsýz giysisi hancýya güven telkin etmemiþ olacaktý ki onu tek gözüyle tepeden týrnaða süzdü. Yolcunun, saçlarýný yarým toplamýþ, arkadan sýký sýký baðlamýþ olmasý, ilk bakýþta kýsa saçlý olduðu izlenimini veriyordu. Üzerindeki uzun bol giysileri, sýrtýndaki kalkaný ve beline baðladýðý giysisi ile ayný renkteki kýlýç kýnýný saklamaya yetmiyordu. Böyle yabancýlarýn genellikle büyü ile ilgili olduðu düþünülürdü. Büyü, karþý koymasý zor bir silahtý olduðu için hancý, böyle tiplerin Kýrýkyünler’de olmasýndan hoþlanmazdý. Yine de yaz günlerinin sýcaðýnda bu bölgeye çok kiþi uðramazdý ve herhangi bir müþteriyi geri çevirmek istemiyordu.
Hancý, “Ne iþ yaparsýn yabancý?” diye sordu. “Merhemciyim.” Hancýnýn endiþesi daha fazla arttý ve duraksayarak konuþtu. “Büyü, kullanýyor musun?” Nebe, hancýnýn ne demek istediðini anlamýþtý. Ses tonundaki çekimsemenin etkisini görmüþtü. “Savaþçý deðilim. Bildiðim þeyleri tutkuyla öðrenmedim,” dedi. Hancý ikna olmamýþtý, sert bir sesle “Ne kadar kalacaksýn yabancý?” diye sordu. “Ýki gün doðumu ancak görürüm,” diye cevap verdi Nebe. “Sonra baþka yerlere gitmem gerekiyor.”
Hancý, iki savaþçýnýn merhemcilerle ilgili konuþtuklarýný duymuþtu. Merhemciler tarafsýzdý, büyü ve çeþitli otlarla hazýrladýklarý merhemlerini yaralarý iyileþtirmek, insanlarý mutlu etmek ve acýlarý dindirmek için kullanýrlardý, fakat iyileþtirme zmanan zaman büyük dengenin bozulmasýna neden olurdu. Bazýlarý, acýlarý iyileþtirmenin bedeli olarak daha büyük acýlarla karþýlaþýlýrdý. Bunun nedeni eski bir efsaneyle anlatýlýrdý.
Nebe, bu merhemci olmayý kendisi tercih etmemiþ, yeteneklerini isteyerek kazanmamýþ, bu zamana kadar öðretilerini seçmemiþ, bunun için doðduðu için tapýnakta bu eðitimi almýþtý. Hayallerini yapmasýna izin verilmezdi. O, büyük taþtan uzun koridorlu eðitim okulunda doðurgan rahibelerin ürünüydü ve babasýnýn kim olduðunu asla öðrenemeyecekti. Sadece diyarlarýn dört bir yanýndan seçilen en kývrak zekâlý askerlerin en güzel, en akýllý rahibelerle özel olarak birlikte olmasýndan sonra çýkan bir genetik üründü. Bütün eðitimini merhem yapýmý, iyileþtirme teknikleri üzerine almamýþ, kutsal arka ay olmak üzere iki uydu üzerine çalýþma yapmýþ ve felsefi düþünceler ortaya koymuþtu. Diyarlarýn en iyi savaþ öðretmenleri ona kendi koruma eðitimleri vermiþ, ölümsüz güzel, Baþüstat ve iyileþtirici Princezna’nýn kutsamasýyla yollara düþmüþ, Slunce Stoupá Voják ismini almýþtý. Bu isim artýk Nebe’nin hayatýný þekillendirecek ve gün doðumlarýnýn tamamýný izleyecekti.
Hancý’nýn yanýndaki normal adamlardan kýsa boylu, kývýrcýk saçlý daha çok çocuk gibi görünen kiþi anahtarla yanaðýna yaklaþtý. Duraðan, ezberlenmiþ ve vurgusuz bir sesle “Benimle gel,” dedi. Ayný ses tonuyla yürürken art arda ve hýzlý hýzlý cümleleri sýralamaya baþladý. “Ýsmini bilmek istemeyiz. Buradayken kavga edersen hemen korumalarý çaðýrýrýz. Birini yanlýþlýkla yaralamaya bile kalkma. Kýrýkyünler’de kavga etmenin cezasý ölümdür. Büyü yapamazsýn. Yapmaya çalýþýrsan büyü koruyucuyu çaðýrýrýz. Cezasý yine ölümdür. Herhangi bir karýþým hazýrlayamazsýn. Kadýnlarla birlikte olamazsýn. Eðer olmak istersen kendine yeni bir han seçmen gerekir. Eðer kurallara uyarsan kimse sana karýþmaz.
“Bir þeye ihtiyacýn olursa ismimi söylemen yeterli. Ýsmim Adivino. Hancýyý sadece içki ve yiyecek istediðinde rahatsýz et. Yaþlý adam, hiçbir konuktan hoþlanmaz.”
Nebe, baþýyla onayladý. Küçük Adivino, konforlu görünen odada önce yatacaðý yataðý ve gaz lambalarýný nasýl yakacaðýný gösterdi. “Büyülü olmayan bir þeyler okuyacaksan bu masayý kullanabilirsin,” dedi odanýn köþesine yaslanmýþ masa ve sandalyeyi göstererek. Sonra boþaltým ihtiyaçlarýný gidermesi için özel tasarlanmýþ küçük tuvaleti gösterdi. “Yýkanmak istersen hanýn kapýsýndan çýkýnca saða dön ve yolun sonunda gün doðumundan gece zifirine kadar açýk bir hamam bulacaksýn,” diyerek odadan ayrýldý.
Nebe, bir süre ahþap gövdenin üzerine yumuþak yünden bir þilte yerleþtirilmiþ yataðýn üzerinde oturdu. Giysilerini çýkarýp yataðýn üzerine serdi. En ufak ayrýntýsýna kadar leke aradý. Neyse ki yolculuðu boyunca giysisini çok kirletmemiþti. Sadece kolunu dala sürttüðünde ufak sýyrýktan akan kan, kýrmýzýya çalan kahverengi kurumuþ bir lekeye neden olmuþtu. Sadece çok dikkatli bakýldýðýnda görünüyordu, fakat yine de lekeydi iþte. Heybesinden bir sývý çýkarýp lekenin üzerine döktükten sonra koyun derisinden yapýlmýþ matarasýndaki suyla ýslatýp çitileyince leke, birkaç dakika sonra kaybolmuþtu, giysiyi kurumadan üzerine giydi.
Aþaðý indiðinde üç savaþçýnýn olduðu masaya bir kiþi daha eklenmiþti. Gürültülü þekilde konuþuyorlar ve birbirlerine hava atar þekilde kahramanlýk hikâyeleri anlatýyorlardý. Gün ilerledikçe birkaç masa daha dolmuþtu. Diðer masalardakiler çok daha sessizler, tacire benziyorlardý. Tekrar hancýya yaklaþtý.
“Burada ne yiyebilirim?” Hancý ilk defa gülümsemiþti, bu kibar yiyecek isteme þekli hoþuna gittiði için keyifli bir ses tonuyla “Her yerde yiyebileceðin bir þey mi istiyorsun? Yoksa buraya özel bir þey mi?” diye sord. Nebe, yeni þeyleri hep merak etmiþti. Tapýnaðýn yemek yeme konusundaki tek uyarýsý, sadece öneri þeklindeydi. Karýnlarýný doyurmak için kan akýtmamayý tercih ederlerdi. Çünkü bu yarayý saramazlardý. Nebe, bu öneriyi çoðu zaman dikkate almýyordu, yaðlý et yemeklerinden her zaman hoþlanmýþtý. “Buraya özel güzel bir yemeye hayýr demem,” dedi. Hancý cevabýnýn yanýna hemen ekledi. “Sana içmek için çok özel bir þarap da getireceðim. Seveceðine eminim.”
Gidip en kuytuda kalan bir masaya oturdu. Sýrtýndaki kalkanýný yanýndaki sandalyeye dikkatlice yerleþtirdikten sonra bir süre haný inceleyerek ve kiþilere bakmamaya özen göstererek baðýran savaþçýlarýn hikâyelerini dinledi. Servis hýzlýydý. Büyük, topraktan yapýlma bardakla, hoþ, meyve kokulu þarap geldi. Büyükçe yine ayný malzemeden bir tabakla getirdiði yaðlý eti hancý kendisi servis etti. “Bu yemek, buralarda yetiþen bir domuz türünün etidir. Güzelce beslenir, özel olarak bakýlýr bu domuzlar. Ýçtiðin ise bir karadut þarabý… Bu bölgenin kadýnlarý elleriyle yaparlar. Ýþte bunlarý hiçbir diyarda bulamazsýn yabancý.”
Nebe, teþekkür ederek yemeye baþladý. Kuzeydeki þehirden bu yana yediði en güzel yemeði yiyordu ya da bu kadar acýktýðýnýn farkýna varmamýþtý. Ne olursa olsun kendini mutlu hissetti. Bir bardak daha þarap içtikten sonra yorgunluk iyiden iyiye bastýrmýþtý. Gerindi ve kibar bir ses tonuyla Adivino’yu çaðýrdý. Bir günlük odanýn ve yediklerinin ücretini ödeyip yukarý çýktý. Giysilerini çýkarýp düzgünce masanýn üzerine yerleþtirirken leke olup olmadýðýný yeniden inceledi. En ufak bir kir yoktu ya da artýk kapanan gözleri ile görememiþti. Kendini yataða attý, vakit kaybetmeden uyudu.

Gün doðumu serin, ferah ve aydýnlýktý. Gökyüzünün sunduðu bulutsuz bir yaz günüydü ve sabahýn ilk saatlerinden sýcak bir gün olacaðý anlaþýlýyordu. Kalkýp akþam dikkatle bakamadýðý lekelere tekrar baktý, gerçekten de giysisi tertemizdi. Hemen eþyalarýný topladý, üzerini giyindi, heybesini düzeltti, silahýný beline taktý.
Salona indiðinde gördüðü kiþi, hanýn tavernasýnda sessizce duran, kül rengi saçlý bir kadýndý. Boynu bükülmüþ ihtiyarýn gözleri açýk griydi. Bu görüntü onu korkutucu ama yine de çekici bir hale sokuyordu. Kadýndan alelacele matarasýna su doldurmasýný rica etti. Hanýn kapýsýndan çýkarken uykusunu almamýþ þekilde, sallanarak yürüyen Adivino’yu gördü. Çocuk gibi görünen adam, selam vermeden yanýndan geçip gitmek istedi, fakat Nebe onu durdurdu. Bölgede at bulabileceði bir yer olup olmadýðýný sordu. Yine uykulu ses tonuyla cevap verdi Adivino; “Yol, sonuna kadar devam ettiðinde bir meydana açýlýr. Bu meydanda her þeyi bulabilirsin.” Nebe nazikçe teþekkür ederek handan ayrýldý.
Küçük adamýn tarif ettiði þekilde çok çabuk bulduðu ahýr sahibi, çok geveze, saçlarý beyazlaþýp dökülmüþ, diþlerinin yarýsýný kaybetmiþ biriydi. Nebe’nin ne iþ yaptýðýný öðrendiðinde, diþlerinin onu çok mutsuz ettiðini söyleyince, merhemci, “Diþlerini geri getiremem,” diye cevap verdi ve bu sýrada adamýn gözlerindeki umutsuzluðu gördü. “Fakat,” dedi Nebe “Mutlu olmaný saðlayabilirim. Bana sadece birkaç gün izin ver. Belki bu diyarda iyi bir el iþçisi vardýr. Senin için takma diþ yapabiliriz. O zamana kadar da seni mutlu edecek bir þurup hazýrlarým.” Ahýr sahibi çok teþekkür etti. Atý bu hizmeti karþýsýnda bedava vermek istedi, fakat Nebe bunu kabul etmedi. “Sana verdiðim paralarý elinde tut. Ben hizmetimi sunduktan sonra gerektiði kadarýný ödersin,” dedi.
Güneþ tam tepeye yükseldiðinde Nebe, gitmesi gereken köye ulaþtýðýnda, gördüðü manzara bir faciayý andýrýyordu. Köye birileri saldýrmýþ, arkalarýnda çok aðýr yaralýlar býrakmýþlardý. Köye girdiðine acýlý iniltileri at üzerindeyken bile duyabiliyordu. Çok uzun süre geçmeden meydana ulaþtýðýnda onu karþýlayan yaþlý, iri bir adamdý. Beyaz uzun saçlarýný örmüþ, zýrhýnýn altýnda giderek kamburlaþmýþtý.
“Köpek oðullarý,” diye bir küfür savurdu. “Gece karanlýðýnda evlere girmiþler. Birçok kiþiyi ya karýlarýnýn üzerindeyken ya da en derin uykularýndayken yakalamýþlar. Savaþanlar aðýr yaralar aldý. Tabi birçok da cenazemiz oldu. Þimdi köye yerleþmesi ve soyumuzun yok olmamasý için yeni erkekler bulmam gerekecek. Ne yaparlarsa yapsýnlar bu köy yaþayacak.” Þehir devletinin hükümdarý, köylerin birbirleriyle savaþmasýna göz yumuyor, aslýnda köyler arasýndaki iç savaþý bastýrmak, hem yorucu hem de maddi kayýplara yol açacak bir iþ olduðu için bu kararý alsa da “Bu stratejik bir iþtir,” diye böbürleniyordu. “Köyler birbirleriyle savaþacak ki, savaþý unutmayacaklar. Þehrimizse daha iyi savaþçýlara sahip olacak. Elbette çürük elmalar yok olup gitmeye mahkûmdur.”
Nebe, ev ev dolaþarak önceden hazýrlamýþ olduðu merhemleri yaralara sürüp temiz bezle sardý, daha derin yaralarý iðne ve iplikle dikti. Yaralýlarýn birçoðu ile konuþarak onlarý mutlu etmeye çalýþtý. Yakýnlarý ölenlere bitkilerden, acýlarýný unutmalarýný saðlayacak þuruplar hazýrladý ve içmelerini önerdi.
Yaþlý adamla birlikte köydeki her eve girip çýktýðýnda güneþ çoktan batmýþtý. O gece, ateþ yakýp köy yakýnlarýnda bir yerde kalmak zorunda kaldýðý için köylüler ona yiyecek bir þeyler ikram ettiler. Yiyecekler, bir gün önce yediði kadar lezzetli olmasa da karnýný doyurmasýna yetti. Ateþ yaktý ve huzursuz bir uykuya daldý.
Uyandýðýnda daha güneþ doðmamýþtý. Ýçindeki kötü his onu uyandýrmýþtý. Beyaz saçlarýný her zaman yaptýðý gibi sýký sýkýya topladý. Yattýðý yerde yanýna koyduðu kýnýndan kýlýcýný çýkardý ve sol elindeki kalkana yüklenerek ayaða kalktý. Sessizlikte bir çýtýrtý duydu. Tedirgin bir þekilde bir süre etrafýnda döndü. Etrafta kimse yok gibiydi, fakat huzursuzluk giderek artýyordu.
Kanat çýrpýþlarý duyulan gece kuþlarýnýn topluca havalanmasý, ufak bir esinti çýkardý. Bu esinti, daha çok ürpermesine neden oldu. Kýlýcýný sýký sýkýya kavradý. Çok geçmeden yüksek aðaçlarýn içinden bir çýtýrtý daha geldi. Sesin geldiði tarafa döndüðünde siyahlar içinde, kafasýnda kapüþonu olan bir adamýn üzerine sýçradýðýný çok geç fark etmiþti. Adamýn iki elinde keskin iki býçak vardý ve simsiyah giysisi dallara takýlmayacak þekilde dardý. Merhemci, ilk darbeyi kalkanýyla savursa da diðer býçak darbesiyle kolunun altýndan sancýlý bir yara almýþtý. Bu yara, kýlýcýný düþürmesine neden oldu.
Siyah giysili saldýrgan, hemen üzerine atladý ve býçaðý boynuna dayadý, diðer býçaðý ile þakaðýndan yanaðýna kadar bir yara açtý, kalkanýný sol elinden söküp aldý. Kan kaybeden Nebe’nin artýk savaþacak gücü kalmamýþtý. Sadece kendini öldürenin kim olduðunu bilmek istiyordu. Ona dönüp “Yüzünü aç ki katilimi tanýyayým. Böyle daha onurlu olur,” dediði sýrda saldýrgan sýçrayarak geriye çekildi.
Hareket edemeyen Nebe, bir süre öylece kaldý. Bir gece kuþu gelip saldýrganýn omzuna kondu. Siyahlar içindeki adam konuþmaya baþladý, “Ben, Nebe Slunce Stoupá Voják.” Bu sýrada yüzünü açtý. Nebe, sanki renkleri deðiþtiren bir aynaya bakýyordu. Kendisinin siyah saçlý ve siyah giysili hali karþýsýnda duruyordu. Beyaz Nebe, þaþkýnlýkla “Hayýr o benim,” diye inledi. Karanlýkta da olsa kamp ateþinin artýk sönmeye yaklaþmýþ ýþýðýnda diðerinin gülümsediði belli oldu. “Ne kadar kendini biliyorsun ki,” diye baþladý konuþmaya. “Sen nerede doðdun? Nasýl anlattýlar yaþamýný? Kendini ne kadar biliyorsun? Baþkalarýna yardým etmekten baþka derdin olmadý. Bir kardeþin olmadýðýný nasýl bilebilirsin?” Yanýna yaklaþtý ve yaralý olmayan yanaðýna doðru eðilip merhemciye sarýldý. Sanki bir sýrdan bahsediyor gibi fýsýldamaya baþladý. “Seni öldürmeye gelmedim. Senin yaran sana yeter. Bakalým kendi yaraný sarabilecek misin?” Saçýndaki tokayý çýkardý. Kendi saçýný ayný o gibi yarým ve sýký topladý. Geldiði gibi hýzla aðaçlarýn arasýnda kayboldu. Daha çýtýrtý sesleri devam ederken durup baðýrdý “Kendini kaybedecek kadar uzak durdun kendinden.”
Merhemci, gün doðduðunda küfürlerin gürültüsüyle uyandý, kan kaybetmiyordu, göðsündeki yaraya tampon yapýlmýþ ve dinlenmeye býrakýlmýþtý. “Bu lanet yýlan soylarý, merhemcilere bile saldýrýyorlar.” Yaþlý adamý gördüðünde ölmediðine mutlu oldu. Yan tarafýna baktýðýnda beyaz giysisinin kirlendiðini fark etti. Bir daha hiç çýkmayacakmýþ gibi kahverengi kan ve topraða bulanmýþtý ve yanaðýndaki yara izi ise kalýcý olacaktý.
Diðer tarafýnda iki yaralý daha yatýyordu. Onlara yardým etmek için kalkmaya çalýþtý, ama kolunun altýndaki yaranýn acýsý buna izin vermedi. Onlara yardým etmeye çalýþmak, kendine yardým edememekti. Bir seçim yapmasý gerekiyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Yer Verdim Sokak Tarafýndan
Temmuz’a Kadar Eylül


Gök Taner kimdir?

Sabahýn köründe uyanýp, yaratýcý baþkalaþma iþiyle uðraþýyorum. Sonra gün böylece geçiyor, patronun zincirleri arasýnda sýradan muhalif sesimi hep süreðen bir azalmayla çýkarmaya çalýþarak. Sonunda tekrar gün bitiyor ve ben yaratýcý yazarlýk keyfime koþuyorum akþamlarý. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Huxley, Orwell


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Gök Taner, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.